Müteşabih Ayetler, Kiyamet Saati, Kuran’ın Korunması ve Vahiy

Share

Müteşâbih, Kiyâmet Saati,
Kuran’ın Korunması, Vahiy

24 Haziran 2012

(Gramer, karakter ve imla hataları düzeltilmiştir)

MUHARREM ŞAŞKIN: Bu 19’un ne faydası var dinimize ne katıyor? Açık ayetler varken müteşabihe takılmak kalbi bozukların işi diyor Kuran…

CEMAL AKTAŞ: İyi de Kuran’nın kaçta kaçı müteşabih? Diyelim ki beste biri. O zaman Muharrem kardeşim senin mantığına göre bu beste biri anlamaya çalışanların kalbinde hastalık mi oluyor?

MUHARREM: Beşte biri mi? Samimi misin? Bazı surelerin başındaki harfler… Sayısalcı değilim ama çok azı diyebilirim… Ama önce benim soruma cevap verirseniz daha iyi anlaşabiliriz. Dinimize ne katıyor? Ne faydası var?

ALİ TUNA TANYILDIZ: 74.31. Biz ateşe bekçi olarak sadece melekleri atadık. Onların sayısını (ondokuz’u) da, inkarcılar için bir fitne (sınav/huzursuzluk kaynağı) yaptık, kitap verilmiş olanları ikna etsin, inananların inancını güçlendirsin, kitap verilmiş olanlarla inananların kuşkularını ortadan kaldırsın, ve kalplerinde hastalık olanlarla inkarcılar da, “ALLAH bu örnekle ne demek istiyor?” desinler. Böylece ALLAH dilediğini/dileyeni saptırır ve dilediğini/dileyeni de doğruya iletir. Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilmez. Bu (sayı) halklara bir mesajdır…

EDIP: eğer Kuran’da mayın gibi üzerine basınca patlayacak müteşabih ayetler varsa, bunların KESİN bir listesi olmalı değil mi? Bana ANLAMAYA ÇALIŞMAMAM için bu listeyi sunabilir misin? Hani kazara münafık olma tehlikesi var.  DÜŞÜN!

MUHARREM: Elbette anlamaya çalışmalıyız… 29 surede huruf-u mukatta harfleri vardır… Zaten bende anlamaya çalışıyorum… Eski bir Marksist’im… Sorgulayarak iman ettim… Ama 19 konusunda Kuranla birçok çelişki var…

  1. Bu kuranı Allah koruyacağını anlatıyor…
  2. Kıyamet vaktinin bilinmeyeceğini söylüyor.
  3. Ayetleri inkâr edenin kâfir olacağını söylüyor. “Apaçık indirdik ve koruruz” diyor.
  4. Şifre ve büyü olmadığını söylüyor.
  5. Diğerleriyle uğraşmaktansa muhkem ayetleri anlamaya çalışmamız gerektiğini bildiriyor.
  6. Vahiy aldığınızı söylediniz; Ceviz Kabuğunda izledim.
  7. Son ayetlerde “dininizi kemale erdirdim” diyor

Bunlar şimdilik soru işaretleri… Saygılarımla…

EDİP: Muharrem Şaşkın, seni tanımıyorum ve senin niyetini yargılamıyorum. Sorduğun sorular ve yönelttiğin eleştiriler gayet makul. Tartışmalı bazı noktaları kısaca özetlemişsiniz. Seni bu yönden tebrik ederim. Ancak, bir dost olarak bildiğim gerçekleri senin alınıp alınmayacağını hesap etmeden Gerçek’e olan saygım ve O’na verdiğim söz gereğince emredildiğim gibi dosdoğru anlatacağım. Kuran’ın öğretmeni de Rahman’dır, Hidayetin tek kaynağı da odur. İnsanlar niyetlerine göre, ilk kararlarına göre ya en bedihi delillere ve mucizelere kör ve sağır davranırlar veya tanık olurlar. Tarih boyunca, tanık olanların sayısı maalesef az olmuştur. Umarım bu tartışma hepimiz için yararlı olur:

  1. Müteşabihlerin sayısıyla ilgili soruma cevap vermediniz. Zira cevap vermek için biraz tefekkür ve tedebbür edip araştırsaydınız aynı minval üzerinde yazmaya devam etmek yerine “galiba bu konuda bana Sünnilerin anlattığı hikayeyi üflemeden yutmuşum. O halde biraz susup araştırmaya, öğrenmeye çalışayım” derdin :).

