Kilise ve Havralar?
22:40 Ayeti Üzerine
Edip Yüksel
23-25 Ocak 2013
www.19.org
MESAJ 2012:
22:40 Onlar ki yalnızca, “Rabbimiz ALLAH’tır“ dedikleri için haksız yere ülkelerinden çıkarıldılar. ALLAH halkın bir kısmını bir kısmına karşı savunmasaydı içlerinde ALLAH’ın isminin çokça anıldığı manastırlar, kiliseler, sinagoglar ve mescidler yıkılırdı. ALLAH kendisine yardım edenlere elbette yardım edecektir. ALLAH Kuvvetlidir, Güçlüdür.*
MESAJ 2013:
22:40 Onlar ki yalnızca, “Rabbimiz ALLAH’tır“ dedikleri için haksız yere ülkelerinden çıkarıldılar. ALLAH halkın bir kısmını bir kısmına karşı savunmasaydı manastırlar, kiliseler, sinagoglar ve içlerinde ALLAH’ın isminin çokça anıldığı mescidler yıkılırdı. ALLAH kendisine yardım edenlere elbette yardım edecektir. ALLAH Kuvvetlidir, Güçlüdür.*
MESAJ 2013 Alternatif:
22:40 Onlar ki yalnızca, “Rabbimiz ALLAH’tır“ dedikleri için haksız yere ülkelerinden çıkarıldılar. ALLAH halkın bir kısmını bir kısmına karşı savunmasaydı silolar, alışveriş merkezleri, yardım kurumları, ve içlerindeALLAH’ın isminin çokça anıldığı mescidler yıkılırdı. ALLAH kendisine yardım edenlere elbette yardım edecektir. ALLAH Kuvvetlidir, Güçlüdür.
SaWaMi’ = Silolar (GIDA/ÜRETİM/GÜVENLİK)
BiYA’ = Alışveriş merkezleri (ÜRÜN DAĞITIM)
SaLaWat = Yardım kurumları (SOSYAL YARDIM)
maSaCiD = Secde yerleri (RUHİ/FELSEFİ KURUMLAR)
Yukarıdaki ayetteki bu kelimelerin anlamını birkaç yıldır sorguluyorum ve 20:114 ayetine uyarak Rabbimden yardım gelinceye kadar bekliyordum. Nihayet az önce bu kelimeler üzerinde tekrar düşünmeye ve araştırmaya başladım. Beni şu ana kadar bu alternatif çeviri konusunda engelleyen SaWaMi’ kelimesinin silolar için kullanıldığını ve siloların miladdan yüzyıllar önce Yunanlılar tarafından kullanıldığını öğrenince bu konuda neredeyse tam bir kanaat hasıl oldu.
Hakkı Yılmaz’ı telefonla arayıp bu yeni anlayışı paylaştım. Heyecanlandı… Hemen bu kelimeleri araştıracağını söyledi ve üç gün sonra aşağıdaki gözlemlerini iletti:
HAKKI YILMAZ:
Edibciğim merhaba! Sana çok teşekkür ediyorum. 22/40’ta gaflet ve ihmal sonucu yaptığımız bir hatayı düzeltmemize vesile oldun. yaptığım tahlili ekte size de sunuyorum. Ben ana dosyama işledim. İnşallah yeni baskılar bu haliyle olacak. Başarılarının devamı dileklerimle… Hakkı
صوامعSAVAMİU
Ayette geçen “ صوامعsavamiu” kelimesi kılasik kabulle “manastırlar”, “ بيعbiyeu” kelimesi de “kiliseler” şeklinde tercüme edilmiştir. Sözcüklerin “lam-ı tarifsiz nekre olarak gelişi ve صلوات salavâtü sözcüğünün kılasik anlayışta İbraniceden arapçalaştırılmış olduğu kabul edilişi, bizi de herkes gibi gaflete düşürdü. Bu nedenle صوامع savâmiu, بيعbiyeu, ifadeleri üzerinde araştırma yapmamıştık.
Bu durum karşısında da Allah’ın, kilise ve havralara onay verdiği anlaşılmaktadır. Bu günkü ve Kur’an indiği dönemdeki havralar ve kiliselerin Allah ve Müminler tarafından tasvib edilecek bir yanı olmadığından bu durumu, ilk halleri, yani Musa’nın dönemindeki havralar; İsa’nın dönemindeki kiliseler olarak zorlama bir anlam benimsemiştik.
Nevarki dostlarımızın uyarması nedeniyle yaptığımız araştırmalar sonucu söz konusu kelimeler ile ilgili bazı bulgular elde edip sözcüğün arapça olduğunu tespit edip ayetteki sözcüklerin de gerçek anlamlarına ulaştık.
“ صوامعSavâmiu” sözcüğünün kökü, “ صمعsamea”dır. Yani kök harfler “ صsad مmim ve عayn”dır. Bu sözcük, “küçük kulak”, “küçük topuk”, “keskin zeka” anlamlarındadır. Bu sözcüğün türevlerinden olan “ صماءsamâe” ve صومة savme’nin şu anlamları vardır:
Dikenli bitki (kediotu),
Bitkilerin filizi,
Olgunlaşmış, toplanmış, saklanmış bakla (baklagiller),
Ağacın en tepesindeki meyve, açılmamış tomurcuk, gonca (Ebu hanifeye göre),
Heybe (yolculukta, özellikle de hayvan üzerinde yapılan yolculukta içine öteberi konulan iki gözlü torba).
