Aziz ve İbrahim 2

Share

Aziz ve İbrahim 2

Yasin Çolak
www.19.org
19 Aralık 2013

Bismillah

(birinci episode 1’i okumak için: http://19.org/tr/6207/aziz-ve-ibrahim-1/ )

İbrahim: Bu sefer sen anlat… Ben Hikmet’in Kuran olduğunu, Kuran dışında bir şey olmadığını düşünüyorum. Sen aksini düşünüyorsan önce sen anlat hikmeti nasıl anladığını, sonrasında ben de fikrimi söylerim.

Aziz: Tamam… Biliyorsun, Hikmet kavramı Kuran’da sıkça geçiyor.

İbrahim: Doğrudur.

Aziz: Evet… Ben, bunlardan özellikle birkaç tanesinin Kuran’dan başka bir bilgiye veya kaynağa da delalet ettiğini düşünüyorum. Bunlardan en önemlisi Ahzab Suresi’nin 34. ayeti… O ayette, Hikmet kelimesi kesin bir şekilde Kuran’ın haricindeki bir başka bilgi kaynağı için kullanılıyor.

İbrahim: Tamam ona bakalım. Ahzab Suresi, 33. sure…

Aziz: Ben okuyayım istersen!

İbrahim: Hatırlıyorum ayeti ama yine de oku.

Aziz: Şöyle diyor: “Evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Allah Latiftir, Haberdardır.” Şimdi burada “Allah’ın ayetleri” dediği kesin bir şekilde Kuran ayetleri oluyor. Buna bir itirazın var mı?

İbrahim: Yok!

Aziz: Peki hatırlanması istenen “hikmet” nedir burada… Kuran’dan başka bir şey olması gerek. Eğer bu ayetteki “hikmet” kavramını da Kuran olarak anlıyorsan o zaman ayet –haşa- sorunlu oluyor çünkü “Evlerinizde okunan Kuran’ı ve Kuran’ı hatırlayın…” gibi bir anlam çıkıyor.

İbrahim: Nasıl yani… Böyle bir sonuçu nereden çıkartıyorsun?

Aziz: O zaman tek tek gidelim… “Evlerinizde okunan Allah’ın ayetleri” kısmından kasıt Kuran ayetleri mi, bu konuda hemfikir miyiz?

İbrahim: Tamam!

Aziz: Peki… “… ve hikmetten” dediği nedir, o da mı Kuran oluyor?

İbrahim: Kuran’ın bir özelliği olarak anlıyorum.

Aziz: Bu anlayışın problemli çünkü buradaki hikmeti de Kuran veya senin tabirinle Kuran’ın bir özelliği olarak anlarsak, ayet şöyle demiş oluyor: “Evlerinizde okunan Kuran’ı ve Kuran’ı hatırlayın” Böyle olmaz… Arada “vav” bağlacı var. Dolayısıyla “Allah’ın ayetleri” dediğiyle “hikmet” dediği ayrı şeyler. Bu konuda başka ayetler de var. Hikmet’in Kuran’ın dışında bir şey olduğunu söyleyen ayetler…

İbrahim: İstersen bu Hikmet’le ilgili ayetleri tek tek konuşalım. Ben buna bir cevap vereyim, sonra diğer ayetleri tartışırız.

Aziz: Öyle de olur ama ben bu konuda kendime delil getirdiğim birkaç ayet daha söyleyeyim. Hepsini toparlayım sonra sen cevap verirsin. Tek tek gidersek konu dağılır.

İbrahim: Buyur!

Aziz: Ahzab Suresi’yle ilgili olarak söylediğimi anladın değil mi?

İbrahim: Anladım.

Aziz: Tamam…  Bir başka ayet daha var. Orada da Hikmet’in, Kuran’dan başka bir şey olduğu daha net anlaşılıyor. Diyor ki ayette: “Nitekim, size ayetlerimi okuyacak, sizleri temizleyecek, size kitap ve hikmeti öğretecek, bilmediklerinizi bildirecek bir elçiyi aranızdan seçip gönderdik.

İbrahim: Al-i İmran’daydı değil mi bu ayet… 3. surede!

Aziz: Yok, bu Bakara’nın 151. ayeti…

Al-i İmran’da da var. Onu da söyleyeceğim. 164. ayet… Diyor ki, “Andolsun ki Allah, aralarından ayetlerini okuyan, onları arındıran, onlara Kitap ve Hikmet öğreten bir peygamber göndemekle inananlara lütufta bulunmuştur.” Bu ayetteki “Kitap”tan kasıt Kuran oluyor. Herhalde buna bir itirazın yoktur. Var mı?