    Kuran mükemmel biçimde korunmuştur. Bunu 19’u inkar edenler ispat edemiyorlar, edemezler. Kuran’ın korunması ile ilgili olarak büyük bir çelişki içerisindedirler. Allah’ın “beşeriyete bir levha”, “zikra”, “büyüklerden biri”, “nezir” ve “ilericiler ile gericileri birbirinden ayıran bir test” olarak övdüğü bir sayının tanıklığını 74:24-25,  7:146 gibi düzinelerce ayette tasvir edilen nankörler gibi inkar ederek 19 sayısından 74:50-51’deki zebralar gibi kaçanlar öte yandan Kuran’ın sürekli eleştirdiği kelle sayılarına güveniyorlar. Kelle sayılarına güvenip kanarak, Allah’ın sayısına sırt çeviriyorlar. Kuran’ın mucizevi sayısının tanıklığını “bu da ne demek?” “bu olsa olsa bir büyüdür, uydurmadır” diye anlamıyorlar ve anlamamak için her türlü bahaneyi uyduruyorlar.

    Kuran’ın korunmuşluğunu Allah yerine geçmişte kutsadıkları kelle sayılarına havale edenler, mushaflar arasındaki farklılıklara karşı kafalarını kuma gömerler. Kuran harfi harfine korunmuştur ve 19 bunu ispat ediyor. Kuran ile mushaf arasındaki fark üzerinde hiç düşündün mü?

  2. Kuran’da Saatin vaktinin bildirilmeyeceğini söyleyen bir ayet yoktur. Lokman suresinin sonundaki beş şeyden sadece iki tanesinin bilinmeyeceği bildirilir. İnsanlar geleceği (gayb’in zaman ile ilgili olanı) bilemezler; ancak geleceği bilen Allah vahiy ve elçileri yoluyla gelecek hakkında bazı bilgi kırıntıları veya ipuçları verir (örneğin bak, 72:19-28). Nitekim Kuran gelecekle ilgili, örneğin Din Günü ve cennetle ilgili birçok haber içerir.

    Saat yani nankörler ve inkarcılar için büyük bir sürpriz olacaktır. Yeryüzünde teknolojileriyle güçlerinin her şeye yettiğine inandıkları ve istikbarlarının zirvede olduğu bir anda dünya dediğimiz evrenin sonu Big Bang’in tersi bir olay ile, yani ışık hızından daha hızlı ani bir çökme ile gerçekleşecektir.

  3. Evet, ayetleri inkar edenler kafirlerdir. Ondokuz ayeti hem Arapça Kuran’ın bir ayetidir (74:30) hem de Rakamlanmış bir Kitap (Kitabun Marqum) olan Kuran’ın bir ayetidir (delil ve mucize). Rakamlanmış Kitabı azgınlar “efsane” diyerek yalanlar (83:7-17), ancak aynı Rakamlanmış Kitaba Tanrı’ya yakın olanlar tanık olur (83:36).  Yani 19’u inkâr hem dil ayetini hem matematik ayetini inkar etmiş oluyor.

    Ayrıca, sen gerçekten bu “ayetleri inkâr edenlerin kâfir olduğu” gerçeğine samimiyetle inanıyorsan, kutsal ineklerinin hepsini kurban etmen gerekecektir. Bu cesareti gösteremiyorsan ikiyüzlü olursun sevgili kardeşim. Örneğin, eğer Sünni isen, Sünnilerin kendi kitaplarına göre son iki surenin Kuran’dan olduğunu inkar eden ve onları mushafına sokmayan İbni Mesud adlı sahabenin de kafir olduğuna inanman lazım. mushafını iki duayı 115 ve 116’ıncı sureler olarak ekleyen İbn Kab’a da iltimas yapmaman lazım. Keçinin yiyerek neshettiği bir ayet olduğunu iddia edenleri de kafir ilan etmen lazım.

    Dahası, Kuran’da nesih ve mansuh inancıyla Kuran’da çelişki olduğunu iddia eden ve bu şeytani öğretiyle Kuran’daki bir çok ayetin hükmünü inkâr eden bütün Ehli Sünnet âlimlerinin ve cahillerinin de kafir olduğuna inanman lazım. Dahası, bazı hadislerin Kuran ayetlerinin hükmünü iptal ettiğini ileri süren bütün Hanefi mezhebinin imam ve müçtehitlerini kâfir ilan etmen lazım!

