MESAJ Kuran Çevirisi Dipnotları
(“Niye Dipnotlar?” başlıklı makale için MESAJ çevirisinin giriş bölümünü www.quranix.com sitesinde online okuyabilirsiniz.)
001:001 Besmele olarak bilinen bu ayet, Kuran’da özel bir konuma sahiptir. 9’uncu sure hariç tüm surelerin açılış cümlesidir. Besmele, 1974 yılında bilgisayar yoluyla keşfedilen ve Müddesir (Gizlenen) adlı 74’üncü Surede sözü edilen 19 kodu üzerine kurulu matematiksel mucizenin temelini oluşturur.
Besmele, 19 Arap harfinden oluşur ve içerdiği dört kelime (İsim, Allah, Rahman, Rahim) Kuran’da ayrı ayrı 19’un katları kadar tekrarlanırlar. Bu rakamlar, 19’un sırasıyla 1, 142, 3 ve 6 katları olup bu faktörlerin toplamı da 19’un tam katıdır (152=19×8). Böylece, daha girişte, Kuran’ın insan ürünü olmadığının fiziksel delilleri verilir.
Pek çok matematiksel özellik bu ayetle ilişkilidir. Örneğin; 9’uncu surenin başında bulunmayan Besmele 19 sure sonra, iki Besmele içeren 27’inci surede tamamlanır (27:30 ayetinin dipnotuna bakınız). Böylece, tüm Besmelelerin sayısı 114 (19×6)’ya tamamlanmış olur.
Fatiha’nın başındaki Besmele’nin numaralanması ve diğer surelerin başındaki Besmelelerin ise bağımsız ayet numarasına sahip olmaması matematiksel sistemin bir özelliğidir. Bu kitabın sonunda sunulduğu gibi, bu mucize o kadar muhteşem ki Allah’tan başka hiçbir güç onu düzenleyemez (17:88).
Kuran’ın matematiksel mucizesinin örneklerini ve konuyla ilgili eleştirilere verdiğimiz cevapları Üzerinde 19 Var adlı kitapta bulabilirsiniz. Bak 74:30.
001:004 “Din Günü” nün tanımı için 82:15-19 ayetlerine bakınız.
002:001 Bu başlangıç harfleri, 14 yüzyıl, Allah tarafından korunan bir sır olarak kaldı. Binlerce müslüman ve oryantalist bilgin onların anlamını çözmek için boşuna çaba harcadı. Yüce Allah, bu harflerin gizeminin deşifresini belli bir yere, belli bir zamana ve belli bir kişiye sakladı. Şimdi biz bu başlangıç harflerini, 74. Surede sözü edilen 19 kodu üzerine kurulu matematiksel yapının önemli bir parçası olarak tanıyoruz. Bu ve daha birçok gizemin açığa çıkması, Kuran’da vadedilen yepyeni bir çağın başladığını ve İslam’da reformun gerçekleşeceğini göstermektedir.
19 kodu üzerine kurulu matematiksel sistemin deşifre edildiği tarih ilginçtir. 19 sayısının yanına bu sayının söz edildiği surenin numarası olan 74’ü koyduğunuz vakit 1974 sayısını elde edersiniz. Bu sayı, Dr. Reşad Halife tarafından matematiksel mucizenin keşfedildiği yıldır. 19 sayısını 74 ile çarptığınızda elde edeceğiniz 1406 sayısı ise Kuran’ın indiği tarih ile mucizenin keşfedildiği tarih arasındaki kameri yılların sayısına denktir. Başlangıç harflerinin, matematiksel yapı içindeki olağanüstü rolü üzerinde düşünülürse, yedi surenin ilk ayetlerinde yer alan “Bunlar bu hikmetli Kitab’ın mucizeleridir” ifadesinin sürekli Başlangıç Harflerinden sonra gelmesinin anlamı rahatlıkla anlaşılır. (Örnekler için Üzerinde 19 Var adlı kitabımıza bakabilirsiniz.)
A.L.M. harflerinin amacı 2. ayette bildirilir. Bu üç harf 3, 29, 30, 31 ve 32. surelerin başında da bulunur ve başlarında bulundukları surelerdeki tekrar sayılarıyla Kuran’daki matematiksel sistemin bir parçasıdır. Bu harflerin ikinci anlamları için 15:87 ayetine bakınız.
002:003 Öğrenme yöntemi Kuran’ın 17:36 ayetinde deneysel ve rasyonel olarak belirlenir. 41:53 ayeti de objektif realiteye ek olarak subjektif deneyimden söz eder.
002:003 Kuran’a Göre Namaz başlıklı nota bakınız.
