Sünnet: P ile K arasındaki Fark
Hem P’si ve hem K’s kesilmiş biri olarak bu itirazı kısaca cevaplamak istiyorum. Traş edilen nesne (K) ile sünnet edilen nesne (P) arasında birçok fark vardır. İşte birkaç tanesi:
Hem P’si ve hem K’s kesilmiş biri olarak bu itirazı kısaca cevaplamak istiyorum. Traş edilen nesne (K) ile sünnet edilen nesne (P) arasında birçok fark vardır. İşte birkaç tanesi:
Kiliselere tepki gösteren bazı Amerikalılar dünyadaki diğer dinleri araştırıyorlar ve hoşlarına gidenleri, sevgiden ve aşktan söz edenler ilgilerini çekiyor. Sevgi ve aşk elbette güzel duygular ve değerlerdir. Ancak, bu kesimin özellikle aradığı sevgi, herhangi bir riski olmayan, bedeli olmayan bir sevgidir. Yani, mallarını yoksullarla paylaşmadan, savaş çığırtkanlarına ve savaş sanayisine karşı mücadele vermeden, mazlumlar için ayağa kalkmadan; sadece sembolik nesneler, hareketler ve sözlerle kendilerine iyi duygular yaşatacak kutsal afyon arıyorlar. Rumi de bu talebe mal arz ediyor.
En iyi devlet köpek dişleri çekilmiş, pençeleri törpülenmiş devlettir. -Edip Yuksel
1. Yurtta ve dünyada barış sağlamak, barışçı çözümler üretmek.
2. Bireylerin ve grupların fikir, ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüklerini maksimum düzeyde korumaya almak. Özellikle, çocukları, kadınları, dini ve etnik azınlıkları kollamak.
3. Kritik düşünmeyi teşvik eden bir eğitim sistemi oluşturmak; bilimsel araştırmaları ve teknolojiyi teşvik etmek.
4. Sosyal/ekonomik adaleti gerçekleştirmek. Yerel ve çok uluslu şirketlerin politikayı ve politikacıları etkilemelerine ve çok büyümelerine engel olmak. Banka sistemini reform etmek. Ülkede aç ve evsiz bırakmamak, her vatandaşına sağlık ve iş sigortası güvencesi vermek.
5. Çevreyi korumak ve çevreyi kirletmeyen teknolojiyi desteklemek.
Kibar sofistler seri katillerdir. Müzik, dans ve kibarlık budalalarının alkışları eşliğinde cümlelere taktıkları susturucularla hakikat avlarlar… Bu tip arkadaşların kibarlıklarından ve edebi ifadelerinden etkilenen muhatapları eğer kibarlık budalalığı rollerini oynasa bu kibar arkadaşlar geriye hiçbir hakikat ve değer bırakmaz. Kokmuş kokoreci bile ambalajlayarak taze biftek diye caka atarak kibarca satarlar pazarlarda. Kibarlığa ve nezakete karşı değilim, ama kibarlık tuğlalarından ördükleri duvarın arkasında çelişki çorbaları pişirip yedirenleri veya ahlaksız davrananları görünce kibarlığın bazen özellikle abartıldığını ve kibarlığın insanları şarlatanlara, zalimlere, sömürücülere ve sahtekarlara karşı susturma ve etkisiz hale getirme yöntemi olarak kullanıldığını görüyorum. Örneğin birilerini eleştirebilmeniz için illa onu övücü/yüceltici unvanlarla anmanız gerektiği beklentisi. Böyle davranmadığınız takdirde, beyinlerini dini veya politik liderlerinin sepetine teslim eden müritler veya reaya tarafından saygısız ve edepsiz olmakla suçlanırsınız. Birisi bile bile kibarca yalan söylese veya kibarca en açık bir gerçeği inkar edip çarpıtsa, kibarlık budalalarını memnun etmek için onun o yalanına ve çarpıtmasına göz yummam sevgili arkadaşım. Bu benim tavrımdır ve herkesin benzeri tavrı bana karşı da göstermesini beklerim. Zira Hak ve hakikat, kibarlık budalalığına kurban edilmeyecek kadar üstündür, değerlidir.
