Hangisini Görüyorsunuz: Cehennem mi, Mucize mi?

Share

Hangisini Görüyorsunuz:
Cehennem mi, Mucize mi?

Edip Yüksel

Cehenneme Mahkum Olan Münafıklar Ve  İnkarcılar 

Kafalarındaki Cehennem Ateşinin Dumanından 

En Büyük Ayetleri Göremiyorlar

MESAJ çevirisinden aşağıya alıntıladığım 74’üncü surenin 21-37 ayetlerini dikkatle okuyunuz lütfen:

21. Sonra baktı.
22. Sonra surat astı, kaşlarını çattı.
23. Ve arkasını döndü; büyüklük tasladı:
24. “Bu,” dedi, “etkileyici bir büyüden başka bir şey değil.”
25. “Bu sadece bir insan sözüdür.”
26. Onu Saqar’a atacağım.
27. Saqar nedir bilir misin?
28. Ne artar, ne de eksilir (tam ve mükemmel),
29. HALKLAR (BEŞER) için (evrensel) bir GOSTERGEDIR/EKRANDIR (LEVVAHA)
30. Üzerinde ondokuz vardır.

31. Biz ateşe bekçi olarak sadece melekleri atadık. Onların sayısını (ondukuz’u) da, (1) inkarcılar için bir fitne (sınav/huzursuzluk kaynağı) yaptık, (2) kitap verilmiş olanları ikna etsin, (3) inananların inancını güçlendirsin, (4) kitap verilmiş olanlarla inananların kuşkularını ortadan kaldırsın, ve (5) kalplerinde hastalık olanlarla inkarcılar da, “ALLAH bu örnekle ne demek istiyor?” desinler. Böylece ALLAH dilediğini/dileyeni saptırır ve dilediğini/dileyeni de doğruya iletir. Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilmez. Bu (SAYI) halklara bir MESAJDIR (ZIKRA).

32. Hayır, andolsun Ay’a,
33. Geçtiği vakit geceye,
34. Ağardığı vakit sabaha,
35. Bu (SAYI) BÜYÜKLERDEN (KUBRA) birisidir.
36. Halklara bir UYARICIDIR (NEZIR).
37. İlerlemek yahut geride kalmak dileyenleriniz için.

 Bir asal sayı olan 19’un fonksiyonu 74’üncü sure olan Muddessir (Gizlenen)’de maddeler halinde anlatılmasına rağmen Allah’ın takdiriyle Kuran’in büyük bir sırrı olarak 19×74 kameri yil boyunca gizli kalmıştı.  Ne var ki, Bilge Tanri, dogumu Saat’in bir alameti olarak sayılan Isa’dan 1974 yıl sonra bu gizemi bir tektanrici musluman yoluyla ortaya cıkardı ve 19 sayısı Kuran’ın matematiksel yapısının kodu olarak, büyük bir ayet (mucize) olarak inananlarin inancını güçlendirdi, kitap ehlinden bazilarının kuşkularını ortadan kaldırdı, ve inkarcı ve munafiklar icin ise bir fitne, bir entellektüel ceza oldu. Ondokuz sayısı bu fonksiyonu icra etmeye devam ediyor ve devam edecek.

Bu makalede, yukarıdaki ayetlerin çevirisinde büyük harfle yazdiğımız kelimelerin anlamını tartişacagız.

Kuran ayetlerinde haber verilen büyük ayete (mucizeye) tanık olan müminler yukarıdaki kelimeleri, Kuran’in diger ayetlerindeki kullanimlarını gözönünde bulundurarak anlarlar. Müminlerin anlayışı müjdeli, aydınlatıcı, mutluluk verici, ve umut verici olup retorik olarak çok üstün bir değere sahiptir:

74:29 —> LEVVAHA (Gösterge/Ekran)
74:29 —> BEŞER (İnsan, halk, halklar)
74:31 —> HİYE (O, yani19 sayısı)
74:31 —> ZIKRA (Kurtuluş mesajı)
74:35 —> HA (O, yani 19 sayısı)
74:35 —> KUBRA (Büyük mucizeler)
74:36 —> NEZIR (Kucaklanması ve dinlenilmesi gereken uyarıcı)

