Şeytanın Sırıttığı Ahlak Anlayışı
Sana öğretilen ahlaka göre, insanların fikir özgürlüğünü engellemek ve hatta insanları inanç ve fikirlerinden dolayı öldürmek ahlaklı, ama sövmek en büyük ahlaksızlık. İşte şeytan o ahlak anlayışında sırıtıyor!
Sana öğretilen ahlaka göre, insanların fikir özgürlüğünü engellemek ve hatta insanları inanç ve fikirlerinden dolayı öldürmek ahlaklı, ama sövmek en büyük ahlaksızlık. İşte şeytan o ahlak anlayışında sırıtıyor!
Bir ayet/işaret ortaya çıkmadan önce insanlar o ayete tanık olmakla sorumlu olmazlar kuşkusuz. Ancak bir ayet ortaya çıktığı vakit, hele bir test olarak ortaya çıkarıldığı vakit o zaman ona karşı gösterilen tepkiler çok önem kazanır. Semud halkına elçi olarak gönderilen Salih devesiyle ilgili ayeti çevresindeki insanlara bildirince o deveye karşı tavırları iman ve küfür için bir test oldu. Halbuki o testin ilanından önce o deveye karşı tavırları böylesi bir iman ve küfür meselesi değildi. Aynı şey 19 için de sözkonusu. Her ayetin bir zamanı vardır (2:106). Senin kafan 19’a basmayabilir ve bundan sorumlu olmayabilirsin; ama kafan basmadığı halde, anlamadığın halde ona karşı aktif bir mücadeleye giriştin mi haddini aşmış olursun.
Demek 19 sayısına meğerse sadece bir fitne olsun diye GİZLENEN diye bilinen 74’uncu surede dikkat çekilmiş ve o fitne 19×74 kameri yıl gizli tutulduktan sonra 1974 yılında meğerse Reşad tarafından ortaya çıkarılması planlanmış. Demek 74:31 ayetinde anlatılan müminler meğerse 19’un Kuran’ın matematiksel sistem oluşunu inkar eden Hanefiler, Şafiiler, Hanbeliler, Malikiler, Selefiler, Nakşiler, Caferiler, Nurculur imiş ve onlar Reşad ve Edib’in fitnesini görünce imanları artıyormuş. Demek 74:31 ayetinde anlatılan kitap ehli (Hristiyanlar ve Yahudiler) meğer Reşad ve Edib’in iki ayeti inkar etme biçimindeki fitnesini işitince Kuran hakkındaki kuşkularından kurtuluyorlarmış. Demek Allah, Reşad ve Edip 9:128-129 için “bu beşer sözüdür” desinler diye Besmele’yi 19 harf yapmış.
“Aramice ve Süryanice kaynaklara göre Kuran’da geçen falanca kelimenin anlamı şöyle veya böyle olmalı… Suyuti ve Sibaweyhi veya Cawaliki gibi filologların görüşü şöyledir…” biçiminde etimolojik analizler ve spekülasyonlar yapan Sevan Nişanyan’ın eleştirilerinde gösterdiği gayreti takdir eden ve ilgiyle okuyan birisi olarak yöntemini genelde tutarsız ve keyfi buluyorum. Bunu bir kısa bir örnekle sergilemek istiyorum:
6:25 Onların bir kısmı seni dinler. Fakat, kalpleri üzerine anlamalarına engel olacak örtüler, kulaklarına da ağırlık koyarız. Her bir mucizeyi görseler de ona inanmazlar. Bundan ötürü sana geldiklerinde seninle tartışır ve inkarcılar, “Bu ancak bir efsanedir,” der.
6:26 Kendileri uzaklaştıkları gibi başkasını da ondan menediyorlar. Böylece farkında olmadan kendilerini mahvediyorlar.
İşte böyle. Münafıklar benim dinimi ateistlere alay konusu yaptırıyorlar. Ben bu yüzden ateistlere kızamıyorum. Nitekim, İslam dinini sünniliğin mezhepleri ve tarikatları ile tahrif edenler ve Allah adına, peygamberi adına insanları aldatanlar Kuran’da “en zalimler” olarak teşhis edilmiştir.