Noam Chomsky ile yaptığım bir emailde etnik, kültür, politika, din ve dünya ekonomisi arasındaki içiçe geçmiş ilişkileri tartıştık. Ona Amerikan yoğurt sektöründe büyük başarı sağlayan Chobani Yogurt örneğini verdim. Yoğurt orijinal olarak bir Türk yemeğidir. Chobani Yogurt markası Türkiye’den bir Kürt işadamına ait olup Amerikan tüketicisine daha iyi satmak için Yunan yoğurdu olarak pazarlanıyor. Kürt-Türk-Yunan-Amerikan, hepsi bir yoğurt kutusunda 🙂 Sohbetimiz sırasında, Boston’a yapacağım bir dahaki ziyarette kendisine Chobani marka yoğurdu hediye edeceğimi söz verdim. Princeton Üniversitesine kabul edilen oğlum Metin, ikinci tercihi olarak düşündüğü MIT’yi görmek için arkadaşıyla birlikte Bostan’a gidince bu işi ona önerdim. Ondan önce, Noam’a da şu emaili gönderdim:
25 Nisan 2013
Sevgili Noam,
İkinci oğlum Metin birkaç Ivy üniversitesi tarafından kabul edildi. Büyük olasılıkla kendisine cömertçe burs öneren Princeton’u seçecek ama liseden arkadaşı Monica ile birlikte MIT’yi ziyaret etmeye karar verdi. Yine liseden arkadaşları olan MIT öğrencisi Biranna’ya misafirler. Metin (18) senin çalışmalarını ve aktivitelerini hayranlıkla izleyen bir genç. Tarih öğretmeni Steve Saradnik Metin’i sen dahil birçok ilerici ve barışçı yazarlarla tanıştırdı. Örneğin, yıllar önce Howard Zinn’in yazdığı “Birleşik Devletlerin Halk Tarihi” adlı kitabını okudu.
Bugün, sana birkaç kutu yoğurt hediye etmek için ofisini ziyaret etti ama sen orada yoktun. Bev’i telefonla aradım ve oğluma iyi davranmasını söyledim Umarım yarın bu genç adama ve arkadaşlarına birkaç dakikanı ayırırsın. Barış ve adalet konusunda duyarlı bu zeki ve çalışkan öğrenciler ile yoğurt yerken çekilmiş bir resmin çok “cool” olur
Selam, Edip
Barış Sürecine Karşı Milli Safsatalar 25 Nisan 2013 Edip Yüksel www.19.org 25 Nisan 2013 tarihli Hürriyet Gazetesinde yayımlanan “Siyasilerden Karayılan’ın Sözlerine Tepkiler” ve “PKK’den çekilme açıklaması” başlıklı iki haberin altına düşülen okur yorumlarından tipik birkaç yorum/tepki üzerine: SÜLEYMAN ELMACI: Pkk açıkça ;Şimdilik gidiyoruz ama anayasa istediğimiz gibi olmazsa geri geliriz diyor.KOSKOCA TÜRK DEVLETİNİ bu hale …
Matthew beni dün tekrar aradı ve üniversiteden siteme giremediğini bildirdi. Meğerse SANSÜRLEMİŞLER. Üniversitenin ismi: SanDiegoChristian College. Katoliklerin evrim teorisiyle bir sorunu yok. Tersine, evrim teorisini destekliyorlar. Orta çağda cahil burunlarını bilim adamlarının işine soktukları için rezil olduktan sonra artık bilim adamları ne derse evet diyorlar. Yani, yalan uydurma makinalarını genelde ahiret ile ilgili konulara vakfetmiş bulunuyorlar. Bu yalanları İMAN (FAITH) denilen hap yoluyla başarıyla yutturabiliyorlar. Kelle sayılarını ve mali gücünü ise dikkatli biçimde politika ve sosyal konularda kullanıyorlar…
Atatürk’le ilgili 19 Soruya Cevabım Edip Yüksel 24 Ekim 2012 www.19.org ZEKİ ÇÖZEN: Merhaba Edip Selamlar, Son makalende Mustafa Kemal Atatürk ve 19 meselesini incelemişsin. Konuyla ilgili 19 sorum var: 1- “Neden Mustafa Kemal Atatürk’ün en çok tartışılan ve en meşur ve en etkili sözü olma niteliği taşıyan “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünü oraya …
Yüz yıldır ırkını ve dilini herkese ZORLA DAYATMASI engellenince bu karikatür eşliğinde “Sadece Türk’ün söz söyleme hakkına sahip olmadığı ülkem…” diye yalan söyleyip ağlıyorlar. Hem suçlu hem güçlü! Hem psikopat hem paranoyak!
