Besmele ya 18 harfe veya 20 veya 21 veya 22 harfe sahiptir. Fakat, kesinlikle 19 harfe sahip değildir.
Mucizeyi inkar etmek için Besmele’nin harflerinin 19 olmadığını iddia eden sözde ulema (alimler) ilginçtir ki bu en basit sayım işleminde ihtilaf etmektedirler. Kuran’ın elifbasını sökmüş yedi yaşındaki bir çocuğun dahi rahatlıkla bilebileceği bir cehalete cevap vermek istemiyordum; ama bu art niyetli eleştirinin Arap harflerini tanımayan bazı kişileri kuşkuya düşürebileceğini düşündüm.
Örneğin; Ankara İlahiyat Fakültesi Tefsir Bölümünde öğretim görevlisi Dr. Salih Akdemir Kuran’ın Anlaşılmasına Doğru adlı çevirisinin Giriş bölümünde 19 mucizesini şiddetle eleştiriyor ve Besmele’nin 19 harfe değil, 21 harfe sahip olduğunu ileri sürüyordu. Nasıl mı? Kuran hattında yazılı bulunmayan iki adet Elif ekleyerek! Diyanet İşleri eski başkanı Dr. Süleyman Ateş, Boğaziçin Üniversitesinde matematik profesörü Haluk Oral ile birlikte çıktığımız canlı yayında aynı iddiada bulundu.
İlginçtir. Kuran’ın matematiksel mucizesi keşfedilmeden önce Besmele’nin 19 harfe sahip oluşunda hiç kimsenin bir kuşkusu yoktu. Örneğin, geleneksel müslümanların saygıyla andıkları birçok molla Besmele’nin 19 harfini doğru olarak sayabilmiştir.
Örneğin; Molla Cami, ünlü Divan‘ına Besmele ile başlar ve şöyle der:
“Bismillahirrahmanirrahim, Alim ve Hakim olan zatın en büyük ismidir. O’nun muhabbet hareminde ağırlanan kimseler için ezelden kalma, fakat taptaze bir sözdür. Besmele ONDOKUZ harftir ki on sekiz bin alem ondan feyiz almaktadır. “Ebu-Leys Semerkandi ise, Besmele’nin B harfinden sonra hayali bir A (Elif) eklemek isteyenlere cevap olabilecek bir hadis nakleder: “Rasulullah sallallahu aleyhi vessellem buyurdu ki, ‘Bismi’ üç harftir: Be, Sin ve Mim” Molla Said-i Nursi, Yedinci Lema‘nın bitiminde, “Besmele, ONDOKUZ harfiyle on dokuz bin alemin anahtarıdır” der. Fahreddin er-Razi, otuz iki ciltlik et-Tefsir-ül Kebir eserinin ilk cildinde Besmele’nin ONDOKUZ harf olduğunu bildiririr. Kurtubi El-Cami Li Ahkam-il Kuran adlı kitabının 92. sayfasında Abdullah bin Mesud’dan bir haber rivayet ederek Besmele’nin ONDOKUZ harfe sahip oluşunu kabul eder.
Daha birçok örnek bulunabilir. Bu alıntıları, Besmele’nin 19 harfe sahip oluşu gibi apaçık ve basit bir gerçeği ispat için yapmıyorum. Sadece şunu belirtmek istiyorum: Besmele’nin harf sayısında ittifak eden hadisçi-sünnetçi mollalar neden 19 kodu keşfedildikten sonra bunda ihtilafa düştüler? Sorunun cevabı, belki Beyyine (Kanıt) Suresinin 4’ünca ayetinde yatar:
Kendilerine kitap verilenler kendilerine Beyyine (Kanıt) geldikten sonra ayrılığa düştüler. (98:4)
Bu konuya son vermeden önce Besmele’nin harflerine zam yapan profesörün mantığını size bir örnekle Türkçe’ye çevireyim. Üsteğmen kelimesi kaç harftir? Tabii Sekiz, diyeceksiniz. Fakat bizim araştırmacı profesörün mantığına göre yüzeyde kalarak yanılmış bulunuyorsunuz! Zira Üs hecesi Üst kelimesinden gelir. Üst ise üç harftir. Dolayısıyla Üsteğmen kelimesi dokuz harftir!
