Huzeymenin Hurması

Share

Kelle Sayıları veya

Huzeyme’nin Hurması

18 Eylül 2011

Tevbe 128-129 ve şeytan

Kuran’da 19 üzerine kurulu matematiksel sistemi inkar edenlere ek olarak şimdi ondokuz ayetine tanık olduklarını iddia eden ama aslında onu hakkıyla takdir edemiyen veya hazmedemiyen bazı arkadaşlar ondokuz sayısı ile kelle sayılarını uzlaştırmak için yeni bir formül geliştirmeye çalışıyorlar. Bilinçli veya bilinçaltında kalabalıkları kıble edinen bu yaklaşım 19 sayısına allerji duyan inkarcıların da desteğini almaktadır.  Bu makalede bu uzlaşmacı görüşün çelişkilerini ve problemlerini göstermeye çalışacağım.

İKİNCİ ÖNERMESİ GİZLENMİŞ TARTIŞMA

  1. Kuran korunmuştur.

Sonuç: O halde elimizdeki nüsha korunmuştur.

Mantıki bir çıkarsama yapmak için en az iki önerme gereklidir. Yukarıdaki sonucun mantıki bir sonuç olabilmesi için bir önerme  daha eklenmeli. Peki bu tartışmayı yapanların ikinci önermesi ne olabilir? Bunu bizim değil yukarıdaki iddiayı yapanların düşünüp ifade etmesi gerekir.

FASİT MANTIK

  1. Allah zikri koruyacağını bildirir.
  2. Mushaflardaki 9:128-129 zikirdir.

Sonuç: O halde 9:128-129 korunmuştur.

VEYA

  1. Allah zikri koruyacağını bildirir.
  2. Mushaflardaki 9:128-129 korunmuştur.

Sonuç: O halde 9:128-129 zikirdir.

Bunlar fasit mantık (circular reasoning) diye bilinen bir mantık hatası içeriyor. Tartışılan konu olan 9:128-129’un gerçekten Kuran’ın bir ayeti yani Zikr olup olmadığı tartışmanın önermesi yapılıyor. Bu iki cümle niye ayettir? Çünkü onlar korunmuştur. Korunduklarını nasıl biliyorsun? Çünkü onlar ayettir! Maalesef bu hatalı düşünme türü özellikle dindarlar arasında çok yaygın.

 “ÇIKARMA” GÖSTERİP “EKLEME” VURMAK

  1. Allah Kuran’ı mükemmelce koruyacağını söz veriyor.
  2.  Ondokuz sistemi Kuran’a ekleme yapıldığını gösterebiliyor ama çıkarma yapıldığını gösteremiyor.

Sonunç 1: O halde Kuran’ın koruması ondokuz ile gerçekleşmiyor.
Sonuç 2: O halde 9:128-129 ekleme değildir.

Burada da ikinci önerme ile sonuç arasında bir çelişki var. Eğer Ondokuz sistemi eklemeleri ortaya çıkarabiliyorsa o zaman 9:128-129 eklemelerini de ortaya çıkarmalı.

KELLE SAYILARARI YOLUYLA KORUNMUŞLUK

  1. Allah Kuran’ı mükemmelce koruyacağını söz veriyor.
  2. Kuran çoğunluğun inandığı nüshadır.
  3. Çoğunluğun inandığı nüsha mükkemmelce korunmuştur.

Sonuç: Çoğunluğun inandığı mushaflardaki 9:128-129 Kuran’dandır.

Yukarıdaki tartışmanın ilk önermesinde mutabıkız, ancak ikinci ve üçüncü önermelerini sorguluyoruz. Çoğunluğun bu konuda delil olarak kullanılamıyacağını, üstelik Kuran’a ihanet eden ve hatta kelime-i tevhidi kelime-i tesniye’ye çeviren bir çoğunluğun inancı delil olamaz. Kuran’ın korunmuşluğu normal bir kitabın kütüphanede, müzede veya mağarada korunmuşlğundan farklı bir korunmuşluk olmalı. Zira Kuran 15:9 ayetinde bunun Allah tarafından yapılacağını alabildiğine vurguluyor ve böylece Kuran’ın özgün korunmasını ve bunun ilahi bir yöntemle olacağını bildiriyor.

