Aziz ve İbrahim 1
Yasin Çolak
www.19.org
17 Kasım 2013
Aziz: Önce şunu söyleyeyim, sakın bana tüm Kütüb-ü Sitte’yi kabul eden ve hadislerin hepsinin dinde kaynak olduğunu söyleyen klasik bir sünniymişim muamelesi yapma. Tartışmamızda bu senin avantajına olmaz.. Bu konudaki düşüncemi ayrıntılı olarak anlatayım istersen. Böylece sen de karşındakinin düşüncesini anlayıp ona göre konuşursun. Önce, Kuran nedir, sünnet nedir, hadis usulu, cerh ve tadil, lugat ilmi nedir konularını biraz anlatmak istiyorum; usul-u hadis ilmi muhaddislerimizin…
İbrahim: Gerek yok anlatmana… Hadisçiliğin tüm versiyonlarını iyi kötü biliyorum. Sırası gelince karşılıklı olarak soru cevap şeklinde bunları konuşuruz. Seminer verme havasında olmasın tartışmamız.
Aziz: Tamam… Olmasın. Şimdi şunu söyleyeceğim: Sen sadece Kuran’ı kabul ediyorsun. O yüzden ben fikirlerimi Kuran dışı bir kaynağa dayanarak ispatlamaya kalkışırsam, sana kabul etmediğin bir yerden delil getirmiş olurum ki, bunun bir anlamı olmaz. Madem Kuran, ikimizin de ortak kaynağı; sen de ben de bu tartışmada Kuran’ın dışına çıkmayalım ki konuştuklarımızın karşılıklı bir anlamı olsun. Değil mi?
İbrahim: Senin de peşrevin güreşinden uzun sürüyor… Eğer savunabileceksen Kuran dışı kaynakları da gündeme getirebilirsin. Neyse… Buyur dinliyorum seni!
Aziz: Savunup savunamayacağımı göreceğiz ama ben Kuran’la başlamak istiyorum…
İbrahim: İyi tamam…
Aziz: Mesela Kuran’da defalarca geçen “Allah’a ve Resulu’ne itaat” edin ayetlerini nasıl anlıyorsun?
İbrahim: Kuran’a uymamız gerektiği şeklinde anlıyorum.
Aziz: Dikkat et! İtaat edilmesi gereken “Allah” ve “Resulu” diye iki farklı kategoriden bahsediyor. İki ayrı kategori olduğuna göre demek ki iki ayrı itaat kaynağı vardır. Mesela “elma ve armutun kabuğunu soy” dersem, bundan kabuğunu soymanı istediğim iki ayrı şey olduğunu mu düşünürsün yoksa tek bir şey mi?
İbrahim: “Allah’a ve Resulune” itaat edin ayetini savunmak için kullandığın “elma ve armut” metaforundaki çirkinlik için Allah seni affetsin. Buna bişey demeyeceğim ama şu var;
Aziz: Onu meramını daha iyi anlatmak için söyledim, bir çirkinlik yok orada…
İbrahim: Tamam neyse… Dinle şimdi! O ayette iki ayrı kategori olduğu iddiasının doğru olması için “Allah’a ve Muhammed’e itaat” edin şeklinde olmalıydı ayet ama…
Aziz: Ayetteki “Resul” kelimesi Muhammed değil mi, başka biri mi?
İbrahim: Sözümü kesme… Biraz sabırlı ol, anlayacaksın. Eğer ayette Kuran’dan yani Allah’tan başka birilerine de veya birşeylere de itaat etmemiz isteneydi o şeyin veya kişinin bizzat şahsından bahsederdi. Ayette bunu görmüyoruz, “Muhammed’e” itaat edin demiyor, “Resul’e itaat edin” diyor.
Aziz: Ne fark eder ki! Aynı şey…
İbrahim: Hayır değil… Resulluk, Muhammed’in şahsına ait, Muhammed’e içkin olan bir sıfat değildi. Muhammed, Resul de değildi… Sonradan Resul oldu. Yani Muhammed’in resulluğu hayatının belli bir döneminden sonra ona Allah tarafından verilmiş bir özellikti. Doğuştan gelmiyordu. Dolayısıyla sonradan verilen bir özellik, o özelliği verenin iradesine tabi olmalıdır ve şahsın kendisinden bağımsız bir özelliktir. Bu nedenle “Resul’e itaat”ten kasıt Muhammed’e itaat olamaz, Muhammed’i resul yapan şeye itaat olur. Muhammed’i resul yapan neydi?
Aziz: Allah tarafından görevlendirildi.
İbrahim: Tamam… Ne oldu da Resul oldu?
Aziz: Vahiy aldı.
İbrahim: Yani Kuran, kendisine vahdeyilmeye başlanmadan önce Resul değildi, sonrasında oldu değil mi?
Aziz: Evet ama…
İbrahim: Dolayısıyla Resul’e itaat, o Resul’e, “Resul” sıfatını kazandıran şeye itaattir. O da Kuran’dır. Muhammed, Kuran’dan önce de Muhammed idi ama resul değildi; Kuran’dan sonra hem Muhammed olmaya devam etti hem de resulluk sıfatını kazandı.