İslâmiyet, sair dinlere kıyas edilmez. Bir müslüman, İslâmiyetten çıksa ve dinini terketse, daha hiçbir Peygamberi kabul edemez; belki Cenâb-ı Hakkı dahi ikrar edemez ve belki hiçbir mukaddes şeyi tanımaz; belki kendinde kemalâta medar olacak bir vicdan bulunmaz, tefessüh eder. Onun için İslâmiyet nazarında, harbî kâfirin hakk-ı hayatı var. Hariçte olsa, musalâha etse; dâhilde olsa, cizye verse; İslâmiyetçe hayatı mahfuzdur. Fakat mürtedin hakk-ı hayatı yoktur. Çünkü vicdanı tefessüh eder, hayat-ı içtimaiyyeye bir zehir hükmüne geçer. Halbuki Hristiyanın bir dinsizi, yine hayat-ı içtimaİslâmiyet, sair dinlere kıyas edilmez. (Mektubat, Yirminci Mektup, s. 423)
Fazıl Say’ı twitter hesabında paylaştığı bir hakaret ifadesinden dolayı cezalandırmak isteyen despotları eleştiren, “Salakları, Mukallitleri, Müritleri koruma yasası TCK/216 ve Özgürlük” başlıklı videomla ilgili bir tepkiye verdiğim cevap: MUSTAFA: Baştan sona izledim.. Tespitler doğru.. Aradaki uslub arızaları dışında. EDİP: Uslup arızası? Herkes uslubiye mamakında nezaket yarışında… Ev yanıyor, ama uslubiye makamında şarkılarla usul usul uyutulmuş halk suyu sağdan mı soldan mı, hangi renk kovayla taşıyacaklarını tartışıyor 🙂 Kovamda delikler (mantık veya bilgi hataları) varsa buyrun o delikleri gösterin de tıkayayım. Ama bırakın sağ sol hikayelerini, kovamın rengini! Usluba takılmanın sırası değil. Uslubuna göre konuşup halkı aptallaştırıp kandıran belamlara ve politikacılara karşı halkı uyaranlar niye aynı uslubu kullansın? Çıplak kralın “görünmez elbisesine” ve usulüne göre “elbise diken” sahtekar terzilere karşı “kral çıplak” diye bağıran çocuk, çıplak kralı ve şarlatan terzileri sukunet ve huşu içerisinde hipnozlanarak seyreden kalabalıkların nazarında “edepsizlik” yapmakla suçlanır ilk başta. Ama usulune aykırı haykırış onları daha iyi uyandırır.
