19’cular İçine Düştükleri Fitnenin Ateşinde Çırpınıyorlar

Share

19’cular İçine Düştükleri
Fitnenin Ateşinde Çırpınıyorlar

28 Mart 2012

Bundan sonra, Ondokuz sayısının Kuran’daki mucizevi tecellisini ve mesajını anlamamak için zebralar gibi kaçan ve kaçarken “ondokuz, ondokuz” diye bağıran inkarcıları ve münafıkları ONDOKUZCU veya 19’cu diye çağıracağız. Madem kafalarını bu sayıya bu kadar takmışlar, hem de tersinden, bunlar bu ismi hak ediyorlar. İşin ilginci, tarihte “Kaderiye” diye bilinen Mutezile fırkasının kaderini paylaşacaklar. Muhteşem bir ironi 🙂 Kafayı kader tartışmalarına takarak kaderciliği inkar eden teolojik grubun ismi sonunda inkar ettikleri kelime oldu: Kaderiye!

19 sayısına akıllarına ihanet edenler, nankör ve münafıklar tanık olamaz. Onlar için fitne olarak rahatsız eder.

Akıllarına ihanet edenler, kelle sayılarına kapılanlar, müşrikler, nankör ve münafıklar 19 sayısına tanık olamaz. Ondokuz sayısı üzerine kurulu muhteşem matematiksel sistemi, hayallerindeki cehennem ateşinin dumanından dolayı göremezler. Onlar Sakar’a mahkum edilmişlerdir. 19 sayısı onlar için sürekli bir fitne olarak rahatsız edecektir.

ALİ TUNA TANYILDIZ: Kuran korunmuştur ama matematiksel olarak değil diye inanan arkadaşlar. Madem elinizde delil olmadan çoğunluğa bakarak inanıyorum diyorsunuz, o zaman size soruyorum. Neden bu çoğunluk ilk yazılan Kuran ı nı günümüze ulaştıramamıştır? Allah Kuran ı mürekkep ve sayfa olarak koruyacaksa neden Kuran ın ilk nüshasının yok olmasına izin vermiştir? Samimi olarak soruyorum. Bilmediğim bir bilgi varsa aydınlanırım. Selam.

EDİP: Harika bir soru Ali Tuna Tanyildiz. Daha önce Alihan Alankuş tarafından bir yere asılan şu notta aynı konuda önemli bir noktaya dikkatimiz çekiliyor:

“Akıl sahibi, dinden dünyevi bir çıkarı olmayanlar için dinini yanlızca Allah’a özgülemek ve Kuran’ı tek kaynak olarak kabul etmek, sayılı kişinin muvaffak olmasına rağmen, Kuran’ı sorgulayabilmeye göre çok daha kolaydır. Ek olarak aklını özgürleştirebilen, en son gelen İbrahimi dinlerin bile günümüzde ne hale geldiğini gören ve peri masallarına da artık inanmayan bir insan için Allah’ın Kuran’ı koruma sistemi çok muhteşem ve görkemli. Eğer Allah Kuran’ı korumayı mukallitlerin düşündüğü gibi planlamış olsaydı Kuran yakma niyeti olanları bile yakmadan önce yıldırım çarpması veya tümünün kalp krizi geçirmesi vs. gerekirdi. Öyle mi? Değil. Ondan sonrası eğer objektif işaretleri özgür aklınızla görebiliyor ve anlayabiliyorsanız…”

NAGEHAN SU: Şu 19’u bir daha araştırın,Kur’an’da matematiksel bir düzen olabilir ama bu ayet ekleme-çıkarma şeklinde olması mümkün değil,Kur’an son vahy olması nedeniyle yüce yaratıcı tarafından korunmuştur,harfi bile değişmemiştir.

FİKRET BUYURUK: Nagehan Su, evet doğru Allah Kuran’ı korumuştur buna da 19 sistemiyle tanık oluyoruz hamdolsun, peki sen bu korumaya nasıl tanık oluyorsun?

NAGEHAN: Kur’an’dan sonra kitap gelmeyecektir.Onun aslının bozulmadığının en büyük delili eşsiz edebi üslubu ve içeriğindeki tutarlılıktır Kur’an çelişkiden münezzehtir Nisa 82

AHMET SAĞLAM: Müslümanlar kendilerin MÜSLÜMANDAN başka isim takmazlar..bizlere 19 cu demeyiniz..