İbrahim: Yok.

Aziz: Eğer bu ayetteki “hikmet” senin dediğin gibi Kuran ise, şöyle bir tuhaflık çıkıyor: “…onlara Kuran ve Kuran öğreten bir peygamber…”

İbrahim: Devam et… Ben not alıyorum. İnşallah hepsine birden cevap vereceğim.

Aziz: Son olarak Cuma Suresi’nde de benzer bir ayet var. O ayet de aynı “kitap” ve “hikmet” ayrımını yapıyor.  Ayet şöyle:

İbrahim: Sureleri isimleriyle değil de mushaftaki sıra numaralarıyla söylersen, kontrol etmem kolay olur. Cuma kaçıncı sureydi? Altmış…

Aziz: Altmış ikinci sure… ikinci ayet: “Ümmiler arasından, onlara ayetlerini okuyan, onları arındıran, onlara Kitap ve Hikmet öğreten bir peygamber gönderen O’dur.” Yine Bakara Suresinin, pardon senin tabirinle ikinci surenin 129. ayetinde “Rabbimiz, onların arasından, ayetlerini onlara okuyacak, onlara kitabı ve hikmeti öğretecek ve onları temizleyecek bir elçi gönder” diyor.

İbrahim: Yalnız bu ayet Muhammed peygamberden bahsetmiyor.

Aziz: Biliyorum… Ben “hikmet” kavramının Kuran’daki kullanımlarına örnek veriyorum. Kitap ve hikmetin farklı şeyler olduğuna dair delillerimi sunuyorum Kuran’dan hareketle. Yine 5. surenin 110. ayetinde  Hz. İsa’dan bahsederken, “… seni Kutsal Ruh ile desteklemiştim; böylece beşikteyken de yetişkin iken de halkla konuşuyordun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim…” diyor.

Buna dair başka örnekler de var Kuran’da ama bu kadarı yeterli. Şimdi toparlıyorum, sonra sen cevap verirsin. Bütün bu ayetlerden benim çok net bir şekilde anladığım şu: Kuran, kitap ve hikmet diye bir ayrım yapıyor. Kitab’ın peygamberlere verilen vahiy olduğu konusunda anlaştık. Peki hikmet nedir? Verdiğim ayetlerden anlıyoruz ki hikmet, kitapla birlikte verilen ve Kuran’ın ifadesiyle öğretilen, arındıran ve okunan bir şey. Dolayısıyla hem mana hem de ayetlerdeki gramer itibariyle Hikmet’in senin iddia ettiğin gibi Kitap’ın bizzat kendisi olması mümkün değil. Tekrar ediyorum, eğer senin dediğin gibi olsaydı… Yani Hikmet ve Kuran aynı şey idiyse o zaman ayeti senin anlayışına göre okuduğumuzda ciddi bir anlamsızlık çıkmış olurdu. “Sana Kitap’ı (Kuran) ve hikmeti (Kuran) verdik.”

İbrahim: Sen şimdi bu ayetlerde geçen “hikmet” kavramını sünnet olarak mı anlıyorsun?

Aziz: Onu şimdilik iddia etmiyorum ve edip etmediğimin de bu aşamada bir önemi yok. Önce Hikmet’in Kitap’tan ayrı bir şey olup olmadığını konuşalım, sonra ne olduğunu konuşuruz.

İbrahim: Tamam… Bak ben nasıl anlıyorum bu hikmet kavramını sana anlatayım… Önce şunu söyleyeyim: Kuran, kendi kendisini açıklayan bir kitaptır. O yüzden bir kavramın anlamını netleştirmek için o kavramın tüm Kuran boyunca nasıl geçtiğine bakmamız gerek.

Aziz: Ben konuşmamı fazla uzatmamak adına üç-dört ayet söyledim. Başka ayetler de söyleyebilirim bu konuyla ilgili.

İbrahim: Eminim söylersin ama bu “hikmet” konusunda bir de benim söyleyeceğim ayetlere bakalım. Sen dedin ki “hikmet, kitabın dışında bir şeydir.” Hikmet kavramına bütüncül olarak baktığımızda Kuran, senin bu iddianı tamamen yalanlıyor çünkü…

Aziz: Bir saniye! Böyle “Kuran seni yalanlıyor” gibi ifadeler kullanma. “Senin dediğin gibi değil, ben öyle anlamıyorum” de… Eğer uslubuna dikkat etmeyip beni yalancılıkla suçlayacaksan burada bunları tartışmamızın bir anlamı yok.