Bir örnek daha vereyim. “Pazartesi günü eczaneye gitmiştim” cümlesinde otuz harf olduğunu söylerseniz bizim araştırmacı profesörün mantığı hemen karşınıza dikilivererek analizler yapacak ve bu cümlenin harf sayılarının otuz beş olduğunu hatırlatacaktır. Cümlenin aslında “Pazar ertesi günü eczahaneye gitmiş idim” olduğunu ileri sürerek…
Çağdaş mollalar tarafından, fazla elifler icat edilerek veya şeddeler sayılarak tekrarlanan bu eleştiriye verdiğimiz cevapları maddeler halinde özetlemek istiyorum.
1. Peygamber Muhammed, hadisçi-Sünnetçi alimlerinin tezinin aksine okur-yazar bir ümmiydi.
2. Besmele’nin bir fazla elif harfiyle yazılı bulunduğu bir tek eski Kuran nüshası bulamazsınız. Lütfen, hatırlayınız: Al-Rahman kelimesine A (Elif) eklerseniz, Mim harfini Nun harfinden ayırmanız gerekir. Böyle bir imlaya sahip hiç bir Kuran nüshası mevcut değildir.
3. Kuran’ın yazımı konusunda biraz bilgiye sahip olanlar şu tarihi gerçeği bilirler: şedde ve Kısa Elif dahil, tüm yardımcı işaretler orijinal nüshanın yazıldığı zamandan sonra icat edildi. Eski Kuran nüshalarının kopyalarını müzelerde ve kütüphanelerde inceleyebilirsiniz. Yirmi sekiz harften oluşan Arap alfabesinde şedde diye bir harf yoktur.
4. Bism kelimesinde yazılmayan bir Elif var diyenlere cevabım şudur: Biz sadece yazılı bulunan harfleri sayıyoruz. Biz görülmeyen, hayali, uydurma harflerle uğraşmıyoruz. Bu, gözlere ve ayık bir kafaya sahip olan herkesin sınayabileceği fiziksel bir gerçektir. Bu nedenle, Besmele’nin ilk kelimesi 3 harf içerir.
Kronolojik olarak ilk vahyedilen Sure olan Alak (Embriyo) suresinin ilk ayetine bakınız. Surenin başındaki Besmele’nin Bism kelimesiyle birinci ayetin Bism kelimelerinin farklı imlasına dikkat ediniz. Besmele’nin başındaki “Bism” kelimesi neden sürekli Elifsiz olarak yazılır? Kuran’ın matematiksel mucizesini görmemek için rüyanızda fazladan elifler görebilirsiniz (6:25).
5. Hemen her konuda ihtilaf eden geçmiş alimleriniz Besmele’nin 19 harfi konusunda ihtilaf etmemişken neden siz şimdi hem onlarla ters düşüyorsunuz ve hem de 20, 21, 22 sayımlarıyla ihtilaf ediyorsunuz?
6. Sadece Kuran-ı Kerim’de değil, insanlar tarafından yazılmış herhangi bir kitapta aynı şekilde toplama, çıkarma, çarpma ve bölme işlemleriyle birçok özel rakamlar icat edilebilir. Mesela: HM harflerinin Ebced değeri olan 48’i el-Hakka suresi 17’inci ayette sözü geçen hamele-i arş meleklerinin sayısı olan 8’e bölersek 6 sayısını elde edeceğiz ve ALM harfleri de 6 surenin başında yer alır. Kuran-ı Kerim’de 29 surenin başında 14 harften oluşan ve 14 ayrı bileşimden oluşan Başlangıç harfleri bulunur. 14 x 14 = 196, ve bu sayı Ashab-ı Kehf’in sayısı olan 7’ye bölünürse 28 rakamı elde edilir ki bu da Ay’ın konaklarıdır. Böylece kim isterse herhangi bir kitaptan dilediği gibi sayısal özellikler çıkarabilir…
Pakistanlı bir mollanın kitabından aktardığım bu kafa yapısına ne anlatabiliriz? Matematiksel sistemi çürütmek için verdiği tutarsız, karışık, ilgisiz ve kısır örneklerle zeka düzeyini ortaya koyan bu kafayı tanımalısınız. şu sözlerine tümüyle katılıyorum: “Kim isterse herhangi bir kitaptan dilediği gibi sayısal özellikler çıkarabilir.” Nitekim, dilediği gibi çıkardığı sayısal özelliklerin ne derece “özel” olduklarını gördünüz!
Nerede 19’daki tutarlı, açık ve tükenmez ilişkiler zincirinden oluşan harika sistem, nerede bu tutarsız, karmaşık ve kısır birkaç işlemden oluşan hezeyan! Paragrafın başında yer alan iddiasına bu saçma sapan örnekleri veren molla, iddiasını kendi kendine çürütmüş bulunuyor.