41/33 ALLAH’a çağıran, erdemli davranan ve “MÜSLÜMANLARDANIM,” diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?

AHMET ERPEK: Kitabun merkum …rakamlandırılmış bir kitap….ama kime söylüyoruz..

Sen mushafla Kuran’ı karıştırıyorsun….  Kuran’a kimse ilave yapamaz çünkü matematiksel bir sistemle korunmuştur…

BURAK YILMAZ: neyse yatıcam şu soruna cevap vereyim Mutaffifin suresi 9. âyeti (Kitabun merkum=O yazılmış bir kitaptır) mealindedir. Rakamlanmış kitap anlamındadeğildir İfadenin tamamı ise şöyledir: (Siccin nedir, bilir misin? O yazılmış bir kitaptır.) [Tatfif 8, 9] Tefsirlerde siccin denilen şeyin kâfirlerin amellerinin yazıldığı kitap olarak bildirilmektedir. Bu siccinin tarifidir, Kur’an-ı kerim için söylenmiyor.

RAMAZAN INAN: Merkum: ismu meful olup rakamlandırılmış demektir.

AHMET ERPEK: Evet Burak Yılmaz arkadaş cevabı verdi…Rakam ın çoğulu arkam dır. Merkum: ismu meful olup rakamlandırılmış demektir…sen atalarının dinini takip etmeye devam et…

TARIK ARABACI: Ahmet Erpek’in grupta da paylaştığı hadisler var, farklı mushafları olduğu söylenen sahabeler var.

Yoklara gelelim. Fatih kütüphanesinde mushafın 9. suresinin son sayfası yok (yırtılmış)… Zaten bir sürü kavgalar ayrılıklar var. Birinin de sebebi bu olabilir.

Kavgayı kazanan taraf “ötekiler bizi ayet eklemekle suçluyordu. Köklerini kuruttuk” diye mi yazar tarihi?

AYŞE TOPRAK: sadece iki ayetçiğin eklenebilmesi de çok anlamlı duruyor….ekleyebilecek daha fazla şeyler bulamamışlarmı..bu kadarını ekleyen daha neler eklemeliydi….hadisler almış başını gitmiş….aynı şeyin olmasına engel yokken iki ayetçikle ne amaçlamış olabilirki….

EDİP: Ayşe Toprak kardeşim. “Amaç okumak” için kafadan spekülasyonlar üreteceğine biraz delilleri incelemeye ne dersin? Hani senin ürettiğin spekülasyonlar gibi ben de üretebilirim… Herşeyi, her gerçeği inkar etmek için cevabını bilmediğim sorular soracağım ve o konuda amaç ve niyet okumak için spekülasyonlar yapacağım. Böylece her delil vız gelir tırıs geçecektir 🙂 İstersen bir dene… Bana isbat edebileceğine inandığın bir gerçek söyle… Tırnak içine al onu… Ondan sonra ben senin yönteminin aynısının tıpkısını kullanarak o gerçeği kabul etmeyeceğim.. Ne dersin? Denemeye var mısın?

GÜLŞEN AVCI: On dokuzculara göre eklenen sonradan, iki ayet nedir ?

EDİP: Kafalarını 19’a tersinden takarak bizi “ondokuzcu” olarak yaftalamak isteyenleri şöyle çağırsak hoşlarına gider mi?

– Ondokuzsuzlar

 – Kelleciler

 – Edebi mucizeciler

 – Başörtücüler

 – Cehennemciler

 – Zebaniciler

 – Zebralar

Evet, bundan sonra bize “19cu” diye takılanlar bu isimlerden birisini hak ediyorlar… Aslında bundan sonra, Ondokuz sayısının Kuran’daki mucizevi tecellisini ve mesajını anlamamak için zebralar gibi kaçan ve kaçarken “ondokuz, ondokuz” diye bağıran inkarcıları ve münafıkları ONDOKUZCU veya 19’cu diye çağıracağız. Madem kafalarını bu sayıya bu kadar takmışlar, hem de tersinden, bunlar bu ismi hak ediyorlar. İşin ilginci, tarihte “Kaderiye” diye bilinen Mutezile fırkasının kaderini paylaşacaklar. Muhteşem bir ironi 🙂 Kafayı kader tartışmalarına takarak kaderciliği inkar eden teolojik grubun ismi sonunda inkar ettikleri kelime oldu: Kaderiye!