İbrahim: Ben yalancı olduğunu söylemedim. Bir iddiada bulundun sen ve bu iddian Kuran tarafından yalanlanıyor.

Aziz: Yine de o ifadeyi kullanma.

İbrahim: Peki… Sorun değil! Ben devam edeyim. … Eee ne diyordum?

Aziz: Hikmet kavramına bütüncül olarak bakmaktan bahsediyordun.

İbrahim: Çok teşekkürler. Evet… Birkaç ayet vereyim sana bu konuda.

3:58 Sana bu okuduklarımız, ayetlerden ve hikmetli mesajlardandır.

17:39 Bunlar, Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdendir. Allah ile birlikte başka tanrı edinme; aksi taktirde kınanmış ve kovulmuş olarak cehenmme atılırsın.

16:125 Rabbinin yoluna hikmet ve güzel bir aydınlatma ile çağır. Onlarla en güzel biçimde tartış. Rabbin, yolundan sapanları ve doğru yolda olanları en iyi bilendir.

19:12 “Yahya, kitaba iyice sarıl.” Çocuk yaşta kendisine hikmet vermiştik.

28:14 Erginlik çağına gelip olgunlaşınca ona hikmet ve bilgi verdik. İyi davrananları böyle öldüllendiririz.

31:2 Bunlar hikmetli kitabın mucizeleridir.

Aziz: Tamam… Buradan nereye varıyorsun? Hikmetle ilgili bütün ayetleri okuyacak mısın?

İbrahim: Birkaç ayet daha söyleyeyim bitiriyorum. Müsade et!

38:20 Yönetimini güçlendirdik; ona hikmet ve çok iyi bir yargılama gücü verdik.

43:63 İsa apaçık mucizelerle gelince demişti ki, “Size hikmet ve ayrılığa düştüğünüz konularda açıklama getirdim. Allah’ı dinleyiniz ve bana uyunuz.”

Son bir ayet daha söyleyeyim, toparlıyorum.

54:5 Bu üstün bir hikmettir; ancak uyarılar yarar sağlamıyor.

Aziz: Buradan nereye varacaksın merak ediyorum.

İbrahim: Şimdi dostum, tarafsız bir gözle bakmaya çalışalım. Bu ayetlerde geçen “hikmet” kavranımdan sen ne anlıyorsun, eğer tüm bu ayetlerden hikmetin vahyin dışında bir şey olduğunu çıkartabiliyorsan, ben sana bir şey demiyorum artık. Gayet açık bir şekilde buradaki hikmet vahyin bizzat kendisi ve vahyin bir özelliği oluyor.

Aziz: Elbette ki buna katılıyorum. Ben vahyin kendisinde hikmet olmadığını iddia etmedim. Kuran ve diğer tüm peygamberlere gelen vahiy tabii ki hikmeti de içerir. Yalnız, benim örnek verdiğim ayetlere baktığında “kitap” ve “hikmet” arasında bir ayrım yapıldığı ve hikmetin kitaptan başka bir şey olduğu açıkça anlaşılıyor. Sen hiç o konuya değinmeden hikmetin Kuran’daki kullanımlarına örnek vererek sanki beni Kuran’da ve vahiyde hikmet yokmuş gibi bir şey söylemiş olmakla itham ediyorsun. Ben öyle bir şey söylemedim.

İbrahim: Neden o ayetlerdeki hikmeti Kuran’dan ayrı bir şey olarak değerlendirdiğini anlamakta zorlanıyorum. Hele de hikmetle ilgili bunca ayete rağmen bu konuda ısrarcı olman önyargılı yaklaştığını gösteriyor.

Aziz: Belki de sen Kuran’dan başka her kaynağı reddettiğin için bu ayetleri de kendi anlayışına uydurmak gibi bir önyargıyla hareket ediyorsundur. Bunu da düşün!

İbrahim: Mümkündür ama Kuran’da, Kuran için bir çok farklı isim kullanılıyor.

Aziz: Tabii… Kitap, Furkan, Nur, Hüda, Mecid, Zikir, Aziz, Kelam, Nezir…

İbrahim: Evet! Dahası da var.

Aziz: Ellinin üzerinde isim kullanılıyor.