Evet; İslam Tarihi dersi benden alınmıştı! Neden? Gözbebeğimden sakındığım öğrencilerimi, verdiğim dersle böldüğüm için! İsnat çok ağırdı. Talebim üzerine Dekanlık, Bölüm Başkanına resmi bir yazı gönderdi. Kısaca kendisine dedi ki; “gerekli işlemleri yapmak üzere fakültemiz öğretim üyesi Ali Galip Baltaoğlu’nun öğrenciyi derste böldüğüne dair isnadınızın delillerini dekanlığımıza gönderin” Gizli kapaklı rapor yazanlar açısından ortalık karışmıştı. Muhtemelen yazıyı yazan bölüm başkanı, dekanın kendini zor duruma düşürmek için böyle bir yazıyı yazdığını düşünüyordu. Çünkü bugüne kadar işleri böyle yürütmüş, insanlar aleyhine kişilik haklarına saldırı niteliğinde raporlar yazmıştı. Gıyapta ve kişiden gizli olarak gerçekleştirdiği bu eylemlerden dolayı da o güne kadar kimse kendisine ne yapıyorsun dememişti! Yaptığı şey her neyse işinin bir parçasıydı! Belki de asıl işi buydu ve geldiği yere, böyle emek mahsulü rapor ve yazılarıyla gelmişti, bilemiyorum. O yaptığı eylemde bilim adamlığına ters bir şey görmüyordu. Şimdi dekanın yazdığı bu resmi yazı da ne oluyordu? Niye bu iş açığa çıkartılıyordu?
Bin Baz: Eti yenen hayvanların sidikleri ve bokları hepten temizdir.
Çocuklarımız, eş olarak seçtiğimiz kişi ile ortaklaşa Allah’ın bize bağışladığı en büyük nimetlerdendir. Onları çevre baskısına, despot öğretmenlere rağmen en iyi biçimde yetiştirmek görevimizdir. Öğrenmeyi seven, meraklı, çalışkan, merhametli, barış ve adalet için yüreği atan, kötü alışkanlıklara karşı bilinçli ve kararlı tavır gösteren ve yüksek ideallere sahip erdemli çocuklar… İşin ilginci, bunu gerçekleştirmek için kontrolcü olmamalıyız. Kendi görüş ve isteklerimizi zorla dayatmamalıyız. Bize olan saygılarını kaybettirmeden onlarla arkadaş olabilmeliyiz. Onlara karşı hoşgörülü olmalıyız, ama bazı acil durumlarda öfkelenmeden bir anne ve baba olarak müdahale edebilmeliyiz. Başarıları için sürekli ilgi ve sevgi göstererek çocuklarımıza güven vermeliyiz ve konuları sükunetle akıl ve mantık yoluyla ve bilimsel veriler ışığında tartışmalıyız. Çocuklarımızdan da yeni şeyler öğrenmeye ve kendimizi düzeltmeye açık olmalıyız. Dayatma ile biçimlenmiş çocuklar psikolojik yönden, genelde ezberletme ile bilgilendirilmiş çocuklar zihinsel yönden yaralanır, zedelenir. Çocukken duygusal ve entelektüel gelişimleri engellenen ve çarpıtılan kişiler hayat boyu sıkıntılar çeker. Eğer çocukken yaralanmış ve zedelenmişsek kendimizi tanımaya çalışmalı ve zaaflarımızı mümkün mertebe kontrol altına almaya ve onları çocuklarımıza yansıtmamaya çalışmalıyız. Bunun için Allah’tan yardım istemeliyiz.
“Kim, sünnetimi ihya ederse, beni ihya etmiş olur. Kim beni ihya ederse cennette benimle beraberdir.” (Habis-i Şerif, Sünen-i Tirmizi)
Sakal uzatmanın diş etine yararı varmış, erkekliğe de yararı çokmuş :)) Sakallı aslan’ın yanında poz veren sarıklı sakallı kahramanımız bunun bir isbatıdır. Aslanın tırnakları uzun… Tırnak uzatmanın da erkekliği yararı çok olmalı. Keşke kahramanımız kuyruk ta uzatabilseydi! Dahası, tıp biliminde devrim yapacak bir gözlem de yapılmış: Sakal, mikropların ağız ve burun etrafında şölen yapacakları bir orman gibi davranarak aşağıya doğru inmelerini de engelliyormuş Harika. Bu arada beyne yararı olmadığı da ispat olmuş bulunuyor. Ama, diş eti sağlam bol hormonlu bir erkek olduktan sonra beyne ne gerek var?