Reşad’ın Arapça metni de içeren The Final Testament çevirisi, 9:128-129 içermiyor. Arapça metni içeren bu çeviri 1989 yılından beri dünyanın birçok ülkesinde yaşayan binlerce kişinin evine girdiği gibi Amerika ve Kanada’daki binlerce kütüphaneye dağıtılmış durumda.

Dahası, en eski birçok Kuran nüshası da bu ayetler dahil olmak üzere birçok ayeti içermiyor. Örneğin Süleymaniye kütüphanesinde Fetih 18 numarada bulunan deri üzerine yazılmış çok eski bir nüshada 9’uncu surenin son bir iki sayfası yoktur.

Hafs ve Verş nüshaları arasında birçok farklılıklar var. Ondokuz sistemi bu konuda “müheymin” olmakta ve kuşkuları ortadan kaldırmaktadır.

Konuyu bilmeden, araştırmadan, diz reflexiyle, kalabalıklarla uzlaşma zaafıyla cevap verirseniz işte böylesine gerçek dışı iddialarda bulunursunuz.

GİZLENMİŞ KELLE SAYILARI YOLUYLA KORUNMUŞLUK

Yukarıdaki tartışma bazan oradaki gerekli bazı önermeler ve ifadeler gizlenerek de sunuluyor:

  1. Allah Kuran’ı mükemmelce koruyacağını söz veriyor.
  2. Ondokuz Kuran’ın koruma sistemi değildir.
  3. Eğer Mushafa ilave olsa Kuran yüzyıllarca korunmamış olur.

Sonuç: O halde en yaygın mushaflardaki 9:128-129 Kuran’dandır.

Yukarıdaki tartışmadaki ikinci önerme 7:69 ayetindeki Bastata kelimesinin imlasını düzelten örnekle çürütülüyor. Ondokuz sayısı üzerine kurulu sistem Kuran’da sure başlarındaki Besmelelerin ayrı ayetler mi yoksa tekrarlar mı olduğu, Fatiha’nın ilk ayetinin Besmele olup olmadığı konusundaki tartışmalara son veriyor. Hafs ve Verş nüshaları  başta olmak üzere eski Kuran nüshaları arasındaki farklılıkların Kuran’ın korunması ile ilgili ilahi söze zerre kadar kuşku bulaştırmadığı isbat ediliyor.

Daha önemlisi, üçüncü önerme kelle sayılarına gebe… Yani o önerme daha önceki tartışmanın üçüncü önermesinin gizlenmiş hali. İnsanlar bir kaç fazla ayete inansanlar ve bunu mushaflarına yazsalar bu Kuran’ın korunmamış olduğunu mu gösterir? Böyle bir durumda Kuran “kelle sayılarına” muhtaç olmuş olmaz mı? Yani Kuran’ın korunmuşluğu doğruyu bulma yöntemi olarak reddedilen kalabalıklara indexli olamaz. Kuran kalabalıklara rağmen, Kuran’a ihanet edenlere rağmen Allah tarafından korunmuş olmalı. Allah işte kendi delilini yani 19 sayısını kelle sayılarına karşı bir alternatif olarak sunuyor.  Ya Allah’ın sayısının tanıklığını kabul et, ya da Allah’ın mesajına ihanet eden kelle sayılarının tanıklığına.

Ondokuz’un tanıklığına kabul edemiyen bir arkadaşımız şu itirazda bulunuyor:

“Kuran’ın korunması ve 19 arasındaki ilişkiyi tekrar düşündüm. Müdessir Suresi’ni tekrar dikkatle okudum. 31. ayette 19’un nitelikleri arka arkaya sıralanmış. Burada Kuran’ın korunması meselesine hiç değinilmemiş. Örneğin, şöyle bir ifade yok: “BÖYLECE KURAN’IN KORUNDUĞU ORTAYA ÇIKSIN” Yani Kuran’da kitabın 19 ile korunduğuna dair en ufak bir işaret yok. Sadece 19 vardır deniliyor ve nitelikleri sayılıyor. Ama bu sistemin Kuran’ı koruyacağından bahsedilmiyor. Durum böyle olunca 19 ile koruma arasında bir ilişki olduğu tamamen bizim yorumumuz oluyor. Öte yandan Allah açıkça “Kuran’ı biz koruyacağız” diyor. Yani Kuran’ı koruduğunu da söylüyor. Demek ki Kuran korunmuş.”

