Aziz ve İbrahim 3

Share

Aziz ve İbrahim 3

Yasin Çolak
www.19.org
19 Aralık 2013

bismillah-kufi-square

(İkinci episod’u okumak için http://19.org/tr/6310/aziz-ve-ibrahim-2/ )

Aziz: Daha önceki konuşmamızda “Allah’a ve resulune itaat” edin şeklindeki ayetleri dinin kaynağı bağlamında konuşmuştuk. Ben konunun dağılmaması için meselenin peygamberin dindeki konumuna dair yönüne pek girmemiştim ama hikmet mevzusundan çıkardığımız sonuca göre bu ayetleri tekrar konuşmamız gerekiyor. Eğer peygamber efendimize de Allah tarafından hikmet verilmişse onun yaptığı ve söylediği birçok şeyin bizim için bağlayıcı olması gerek.

Hele de Kuran’da peygambere itaati değişik ifadelerle emreden, ona uymamızı söyleyen bir çok ayeti de dikkate alırsak, peygamberin hiç de sıradan bir insan olmadığını, Kuran’ın anlaşılması bağlamında özel bir konumu olduğu görürüz.

Buraya gelmeden önce bu ayetleri derledim. İstersen herbiri üzerinde tek tek konuşalım.

İbrahim: Tamam.

Aziz: 4:65 ayetine bakalım…

Diyor ki, “Hayır. Rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.”

Buna benzer bir çok başka ayet daha söyleyebilirim.

İbrahim: Evet…

Aziz: Nasıl anlıyorsun bunu?

İbrahim: İstersen diğer ayetleri de söyle, hepsinin üzerinde topluca konuşalım.

Aziz: Yok! Tek tek gidersek daha iyi olur. Ayrıntılı konuşmuş oluruz.

İbrahim: Tamam… Benzer bir kaç ayet daha var. Onlar da mutlaka listendedir.

Aziz: Hangileri?

İbrahim: 24:51, 33:36, 24:63 ayetleri de benzer bir bağlamda geliyor. İstersen onları okuyalım ve ben ne anladığımı söyleyeyim. Böylece her ayetlerle ilgili aynı şeyleri tekrar tekrar konuşmaktansa hepsiyle ilgili genel kanaatimi söylemiş olurum.

Aziz: Olur…

İbrahim: İstersen o ayetleri de bir oku sen.

Aziz:

24:51 Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve resulune çağırıldıklarında müminlerin sözü ancak “işittik ve itaat ettik” demeleridir. İşte bunlar kurtuluşa erenlerdir.

33:36 Allah ve resulu bir işe hüküm verdiği zaman inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve resulune karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.

24:63 Onun emrine muhalefet edenler başlarına bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar.

İbrahim: Ben bu ve benzeri ayetleri iki farklı bağlamda ele alıyorum. Birincisi Allah’ın resulu olarak Muhammed peygamberin ortaya koyduğu yasaklar ikincisi ise bir devlet başkanı olarak ortaya koyduğu hükümler. Birinci bağlamda yani Allah’ın resulu olarak getirdiği yasaklar kesinlikle Kuran’dan başka yasaklar değildi.

Aziz: Peygamber efendimizin helal ve haram koyma yetkisi olup olmadığına dair ayetleri de söyleyeceğim. Şimdilik spesifik olarak bu üç ayet üzerinde konuşursan daha iyi olur.

İbrahim: Tamam… Dediğim gibi, Muhammed peygamber sadece bir resul değil, Medine döneminde bir devlet başkanıydı. Dolayısıyla devlet başkanı sıfatıyla bir takım yasaklar koymuştu. Bu yasaklar onun resul sıfatından değil yöneticilik sıfatından kaynaklanan hükümlerdi. Yalnız burada dikkat etmen gereken şey şu; Muhammed peygamber hiçbir zaman Kuran’ın dışına çıkmamıştı. Yani Kuran’a aykırı öğretilerde bulunmamıştı. Az önce okuduğun ayetlerdeki durum da peygamberimizin devlet başkanı sıfatıyla itaat edilmesi gereken bir insan olduğuna işaret ediyor.

