Edip Sen Niye Bölücülük Yapıyorsun. Sen Türksün!
“Türk, bu ülkenin yegane efendisi, yegane sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler” (Mahmut Esat Bozkurt, Adalet Bakanı, Cumhuriyet Gazetesi, 19 Eylül 1930)
“Türkiye Türklerindir” (Hürriyet Gazetesi, Hergün kullandığı slogan)
Avrupa parlamentosunda yaptığım konuşmaya tepki gösteren tipik bir eleştiriyi aşağıya alıyor ve verdiğim cevabı paylaşıyorum:
“Edip sen niye bölücülük yapıyorsun. Türkiye’de yaşayan herkes din kardeşi değil midir? Din kardeşi isek dilin farklı olmasına ne gerek var değil mi? Sen hangi cesaretle Avrupa’daki Türkleri burada yaşayan Kürtlerle kıyaslıyorsun. Onlar (s)özde Türk vatandaşıdır. Avrupa’dakiler azınlıktır onlara hakları verilmelidir ama Türkiye’deki Kürt kökenli (ne demekse artık) Türk vatandaşlar Türk olmalılar. “
“Edip sen kesin olarak emin olabilirsin ki artık sende bu ülkede bir bölücü sıfatı yedin. Sen bu ülkedeki Kürtleri farklı bir halk olarak gördüğün sürece kendini Kürt olarak gördüğün sürece Türkiye’nin %80’ni seni bölücü olarak görecek ve muhtemelen senin beyninin “Zerdüşt” BDPli-PKKliler tarafından yıkandığının delilini arayacaklardır…”
Ben ADALET için tanık olmaya karar verdiğimde, Türk veya Kürt ırkçılarının bana yönelteceği suçlamaları, “Edip kariyerini kaybedersin” diye bana akıl vermeye çalışan kariyer budalalarını, cahillerin hakaret ve iftiralarına maruz kalacağımı ve hatta hayatımın tehdit edileceğini, evet hepsini ve daha fazlasını hesaba kattım…
Türkiye’deki Kürt halkına son yüzyıl boyunca yaptıkları her zulmü her noktada savunan ama buna rağmen her zulmü işlerken müslüman geçinen Türk faşistlerinin kardeşlik mavallarına inanmıyorum. Bunlar yüz yıl önce Kürtleri Koçgiri’de, Dersim’de, Ağrı-Zilan’da ve daha nice yerde katliamlar ile yok etmek isterken de bu sloganları atarlardı. Otuz kırk yıl önce Kürtlerin varlığını ve dilini yasaklarken de bu kardeşlik sloganını atarlardı. Kürt entelektüelleri ve liderleri faili meçhul suikastlarla öldürürken de, cezaevlerinde onlara en alçak işkenceleri yaparken de, korucu diye bazı kabileleri silahlandırarak onları birbirlerine kırdırırken de, köylerini yakarken de attıkları bu sahte kardeşlik sloganlarına inanmıyorum.
Bu kafa, Kürtler yüz yıldır her insan haklarını istediklerinde saçma sapan bahaneler ileri göstererek karşı çıktılar… Varlığımızı bile inkâr ederken bahane uydurdular. Kürtleri, kar üstünde Kart-Kurt sesleri çıkararak yürüyen dağ Türkleri bile yaptılar… Dilimizi yasaklamak için de paranoyakça psikopatça bahaneler ileri sürdüler… Şimdi de Kürtçe eğitime karşı “Efendim, farklı Kürt lehçeleri var. Hangi birisini okutacağız?” diye sorarak faşist politikanın karakollarından birini savunmaya çalışıyorlar… Sanki Türkçe’nin lehçeleri yokmuş gibi… Bunu da kaybedecekler ve bu bahaneyi de unutacaklar… ADİL bir çözümün her basamağında direnecektir bu tektipçi kafa…
İsrail’e karşı varlık mücadelesi veren Filistinliler içindeki bazı aşırı kişi ve gruplara rağmen, Filistinlilere karşı sistematik bir zulmü reva gören İsrail’in haksız taraf olduğuna dair kanaatim değişmedi, değişmeyecektir… Zira ırkçı ve militarist politikayı başlatan ve onu devam ettiren asıl güç İsrail idi. Tankları, jetleri, devleti, ordusu olan İsrail… Dilediği anda adil bir çözümü kabul ederek barışı getirebilme inisiyatifine sahip olmasına rağmen faşist politikasına karşı varlık, özgürlük ve onur mücadelesi veren Filistin halkını terörist olarak suçlayan propaganda makinasını kullanarak zulmünü devam ettirmeyi seçiyor.