“ صs مm عa” kökünün türevlerinden olan ismi tafdili ( أصمعesma’u” kalıbı) şöyle kullanılmaktadır:
الكعب لأصمعEl ka’bül esma, Güzel düzgün topuk
النبت الأصمعEl nebtül essma’, meyve veren, sökülmeyen bitki, meyvesi olgunlaşan, toplanıp saklanan bitki
الريش الأصمعEr Riyşü esma’, yeni, güzel, açılmış uzunca yatak
القلب الأصمعEl kalbül esama’, zeki, uynık kalp.
صومةSavma, hıristiyanların evi, rahiplerin fener kulesi.
صومة Birbirine yapışık olan her türlü bina.
İbn-i Ali, “Savamiu” papazların külahı” demiştir. (LİSAN, TAC ve MÜFREDAT صs مm عa mad)
Görülüor ki Araplar, bu sözcüğün türevlerini farklı şeylere ad yapmışlardır. Bu anlamların alakası; ana ekseni, “küçük bir şeyin büyük bir şeye yapışıklığı”dır. Başa kulak, kulağa küpe; binaya kule, baca; başa külah, şapka, ağaca tomurcuk, meyve, toprağa bitki; … gibi.
صوامعSavâmiu” sözcüğünü, صماءsamâe”nin, صومة savme’nin çoğulu olarak ele aldığımızda, sözcüğün nekreliğini de dikkate alarak sözcüğün anlamını “filiz, tomurcuk, ağaçtaki meyve, toplanmış tahıl, bakliyat, kıraç arazide diken, yapılı bina ne varsa hepsi” diye ifade edebiliriz.
بيعBiyeu
Bu sözcük de kılasik anlayışta, “ بيعةbiyat” ın çoğulu olarak ele alınmış ve Hıristiyanların “kiliseler”i olarak kabul görmüştür. Hatta bazılarına göre de Yahudilerinin kiliseleridir. (Tac ve Lisan)
Haddizatında yine kadim lügatlarda “ بيعbiyeun” sözcüğünün tekili olan “ بيعةbiat” sözcüğünün “ هيئة البيعhey’tül bey’ı (alış- verişin şekli)” olduğu da yer alır. (Lisan ve TAC). Sözcüğün arapça kökenli olduğu kesin olduğuna göre “kilise” ile “alış- veriş” ifadesinin arasında bir alaka da bulunmamaktadır.
“ بيعBiyeu” sözcüğü, ezdattan (karşıt anlamın ikisini de ifade eden sözcüklerden) olan, “satın alma ve satma; alış-veriş” anlamındaki “ بb ىy عa”nın türevlerinden olup, halliyet (bir mekan içinde bulunan şeyi zikredip mekanını kastetme) mecazı mürseliyle ve sözcüğün nekreliğiyle “tüm alış veriş yerleri; çarşı-pazar” demektir.
صلواتSalavât
Kılasik kaynaklar ayetteki “Salavât” sözcünü Arapçadaki “salât” sözcüğünün çoğulu olan “salavât” olmayıp ibraniceden gelme “Saluta” sözcüğünden arapçalaşmış bir sözcük olduğunuı yazdılar. Birçok yerde açıkladığımız gibi “salavât”, “salât”ın çoğuludur. Burada da Halliyet mecazi mürseliyle “tüm Salât; destek yerleri (iş; istihdam ve istihsal yerleri, eğitim öğretim kurumları ve güvenlik merkezleri) demektir.
Durum bu olunca bir de Rabbimizin Bakara/ 251’deki savaşın gerekçelerinde beyan buyurduğu “Eğer Allah’ın, insanların bir kısmını diğer bir kısmıyla savması olmasaydı, yeryüzü kesinlikle bozulur giderdi. ” ifadesi dikkate alındığında ayetteki sözcüklerin gerçek arapça anlamlarının dikkate alınması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Böylece Rabbimizin Bakara/251’deki “yeryüzü kesinlikle bozulur giderdi” ifadesi Hacc/40 ta “ …. Eğer Allah, bir kısım insanları diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak sûrette, filiz, tomurcuk, ağaçtaki meyve, toplanmış tahıl, bakliyat, kıraç arazide diken, yapılı bina ne varsa hepsi, tüm alış-veriş yerleri; çarşı-pazar, tüm Salat; destek yerleri (iş; istihdam ve istihsal yerleri, eğitim öğretim kurumları ve güvenlik merkezleri) ve içlerinde Allah’ın ismi bol bol anılan mescitler yerle bir edilirdi.” şekliyle bizzat Allah tarafından açıkça tefsir edilmiş bulunmaktadır.
Bu açıklamalardan sonra kesin olarak diye biliriz ki konumuz olan ayetteki “ يذكر فيها yüzkerü…. “cümlesi, sadece ayetteki “ مساجدMesacidü” sözcüğünün sıfatı olup “ فيهاfiha” zamiri de “ مساجدmesacid”e râci olup sıfat cümlenin anlamı “içinde Allah’ın zikredildiği mescitler” şeklindedir. Açıkça birleri, mevcut kiliseleri, havraları ve manastırları meşrulaştırmak için epey vakit harcamış, zemin hazırlamış.