Hainler, Bölücüler, Irkçılar Kim?

Share

Hainler, Bölücüler, Irkçılar Kim?

Edip Yüksel
19 Ağustos 2012
www.19.org

http://www.eurominority.eu/version/shop/poster-nations-big.asp

 

“Türkiye vatandaşı, İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza mahkemeleri usulü yasasına göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir.” Uğur Mumcu

Ben bir kez bile “Ne mutlu Kürdüm diyene” demedim. Bir kez bile “Bir Kürt Cihana Bedeldir” demedim, “Varlığım Kürt varlığına armağan olsun” veya “Kürdistan Kürtlerindir” demedim. Dahası, en az Türkler kadar kaderlerini tayin etme hakları olmasına rağmen, çoğunluğu teşkil eden Türkler tarafından doksan yıldır insani hakları çiğnenmesine rağmen Kürtlerin Anadolu topraklarında ayrı bir devlet kurmalarını savunmadım. Sürekli adil bir biçimde birlikte kardeş olarak barış içinde yaşamayı savundum.

Buna rağmen, yukarıdakilerin hepsini Türkler için söyleyen ve uygulayan ve hatta bunları Kürt çocuklarına zorla söylettiren ve uygulatanlar tarafından “bölücü, hain, ırkçı” diye suçlandım.

Eğer sen Kürdistan’da yaşayan bir Türkmen olsaydın, senin ana dilin yasaklansaydı, ana dilini unutmak zorunda bırakılsaydın ve yasak ortadan kalktıktan sonra anadilini konuşamadığın için de Ermeni diye aşağılansaydın, okulda hergün “varlığım Kürt varlığına armağan olsun” diye and içmeye zorlansaydın, kardeşin Kürt milliyetçileri tarafından kahpece öldürülseydi, Kürtlerin cezaevinde Kürt polisleri ve askerleri tarafından dayak ve işkence ile “Ne mutlu Kürdüm diyene” diye bağırmaya zorlansaydın, Atükürd’ün önünde saygı duruşuna zorlansaydın, “Ben Kürdüm” der miydin? Öyleyse sen yukarıda saydıklarımın bir kısmına veya daha fazlasına maruz bırakılmış Kürtlerden nasıl olur da “Ben Türk’üm” demelerini bekliyorsun?

Ben hiçbir vakit insanlar arasında Türk ve Kürt diye haksız ayırımcılık yapmam. Eğer Kürdistan’daki Kürtler oradaki Türkmenlerin varlıklarını inkar etseler, onların çocuklarına “Ne mutlu Kürdüm diyene” veya “Varlığım Kürt varlığına armağan olsun” dedirtseler, veya “Kürdistan Kürtlerindir” deseler Türk faşistlerini eleştirdiğim gibi o Kürt faşistlerini de eleştiririm.

Ulus ve ırk anlamında kullanılan milliyetçilikten iğrenirim. Ben Filistinlilerin insan haklarını savunurum ama Arap milliyetçisi değilim. Ben Zencilerin insan haklarını savunurum ama Zenci milliyetçisi değilim. Ben Çeçenistan’daki Çeçenlerin bağımsızlığını savunuyorum, ama Çeçen milliyetçisi değilim. Ben Kürtlerin insan haklarını savunurum, ama Kürt milliyetçisi değilim.

Kürtler için istediğimden daha fazlasını Türkler için isterim. Faşist ve katliamcı bir güce karşı haklarını almak için bir yüzyıldır mücadele veren Kürtlerin insani haklarını vermemek için her adımda direnen, ama o hakları lokma-lokma vermek zorunda kalınca da sürekli Kürtleri “hain, bölücü, alçak, terörist” diye suçlayan Türk faşistleri Türkler için istediklerinin yarısını bile istemezler Kürtler için… Buna rağmen, utanmadan Kürtlerin haklarını savunanları ırkçı ve bölücü diye suçlayabiliyorlar. Buna rağmen utanmadan kardeşlikten, dinden ve imandan söz edebiliyorlar!

Not1: Yukarıdaki haritayı incelemeden, anlamadan olumsuz tepki gösterenler olacaktır :))

Not2: Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sloganı attığı zaman durum başka olabilir. Türkler saldırı atlında iken belki böyle bir slogan birleştiriciydi… Ancak, belli bir koşulda ve bağlamda anlamlı gözüken beşeri bir söz “evrensel ve mutlak” bir yasa, bir dogma olarak kabul edilince problemler çıkıyor… Diyelim ki Nufus azalırken erdemli ve ileri görüşlü bir liderin halka “Nufusumuz artmalı… Aileler en az üç dört çocuğa sahip olmalı” diyebilir ve o koşullar altında gayet makul bir istek olabilir. Ancak, eğer nufus artmışsa ve insanlar şehirlerde ve kasabalarda birbirlerinin üzerine basarak yaşıyorsa o lideri putlaştıranlar o sözü hala tekrarlasalar ve onu bir devlet politikası haline getirseler makul olur mu?

Share