Oysa, kalplerindeki hastalıkları veya inkarcı fanatizmleri yüzünden 19 sistemine tanık olmaktan mahrum olanlar, çok ilginctir ki bu kelimelere Kuran’in semantik baglamina aykiri anlamlar yakıştırmaktadırlar.  Tanrı’yı, Kuran’in kul sözü olduğunu ileri süren kişiye, “seni cehenneme atacağım” demekten başka bir delil sunamıyan bir despot olarak algılayanlar bu kelimelerin 19 sayisiyla olan ilgisini kesmek ve cehenneme yakıştırmak için anlamlarını kaydırmaktadırlar. Allah’ı hakkıyla takdir edemiyenlerin (6:90-91) yakıştırdığı anlamlar ise, felaketli, karanlık, ateşli, ve dumanlı olup retorik olarak da saçmadır:

Kuran’ı Hadislere ve Mezheplere göre tefsir edenlere göre aşağıdaki anahtar kelimeler şöyle anlaşılmalı:

74:29 —> LEVVAHA (Kavurucu)
74:29 —> BEŞER (Deri)
74:31 —> HİYE (O, yani cehennem ateşi)
74:31 —> ZIKRA (Felaket mesajı)
74:35 —> HA (Cehennem ateşi)
74:35 —> KUBRA (Büyük belalar)
74:36 —> NEZIR (Kaçılması ve kaçınılması gereken uyarıcı)

Simdi bu kelime ve zamirleri ayet, sure ve tum Kuran icindeki baglamlariyle birlikte  tek tek kisaca değelendirelim:

74:29 ‘DAKI “LEVVAHA” KAVURUCU MU YOKSA GÖSTERGE Mİ?

Kuran’da LVH kokunden türeyen kelimeler, kayıtların yapıldığı düzeyler, levhalar, düz tahtalar anlamında kullanılmakta ve hiç bir yerde “kavurmak” veya “kizartmak” anlamına gelmemektedir.

7:145; 7:150; 7:154 ( Bu üç ayette LeVHa’nin coğulu olan eLVaH kelimesi Musa’ya verilen ve üzerinde On Emr’in yazılı olduğu levhalar için kullanılıyor). 54:13 (Nuh’un gemi inşasında kullandığı levhalar için kullanılıyor). 85:22 (Kuran’in kaydedildiği -matematiksel olarak- korunmuş kayıt alanları için kullaniliyor). 74:29 ayetindeki LeVvaHa kelimesi ise LVH kokunden türetilen bir ism-i mubalaga (abaratma isim) olup, cokca gösteren, apaçık levhalar, veya birbirini izleyen tablolar, ekranlar anlamlarına gelmektedir.

Halbuki kavurma, kızartma ve yakma anlamlari için Kuran farklı kelimeler kullanır. Öreneğin, yakma anlamı için HRQ kokunden türeyen kelimeleri (2:266; 3:181; 7:5; 20:97; 21:68; 22:9; 22:22; 29:24; 75:10), veya kavurma ve kızartma anlamı için SLY kökünden türeyen kelimeleri ( 4:10; 4:30; 4:56; 4:115; 14:29; 17:18; 19:70; 27:7; 28:29; 29:31; 36:64; 38:56; 38:59; 38:163; 52:16; 56:94; 58:8; 69:31; 74: 26; 82:15; 83:16; 84:12; 87:12; 88:12; 92:15), veya NDC kelimesini kullanir (4:56).

74:29’DAKI “BEŞER” DERİMİ YOKSA INSAN MI? 

Kuran’da BEŞER kelimesi 36 kez gecmektedir. Bir kez de, 23:47 ayetinde BEŞEREYN (iki beşer) olarak geçmektedir. Nitekim, 74:29 ayetindeki BEŞER’i tartışma açısından istisna edersek, 36 ayetin hepsinde BEŞER kelimesi insan anlamında kullanılmıştır. Turkçe’ye beşer ve beşeriyet olarak geçmiş olan bu kelimenin geçtiği ayetlerin listesini aşağıda sunuyorum: 3:47; 3:79; 5:18; 6:91; 11:27; 12:31; 14:10; 14:11; 15:28; 15:33; 16:103; 17:93; 17:94; 18:110; 19:17; 19:20; 19:26; 21:3; 21:34; 23:24; 23:33; 23:34; 25:54; 26:104; 26:186; 30:20; 36:15; 38:71; 41:6; 42:51; 54:24; 64:6; 74:25; 74:29; 74:31; 74:36.