  4. Kuran’ın hiçbir ayetinde “şifre olmadığı” biçiminde bir ifade yok. 29 Surenin başındaki harf ve rakamlardan oluşan şifrelere rağmen ve “bunlar bu kitabın işaretleridir, mucizeleridir” ifadesi sekiz yerde sürekli bu harf/rakam kombinasyonlarından sonra tekrarlanmasına rağmen böyle bir iddiada nasıl bulunabiliyorsun? Bunu uyduruyorsun veya bir uydurmayı bilmeden tekrarlıyorsun.

    Büyüye gelince, eğer sen 19’u büyü olarak görüyorsan ya bu konuda hiçbir şey bilmiyorsun ve kulaktan işittiğin hikâyelere bir Sünni refleksiyle tepki gösteriyorsun veya daha önceki inkârcılar gibi Allah’ın ayetlerini, yani işaret ve mucizelerini “büyü” diye adlandırıyorsun. İşin ilginci senin şifre ile büyüyü eşitleme tavrın 19 ile ilgili ayetlerde tipik bir inkârcı tarafından gösteriliyor (74:24). Kuran “Esatir-ul evvelin” değildir. Hikâye kitabı değildir. Kuran’da anlatılan her kıssadan hisse almalıyız ve 29:1-4 ayetini düşünüp kendimize çeki düzen vermeliyiz. O önyargılı inkarcı sadece geçmişte yaşamadı; aramızda! Aklını kullanmayan, atalarını sorgulamadan izleyen, insanları kutsayan, uyduruk çelişkili rivayetlere inanarak beyninde delikler açan, düşünme yeteneğini mantık hatalarıyla ve safsatalarla sakatlayan tipler… Bu tipler üstelik tarih boyunca çoğunluk!

  5. Sadece muhkem ayetleri anlamamız gerekiyorsa ve müteşabih ayetleri anlamaMAmız gerekiyorsa o zaman o ayetlerin bir listesini, hem de kuşkusuz ve tamam bir listesini çıkarmamız gerekmez mi? İşin ilginci, yüzyıllar boyunca bir tek alim veya cahil böyle bir liste sunamamıştır ve sunamayacaktır. Peki, muhkem ve müteşabih ayetler ile ilgili ve harika bir biçimde kendisi de iki türlü müteşabih olan (müteşabihin karesi!) 3:7 ayetinin anlamı üzerinde niye hiç düşünmüyorsun? O ayetin anlamını çarpıtan Sünni mealleri niye sorgulamıyorsun?

    Hani, Sünnilerin anlayışına göre, kazara münafık olmamak için, anlaşılması biraz zihinsel kalori gerektiren her ayeti “müteşabih” diye “anlaşılmaz müteşabih ayetler kutusu”na atmak ve böylece Kuran ayetlerini “anlamamak için takva yarışına girmemiz” gerekmez mi? Bu ayetin doğru anlamını merak etmez misin? Bu konuda birşeyler öğrenmek istemez misin? Örneğin, uyduruk hadis ve mezhep öğretilerinin değil, aklın ışığında yapılmış bir meal olan MESAJ çevirisine bakmaya ne dersin?

  6. Vahiy almışım? Neyi ve nasıl almışım? Arı gibi bir böcek vahiy alıyorsa niye bir insan vahiy almasın? Ayrıca benim aldığım vahye başkalarının inanması gerektiğini iddia ettim mi? Sen benim gerçekten vahiy alıp almadığımı nereden biliyorsun? Rabbim tanıktır ve Din Gününde ikimizi de yargılayacak sadece O’dur.
  7. Din Kemale ermiştir. Ve o dini tahrif edip noksanlaştıranlara karşı Allah her çağda uyarıcılar, müjdeciler göndermiştir. Hatta yakın zamanda gönderdiği bir elçi ile Kuran’ın mesajını tekrar dünyanın gündemine getirmiş ve o elçiyi büyük bir gaybi haberle ve mucize ile desteklemiştir. Dünyada büyük gelişmeler oluyor. Dünyanın birçok ülkesinde her dinden, ırktan, meslekten insanlar “büyüklerden biri” olan 19 sistemine tanık olanlar tevhid mesajı ile özgürlüklerine kavuşuyorlar.