Sevan Nişanyan’ın Etimoloji Fetişizmi Yasin Çolak 25 Şubat 2013 www.19.org Yeryüzündeki hiçbir dil arı ve katışıksız değildir. Bütün diller az veya çok başka dillerden kelime alışverişinde bulunur. Sosyal, kültürel, felsefik, tarihi, ticari ve dini şartlar bu alışverişin belirleyici kriterleri durumundadır. Adeta yaşayan birer organizma gibi olan diller, hayatlarını devam ettirmek için bu alışverişten aldıkları …
Kuran’ın inişinden 200-500 yıl sonra peygamber düşmanı cahillerin ve müşriklerin uydurduğu hadis-sünnet-mezhep öğretilerinde küçük kız çocuklarıyla evlenmek sevap!
Üç hafta boyunca sözlerimi çarpıtan başlıklar ekleyerek düzinelerce klip astı. Hem de benim youtube kanalımda Türkçe (T) ve İnglizce (E) diye ayırdığım başlıkları taklit ederek “Edip Yüksel (T) …..” biçiminde… Ondan sonra tümünü asmış. Ama tartışmanın tümü o düzinelerce çarpıtılmış klipler arasında kayboluyor. Amacı buydu zaten. Gürültü, şamata, çarpıtma, yalan ve iftira yoluyla tahrif ve karalama kampanyası!
74:29 Anlamı en çok tahrif edilen ayetlerden birisi
Aybaşı halini rahatsızlık diye tanımlayarak sadece cinsel birleşmeye engel olduğunu bildiren Kuran’a rağmen, aybaşı hali nefret edilecek bir pislik olarak tanımlanmış ve dolayısıyla nefret edilen bir pisliği taşıyan kadınların bu durumda camilere, namaza, Kuran’a ve oruca yaklaşmamalarına karar verilmiştir. Kadınları günlerce Rab’lerine dua etmekten ve Kuran okumaktan uzaklaştıran zihniyet, bu tavırlarıyla kadınların, hele genç kızların sık sık toplum önünde mahcup olmalarına da yol açmakta.
Gerçi beni deccal sanan beyinsiz mukallitler ve müritler psikolojide ‘projeksiyon’ denen savunma mekanizmasıyla beni şeyhlerine benzetmek için arkadaşlarımı mürit olarak suçlamayı deniyorlar ama 50 küsur yaşındayım ve hala bir tek müridim olmadı. Ne kel ne de bodur. Ne rezil ne fodul. Ne şalvarlı ne de fistanlı. Hiçbir müridim olmadı. Müritlerim olsaydı aşağıdaki olayı bir keramet olarak göreceklerdi 🙂
Seni tanımıyorum ama alelacele karmaşık bir liste önereceğim. Okuduğum kitapların yüzde doksanından fazlası İngilizce olduğu için son yirmi üç yılda yayımlanan Türkçe kitaplar hakkında pek malumat sahibi değilim. Aşağıdaki kitapların ilk bölümü bana ait. Onları hem okudum hem de yazdım. Diğerleri de birkaç tanesi hariç hepsini dikkatle ve zevkle okuduğum kitaplardır. Fizik, Kimya, Biyoloji, Astronomi ve Felsefe konusunda temel bilgiler sunan kitapları dikkatle okuduğunu varsayıyorum. Vaktim olsaydı daha iyi bir liste oluşturabilirdim. Listeyi lütfen eleştiriniz. Başka kitaplar önerirseniz memnun olurum:
Nitekim, Mekke’de ilan edilen ilk ayetler, yoksulları gözetmeyen, köleleri salmayan ve kadınları erkeklerle eşit görmeyen yönetimdeki inkarcı dinadamlarını sertçe eleştirir.