Kuran’da 36 kez gecen BEŞER kelimesi hic bir ayette “deri” anlamina kullanılmadıgı halde, hepsinde “insanlık ve beşeriyet” için kullanıldığı halde 19 sayısına karşı allerji duyanlar bu kelimeyi neden “deri” olarak çevirmekte inat etmektedirler? Hele BEŞER kelimesi 74:39 ayetinden iki ayet sonraki 74:31’de ve yedi ayet sonraki 74:36’da geçmesine ve her ikisinde de “beşer, insan” olarak çevrilmesine ve 36’ıncı kez o anlama tanıklık etmesine rağmen “deri”de neden israr edilir?

Üstelik, Kuran’da “deri”  CiLD kelimesiyle ifade edilir. Vucudumuzu koruyan ve dokunma duyumuzu sağlayan bu organik ambalaj, CLD kokunden turemis fiil ve isim olarak Kuranda farklı forumlarıyla birlikte 13 kez geçer: 4:56; 4:56;16:80; 22:20; 24:2; 24:2; 24:4; 24:4; 39:23; 39:23; 41:20; 41:21; 41:22.

Kisacasi, Kuran “deri” kelimesi ve deriyle semantik anlam birliğine sahip kelimeler ve fiiller icin sürekli CLD kökünün türevlerini kullanirken, beşer/insan için sürekli BeŞeR kelimesini kullanirken bunlarin hepsini gözardi ederek 74:39 ayetindeki BEŞER kelimesini bir istisna olarak “deri” diye anlamak için mantıklı bir delil sunulması gerekir en azından. Ne var ki, içlerinde cehennem ateşinin yandığı dumanlı kafalar geçmişteki inkarcılarla aynı hastalığı paylaşmaktadırlar (2:75; 4:46; 5:13; 5:41).

BEŞER isim olarak 37 yerde İNSAN için kullanılıyor (bir yerde Beşereyn, yani “iki insan” olarak)… 2:187 ayetinde BaŞiRuhunne fiili olarak 1 yerde derilerin birbirine değdirilmesi (cinsel ilişki) için kullanılıyor…

37’ye karşı 1

LeWaHa kelimesinin tüm kökleri LEVHA anlamında kullanılıyor. 74:29 ayetindeki fiil kipini tartışma için istisna edersek:

5’e karşı 0

Deri için 13 yerde CiLD kelimesi kullanılır.

13’e karşı 0

Kısacası, 19 yerine cehennem ateşini ve dumanını görmek isteyenler:

55 kullanılışa karşı 1 kullanılışı, hem de isim olarak değil fiil olarak geçen bir kullanılışı tercih etmişlerdir… Yani:

55’e karşı 1/2!

İnatla cehennemi görmek isteyenlere Allah işte böyle 55’e karşı yarım bahane sunuyor… Onlar da hemen üzerine atlıyor!

“Insanlara apaçık bir göstergedir/tablolardir/ekranlardır” biçiminde anlaşılması gereken iki kelimeden oluşan 74:29 ayetini “derileri kavurandir” biçiminde anlamak Kuran’in semantik bağlamı içinde en azından bir zorlamadır. Ne var ki, bu zorlamanin 74’uncu sure içinde biraz sonraki örneklerde göreceğimiz gibi defalarca tekrarlanması ise olağanüstü bir olaydır. Bu tavır  2:18; 3:7; 11:28; 41:44; 17:72;  25:73; 27:81 ayetlerinde haber verilir.

74:31 AYETİNİN SON BOLÜMÜNDEKİ HİYE ZAMİRİ CEHENNEM ATEŞİ İÇİN Mİ YOKSA 19 SAYISI İÇİN Mİ KULLANILIR? 

74:31 ayeti, 19’un cehennem meleklerinin sayısı olduğunu bildirdikten sonra 74:30’da izole edilmis bir bicimde zikredilen bu sayıyı tekrar cehennemden ve meleklerden izole ederek onu bir sayı olarak ele alır ve görevlerini vurgular. 74:31 ayeti ne cehennemi tanımlar, ne de melekleri. Bu ayet 19 sayısının fonksiyonlarını anlatır.

