CHP’den Bayrağa Hakaret!
CHP’den Türk bayrağına hakaret. Bu kadar küçük bayrak mı olur? Binanın 1/5’i bile değil. Bunlar 1/5 vatansever!
Edip Yüksel’in Kuran, hadis, teoloji, felsefe, hukuk, matematik, politika, sosyah adalet, ve edebiyat ile ilgili bazı makalaleri
CHP’den Türk bayrağına hakaret. Bu kadar küçük bayrak mı olur? Binanın 1/5’i bile değil. Bunlar 1/5 vatansever!
Umut Can “… hic laz ciktimi cerkes ciktimi arap ciktimi pomaklar ciktimi ozerlik diye , turk olmanin bu kadar asagilandigi bir zamanda hepsi gururla turkum diyor,”
Demek o halklar YA Kürtlere uygulanan yasaklara ve devlet terörüne sayılarının azlığından dolayı muhatap edilmediler VEYA tek-tipçi sömürgecilerin devşirme hapını tıka basa yediler. Afiyet olsun. Demek ki Kürtlere yediremediniz. Geçmiş olsun!
Biliyorum uslubumun bazı kişiler tarafından aleyhimde bir koz olarak kullanılacağını. Ama bunu bu ilahlaştırılmış sahtekarlar için özellikle seçiyorum. Kralın çıplak olduğunu haykıran çocuk ilk başta kalabalık tarafından terbiyesizlikle suçlanır. Onu da biliyorum. Ama buna rağmen kibarlık budalalarına katılmayacağım ve GERÇEĞİ hiçbir otosansüre tabi tutmadan haykıracağım.
Kibar sofistler seri katillerdir. Müzik, dans ve kibarlık budalalarının alkışları eşliğinde cümlelere taktıkları susturucularla hakikat avlarlar… Bu tip arkadaşların kibarlıklarından ve edebi ifadelerinden etkilenen muhatapları eğer kibarlık budalalığı rollerini oynasa bu kibar arkadaşlar geriye hiçbir hakikat ve değer bırakmaz. Kokmuş kokoreci bile ambalajlayarak taze biftek diye caka atarak kibarca satarlar pazarlarda.
Kendini Papa 1. Francis olarak isimlendiren ve yoksulluğa duyarlı olacağını söyleyen yeni Papa hakkındaki haberleri okuduğumda ve Amerikan medyasında estirilen olumlu havayı gördüğümde heyecanlandım. Ancak, temsil ettiği kurumu düşündüğümde, yeni papayı farklı göremedim. Altından yapılmış bir tahtın üzerinde oturan kırmızı elbiseli bir palyaçonun elinde tütsülü bir oyuncak sallayarak Tanrı adına yalanlar üreten bir şirketin başına patron olarak geçtiğini gördüm.
Bu mukallit ve müritler bizleri de kendileri gibi görmek için can atıyorlar ve uyduruyorlar. Psikolojide buna “projeksiyon” diyorlar. Mezhep öğretileriyle mukallitleşerek, tarikat menkıbeleriyle müritleşerek insanlara kul ve köle olanlar Kuran’ın TEVHİD mesajıyla özgürleşen insanların birbirini desteklemelerini ve bir duvar gibi zulme ve batıla karşı mücadele verişlerini kendi cemaatlerindeki rabıtayla ve destekle karıştırıyorlar. Halbuki sadece hakka, yani gerçeğe teslim olarak özgürleşmiş insanların oluşturduğu gruplar ile robotlaştırılmış, köleleştirilmiş insanların oluşturduğu cemaatler ve tarikatlar arasında büyük fark var. Hangi şeyhe müritler ilk adıyla hitap ediyor? Hangi şeyhi müritleri eleştirir? Hangi şeyhin meclisinde şeyhe hakaretlere izin verilir? Arkadaşlarıma ve yoldaşlarıma hakaret eden bu kişi yukarıda belirttiğim önemli farkın farkında değilse entelektüel düzeyi çok düşük olmalı, farkında ise ahlaki düzeyi!