Aziz: Bu açıklama bana hiç tatminkar gelmedi doğrusu. Sen, bence Kuran fetişizmi yapıyorsun. Peygamber efendimizin rolünu küçültmek için onu işine geldiğinde resul, işine geldiğinde bizim gibi bir insan, işine geldiğinde de devlet yöneticisi yapıyorsun. Allah’ın Kuran’da peygamber efendimizi doğrudan kendisine itaat edilmesi gereken ve hüküm koyma yetkisi olan birisi olarak tanıtmasına rağmen sırf kendi anlayışını savunabilmek adına zorlama yorumlara giriyorsun.

İbrahim: O zaman ben sana iki ayet hatırlatayım. Bakalım bu ayetlere ne diyeceksin!

7:203 Kendilerine bir mucize getirmediğin zaman: “Mucize isteseydin ne olurdu,” derler. De ki: “Ben, ancak Rabbimden bana vahyedilene uyuyorum.” Bunlar, Rabbinizden aydınlatmalardır, inanan bir toplum için bir hidayet ve rahmettir.

46:9 De ki “Ben türedi bir elçi değilim. Bana ve size ne olacağını da bilmem. Ben, ancak bana vahyedilene uyuyorum. Ben apaçık bir uyarıcıdan başka bir şey değilim.”

Aziz: Yani?

İbrahim: Yani şu: Muhammed peygamber her konuda sadece kendisine vahyedilene uyan biriydi. Kendisine vahyedilenin dışında bir başka öğreti veya hüküm koyması mümkün değildi.

Aziz: Bu söylediğin ayetlerde geçen “vahyedilene uyuyorum” ifadesinden kastedilenin ille de Kuran olduğuna dair bir delilin olduğunu sanmıyorum.

İbrahim: Bunun Kuran olduğu çok net. Aksi bir görüşün varsa, delil getirmek ve Muhammed peygambere Kuran haricinde de başka bir şey vahyedildiğini göstermek senin yapman gereken bir şey.

Aziz: Konuşmak istediğim konulardan biri de gayr-i metlüv vahiy konusu zaten ama şimdi değil. Biliyorsun değil mi ne olduğunu?

İbrahim: Evet… Kuran dışındaki vahiylere gayr-i metlüv vahiy deniyor.

Aziz: Şimdi bana biraz müsaade et. Tekrar bu “itaat” meselesine dönecek olursak, ifadenin sürekli olarak “Allah’a ve resulune itaat” şeklinde gelmediğini, tek başına resule itaatten de bahseddiğini görüyoruz Kuran’da. Buna dair iki ayet söyleyeceğim şimdi:

26:108 Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin

Yine aynı suredeki  163. ayette de; “Allah’ı dinleyip bana uyun” deniliyor.

İbrahim: Şimdi şöyle…

Aziz: Son bir ayet daha söyleyeyim:

26:126 Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

İbrahim: Resule itaat konusundaki düşüncemi daha önce söylemiştim. Tartışmıştık bu konuyu.

Aziz: Burada o dediklerinden farklı bir durum var. Dikkat edersen “Allah’a ve resulune itaat” demiyor ayet. Eğer öyle olsaydı belki daha önceki tartışmamızda söylediğin; “resule itaat, onun Allah’tan getirdiği vahye itaattir” savunması anlamlı olabilirdi ama burada Allah’tan bağımsız bir şekilde ve tek başına resule itaat sözkonusu ediliyor.