Felsefe, Philo + Sophi (Sevgi + Hikmet), yani Hikmet Sevgisi, Gerçeği Arama veya Gerçeği Bulmak için Sorgulama Sevgisi demek.
Gazali’nin felsefeyi eleştiren felsefesi yani “yamyam felsefe” ile yetişenler Sophizm’i Philosophy ile karıştırıyorlar. Sofistler para için her şeyi savunan avukatlardı. Türkiye’de halkın çoğunluğu, hatta üniversite mezunu dindar gençlerin çoğunluğu, mantık hataları ile malul iddialarını milli veya dini hormonlar katarak halka yutturabilen, gerçeği örterek veya çarpıtarak yanlış ve haksız tezleri savunan sofistleri, cerbeze ustalarını felsefecilerden ayıramamaktadırlar…
Sokrates, Plato, Aristo, Aquinas, İbni Sina, Ibni Rüşd, Descartes, Berkley, Kant, Hume, Leibnitz, gibi nice felsefecinin tartışmalarını incelemeden, onları dudak bükerek reddeden bir adamı içi bal dolu bir fıçıya don-atlet daldırdıktan sonra bir ormanın ortasına eşek arılarına ziyafet olarak bırakmayı öneriyorum 🙂 Ne dersiniz? Ateistlerin büyük çoğunluğu da mezhep ve tarikat müritleri gibi mukallit… Yahu ne yapacağız bu sevimli mukallit kardeşlerimizi? Bence acilen halka açık bir felsefe okulu açmalıyız… Hastane kadar önemli bir hizmet… Şehir dışında olmalı… Oraya gelen en az bir günü geçirmeli orada. Tercihen hafta sonunu… Tulumuyla ve battaniyesiyle gelmeliler… Zaten bir gün orada derslere katılan bir mukallit, eğer beyninde fizyolojik bir problem yoksa bir daha kolay kolay mukallit olamaz. En azından hayatının geri kalan kısmını ipten saptan kopmuş biri olarak şaşkın şaşkın dolaşır.
Hani mürit ve mukallit olarak bir sahtekârın ve firavuncuğun cemaatına veya tarikatına kölelik yaparak onları güçlendirmez. Dahası şaşkın olduğunun farkına varması bile çok önemli bir adımdır. Zira, her şeyi bilmediğinin, hele epistemoloji ve metafizikle ilgili konularda şaşkın olduğunun farkında olmak önemli bir bilgidir. Dogmatik bir fanatiğin yanlışını görmesi ve yeni bir şey öğrenme şansı yoktur ama belli bir konunun cahili ve şaşkını olduğunu bilen bir agnostiğin günün birinde pusula arama, bulma ve kullanma şansı vardır.
“o bardak nedir yaw öyle:)” — Musa’nın asası! Edib’in Bardağı! O bardak, silindir biçiminde, kulplu, iç duvarından 4 cm yarıçaplı ve 16 cm yüksekliğinde, toplam 804 cm3 hacminde şeffaf camdan yapılmış bir bardaktır. Eşim onunla çay içmemi hiç onaylamadı. Bu yüzden çayı arada bir bunda içerim. Bu bardağın dibi küçük çivileri çakmak için çekiç olarak kullanılabilir. Dilerseniz bir demet gülü birkaç gün suda tutmak için vazo olarak da kullanabilirsiniz. Bir tanesini ofisimde tükenmez kalemler için kullanıyorum. Daha merak ediyorsanız bildirin :))