Ne var ki kafayı cehennem ateşine takanlar, bu apaçık vurguyu ya kavrayamıyorlar veya bile bile inkar ediyorlar. Böylece, hiçbir delilleri olmadan genel gramer kurallarını ve evrensel dil mantığını çiğneyerek  74:31 ayetinin son bölümündeki “hiye” dişi zamirini chennem ateşine göndermektedirler.

Genel gramer kuralları ve evrensel dil mantığı, bir zamirin kendisinden önce geçen isimlerin arasından kendisine en yakın olanına gönderilmesini gerektirir. Tabi ki zamire en yakın ismi atlamak için mantiki veya empirik bir sebep yoksa. Orneğin, “Dün Ali’nin dükkanında Can’i gördüm. Cok düşünceliydi o.”  Bu cümlede, genel gramer kurallari ve dil mantığı, düşünceli olarak görülen kişinin Ali değil Can olmasını gerektirir. Ancak, “Dün Delhi sokaklarinda bir filin sirtinda Can’i gördüm. Hortumunu sağa sola sallayarak haşmetle yüruyordu o.” Bu cümledeki o zamiri genel gramer kuralina göre en yakın kelime olan Can’a göndermemiz gerekirken bu kuralı çiğnemek için mantıkı veya empirik bir nedenimiz var. Hortumunu sallayan buyuk olasılıkla fil olduğu için. Ancak bu bir hikaye icindeyse ve o hikayede Can’in elinde bir hortumla dolaştiğı anlatılıyorsa bu cümledeki o kelimesi hem fil’e hem Can’a gider. Hikaye “o elindeki hortumu yanından geçtiği bir tabelaya vurunca…” diye devam ederse o zaman “o” zamirinin fil’e ait olmayacagini anlariz. “Annen sana bir çilek ve bir kitap vermisti. Onu yeyip bitirdin mi?” Bu cümlede “o” ile kastedilen şeyin kitap değil de çilek olduğu akıl sahipleri için malumdur. Ancak, sözkonusu cümle, “Annen sana bir çilek ve bir kitap vermişti. Onu bitirdin mi?” ise, o zaman burada bir anlam belirsizliği ortaya çıkar. Bu cümlenin yer aldiği semantik bağlam değerlendirilirse, bitirilip bitirilemediği merak edilen şeyin çilek mi yoksa kitap mi, veya her ikisinin mi olduğu anlaşılabilir.

74:31 ayetindeki HİYE (dişi o) zamiri, hem genel gramer kurallari, hem ayetin bağlamindaki vurgu, hem de anlamin retorik üstünlüğü  açısından, her yönüyle gramatik olarak dişi bir isim olan en yakındaki IDDATAHUM (onların sayisi, yani 19) kelimesine gönderilmeli. Hiçbir mantıkı delilleri olmadan genel gramer kurallarını ve ayetteki vurguyu hiçe sayarak, zamirin en yakınında ayetin anakonusu olan IDDATAHUM (onlarin sayisi) kelimesini atlayarak ayetin ana konusu olmayan ATEŞE ulaşmaya çalışmak neyle açıklanabilir? Bu kişilerin, kendi iradeleriyle SAQAR cezasını hem bu dünyada ve hem ahirette hakkettiklerini ve bu dünyada inkar ettikleri 19’a ahiret hayatında cehannemin muhafiz meleklerinin sahsında mahkum olacaklarını daha sonra Kuran’in mucizevi ifadeleriyle göreceğiz.

74:31’DEKİ ZIKRA CEHENNEMİN FELAKETLİ MESAJI MI YOKSA KURAN’IN MUCİZEVİ BİR MESAJI MI? 

71:31 ayetinin son bölümünü 19’u anlayamıyan veya bile bile inkar edenler söyle çevirirler: “Bu (cehennem) insanlara bir uyaridir.” Böyle olunca, ZİKRA kelimesi “olumsuz bir mesaj” veya “korkunç bir ceza” anlamına bürünüyor. Halbuki ZİKRA dahil ZKR kökünden türeyen tüm kelimeler Kuran boyunca  267 kez, veya 7 kez gecen DKR kelimesi de dahil edilirse 274 kez geçmekte ve hiçbirisinde cehennem ateşini betimlemek için kullanılmamaktadır. ZIKRA kelimesi yalın olarak 21 yerde geçer. Lütfen inceleyiniz: 6:68; 6:69; 6090; 7:2; 11:114; 11:120; 21:84; 26:209; 29:51; 38:43; 38:46; 39:21; 40:54; 44:13; 50:8; 50:37; 51:55; 74:31; 80:4; 87:9; 89:23. Zamirle bitişik ZIKRAHA veya ZIKRAUM olarak ise iki yerde geçer:  47:18; 79:43.