İbrahim: Sevgili kardeşim, ifadenin tek başına kullanılması birşeyi değiştirmez ki! Eğer sorun “resule itaatin ne olduğu” sorunuysa buna Kuran’a göre verilebilecek tek cevap, “resulu resul yapan şeye itaattir” cevabıdır… Daha önce de söylemiştim, Muhammed peygamberin biricik görevi kendisine gelen vahyi insanlara tebliğ etmek ve kendisine vahyedileni uymaktır. Dolayısıyla Muhammed’e itaat etmek istiyorsak onun yaptığını yapmalı ve Kuran’a uymalıyız çünkü o öyle yaptı, kendisine vahyedilene uydu.

Aziz: Bu konuda anlaşamayacağız. Ben bir ayet daha söylemek istiyorum. 59:7 ALLAH’ın o ülkelerin halklarından elçisine ganimet bıraktığı şeyler ALLAH’ın ve elçisinindir. Yani akrabalara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara verilmelidir ki zenginlerinizin arasında tekelleşmesin. Elçinin size verdiğini alın; ancak onun size vermediğinden uzak durun. ALLAH’ı dinleyin. ALLAH’ın cezalandırması çetindir.

Böyle diyor… Ayetin son cümlesine dikkat ettiysen, Elçinin verdiğini alın, onun size vermediğinden uzak durun, ifadesi var. Burada resulün bize verdiğini almamız emrediliyor. Senin savunman şu olacak, diyeceksin ki, “bu ayet ganimet mallarının dağıtımıyla ilgilidir, peygamber devlet başkanı sıfatıyla bu ganimet mallarını dağıtmaktadır. Bunun sünnetle ve hadisle bir alakası yoktur. Peygamberin verdiğinden kasıt, ganimet mallarıdır…” Bu değil mi senin ayetle ilgili tevilin?

İbrahim: Evet… Ne var bunda? Ganimet mallarının dağıtımı değil mi ayetin bağlamı?

Aziz: Öyle ama tefsirde bir kaide vardır: Birşeyin cüzünden bahsetmesi onun genel itibariyle de geçerli olmayacağı anlamına gelmez. Nassın hususiyeti mananın umumiyetine engel değildir. Bu prensip gereğince ayette her ne kadar ganimet mallarından bahsediyor olsa da bu ayet peygamberin bize verdiği herşey için geçerlidir.

İbrahim: Ne vermiş bize peygamber? Hadis kitabı mı bırakmış, peygamberin Kuran’dan başka bir şey daha bıraktığını nereden çıkartıyorsun?

Aziz: Bu ayetin genel olduğu ve sadece ganimet konusunu kapsamadığı noktasında aynı fikirde miyiz?

İbrahim: Hayır değiliz! Öyle olsa bile diyorum… Senin dediğini bir an için doğru kabul etsek, yine de benim dediğim noktaya geliyoruz çünkü peygamberden bize kalan Kuran’dan başka bir şey yok.

Aziz: Peygamber efendimizden bize kalan onun yaşam tarzı, emirleri, yasakları ve Kuran’ı nasıl anladığıyla ilgili sözleridir.

İbrahim: İstersen bu konuyu hadisleri konuşacağımız güne bırakalım.

Aziz: Tamam, öyle yapalım. Ben sana birkaç ayet hatırlatmak istiyorum. Üzerinde tartışmayalım ama lütfen bu ayetleri düşün. Sadece okuyacağım ayetleri, yorum yapmayacağım:

3:32 De ki: Allah’a ve resulune itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kafirleri sevmez.

4:14 Kim Allah’a ve resulune karşı isyan eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır.

8:13 Bu söylenenler onların Allah’a ve resulüne karşı gelmelerinden ötürüdür. Kim Allah’a ve resulüne karşı gelirse, bilsin ki Allah azabı şiddetli olandır.

9:63 Bilmediler mi ki, Allah’a ve resulüne karşı koymaya kalkarlarsa, elbette onun için içinde ebedi kalacağı cehennem ateşi vardır. İşte bu, büyük bir aşağılanmadır.