ŞABAN BÜYÜKKAL: Ey 19’cular ve Edip Yuksel, Kuran’da sizin 19 safsatanıza uymadığınız için ayetlerin olmadığını savunuyor ve bile bile bir fitne için çalışıyorsunuz. Ve üstelik bunu savunmanıza rağmen yine Kuran’dan ayetlerle kendi haklılığınızı savunmaya çalışıyorsunuz?

Hadi var mısınız yukarıda kendi haklılığınıza delil diye sunduğunuz ayetlerin sizin 19 safsatanıza uyup uymadığını araştıralım. Eğer uymuyorsa kendinizin de inanmadığı ayetleri delil vermekten pişman olduğunuzu söyleyecek misiniz?

Daha önce de Edip Yüksel’e söylemiştim “sen sadece kendini kandırıyorsun ve yalan duymaya meraklı kişilerden başkası sana tabii olmaz” diye. Ama maalesef gerçeği bildiği halde BİLEREK ve SONUCUNU DA GÖZE ALARAK bu yaptıklarını göze alıyor. Ama gerçekten bu sonuçtan emin olsa idi bunu yapmaya cüret etmezdi ve etmezlerdi.

Oysa ki burada öyle üstün bir cesaret?! örneği göstererek Allah’ın ayetlerini ve bildirdiklerini alay ve eğlence konusu ediniyorlar ki bu cüretlerinden dolayı bir Rablerinden bir ödül alacağını mı zannediyorlar anlayamıyorum.

Dilerim ki ölüm kendilerini bulmadan yaptıklarından vazgeçerler ve yaptıklarını telafi için gayret gösterirler. Çünkü gerçekten yaptıkları hiç de küçük şeyler değil. İnşaAllah Allah’ın affedici olmasından dolayı Şeytan kendilerine GÜVEN VERMİYORDUR.

ALİ TUNA TANYILDIZ: Şaban Büyükkal’a: İnsanları inançları yüzünden bir yerlere yamama, birilerine tabi etme düşüncesi içinizde oldukça gerçek islamın her bireye verdiği özgürlüğü hiç anlayamayacaksınız. Allah ın gerçek dinini yaşamaya çalışan hiç bir müslüman Allah tan başka kimseye tabi olmaz. Beyninizdeki hastalıklı bakış açısı bunu anlamanızı engelliyor. Kuran ın korunması ile ilgili fikirlerimizi eleştirebilirsiniz ama şahsımızla ilgili bu yaftalamaları hangi vicdanla yapabiliyorsunuz? Beni tanıyor musunuz ki birilerine tabi olduğumu söyleyebiliyorsunuz?

Siz 19 sisteminin sonuçlarını kabul etmenin ve çıkıp bunları savunmanın ne kadar zor bir içsel hesaplaşmayı gerektirdiğini biliyorsunuz? Benim veya diğer arkadaşların Kuran da olmadığına inandığımız sözlerle alakalı konuda nasıl sıkıntılar ve zorluklar çektiğimizi ve bu süreçte ne gibi riskleri aldığımızı biliyor musunuz? Sence bu konu bu kadar basit mi?

Edip Yuksel in düşüncesini, hayatını riske atarak ve sahip olduğu herşeyi bırakarak savunma işini eğlence olsun diye mi yapıyor? Bu kadar aklı başında, deli olmadıkları açık olan insan, matematiksel bir delili savunma işini eğlence olsun diye mi yapıyor? Aklımızdan zorumuz mu var?

Yukarıda yaptığınız uyarılıları kendimize sormuyor muyuz sanıyorsun? Allah ın dini ile alakalı büyük bir iddiada bulunmanın risklerini değerlendirmiyor muyuz sanıyorsun?

Elimizde deliller var. Bu deliller de öyle boş deliller değil. Allah’ın evreni yaratırken kullandığı dil olan matematiksel deliller diyoruz. Siz hiç bu adamların iddiaları çok büyük dur bir araştırım deyip de acaba bu konu ile ilgi kaç satır inceleme yaptınız? Kaç tane örnek verip de bura da çürüttünüz? Anlamak mümkün değil.

Share