Ondokuz sayısının Kuran’ın korunmasındaki rolünü sorgulayan arkadaşımız aynı sorgulamayı kelle sayılarının rolü konusunda yapamıyor her nedense… Kuran ile Mushafları birbirine karıştıran birisinin 19 konusunda böylesine karışık bir kafaya sahip olması kaçınılmazdır.

Ondokuz’un Kuran’ın bir koruma sistemi olduğunu anlayabilmek ve takdir edebilmek için akıl sahibi olmak gerekiyor, önyargıları kırmak gerekiyor, kelle sayılarını kıble edinmekten vazgeçmek gerekiyor. Örneğin o arkadaşımızı cevap olarak göndereceğimiz bu makaleyi büyük olasılıkla okuyacak. “Arkadaş, sen niye Edib’in sana verdiği cevabı okuyorsun? Edip sana ‘bu cevabımı oku’ demedi ki” diye çıkışan bir arkadaşına ne der? Veya şuna ne der?:

1.         Bakla
2.         Domates
3.         Fasülye
4.         Havuç
5.         Kabak
6.         Kereviz
7.         Lahana
8.         Maydanoz
9.         Patates
.           Huzeyme’nin Hurması
10.       Pırasa
11.       Şalgam
12.       Sağlığınız için bol sebze yeyiniz.

Yukarıda dikkatini çeken bir şey var mı? Hele bir tanesi farklı bir biçimde yazılmışsa? Hele biri alfabe sırasını ihlal etmişse? Hele biri listedeki numaralamayı bozuyorsa? Hele biri diğerlerine benzemiyorsa? Hem de o farklılık konusunda eskiden yapılmış olan tartışmalara karşı onun listede tutmak için saçma sapan hikayeler uydurulmuşsa?

Doğmatizm

Hem 19 sistemini inkar edemiyen hem de onun tanıklığını hazmedemiyen arkadaşlar 19 sayısının Kuran’ın korunmasıyla alakası olmadığını iddia ediyorlar. Kendilerine şunu sormalı. Kuran’ın korunmasıyla ilgili birkaç ayetin sonradan sokulmadığını nereden biliyorsunuz? Tarih ve hadis kitapları Kuran üzerinde bir sürü kavganın varlığını bildiren dumanlarla dolu. Hatta ilk Kuran nüshaları kaybolmuş ve hatta ilk orijnal nüshanın Mervan tarafından yakıldığı iddia ediliyor. Böyle olunca, Kuran’ın korunmasıyla ilgili ayetlerin bizzat uydurulmadığını isbat edebilirler mi? Yüzbinlerce hadis uydurabilecek kadar yalan sanayisinde ustalaşan insanların yaşadığı bir dönemde yöneticiler Kuran hakkında oluşan şüpheleri ortadan kaldırmak için  niye ayet uydurmasınlar ki? “Allah buna izin vermez” diyeceklerdir. İyi de nereden biliyorsun? Delilin ne? Ondokuz sistemi bu kuşkuların gölgesini bile ortadan kaldırıyor.

Şeytan, “insanlığa bir uyarı” ve “ileri gidenler ile geride kalanları birbirinde ayıran” ve “büyüklerden biri” olan 19 sayısına karşı mücadele için herşeyi deniyor.

  1. Ondokuz diye bir matematiksel sistem yok Kuran’da.
  2. Ondokuz Bahailerin sayısıdır. Ondokuz hurufiliktir.
  3. Ondokuz da var, yedi de var, sekiz de var, var da var.
  4. Kuran’da ondokuz var, ama olsa ne olur? Biz zaten inanıyoruz Kuran’a
  5. Ondokuz yerine tevhid üzerinde yaz (işin ilginci sürekli ondokuz ile uğraşıp duran tipler bunu öğütlüyor!).
  6. Ondokuz sayısı da var kelle sayısı da var. Biz her ikisine de inanıyoruz.