İbrahim: Eğer resule itaat Kuran’dan başka bir kaynağa itaat olsaydı bu itaati sadece resulle sınırlı tutmamamız gerekirdi. 4:59 ayetini hatırlatmak istiyorum. Şöyle diyor:

İnananlar! ALLAH’a uyun, elçisine uyun; sizden görev başında olanlara da.Herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz onu ALLAH’a ve elçisine havale ediniz. ALLAH’a ve ahiret gününe inanıyorsanız… Bu, sizin için daha iyi ve en güzel çözüm yoludur.

Bu ayette “sizden görev başında olanlara da” diyor. Eğer resule itaat Kuran’ın dışında başka birşeylere de itaat etmek ise, buradaki “görev başında olanlara da” derken yöneticilerin de tıpkı Allah gibi hüküm koyabileceklerini ve o hükümlerin de dinde kaynak olduğunu mu anlamalıyız?

Aziz: Yöneticiler, Allah’ın ve resulünün koyduğu hükümlere göre hüküm koyarlarsa, o hükümlere de uymak zorundayız elbette.

İbrahim: Yöneticilerin hükümleri olarak mı uymalıyız yoksa Allah’ın hükümleri olarak mı? Yani bu yöneticilerin koyduğu hükümler de tıpkı Allah’ın koyduğu hükümler gibi zamanüstü ve değişmez midir?

Aziz: Bu ayet senin tezini zayıflatan bir ayet ama farkında değilsin. Devamında “bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz onu Allah’a ve elçisine havale ediniz” diyor. Hadi, Allah’a havale etmeyi Kuran’a gitmek olarak anladık, resule nasıl havale edeceğiz?

İbrahim: Eğer Muhammed peygamber aramızda olsaydı, bir devlet yöneticisi sıfatıyla ona başvurabilirdik ve aramızda hüküm verirdi ama bugün resule havale etme imkanımız pratik olarak mümkün değil. O yüzden resulü aramızda ne temsil ediyorsa ona gitmeliyiz. Sen resulün temsilcisi olarak Buhari’yi veya Müslim’i görüyorsan, sana diyeceğim tek şey şu olur: “Hayrını gör”

Aziz: Öyle bir şey söylemedim. Dediğim gayet basit. Okuduğum ayetlerden, peygamber efendimizin de itaat edilmesi gereken ayrı bir kaynak olduğu sonucunu çıkartıyorum. Hepsi bu!

İbrahim: Peki… Konuya senin açından bakalım. Varsayalım ki bu ayetler de Kuran’dan başka bir kaynağa da itaat etmemiz isteniyor. Bu kaynak nedir, bana söyler misin?

Aziz: Yok! Ben tartışmamızın en başında verdiğim söze bir süre daha sadık kalmak istiyorum. Kuran haricindeki başka bir şeyi ağzıma almayacağım. Önce genel çerçeveyi oturtacağımızı konuşmuştuk. Senin yapman gereken, bu ayetleri Kuran’ın içinde kalarak açıklamak. Benim bu ayetleri nasıl açıkladığım ise daha sonra geleceğimiz bir konu.

İbrahim: Benim yaptığım açıklamaları kabul etmiyorsun. Bunu anlarım ama bu durumda yapman gereken daha iyi bir açıklama getirmek. Şimdi söyle bana, eğer peygambere itaat Kuran dışında bir kaynağa itaat ise, o kaynak nedir, nerededir, o kaynağın güvenilirliğinin ölçütünü nereye göre belirliyorsun, peygamberin Kuran dışında bir kaynak bıraktığına dair somut bir delilin var mı? Benim yaptığım açıklamaların tatmin edici olmadığını söylüyorsun ama ben en azından bir kaynak gösteriyorum. Şu kadar ayetten oluşan, şu kitap kaynaktır diyorum. Senin kaynak olarak gördüğün Kuran dışı şeyler neler, bunu bana anlatmalısın.

Aziz: Onu bir sonraki konuşmamız da tartışırız. Ben son bir ayet hakkındaki fikrini öğrenip bu günkü konuşmamızı bitirmek istiyorum.