Sad harfinin yazılımında olduğu gibi WAHiD kelimesinin yazılımında da 19 sisteminin mevcut nüshalardaki hataları düzelteceğine güvenimde hiç kuşkum yoktu. Bir saat kadar araştırmadan (duadan) sonra Rabbim en eski Kuran sayfalarının birinde 37:4 ayetiyle bu güvenimi destekledi ve mushaflardaki (rakamlanmış zikr olan Kuran’daki değil!) tarihi bir tahrifatı işfa etti. (4 Mart 2013). Hadis doktoru Halis Aydemir benimle 18 Şubat 2013 tarihinde Bursa’da yaptığı tartışmada bu tahrifatı savundu. Hatta “ilmin namusu vardır” diye haykırarak bir aktör gibi havalara girdi, cahillerden, mukallitlerden ve müritlerden oluşan tribüne oynadı. Allah en eski nüshalardan iki düzine tanık ile uyduruk hadis doktorunun namusunun düzeyini ifşa etti. Müshaflara Elif harfı ekleyen şeytanların bir istisna olarak W6A1H8D4 isminden Elif harfini çıkarttığı Allah tarafından ifşa ediliyor. Alemlerin efendisine övgüler olsun.
DEFNE: bence evlenme denilen şeyin ortadan kalkması lazım.. iki insan birbirini seviyorsa birlikte yaşamalılar.. bir akitle insanların birbirine bağlanması tamamen bir hesap işi.. Öyle bir hesap ki, özel mülkiyetle birlikte başlamış.. insanın mülk tutkusuyla da gelişmiş.. taa ki, insanı da mülk yapana kadar..
EDİP: Fazla mülke sahip olmayanların mülkü kötüleme yarışı zıvanadan çıkınca ortaya çıkan bu tür uçuk söylemler hayatın realitesinin duvarına yumurta gibi çarpınca maalesef düştüğü yerde omlet olup pişmiyor. Üstüne basmayınız düşersiniz 🙂
BSM veya ISM kelimelerinin sayımı 11 Mart 2013 www.19.org (İlk baskısı 1999 yılında yapılan Üzerinde 19 Var kitabının 221. Sayfasında) “Besmele’deki “İsm” kelimesinin sayımında “Bism” formu hesaba katılmazken, “Allah” kelimesinin sayımında Billah, Lillah, Birrahman gibi forumların hesaba katılması bir tutarsızlık değil mi? Arapça bilmeyenler ilk okuyuşta bu açıklamayı anlamakta güçlük çekebilirler ama küçük bir …
Yakın bir arkadaşımız hakkında anlatılan herhangi bir hikâyeyi büyük olasılıkla sorgularız; ama Allah hakkında uydurulan hikayeleri sorgulamayı şeytani bir tavır olarak reddederiz. Nitekim şeytanlar inanç adı verilen bu hap yoluyla Allah hakkında milyonlarca uydurmayı ve hurafeyi insanlara kilise, cami ve ibadethanede Allah’ın dini ve mezhebi diye yutturmaktadır. En saçma ve en tutarsız hikayeler Allah adına, peygamberleri adına anlatılınca her nedense insanların büyük çoğunluğu birden bire salaklaşmaktadır. İnanç adı verilen şeytani propaganda yöntemiyle milyonlarca kişi hipnoz edilebiliyor. Hem de canlarını ve mallarını kurban edebilecek kadar fanatik taraftarlara dönüştürülebiliyorlar.
Hadis ve hurafe doktoru Halis Aydemir benimle yaptığı bir saatten fazla süren bir tartışmayı videoya kaydettikten sonra kesip biçerek zafer ilan etmiş. 19 fitnesi içinde çıldıranlara uyduruk bir zafer hediye etmiş 🙂 Ankara’da az uykuyla geçirdiğim üç günden sonra Bursa’ya uğrar uğramaz götürüldüğüm bir pastanenin üst katında beni bekleyen bu adam meğerse benimle yapacağı sohbeti filme almayı ve ondan sonra filmin bazı kliplerini “Bak ben Edip’i yendim!” havalarında paylaşmayı planlamış 🙂