İletişim sanatı

Share

Peygamberin Sidiği mi, Allah’ın Sözleri mi?

Aziz Günhan
29 Ocak 2014
www.19.org

Leadership-Communication-Skills

Bir araştırmada insanın neyi söylediğinden çok, nasıl söylediğinin algı ve kavrama açısından daha önemli olduğunu okumuştum. Asıl konuya girmeden önce kısa bir açıklama yapmam gerekir. Edip Yüksel üniversite yıllarımda tesadüfen bir kitabını okuduğum ve aklımda kalmış birisiydi. Tanrının (bilinç literatürümde yüce Allah, yaradan, her şeye kadir ve benzeri birçok sıfatı yüklenebildiği için Tanrı demeyi tercih ediyorum ama ismiyle kandıranlara tepkim de bu seçimde etkili olmuş olabilir)mesajına ve tektanrıcılığa ilgim artmaya başladığında ilk karşılaştığım isim Edip Y. oldu.

Üniversite yıllarım ve şu ana kadar ki yaşamım sol sosyalist çizgide gelişmiş olmasına rağmen bilincimin gizli bir yerlerinde tanrı algısı var olmuş olacak ki, 19 mucize mi değil mi, kuran çevirileri, evren, yaradılış vesaire diye araştırırken kendimi monoteist bir çizgide buluverdim. Bulmayı da arzu ettim. Bu arada bütün yıllarım dinci(bir solcunun algısından bakılmasını öneririm bu sıfata)hadisçi, sakallı, ayet ve hadis pazarlamacısı tiplerden gıcık almakla(başka tanım duygularımı tam olarak ifade etmemektedir)geçtiği için kullandıkları terminoloji ve literatüre de oldukça yabancı yetişti bilincim. Sanırım tanrının da bir armağanı olsa gerek, bu yabancılık, Edip Yüksel’in söylediklerini kısa sürede kavramama ve çok mantıklı bulmama da yol açtı.

Tek tanrı inancını ve Furkan`ı (tanrısal mesajın bu ismini çok seviyorum) dinin tek kaynağı olarak kabul eden yolu seçmemde doğrudan bir payı bulunmamakla birlikte, doğru yolda olduğuma güven kazanmamı sağladı Edip Yüksel.

İnsanın kapitalist toplum düzeni içerisinde şekillenmiş paradigmalarını kırması, algı ve toplum mühendislerinin eseri tek-tip bir birey olmaktan kurtuluşu sancılı bir süreçtir. Bu süreçte yol gösterici bilgi, kişi, kaynak ve desteklere ihtiyaç duyabilir. İşte tam da bu noktada kısa bir eleştiri yazısı paylaşmak istiyorum.

BAZAN Söyledikleriniz SADECE Karsınızdakilerin Anlayabilecekleri Kadardır

Yazının başlığına bakarak “hatta her zaman” denmelidir aslında. Son dönemde internet üzerinden izlediğim çokça video tartışma ve paylaşımlarında Edip Y, in yüzlerce kez apaçık doğruları söylemesine rağmen algı bilinçleri ve düzeyleri yüzyılların bombardımanına maruz kalmış birçok genç insan ve bir o kadar da araştırmacı, yazar, bilim adamı ve moderatör tarafından anlaşılmadığını görmekteyim. Burada, hadis, tevatür, bidat ve benzeri şey pazarlamacılarının dükkan elden gider kaygısı ile bilinçli olarak çarpıtma ve iftiralarını ayrı tuttuğumu belirtmek isterim.  Neden?

Edip Y. aslında Furkan indirildiğinden bu yana apaçık olan bazı gerçekleri ortaya koymasına ve bazı insanlara bu çok doğal gelmesine rağmen bir çok insana niçin anlaşılmaz gelmektedir? Bırakınız sözlerini, dış görünüşü ile bile insana güven vermeyen peygamber sidiği ve dışkısı tüccarlarının, kapitale; dolayısı ile şeytanın hizmetlerine satılmış gazeteci kılıklı kişilerce saygın bilinen programlara çıkarıldıklarında yumurtladıkları saçmalıklar NEDEN Edip Yüksel’in söylediklerinden DAHA tesirli?

12:103   Ve insanların çoğu sen ne kadar çok arzu etsen de mümin değillerdir!

12:106   Onların pek çoğu Allah’a ortak koşmaksızın iman etmezler.