Aziz: Yine de bu senin iddianı tam olarak desteklemiyor… Ayette “Allah’a itaat” edin veya “Resul’e itaat edin” diyebilirdi… İkisini beraber zikrediyorsa burada farklı bir şey aramak gerek!
İbrahim: Zaten sorun da burada… Öküz altında buzağı arama hastalığına tutulduğunuz için hadis çöplüğüne savruluyorsunuz. Sana bir ayet söyleyeceğim…
Aziz: Bu “öküz altında buzağı” metaforu, benim “elma ve armut” benzetmemden daha çirkin… Buyur hangi ayetmiş?
İbrahim: Allah beni affetsin! Şimdi mesela, 9. surenin 1. ayetine bakalım; “Allah ve resulunden kendileriyle anlaşma yaptığın müşriklere bir uyarıdır” diyor ve devam eden ayetlerde bu uyarının ne olduğu söyleniyor. Hatırlıyorsun o ayeti değil mi?
Aziz: Ben hafızım…
İbrahim: Şimdi soru şu; Uyarıyı yapan kim?
Aziz: Allah, resule vahyediyor ve o da kendisine vahyedileni duyuruyor.
İbrahim: Onu sormuyorum… Devam eden ayetlerdeki uyarıyı yapan, yani o uyarının sahibi kim? O uyarının yazarı Allah mı Resul mu yoksa beraber mi yapıyorlar?
Aziz: Onlar Allah’ın ayetleri elbette… ama… tebliğ olarak…
İbrahim: Güzel! Allah’ın ayetleri… uyarının yazarı Allah ise niye…
Aziz: Bir saniye, cevap vereyim…
İbrahim: Sorumu tamamlayayım, daha sormadım. Uyarının yazarı Allah ise niye “Allah’tan bir uyarıdır” diyip ayeti bitirmiyor da, “Allah ve resulunden bir uyarıdır” diyor?
Aziz: Resul ayetin tebliğcisi olduğu için.
İbrahim: Tamam işte, bunu diyorum ben de. Nasıl ki, Muhammed’ten o ayette “Allah’tan ve resulunden bir uyarıdır” diye bahsediliyorsa ve orada Resul’un tek görevi o uyarı tebliğ edip duyurmaksa, senin anlamını saptırdığın “Allah’a ve resulune itaat edin” ayetinde de resule itaat, ona verilen mesaja itaat oluyor. Çok net! Ayrıca Kuran’da, Muhammed’in sadece Kuran’a uymakla yükümlü olduğu, sadece Kuran’ı izlediğine dair ayetler…
Aziz: Onlara geleceğiz… Bunu tamamlayalım. Şimdi, gözden kaçırdığın şey şu; senin dediğin gibi olsa dahi sonuçta Kuran, bir insanın aracılığıyla bize vahyedildi. Doğru?
İbrahim: Öyle olsa bile, o insanın tek görevi…
Aziz: Bırak şimdi görevini… görevini konuşmuyorum. Kuran bize bir insan aracılığıyla geldi… Yani biz Kuran’ı bir insandan aldık. Değil mi?
İbrahim: Eee?
Aziz: Öyle değil mi?
İbrahim: Tamam, öyle!
Aziz: Şimdi demek ki burada, Resul özelinde farklı bir şey var! Eğer bu Kuran, resule verilmişse; resulun Kuran’la olan ilişkisi, bizlerin Kuran’la olan ilişkisinden farklı olmalı!
İbrahim: Niye?
Aziz: Niyesi var mı… Peygamber, Kuran’ı alan, kendisine Kuran vahyedilen insan. Bize Kuran vahyedilmedi.
İbrahim: Yoo, bize de vahyedildi!
Aziz: Sana Cebrail gelmedi.
İbrahim: Farketmez ki… Kuran tüm insanlığa indirilmiştir. Eğer onun Allah’tan olduğunu kabul ediyorsak, bize de vahyedilmiştir. Bu anlamda, peygamberin vahyin taşıyıcısı olmaktan başka bir özelliği yoktur.
Aziz: Postacı?
İbrahim: Öyle!
Aziz: Tövbe estafirullah!
İbrahim: Postacı derken… getirdiği mektuptakilere bizzat kendisinin de uyması gereken bir postacı. Peygamber de Kuran’ın öğrencisiydi. O da Kuran’a uymakla, onu anlamakla ve anladığını hayatına geçirmekle yükümlüydü. Zaten, Kuran’da peygamberin de hesaba çekileceğine dair ayetler var.
Aziz: Allah onun tüm günahlarını affetmiştir. Kuran böyle söyler.