İbrahim: Bu isimlerden biri de Hikmet ismi. Kuran’ın bir adı da hikmet işte! Senin söylediğin ayetlerde de Kuran’ın dışında birşeyden bahsetmiyor, Kuran’ın bir özelliğinden bahsediyor. Onun, hikmet yani bilgelik içerdiğini söylüyor. Peygamberlere verilen hikmet de bu oluyor. Yani vahyin kendisi ve onu anlama yeteneği. Buna da hikmet diyoruz. Bu anlamda Allah sana da bana da hikmet verebilir.

Aziz: Yok! Birisine hikmet vermişse Allah, o kişi vahiy almış olur. Buna katılmıyorum.

İbrahim: O anlamda söylemedim. Bir vahiy var ve sen o vahyi anlamak için çaba gösteriyorsun ve Allah da senin bu çabanı mükafatlandırıyor. Senin gönlünü Kuran’a açarak sana bilgelik yani hikmet bahşediyor.

Aziz: Yine de bu dediklerin Kuran’ın sana yukarıda verdiğim ayetlerinde yaptığı “kitap” ve “hikmet” ayrımını açıklayamıyor. Eğer iki şey “ve” bağlacıyla birbirinden ayrılıyorsa bunlar iki farklı şey demektir.

İbrahim: Bu her zaman böyle olmayabilir. Bazen “ve” bağlacıyla ayrılan ikinci şey, birincinin bir başka ismi veya özelliği de olabilir. Mesela şöyle bir örnek vereyim: “Sana hep istediğin bir otomobil ve özgürce gezme imkanı verdim” dediğimde, “otomobil” ve “özgürce gezme imkanı” birbirinden ayrı şeyler değildir. Arada “ve” bağlacı var diye bunların iki ayrı şey olduğunu iddia edebilirsin belki ama bu cümle için daha doğru olan anlayış “özgürce gezme imkanını” sağlayan şeyin “otomobil” olduğudur. İkinci şey yani –özgürce gezme imkanı- birinci şeyin –otomobilin- bir sonucu veya onun sağladığı birşeydir.

Aziz: Bu benzetmenin sözkonusu ayet için pek uygun olduğunu düşünmüyorum. Tam karşılığı değil bu verdiğin örnek.

İbrahim: Belki biz Türkçe’de bu “ve” bağlacını bu şekilde çok sık kullanmadığımız için sana tuhaf geliyor olabilir ama müsaade edersen bir örnek daha vereyim bunun Türkçe’de bu şekilde de kullanılabildiğine dair. Mesela bir şiirde görmüştüm, şöyle bir ifade var; “Ellerin, ellerin ve parmakların/bir nar çiceğini eziyor gibi”

Aziz: Biliyorum o şiiri.

İbrahim: Burada “parmaklar” aslında “elin” bir parçası veya özelliği olduğu halde el’den bağımsız veriliyor. Diyebilir miyiz ki, buradaki el ve parmaklar ayrı şeylerdir. Hayır! İkincisi, birincinin bir parçası veya özelliğidir. Senin yaptığın “kitap ve hikmet” ayrımını da böyle anlamak gerek.

Aziz: Yok! Şimdi sen işi çıkmaza sokmaya çalışıyorsun. Kuran’la ilgili bir konuyu sadece Kuran’a dayalı olarak tartışıyoruz ve sen bana Kuran’dan delil getirmek zorunda olduğun halde, tutup onun bunun şiirinden hareketle “ve” bağlacı üzerinden spekülasyon yapıyorsun. Örnek verdiğin şiir Arapça bile değil. Sana söyledim. Ben tartışmamız boyunca Kuran’ın dışına çıkmayacağım. Sen de madem Kuran’dan başka bir şeyi kabul etmiyorsun bu konuda Kuran-i delilini getirmekle yükümlüsün. Bana onun bunun şiirini delil getirip tefsir yapma. Sadece Kuran mı diyorsun yoksa Kuran+Sezai Karakoç’un Şiirleri mi diyorsun!

İbrahim: Peki o zaman bu “ve” bağlacıyla ilgili olarak Kuran’dan birkaç ayet söyleyeyim. Senin iddianı çürüten ayetler… Kuran’da “ve” bağlacı her zaman iki farklı şeyi birbirinden ayırmak için kullanılmaz. Sadece iki ayet söyleyeceğim;

15:1 Elif, Lam, Ra. Bunlar kitabın ve apaçık Kuran’ın ayetleridir.

36:69 Biz ona şiir öğretmedik. Bu, ona gerekmez de. Bu, sadece bir uyarı ve apaçık bir Kuran’dır.