7. Üzerinde On dokuz Var” ayetindeki “ha” zamiri dişi olup ayetten önceki dişi kelime olan “Saqar” yani Cehenneme gider. Demek ki on dokuz sayısı Kuran’ın üzerinde değil, Cehennemin üzerindedir.
Doğrudur, Muddessir suresinin 30. ayetindeki ha (o) zamiri dişidir. Bu zamir ya daha önce geçen Saqar ismine, ya da lewwahatun (apaçık bir levha) isim-sıfatına gider. Eleştirinin sahiplerine şunu sormak isterim: Neden Saqar kelimesini sadece cehennem olarak anlıyorsunuz?
Kuran, 74:26 ayetindeki “Saqar nedir bilir misin?” sorusuyla bu kelimenin o günkü Arapça’daki anlamına ikinci bir anlam kazandırmak istiyor. Nitekim, bu tür soruların yer aldığı ayetlere bakarsanız büyük bir kısmının yeni bir anlam kazandırılarak cevaplandırıldığını göreceksiniz (77:14; 82:17-18; 83:8,19; 90:12; 97:2).
Kuran “Haviye nedir bilir misin?” (101:10) ve “Hutame nedir bilir misin?” (104:5) sorularına verdiği cevaplarda onların yakıcı ateş olduklarını bildiriyor. Ne var ki “Saqar nedir bilir misin?” sorusunun cevabını farklı veriyor.
İzleyen ayet (74:31), Mekkeli putperestlerin Saqar kelimesini sadece cehennem ateşi olarak anladıklarını, 19 sayısını ise cehennemin bekçileri (zebaniler) zannettiklerini ima eder. Bu anlayışı reddetmediği halde Kuran, 19 sayısını cehennemden ve bekçilerinden soyutlayarak dikkati sadece onun sayısal fonksiyonuna çeker. İnkarcılar için fitne olan, inananların inançlarını güçlendiren, kitap ehlinin kuşkularını gideren ve münafıkların anlayamadığı şey zebaniler değil, onların sayısı olan 19’dur.
“Üzerinde on dokuz vardır” ifadesindeki ha (o) zamirini kendisine daha yakın olan levvahatun (levha, gösterge) kelimesine değil Saqar kelimesine gönderseniz de, ve o kelimenin anlamını sadece cehennem ile sınırlasanız da yine 74:31’de vurgulanan 19 sayısının fonksiyonu değişmez. Evet, 74:31 ayetinin konusu “19 melek” değil, 19 sayısıdır.
Ayrıca, “levvahatun lil beşer” (74:28) ayetini “derileri kavurandır” biçiminde çevirmek de bir zorlamadır. Ayetteki beşer kelimesi Kuran’da geçtiği 37 yerde, sürekli “insanlık, halk” anlamında kullanılır. Hatta bu ayetten sonraki 74:31 ayetinde de geçen beşer kelimesi insanlık anlamındadır. Levvahatun kelimesi ise Kuran’da geçen levha kelimesinin mübalağa formu olup “üst üste gelen levhalar” yahut “apaçık levhalar” biçiminde anlaşılmalı. Bu ayete “deriyi kavurucudur” anlamını veren eski yorumcular hoş görülebilir; ancak, “insanlığa apaçık bir levhadır, bir ekrandır” anlamını destekleyen matematiksel mucizeye rağmen hala eski zorlamalı yorumda inat edenler sorumlu tutulacaklardır. (Bu ayet için Beyzavi Tefsiri‘ne veya Hasan Basri Çantay’ın mealine bakınız).
Kuran’ın matematiksel mucizesinin keşfiyle birlikte, 74:26-29 ayetlerinde tanımlanan Saqar’ın bilgisayara işaret ettiğine inanıyorum. İstanbul İlahiyat Fakültesi Profesörü dostum Yaşar N. Öztürk’ü bu işareti görmesinden ötürü tebrik ederim.
Kısacası, Saqar, hem 19 kodunu ekranında sergileyen bilgisayar, hem de 19 melekle korunan cehennem ateşi anlamlarına geliyor. Kendisine bu iki anlam yüklenen Saqar, inkarcılar için bu dünyada bir meydan okumadır, ahirette de yakıcı bir ateştir. Kuran’da mecaz olarak bildirilen cehennem ateşini bildiğimiz ateş olarak anlayan eski putperestler nasıl “cehennemin ortasında yetişen zakkum ağacı” ifadesini (37:62-64) anlayamamışlarsa (17:60) aynı şekilde çağdaş putperestler de “Saqar” kelimesini anlayamıyorlar.