İbrahim: Sen zeki bir arkadaşsın. Resule itaatten bahseden ayetlerin hadis ve sünnete uymamız gerektiği şeklinde yorumladığını itiraf ettiğinde karşılaşacağın sorunların farkındasın. O yüzden sürekli bu tartışmayı erteliyorsun ama önemli değil. Nasılsa bu noktaya geleceksin ve benim anlayışımın yerine ikame etmeye çalıştığın anlayışın, yani hadis ve sünnetin de kaynak olduğuna dair yorumunun ne kadar tutarsız olduğunu göreceksin.

Aziz: Böyle bir çekincem olsaydı seninle bu tartışmayı burada bitirir ve daha da konuşmazdım. O dediğin hadis ve sünnet konusunu da konuşacağız. Bugünlük bu kadar yeterli. Yalnız bir ayet var. Onu nasıl anladığını merak ediyorum.

16:44 Sana bu zikri indirdik ki, kendilerine indirileni açıklayasın.

Bu ayette bahsedilen Zikir nedir sence?

İbrahim: Kuran’dır.

Aziz: “kendilerine indirilen” dediği nedir?

İbrahim: Sen söyle!

Aziz: Eğer buradaki “zikir”i Kuran diye anlıyorsan ve “kendilerine indirilen” de Kuran’dır diyorsan. Ortada bir problem var.

İbrahim: Nedir?

Aziz: “zikir” ve “kendilerine indirilen” ifadelerinin yerine “Kuran” kelimesini koyup okuyorum. Problemi göreceksin. Sen de en az benim kadar zeki bir arkadaşsın. “Sana Kuran’ı indirdik ki, Kuran’ı açıklayasın” Bu oldu mu sence?

İbrahim: Olmadı çünkü bu ayetteki “kendilerine indirilen” Kuran değil; ehli-i kitaba gelen vahiylerdir. Yani, “sana Kuran’ı indirdik ki, ehl-i kitaba indirilenin asıl mahiyetini onlara bildir” şeklinde anlıyorum.

Aziz: Güzel…  O zaman sorun yok. Yalnız “açıklama” kelimesini de unutmayalım. Ayeti nasıl anlarsak anlayalım peygamberin “açıklamak” gibi bir görevi de var.

İbrahim: Hayır yok! Buradaki “açıklamak” senin anladığın mana da değil ama bunu bir sonraki sohbetimize bırakalım.

Aziz: Bence de… Teşekkür ederim, görüşmek üzere inşallah.

İbrahim: Bitirmeden önce ben de sana birkaç ayet hatırlatayım, öyle bitirelim. Sen de bu ayetler üzerinde düşün bir sonraki konuşmamıza kadar:

6:114 ALLAH’tan başka yasa koyucu mu arayayım? O ki size kitabı detaylı olarak indirmiştir. Kendilerine kitap vermiş olduklarımız onun Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. O halde kuşkulananlardan olma.

5:50 Yoksa cahillik dönemindeki yasaları mı arıyorlar? Bilgiye dayanan kesin inanç sahipleri için ALLAH’tan daha güzel yasa koyucu olabilir mi?

68:36-37-37-39 Müslümanlara suçlular gibi mi davranalım? Neyiniz var, ne biçim hüküm veriyorsunuz? Yoksa bir kitabınız var da onu mu okuyup duruyorsunuz. Ve içinde her dilediğinizi bulabiliyorsunuz? Yoksa, dilediğiniz hükmü verebileceğinize dair diriliş gününe kadar sürecek bir güvence mi aldınız bizden?

29:18 Yalanlarsanız, sizden önceki toplumlar da yalanlamışlardı. Elçinin görevi ancak açıkça bildirmektir.

42:48 Yüz çevririrlerse, biz seni onlara bir bekçi olarak göndermedik. Sana düşen sadece bildirmektir…

(Dördüncü episod’u okumak için: http://19.org/tr/6323/aziz-ve-ibrahim-4/ )

ysncolak@gmail.com

 

Share