Bundan daha ilginci, ZKR kökünden türeyen ve ZiKRa ile hemen hemen aynı anlama sahip olan taZKiRa kelimesinin 74:49’da geçmesidir: “Öyleyse neden bu mesajdan/öğütten (taZKiRa) yüz çeviriyorlar” ayetindeki TAZKIRA kaçınılması gereken korkulacak bir şey değil, aksine dinlenmesi ve kucaklanması gereken güzel bir şeydir. Bir başka değişle, 74:31 ayetinin sonundaki ZIKRA kelimesi cehennem ateşine referans olamaz, zira cehennem kaçınılması gereken kötü bir yerdir. Ne var ki, ZiKRa, teZKiRa, ZiKR gibi ZKR kökünden türeyen kelimeler, diriltici ve mutlu kilici ilahi mesaj için kullanılır. Kahredici cehennem ateşi için kullanılmaz!

74:35’DEKI HA CEHENNEM ATEŞİNİ Mİ, YOKSA 19 SAYISINI MI REFERANS VERİYOR? AYNI AYETTEKİ “KUBRA” KELİMESİ “BÜYÜK BELA VE FELAKETLERİ” Mİ YOKSA “BÜYÜK AYET VE MUCİZELERİ” Mİ REFERANS VERİYOR?

74:35 ayetini “Bu büyüklerden birisidir” diye çevirebiliriz. Bu ayetin bu suredeki bağlamını ve onu oluşturan kelimelerin Kuran’daki kullanılışını hesaba kattığımızda bu ayetin 19 sisteminin büyük mucizelerden biri olduğunu ifade ettiğini çıkarabiliriz. Ne var ki, 19 sistemine tanik olmayanlar bu ayeti “cehennem büyük belalardan biridir” biçiminde anlıyorlar veya öyle anlamak istiyorlar.

74:35 ayetinin sure içindeki bağlamının ne olduğunu size birakıyorum. Burada, bu ayetteki  KUBER kelimesine dikkatinizi çekmek isterim. “Büyükler” anlamına gelen bu kelime KBR kökünden türeyen bir çoğul isimdir. Kuran’da KBR kökünün türevleri hem olumlu hem de olumsuz kavramları, nesneleri ve olayları betimlemek için kullanılir. Örneğin, KUBRA (büyük) kelimesi, 20:23; 44:16; 53:18; 79:20 ayetlerinde Allah’in ayetlerini yani mucizelerini tanımlamak için kullanılır. Aynı kelime, 79:34 ayetinde ise felaket ve 87:12 ayetinde ise cehennem için kullanılır.

Kısacası, içinde yer aldığı ayetler grubunun bağlamını hesaba katmasak bu ayetteki BÜYÜKLERDEN BİRİNİ hem ateş olarak anlayabiliriz hem de Allah’in büyük bir mucizesi olarak anlayabliriz. Dileyen ateşi görür, dileyen ayetleri ve mucizeleri! Ne var ki, bu ayetin bağlamı hesaba katıldığında ateşte israr etmenin olumsuz bir ruh halinin sonucu olduğu ortaya çıkar.

74:36’DEKİ NEZIR KELİMESİ KAÇINILMASI GEREKEN CEHENNEM ATEŞİNE Mİ YOKSA İLAHİ DELİLLERE Mİ İŞARET EDER?

NEZİR kelimesi NZR kökünden türeyen bir isim olup “uyarıcı” anlamına gelir.  Kuran boyunca bu kelimenin çeşitli türevleri 130 kez geçer. NeZiR olarak 44 kez geçer: 2:119; 5:19; 5:19; 7:184; 7:188; 11:2; 11:12; 11:25; 15:89; 17:105; 25:1; 25:7; 25:51; 25:56; 26:115; 28:46; 29:50; 32:3; 33:45; 34:28; 34:34; 34:44; 34:46; 35:23; 35:24; 35:24; 35:37; 35:42; 35:42; 38:70; 41:4; 43:23; 46:9; 48:8; 51:50; 51:51; 53:56; 67:8; 67:9; 67:17; 67:26; 71:2; 74:36.