Bizim tartışmamız

19 sayısı ilk ayetindeki ifadeden dolayı Gizlenen olarak adlandırılan 74’uncu surede tam 19 x 74 kameri yıl gizli kaldıktan sonra o surenin 19 harflik ilk cümlesinin sayısal değeri olan 1974 yılında keşfedildi. Ondokuz sayısı hem Kuran’ın Tanrı sözü olduğu konusundaki kuşkuları gideriyor ve hem de Kuran’ın mükemmel biçimde kodlanarak korunmuş olduğunu isbat ediyor.

  • Kuran, kitabun marqum olup kendilerine ilim verilenlerin kalbindedir.
  • Kuran Allah tarafından korunmuştur.
  • Kuran mushaflara da kaydedilir; ama mushaflar (kağıt ve mürekkep) korunmamıştır.
  • Kuran 19 üzerine kurulu içiçe geçmeli bir matematiksel sisteme sahiptir.
  • Kuran’daki matematiksel sistem 74:28-29 ayetlerinde belirtildiği gibi çok duyarlıdır.
  • Bu duyarlı matematiksel sistem mushaflardaki bazı imla hatalarını ortaya çıkarmıştır.
  • Bu duyarlı matematiksel sistem mushaflardaki bazı tartışmalara ışık tutmuştur.
  • Tevbenin son ayetleri bir kalpleri hastalıklı bir grubun fitne çıkaracağını ve bu sürenin onların kötülüklerini arttıracağını bildirir ve o kalbi marazlı grubun sure inerken gizlice bazı işler çevirdiklerini bildirir.
  • Kuran’daki Allah kelimesinin sayısından, tüm Kuran’daki ayetlerin sayısan kadar, dokuzuncu surenin başında besmele olmayışından, hadis kitaplarında bu surenin sonuyla ilgili tüten dumanlara ve uydurulan hikayelere kadar birçok parametre 9:128-129’un Kuran’dan olmadığını isbat eder. Örneğin şu hikaye:

    Zeyd İbni Said şöyle der: “Kur’ân’ı araştırmağa, hurma dallarından, yassı taşlardan ve insanların hafızalarından derlemeğe başladım. Tevbe Suresi’nin sonu olan: ‘Andolsun size kendi içinizden öyle bir elçi geldi ki sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir; size düşkün, mü’minlere şefkatli, merhametlidir. Eğer (inanmaktan) yüz çevirirlerse de ki: ‘Allah bana yeter. O’ndan başka tanrı yoktur. O’na dayandım. O, büyük Arşın sahibidir’ âyetini yalnız Ebû Huzeyme el-Ensârî’nin yanında buldum.” (Buhârî, Fedâilu’l Kuran, 3, 4 ncü bâblar, Ibn Hanbel, Musned, 1/13; Ebu Dâvûd, Kitâbu’l-Mesâhif, s. 67) Zeyd İbni Said ve komisyonda bulunan diğer üyeler güçlü hafız olmalarına rağmen titiz çalışmasından dolayı başka iki şahidin bulunmasını da istemişlerdir. İbni Hacer Askalani “Belki de iki şahitten maksat: Hem ezberlemek hem de yazılı olarak getirmekti.” Der. Ebu Şâme: Zeyd “Onu Huzeyme’den başkasında bulamadım” demiştir. Yani onu Ebu Huzeyme’den başkasında yazılı olarak bulamadım, demektir.’ Der. Doğrusu da budur.

Tartışmamızın bir bölümünün özeti şöyle:

  1. Elimizdeki mevcut nüshaları incelediğimizde orada rakamlanmış bir kitap keşfediyoruz.
  2. Rakamlanmış kitabın kodu ondokuzdur.
  3. Ondokuz kodunun detayları müshaflardaki farklılıklara rağmen kritik bir inceleme ile Kuran’ı ortaya çıkarmakta ve harfi harfine kodlanarak Allah tarafından özgün bir biçimde korunmuş olduğunu isbat ediyor ve hem kaynağı ve hem de korunmuşluğu konusundaki kuşkuları ortadan kaldırıyor.
  4. Ondokuz sistemi 9:128-129 eklenince  bozuluyor ve 74:28’deki tanımla çelişiyor.

Sonuç: Kuran’ı kuşkulara karşı savunmak için Allah tarafından dikkatimiz çekilen Ondokuz sayısı 9:128-129’un Kuran’dan olmadığına tanıklık ediyor.

Share