Ben daha Amerika’ya göç etmeden önce Ali Rıza’nın “İslam’da Cinsel Hayat” başlıklı kitabı rekor satışlar kırıyordu. Bu kitabı o yıllar en çok satanlar listesinin başındaki iki kitabımla, Kuran En Büyük Mucize ve İlginç Sorular ile yarışıyordu. O dönemde Sünni olmama rağmen, Rıza’nın kullandığı hadislerin çoğunun zayıf ve mevzu (uydurma) olduğuna inandığım için kitaba ilgi duymamıştım. Seks konusunda yüzyıllar boyu uydurulmuş tüm hadisleri, mezhep fetvalarını ve ruhbanların fantezilerini doldurduğu o kitaba hiç ilgi duymadım ve hala duymuyorum. Kitabı laik medyanın büyük ilgisini çekmişti. O kitap, dindar okuyucu kesimi için uyduruk hadis ve ilkel hayallerden oluşan bir pornodan ibaretti. Ali Rıza bu kitabı piyasadan çekmediği ve kamuda bunların uyduruk fanteziler olduğunu ilan etmediği sürece büyük bir vebal taşıyor.
MUSTAFA ORHAN METİN: “1960’a kadar “Kürt yoktur” tanımı hakimdir. 1980’e kadar “Kendisini Kürt zanneden kardeşlerimiz” söylemi hakimdir. 1980’den sonra “Kürt, Türk’ün dağda gezenidir” söylemi gelişti. Tayyip’ten sonra “Türkler ağabeydir, Kürtler bizim kardeşlerimizdir” söylemi doğdu… Son dönemde ise, Kürtler “sürekli isteyen” zavallı taraf, Türkler ise gani gönüllü “sürekli ihsan eden” taraf görüntüsü hakim kılındı. Henüz “Allah’ın doğuştan verdiğini, kim tekrar ihsan edebilir” noktasına gelinmedi. Barış hayal.”
Hazret-i Şeytan (k.s.a.) şöyle buyurdu: “İslam aklı dini değil nakil dinidir. Vazifeniz Kuran’a itaat etmektir; Kuran’ı anlamak değil. Kuran’ı ölülere okuyunuz. Bir cemaate veya tarikata mürit olunuz. Cehennemi kadınlar dolduracaktır. Şefaat ya resulallah. Kuran yetmez. Kurancı sapıkları dinlemeyin. Ecdadınız Osmanlı muhteşemdi.”
Metin’in Lisesinin Sürpriz Başarısı Edip Yüksel; 18 Mart 2013 www.19.org Accelerated Learning Lab (ALL) okulunda lise son sınıfta okuyan oğlum Metin’in başkanlığını yaptığı 15 üyelik Science Olympiad takımı, 3 Mart 2013 tarihinde Phonenix’te düzenlenen Arizona eyalet yarışmalarına hazırlanırken çektiğim bazı video klipleri. Bilimsel konular, teknoloji ve mühendislik alanında 26 yarışmaya katılacaklar. Videonun altında isimlerini …
Bundan sonra, Ondokuz sayısının Kuran’daki mucizevi tecellisini ve mesajını anlamamak için zebralar gibi kaçan ve kaçarken “ondokuz, ondokuz” diye bağıran inkarcıları ve münafıkları ONDOKUZCU veya 19’cu diye çağıracağız. Madem kafalarını bu sayıya bu kadar takmışlar, hem de tersinden, bunlar bu ismi hak ediyorlar. İşin ilginci, tarihte “Kaderiye” diye bilinen Mutezile fırkasının kaderini paylaşacaklar. Muhteşem bir ironi 🙂 Kafayı kader tartışmalarına takarak kaderi inkar eden teolojik grubun ismi sonunda inkar ettikleri kelime oldu: Kaderiye!
Bir sürü bitki, meyve ve baharat var. Hepsinin çeşitli yararları var. Binlerce yıldır dünyadaki tüm kabileler o bitkilerin, baharatın ve meyvelerin yararlı olduğunu biliyor. Bir kısmı hakkında hadis uydurulmuştur. Bu uydurulan hadislerin abartıcı dilleri haricinde çoğu makul olacaktır. Bu cahil Hindistan, Burma, Sri Lanka gibi ülkelerde de çörek otu dahil birçok baharat hakkında atasözleri olabileceğini düşünemiyor bile.