İbrahim: O ayet tam olarak öyle değil ama Kuran’da peygamberin ağzından “Ben de sizin gibi bir insanım” ifadesi vardır… Yani peygambere “postacı” dediğim için rengin atıyor ama…
Aziz: Ayeti kesiyorsun, “Ben de sizin gibi bir insanım, ne var ki bana vahyolunuyor” diyor, diğer yarısını da söylesene…
İbrahim: Diğer kısımı söylemekten bir sıkıntı duymam ben. O kısım seni değil beni destekliyor. Sen peygamberi bizden daha farklı bir konuma oturtuyorsun ama ayette onun kendisine vahiy geliyor olmak haricinde bizden farklı bir insan olmadığı söyleniyor. Vahiy alan bir insan ve aldığı vahyi tebliğ edip, kendisi de yaşamak zorunda olan ve bizim gibi Kuran’dan hesaba çekilecek birisi…
Aziz: O kadar basit değil! Peygamberin Kuran karşısındaki konumuyla senin veya benim Kuran karşısındaki konumumuz aynı olamaz. Allah, seni örnek göstermiyor ama Muhammed’i örnek gösteriyor. Seni “halklara rahmet” olarak tanımlamıyor Allah ama peygamber için bu tanımlamaları yapıyor. Yani burada peygamberin farklı bir konumu olmadığını iddia etmek için sapıtmış olmak gerek.
İbrahim: Terbiyesizlik yapıyorsun şu anda!
Aziz: Allah tarafından seçilmiş, güzel örnek olarak gösterilmiş, tüm halklara rahmet olduğu söylenen bir insana “postacı” diyeceksin ve bu terbiyesizlik olmayacak ama ben sana sapıtmışsın dediğim için terbiyesizlik yapmış olacağım… öyle mi!
İbrahim: Bak dinle beni sevgili kardeşim… Elbette peygamber bizim için örnektir çünkü o bir kul ve resul olarak görevini en iyi şekilde yapmıştır. Yaşantısı bizim için örnektir ama bu örnekliği biz yine Kuran’dan öğreniyoruz… Peygamberimiz, Kuran’ın tanıttığı kadarıyla örnektir ama bu örnekliğini Kuran dışı bir yerlerde aramaya kalkarsak;
Aziz: Mesele o örnekliğin ne olduğu meselesi veya nerede bulunacağı meselesi değil… Allah tarafından bir sürü güzel özellik verilmiş bir insanı sıradanlaştırma meselesi.
İbrahim: Ben sıradanlaştırmıyorum… sen ilahlaştırmaya çalışıyorsun.
Aziz: Peygamber örnek midir değil midir Kuran’a göre?
İbrahim: Bazı konularda örnektir, bazı konularda değildir. Sen peygamberin her konuda örnek olduğunu mu iddia edeceksin?
Aziz: Her konuda örnektir bize çünkü Allah onun örnek olduğunu söylüyor.
İbrahim: Bir ayette “sen iman nedir, kitap nedir bilmezdin” diyor, bir başka ayette “seni yolunu şaşırmış olarak bulup hidayete erdirmedik mi” diyor…
Aziz: O ayetler peygamberlik öncesine ait dönemden bahdesiyor. Ben Abdullah oğlu Muhammed’in örnekliğinden bahsetmiyorum, Kuran, kendisine vahyedilmeye başlandıktan sonraki Muhammed’ten ve onun örnekliğinden bahsediyorum.
İbrahim: Peygameri örnek bir şahsiyet yapan şey Kuran’a itaat etmesi, Kuran’a uyması ve vahiy alan bir insan olarak aldığı vahyi yaşamasıdır. Sen, peygamberin Abese suresindeki tavrını örnek alıyor musun?
Aziz: Hangisi… Ne diyor Abese suresinde?
İbrahim: Az önce “hafızım ben” dedin… bilmiyor musun o ayeti?
Aziz: Himm… Oradaki olay şu; peygamber Mekke’nin önde gelen müşrikleriyle toplantı halinde, onlara İslam’ı anlatıyor ve kör bir adam içeri girip…
İbrahim: Bırak şimdi esbab-i nüzül masalları anlatmayı. Peygamberin o köre karşı takındığı tavır örnek alınası bir tavır mıdır değil midir?
Aziz: Allah peygamberi orada vahiyle düzeltmiştir.
İbrahim: Yani örnek alınacak bir tavır değildir, öyle mi?
Aziz: Yaa… anlamıyor musun… peygamber orada yanlış bir şey yapıyor ve Allah onu vahiyle düzeltiyor. Buradan peygamberin bize örnek olmayacağı sonucunu nasıl çıkartıyorsun!
İbrahim: Vahiyle düzeltiyor… nedir o vahiy?
Aziz: Kuran’dır.
İbrahim: Tamam… Kuran, peygamberi düzeltiyor. Peygamberi örnek bir insan yapan şey demek ki Kuran. Sen de Kuran’a uy, Kuran seni de düzeltsin ve sen de örnek ol insanlığa.
Aziz: Neyse… Resul’e itaat ve peygamberin örnekliği konusuna döneriz. Çok uzatıyorsun meseleleri. Şimdi sana “Hikmet” mevzusunu sormak istiyorum. Nedir Kuran’da geçen ve peygambere verildiği iddia edilen hikmet?
(İkinci episod’u okumak için http://19.org/tr/6310/aziz-ve-ibrahim-2/ )