    Türkiye’de bugün geleneksel hurafeleri az veya çok eleştiren birçok ilahiyatçı bu mesajı ya 1987-1992 yılları arasında yayınladığım kitaplarımı okuyarak veya dolaylı olarak öğrenip etkilenmiş ve sonra o mesajı kırıntılar halinde halka sunmaya başlamışlardır. Bir kısmını televizyon ekranlarında ve gazete köşelerinde gördüğünüz bu ilahiyatçılar, 19 mucizesi ile desteklenen elçinin uyarısıyla uyanan benim 1986-1992 yılları arasında tartıştığım noktaların arasında çok riskli görmediklerini dikkatlice seçerek veya geleneksel kavramlarla paketleyerek halka sunmaya başladılar, ve hala öylece sunuyorlar. İşin ilginci, bu arada bunların çoğu kitaplarım ve konuşmalarım yoluyla fikirlerinden etkilendikleri o adamı da kötüleyebiliyorlar. O adama karşı kin ve nefrette birleşen tüm mezhep, meşrep ve tarikat çevrelerinin gazabına uğramamak için…

    Ben hiçbir zaman bu mesajdan para veya unvan kazanmanın peşinde olmadım. Tam tersine, bu mesajı kabul ederken de tebliğ ederken de sürekli gerçeğe ulaşmanın ve Allah’ın rızasını kazanmanın kaygısıyla hareket ettim. Hayatım dahil dünyevi her şeyimi kaybetme pahasına da olsa inandığım gerçekleri sansürlemeden haykırdım. Böylece bile bile kendimi kurban ettim. Padişahın çıplak olduğunu herkes işitsin diye… Çocuğun uyarısıyla bir süre hipnozdan çıkan bazı dalkavuklar ve mukallidler padişahın çıplak olduğunu görmelerine rağmen buna tanıklık etme cesaretini göstermediler.  Bazı ilahiyatçıların eskiden söylemeye cesaret edemedikleri bazı gerçekleri dinlemeye hazırladım halkı.

    Bu arada, bildikleri gerçeği, bilinçli veya bilinçaltı kaygı ve hesaplarla gizlediklerine tanık oldukça bu arkadaşları eleştirip eleştirmeme konusunda tereddütler yaşadım. Maalesef bunların bazısı korkudan, bazısı para kazanmak, bazısı çeşitli siyasi güçlere şirin görünmek, bazısı da fetva makamı olmak ihtirası ile mesajı emredildiği gibi dosdoğru iletmedi. Bazıları da samimiyetle, hiçbir dünyevi menfaat gütmeden, ama iyi niyetle mesajın keskin köşelerini biraz yuvarlayarak veya daha yumuşak bir üslup seçerek tebliğ etti. Bu son gruptaki muvahhit arkadaşlara sürekli saygı duydum ve destek oldum. Nitekim, cemaat ve tarikat çevrelerinde ismi ve fikirleri nefret ve panik yaratan biri olarak, sırf o arkadaşları korumak için kendileriyle olan yakın ilişkilerimi mümkün mertebe gizli tutmaya gayret ettim ve hala ediyorum.

    Gayet net olan tevhit mesajını kalabalıkları ürkütmemek için ya bir kısmını örterek veya belli bir dozda şirkle ve hurafelerle karıştırarak çeşitli formüllerle sunan arkadaşlara yıllar sonra birkaç kez eleştiri yönelttim.  Bu konuyu ta 1986’dan beri izleyenler ne dediğimi bilir. Bu mesaj gereği gibi tebliğ edilirse kalplerde ve zihinlerde paradigma değişimine ve sosyal hayatta devrime yol açar.

    En yukarda “19 dinimize ne katıyor? Ne faydası var?” diye soruyorsun. Bu soruyu soran yüzlerce kişiyi ne zaman yokladımsa bu kişilerin ne 19’u bildiklerine ne de atalarından miras aldıkları veya çeşitli psikolojik sebeplerle inandıkları öğretiler hakkında gereken sorgulamayı yaptıklarına tanık oldum. O halde sana önerim şudur: bu tür önyargılı yaklaşımlar göstermek ve türlü türlü bahaneler üretmek yerine reddetmeye o kadar iştiyaklı olduğun bu konuyu adam gibi araştır ve öğren. Bu eleştirinden senin bu konuyu yeterince araştırmadığını çıkarıyorum. Dilersen sana Üzerinde 19 Var adlı kitabın PDF nüshasını hediye etmek isterim. Ne dersin?

 

Share