Şimdi dikkat et! “Bunlar kitabın ve apaçık Kuran’ın ayetleridir” derken, iki farklı şeyden mi bahsediyor yoksa tek bir şeyin, yani Kuran’ın bir özelliğini mi anlatıyor?

Ya da ikinci söylediğim ayette “bir uyarı” dediği şey ile “apaçık Kuran” dediği iki farklı şey mi? Bunu iddia edemezsin. Net bir şekilde “vav” bağlacı olmasına rağmen iki ayrı kategoriden değil tek bir şeyden bahsediliyor.

Aziz: Yani diyorsun ki, peygamberlere kitap verildiği için hikmet de verilmiş oluyor.

İbrahim: Evet… Kitap, – başta söylediğim ayetlere göre – hikmeti ve hikmetli mesajları da içerdiği için o Kitap’ı hayatlarının merkezine koyup anlamaya çalışan insanlar Allah tarafından bilgelikle ödüllendirilip hikmet sahibi oluyorlar ve Kitab’ı daha iyi anlıyorlar.

Aziz: Yani Kitap’ın yanında bir özellik değil, Kitap’ın kazandırdığı bir özellik. Bunu mu diyorsun?

İbrahim: Çok güzel! Aynen budur: Kitap’ın yanında bir özellik değil, Kitap’ın kazandırdığı bir özellik…

Aziz: Bu durumda “çocuk yaşta kendisine hikmet vermiştik” ayetini nasıl anlayacaksın? Çocuk yaşta kitap mı almıştı?

İbrahim: Hayır… Demek ki Allah ona bir özellik bahşetmişti ve çocukluktan itibaren bilgece davranışlar gösterip hikmetli kararlar verebiliyordu. Yani hikmet, özel bir vahiy değil. Vahyin yanında özel bir bilgi de değil; doğru düşünme, sağlıklı kararlar verebilme ve tutarlı analizler yapıp hüküm çıkarabilme yeteneği. Vahiy yani Kitap, bu yeteneği geliştirir. İnsanın ufkunu açar; başka bir değişle hikmetini arttırır. Zaten bir başka ayette de şöyle diyor;

2:269 Allah hikmeti dilediğine verir. Kime himet verilirse ona pek çok hayır verilmiş demektir…

Aziz: Peki… Şimdi bu dediklerin bağlamında ben daha önce konuştuğumuz “Allah’a ve resulune itaat edin” ayetlerini tekrar konuşmak ve bu ayetleri bir de peygamberimize verilen hikmet bağlamında tartışmak istiyorum. Çünkü sen peygamberin de bizim gibi bir insan olduğunu söylemiştin.

İbrahim: Onu ben demiyorum, ayet öyle söylüyor.

Aziz: Tamam… Şimdi, hangi anlamda alırsak alalım, peygamberimize de bu hikmete sahipti değil mi?

İbrahim: Elbette.

Aziz: Yani peygamberimiz de – senin hikmet tanımını referans alırsak – “sağlıklı kararlar verebilme ve tutarlı analizler yapıp hüküm çıkarabilme yeteneğine” sahipti. Doğru mu?

İbrahim: Konuyu nereye getireceğini anladım. Hoşuma gitti: “Madem Muhammed peygamber bu özelliklere sahipti neden bu özelliklere sahip birinin sözlerini ve kitaptan çıkardığı yorumları, anlayışları ve hükümlere reddediyorsun?” Bunu mu söyleyeceksin?

Aziz: Hikmet sahibi bir peygamber var… Sadece hikmet sahibi olarak nitelendirilmiyor, başka birçok özelliğine de dikkat çekiliyor… Kuran’ı anlama konusunda bu insanın bizden farklı bir tarafı olmayacak mı?

İbrahim: Güzel… Bunu konuşacağız inşallah!

Aziz: Evet… Ben, Kuran hakkında konuşacağım, sen Kuran hakkında konuşacaksın, Allah’ın hikmet verdiği herkes Kuran hakkında konuşacak ama ayette özellikle kendisine Hikmet verildiğini söylenen peygamber Kuran hakkında konuşunca, onu dinlemek Kuran’a eş koşmak olacak!

İbrahim: Konuşacağız bunu Aziz!

Aziz: Tamam ama ilk konuştuğumuz “Allah’a ve Resul’e itaat mevzusuna geri dönmek istiyorum bir sonraki konuşmamızda. Hikmet’le ilgili söylediklerin bunu zorunlu kılıyor.

(devam edecek)

(İkinci episod’u okumak için http://19.org/tr/6310/aziz-ve-ibrahim-2/ )

ysncolak@gmail.com

 

Share