Sana öğretilen ahlaka göre, insanların fikir özgürlüğünü engellemek ve hatta insanları inanç ve fikirlerinden dolayı öldürmek ahlaklı, ama sövmek en büyük ahlaksızlık. İşte şeytan o ahlak anlayışında sırıtıyor!
Bir ayet/işaret ortaya çıkmadan önce insanlar o ayete tanık olmakla sorumlu olmazlar kuşkusuz. Ancak bir ayet ortaya çıktığı vakit, hele bir test olarak ortaya çıkarıldığı vakit o zaman ona karşı gösterilen tepkiler çok önem kazanır. Semud halkına elçi olarak gönderilen Salih devesiyle ilgili ayeti çevresindeki insanlara bildirince o deveye karşı tavırları iman ve küfür için bir test oldu. Halbuki o testin ilanından önce o deveye karşı tavırları böylesi bir iman ve küfür meselesi değildi. Aynı şey 19 için de sözkonusu. Her ayetin bir zamanı vardır (2:106). Senin kafan 19’a basmayabilir ve bundan sorumlu olmayabilirsin; ama kafan basmadığı halde, anlamadığın halde ona karşı aktif bir mücadeleye giriştin mi haddini aşmış olursun.
Demek 19 sayısına meğerse sadece bir fitne olsun diye GİZLENEN diye bilinen 74’uncu surede dikkat çekilmiş ve o fitne 19×74 kameri yıl gizli tutulduktan sonra 1974 yılında meğerse Reşad tarafından ortaya çıkarılması planlanmış. Demek 74:31 ayetinde anlatılan müminler meğerse 19’un Kuran’ın matematiksel sistem oluşunu inkar eden Hanefiler, Şafiiler, Hanbeliler, Malikiler, Selefiler, Nakşiler, Caferiler, Nurculur imiş ve onlar Reşad ve Edib’in fitnesini görünce imanları artıyormuş. Demek 74:31 ayetinde anlatılan kitap ehli (Hristiyanlar ve Yahudiler) meğer Reşad ve Edib’in iki ayeti inkar etme biçimindeki fitnesini işitince Kuran hakkındaki kuşkularından kurtuluyorlarmış. Demek Allah, Reşad ve Edip 9:128-129 için “bu beşer sözüdür” desinler diye Besmele’yi 19 harf yapmış.
“Aramice ve Süryanice kaynaklara göre Kuran’da geçen falanca kelimenin anlamı şöyle veya böyle olmalı… Suyuti ve Sibaweyhi veya Cawaliki gibi filologların görüşü şöyledir…” biçiminde etimolojik analizler ve spekülasyonlar yapan Sevan Nişanyan’ın eleştirilerinde gösterdiği gayreti takdir eden ve ilgiyle okuyan birisi olarak yöntemini genelde tutarsız ve keyfi buluyorum. Bunu bir kısa bir örnekle sergilemek istiyorum:
6:25 Onların bir kısmı seni dinler. Fakat, kalpleri üzerine anlamalarına engel olacak örtüler, kulaklarına da ağırlık koyarız. Her bir mucizeyi görseler de ona inanmazlar. Bundan ötürü sana geldiklerinde seninle tartışır ve inkarcılar, “Bu ancak bir efsanedir,” der.
6:26 Kendileri uzaklaştıkları gibi başkasını da ondan menediyorlar. Böylece farkında olmadan kendilerini mahvediyorlar.
İşte böyle. Münafıklar benim dinimi ateistlere alay konusu yaptırıyorlar. Ben bu yüzden ateistlere kızamıyorum. Nitekim, İslam dinini sünniliğin mezhepleri ve tarikatları ile tahrif edenler ve Allah adına, peygamberi adına insanları aldatanlar Kuran’da “en zalimler” olarak teşhis edilmiştir.
Kuran’ın inişinden 200-500 yıl sonra peygamber düşmanı cahillerin ve müşriklerin uydurduğu hadis-sünnet-mezhep öğretilerinde küçük kız çocuklarıyla evlenmek sevap!