8. On dokuz sayısından ayrı olarak Kuran’da daha birçok sayı geçer. On dokuz sayısı o sayılar gibidir ve herhangi bir özelliği yoktur.
Kuran’da elbette başka sayılardan da söz edilir. Fakat onlardan sadece 19 sayısı Kuran’ın kul sözü olduğunu ileri süren inkarcıya cevap olarak kullanılır ve 19 sayısının inananların imanını artıracağı, kitap halkının kuşkularını gidereceği, ikiyüzlüleri ve inkarcıları rahatsız edeceği bildirilir.
9. Kelime sayımlarında Fatiha’daki Besmele’nin dışındaki Besmeleler sayılmamasına rağmen, harf sayımlarında Sure başlarındaki tüm Besmelelerin sayılması bir çelişki değil mi?
Gözlemlerimiz sonunda, kelime sayımlarında sadece numaralı ayetler, harf sayımlarında ise numarasız ayetler dahil edilince 19 sisteminin gerçekleştiğini gördük. Biz icat etmiyoruz, sadece gözlüyoruz ve gözlemimizi anlamlı buluyoruz. Doğa bilimlerine aşina olanlar, gözlemleri sonunda tanık oldukları istisnaları veya özellikleri tutarsızlık olarak değil, sistemin bir doğası olarak değerlendirirler. Elbette burada, sistemi, yani genel planı gören bilim adamlarını kastediyorum. Aynı şekilde, genel planı görenler, özellikleri ve istisnaları rahatlıkla bağırlarına basarlar ve anlamaya çalışırlar.
Fatiha’nın Besmelesi ile Sure başlarındaki besmeleler arasında bir fark var: Fatiha’nın Besmelesi, Sure’nin birinci ayetidir. Bu farkın kelime sayımına yansıması niçin makul olmasın?
Diğer surelerin başındaki Besmeleler numaralanmasa bile Kuran’ın bir parçasıdırlar. Öyleyse, onların hiçbir sayıma katılmamış olması anlamsızdır. Nitekim onların tüm ayetlerin ve harflerin sayımında rol aldığını görüyoruz. Fatiha’nın Besmelesi ile diğer Besmeleler Kuran’daki konumları itibarıyla tamamen aynı olsaydı, aynı işleme tabi olmalarını gerekli görmekte haklı olurdunuz.
10. İsm” kelimesinin sayımına 49:11 ayetindeki “ism” kelimesini de katıyorsunuz. Halbuki buradaki “ism” kelimesi Allah için değil, kötü tavırlar için kullanılmıştır.
Kuran’ın dilinde hem isim ve hem sıfat anlamına gelen İsm kelimesi, kategorik olarak diğer kelimelerden farklıdır. Hangi kelimeyle birlikte kullanılırsa kullanılsın anlamında bir değişiklik olmaz. İsm bir gramer terimidir. “Allah’ın ismi” ifadesindeki İsm kelimesinin anlamı ne ise “şeytan’ın ismi” ifadesindeki İsm kelimesinin anlamı aynıdır.
“İnananlar güzel sıfatlara (ism-esma), inkarcılar ise kötü sıfatlara (ism-esma) sahiptir” cümlesindeki ‘sıfat’ (ism) kelimesinin anlamı izafe edildikleri kelimeden ötürü değişmediği için ‘sıfat’ kelimesi iki kez tekrarlandığını ileri sürebiliriz.
11. Dr. Reşad Halife “Quran: Visual Presentation of the Miracle” adlı kitabında “Allah” kelimesinin sayımında bazı hatalar yapmıştır. Matematiksel mucize bu hatalarla birlikte nasıl gerçekleşir? Bu hatalar nasıl oluştu? Reşad Halife kompüteri niçin kullanmıştır? Kompüterle insanları kandırmak daha mı caiz olmaktadır?
Bilgisayara Kuran’ı yükledikten sonra kelime sayımları için verdiği sonuçları alan Reşad, büyük bir olasılıkla daha sonra bu kelimelerin listesini tek tek yazarken bazı yazım hataları işledi. Ne var ki bu hatalar Kuran’daki “Allah” kelimelerinin toplam sayımlarını değiştirmemektedir. Birbirinden bağımsız araştırmacılar aynı sonucu elde eder. Türkçe’ye Kuran Görülen Mucize adıyla çevirdiğimiz kitapta yer alan “Allah” kelimesinin tekrar listesinde mevcut olan hataları ve düzeltisini aşağıda sunuyorum: (Soldaki ilk sütun sıra numarasıdır, ikinci sütun Sure, üçüncü ise Ayet numaraları olup parantez içindeki sayılar ise düzeltilerdir).