Türkiye’deki Kürtlerin genel olarak verdikleri mücadelenin Filistinlilerin mücadelesine alabildiğine benzediğini görebilmek için Kürt olmak gerekmiyor. Her iki grubun mücadelesinden kesitleri, her iki gruba karşı nüansta farklı ama temelde aynı ırkçı politikayı sürdüren iki devletin propagandası incelendiğinde birbirinin aynısı olduğu aşikâr oluyor. İsrail tanklarına karşı ellerinde taşla meydan okuyan Filistinlilerin resimlerini Kürtlerin adalet ve özgürlük için verdikleri mücadelenin resimleriyle karşılaştırmak bile yeter. Türkiye’deki faşist propagandanın uydurduğu ve abarttığı farklılıklar bu müthiş benzerliği insaf sahiplerinin gözünden gizlemeye yetmiyor.
Türklüğü kabul ettiğim sürece, kendilerine itaat ettiğim sürece, yani kimliğimi, kültürümü ve onurumu inkâr ettiğim sürece beni “kardeş” kabul eden hastalıklı tiplere şunu söylüyorum:
Sen kendin için istediğinin aynısını benim için istemedikçe kardeşlik iddianda yalancısın, sahtekârsın. Sen, faşist devlet politikasının yarattığı iç savaşta canlarını yitirenlerin yüzde 80’inini oluşturan Kürt çocuklarının katillerini Türk çocuklarının katilleri kadar lanetlemezsen sahtekârsın, sen üniformalı katiller ve teröristler ile üniformasız katiller ve teröristler arasında fark yaptığın sürece ikiyüzlüsün. Sen, Ergenekonlar, Balyozlar, JİTEMler, MIT’ler, İtler ve daha nice şeytani kurum, örgüt ve yöntemlerle Türkiye’deki halklara ihanet eden askerleri ve polisleri sorgularken onların özellikle Kürt halkına karşı işledikleri korkunç cinayet ve katliamların hesabını sormadığın sürece kardeşlik iddianda samimi olamazsın.
Türk kelimesini keyfine göre bazen vatandaşlık, bazen de kendi ırkın için kullanarak iki ucu boklu bir değnek olarak kullandığın sürece, yani Cinaslı (Equivocation) denilen mantık hatasını devlet ideolojisi olarak sürdürdüğün sürece bu iki ucu değnek gibi ikiyüzlü olmaya mahkûmsun (10:100).
Sayısal çoğunluklarını ve askeri güçlerini kendi ırk ve kültürlerini başka ırk ve kültürlere zorla dayatmak için kullanan faşistlere şunu derim: kabusunuz gerçekleşecektir, zira zulüm ilanihaye abat olmaz. Irkçı ideolojinizin yan ürünü olan paranoyaklığın oluşturduğu hayali canavarları ortadan kaldırmak için yaptığınız psikopatlıklar sadece sonunuzu hızlandıracaktır.
Allah’ın doğadaki, toplumdaki ve kitabındaki ayetlerine karşı inkâr, istikbar ve nifak ile açtığınız bu savaşın sonunda büyük bir zilletle mağlup olacaksınız.
Ya bu zulmünüzden dolayı tövbe edip değişecek ve Kürtler ile EŞİT şartlar içinde yaşamayı kabul edeceksiniz veya torunlarınızın lanetini de alarak tarihin ırkçı zalimlere ayırdığı mezarlığa gömüleceksiniz.
ADİL yani EŞİT bir ortamda Türk ve Kürt olarak kardeşçe barış içinde yaşamak isteyenlere selam olsun. Kuran’ın 30:21 ve 49:13 ayetlerinde vurgulanan kültürel ve etnik ayetleri inkar ederek kendi kültür ve etnik yapıları doğrultusunda tektip vatandaş yaratmak isteyenlere bir uyarı ve çağrı olsun.
Varlığım adalet ve barışın varlığına armağan olsun!