Yusuf suresinin bu ayetleri gerçeğin bir bölümüne ışık tutuyor. Ancak başka bir durum daha söz konusu: Ele alınan gerçeğin NASIL anlatıldığı konusu. Yazıya başlamadan önceki girişin son paragrafında kapitalist düzen içindeki bireyin ihtiyaç duyduğu yol gösterici bilgi, kişi ve kaynak ifadelerine dikkat çekmek isterim. Beyinleri kendilerine verilenin dışına çıkamayan bireylerin, kendilerine doğrular şırınga edilse bile kavramaktan uzak oldukları kesindir ve Kitap (Furkan)da da bir çok yerde vurgulanmıştır. Bir de hazırlık sürecinde ya da her şeyden bihaber olan bireyleri düşünün. Şimdi eskilerin deyişi ile sadede gelmeliyim. Edip Bey`in şahsi kanaatimce Peygamberi çok sevdiğine eminim. Çünkü bir insanı sevmek onu algılamak anlamına da gelir. Ya da sevdiğiniz bir insanı daha iyi algılayabilirsiniz. (Tersinin olduğu durumlar da söz konusudur ama konumuz gereği ilk formül açısından bakıyorum)Edip Bey benim de peygamber Muhammed demeyi tercih ettiğim nebiye niçin Hazreti demediğini ve ona niçin tapmadığını, kısacası dinin sadece tanrıya özgüleyerek uygulanabilen bir pratik olduğunu belki benim gibi beyni yıllarca bu masallarla didiklenmeye karşı, seçtiği başka bir ideolojiden dolayı korunmuş bir bireye anlatabilir. Ancak kullandığı argümanları dile döküş biçimi ve anlatım sistematiği ne yazık ki sahip olduğu bilgi ile doğru orantılı değil.

16:20     ALLAH’ın dışında çağırdıkları kişiler hiç bir şey yaratamazlar, aksine kendileri yaratılmışlardır.

Apaçık ayeti; peygamber sidiği, kanı içmeyi doğal karşılayan ve hatta Tanrıya yönelişlerinde yüce yaratıcının isminin yanına peygamberi de günde 5 kere ekleyen, tekkelere, mezarlara, şeyhlere tapan bir şirk güruhuna indiği günden bu yana seslenmektedir. Bir zamanlar bir arkadaşımla İslam’da Hristiyanlıktakine benzer bir REFORM HAREKETİ olur mu olmaz mı diye tartıştığımızı ve şahsımın “bu dogmatik yapı asla reforme edilemez” dediğimi hatırlıyorum. Tam tersi olduğunu, reform değil devrim bile olabileceğini kavradığım bir süreçte olduğumuzu düşünüyorum. Ayrıca geçmişte sosyalist hareketin halk katmanlarına neden yeterince inemediğini, kavranmadığını tartıştığımız yıllarda, kullandığımız elitist dilin, halkın terminolojisinde yeri olmayan kavramların, yaşam pratiklerinin ve benzeri bir çok şeyin engellerimiz olduğunu görmüştük. Monoteist hareketin elitist ya da dar kalmaması için yönelim, iletişim, bilişim ve birçok benzeri alanda ThinkTank’lar oluşturulmalı ve konu üzerine kafa yorulmalıdır. Murad ı İlahi diyerek tanrıya bile iftira atabilecek kadar pervasızlaşmış bir ruhbanlar güruhunun pençesindeki kitleleri tektanrıcı algı ile buluşturmak amaç ise, tüccar takımının din pazarlarken kullandığı yöntemlerinin nasıl tersine çevrilebileceği de bir Think Tank konusu olabilir.

Kişisel olarak çok eğlenceli bulduğum çok şey öğrendiğim anlatım tarzını, retorik ve hitap bilgisi ile desteklemelidir Edip Bey.

16:44     Belgeler ve kitaplarla… Sana bu mesajı indirdik ki, kendilerine indirileni halka açıklayasın (bildiresin) ve onlar da düşünsünler.

16: 125  Rabbinin yoluna bilgelikle ve güzel bir aydınlatma ile çağır. Onlarla en güzel biçimde tartış. Rabbin, yolundan sapanları ve doğru yolda olanları en iyi bilendir.

TV tartışmaları ve youtube videoları elimdeki tek referans kaynakları. Edip Bey sözcü konumunda olduğu için belki tam doğru olmasa da içinde doğrular da olabileceği düşüncesi ile görüşlerimi yazıyorum. Örneğin bir TV programında hem 19 hem de Hadis konusunu tartışmayı kabul etmeniz ( hem de iki insanla iki ayrı konuyu)stratejik bir hataydı. Eski yoldaşınız duygusal, agresif ve anlamaktan ziyade söylemeye kilitli, 19’u tartıştığınız genç doktor ise tepkili ve bilimsellikten uzaktı. Buna rağmen söylenebileceklerin bir bölümünü ya yorgunluktan ya da karşıdaki tartışmacının bastırmacı üslubundan dolayı söyleyemediğinizi düşünüyorum.

Son olarak, mesajı aktarmak bir sorumluluktur ve bilginin aktarımı konusunda profesyonelleşmiş insanların görüşleri önemsenmelidir. İletişim bir sanattır ve yüce yaratıcının mesajı paylaşılırken sanatta uzmanlaşılmalıdır.

 11:121  İnanmıyanlara de ki: “Elinizden geleni yapın, biz de yapacağız. “

Share