Bu ayetlerin hiçbirinde NEZİR kelimesi cehennem veya ateş için kullanılmamıştır. Bu ayetlerde NEZİR olarak tanımlananlar Tanri’nin elçileri, kitaplari ve ayetleridir.

Son olarak SAQAR kelimesi uzerinde kisaca durmak istiyorum. SAQAR cehennem (CAHİM, CEHENNEM) veya ates (NAR) demek değildir. SAQAR bir cezadir ve nitekim 74:26-27 ayetleriyle anlamı sorgulanarak daha sonraki ayetlerde açıklanmaktadır. Bu ceza, dünyada Kuran’in matematiksel sisteminin kodu olan 19’dur; ahirette ise sembolik ateşin üzerindeki meleklerin sayısı olarak yine 19’dur. Yani, SAQAR, inkarcıların 19’a mahkum olması cezasından ibaret olup entellektüel bir cezadır. (MESAJ çevirisinde 54:48 ayetindeki SAQAR kelimesini dikkatsizlik sonucu “cehennem” olarak çevirmişim. Aslında 74:26-37 ayetleriyle betimlenen bu kelimeyi hiç çevirmeden aynen SAQAR diye tutmam gerekirdi veya Kuran tarafından betimlendiği şekilde, “19 cezası” olarak çevirmeliydim. “Yüzükoyun ateşe sürüklenecekleri gün: ‘ SAQAR’in (19 cezasının) dokunuşunu tadın.’).

ÖYLEYSE NEDEN, MÜSLÜMAN OLDUKLARINI İLERİ SÜREN BİRÇOK KİŞİ BU APAÇIK AYETLERİ ANLAMIYOR? NEDEN MUCİZE YERİNE CEHENNEM ATEŞİ VE DUMANI GÖRÜYORLAR?

Bu sorunun cevabini Kuran birçok yerde veriyor:

“A. L. M. İnsanlar, sadece ‘İnandık’ demeleriyle, hiç sınanmadan bırakılacaklarını mı sanıyor? Kendilerinden öncekileri sınadık. Elbette ALLAH doğrucuları ile yalancıları birbirinden ayıracaktır.” (29:1-4).

“Durumları, ateş yakan kimselerin şu durumuna benzer: Ateş çevrelerini aydınlatmaya başlayınca ALLAH onların ışığını giderir ve onları karanlıklar içinde görmez bir halde bırakır. Sağır, dilsiz ve kördürler; yönlerini değiştiremezler.” (2:17-18).

“Yeryüzünde haksız yere büyüklenenleri mucizelerimden çevireceğim. Her türlü mucizeyi de görseler inanmazlar. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Ama azgınlık yolunu görseler onu yol edinirler. Zira onlar ayetlerimizi yalanladılar ve aldırış etmediler.” (7:146).

“…. Halbuki cehennem kafirleri kuşatmış bulunuyor.” (29:54) (29:48 ayetinden itibaren okuyun lütfen).

“O ki sana bu kitabı indirdi. Onun bazı ayetleri kesin anlamlıdır (muhkem), ki bunlar kitabın özüdür. Diğerleri de benzer anlamlıdır (müteşabih). Kalplerinde hastalık bulunanlar, insanları şaşırtmak ve farklı anlam vermek için benzer anlamlı olanlarının ardına düşerler. Onların gerçek anlamını ise ALLAH’tan ve derin bilgiye sahip olanlardan başkası bilmez. Onlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır,” derler. Akıl ve anlayış sahiplerinden başkası öğüt almaz.” (3:7).

“(Müminler) Kendilerine Rab’lerinin ayetleri hatırlatıldığında, onlara karşı sağır ve kör davranmazlar.” (25:73).

“Allah dilemezse onlar öğüt almazlar. O, erdemli davranmanın kaynağıdır; bağışlanmanın kaynağıdır.” (74:56).

Elhamdulillah.

 

Share