002:004 Daha önceki Tanrısal kitaplar tahrifata uğramasına rağmen Tanrısal mesajı hala içerir. Tevrat ve İncil, SADECE Tanrı’ya kul olma mesajını hala taşır (Tesniye 6:4-5, Markos 12:29-30) Ana mesajla ilgili tüm tahrifatlar kolaylıkla belirlenebilir.
002:006-7Tanrı’yı ve/veya mesajını reddetmek için karar verenler, seçtikleri o yönde yardım görürler. Onlar böyle bir ön karara bağnazca sarıldıkları sürece hiçbir kanıtı ve hidayeti göremezler.
002:023-24 Bu ayetler, Kuran’ın matematiksel mucizesine işaret ediyor. Kuran’ın edebi yönden taklit edilemez oluşunu ileri sürmek, kanıtlanması olanaksız bir savdır. Zira edebi yönden iki metinden hangisinin üstün olduğunu kanıtlayabilecek objektif ve evrensel bir kriter yoktur. Kuran’ın Allah kelamı oluşunun delili, Arapça bilenlerin edebi zevkine göre değişen subjektif bir değerlendirmeye bağlanamaz. El-Mutenebbi ve Taha Hüseyin gibi edebiyat devlerinin ürünlerinin neden Kuran gibi olmadığını objektif olarak açıklamak olanaksızdır. Hanefilerin vitir namazlarında okuduğu duaların Kuran gibi olmadığının edebiyat kriteriyle kanıtlanmasının imkansızlığı Buhari ve İbni Hanbel tarafından da itiraf edilir. Nitekim Kuran’ın Osman döneminde derlenmesini anlatan geleneksel tarih kitapları her ayet için iki tanık koşulu arandığını bildirir. Bak 4:82; 10:20; 74:30.
002:025-26 Cennet ve cehennem tasvirleri birer kinaye ve mecazdır. 13:35; 17:60; 47:15; 76:16 ayetlerine bakınız. Bu ayetin dili 74:31 ayetindeki dile benziyor ve sanırım ileride her bir sureyi ilgilendirecek ve tartışmalara yol açacak bir mucizeye işaret ediyor. Bu ayetin, Kuran’ın bir suresinin bile mucizevi bir yapıya sahip olduğunu vurgulayan 2:23 ayetinden sonra gelmesi bu ihtimali güçlendiriyor.
002:028 Biz yoktuk/ölüydük, bu dünyada hayat kazandık, yine öleceğiz ve kıyamet (diriliş) günü yeniden hayat bulacağız.
002:031 Hayvanlar, bitkiler, aletler, kimyasal bileşikler vs.
002:036 Hadis kitapları yoluyla müslümanlarca da kabul gören Yahudi hikâyesine göre, Sapkına (Şeytana) ilk olarak Adem’in eşi uymuştur. Kuran ise ikisinin birlikte suç işlediğini bildirir.
002:041 Kuran, Yahudilerden çok sık söz eder. Allah, Muhammed peygamberi izleyenlerin yüzyıllar sonra aynı hataya düşeceğini biliyordu. Kuran, tarihi, aynı hataları tekrar etmememiz için bize aktarır. Ne yazık ki Muhammed peygambere yakıştırılan sözleri Kuran’a eş koşanlar aynı hataları işlediler. Örneğin, şu ayetleri, günümüz müslümanlarının inanç ve pratikleriyle karşılaştırarak inceleyiniz: 2:48; 2:67-71; 2:80; 3:24; 9:31. Kuran, ölüler için değil, diriler için gönderildi (36:70). Bu nedenle Kuran’da aktarılan geçmiş toplumlara yönelik eleştirilere biz de muhatabız.
002:048 Şefaat mitolojisi dünyanın birçok dininde yaygın bir inançtır. Şeytan yani Sapkın, Muhammed’in tüm ümmeti için şefaat edeceği yalanını müslümanların inancına sokmuştur. Kuran bu sapkıni inancı reddeder; Muhammed hiç kimseyi kurtaramaz. Muhammed’in şefaat ederek kendilerini Allah’tan kurtaracaklarına inananlar, Muhammed’in ahiretteki biricik şikayetine muhatap olacak ve umdukları şefaat tam tersine gerçekleşecek (25:30). Kuran’a göre şefaat, gerçeğe tanıklık etmekten ibarettir (20:109; 43:86; 78:38). Her gün namazlarında okudukları Açılış (Fatiha) suresiyle sadece Allah’tan yardım isteyeceğine söz veren sözde müslümanların, namazdan hemen sonra, kendilerini işitmeyen, kendisine bile yarar ve zarar vermekten aciz olan Muhammed’den (39:30 ve 16:20, 21) yardım dilemeleri ne büyük bir çelişkidir! Açılış suresinde geçen “Maliki yevmid-Din”; yani “Yargı gününün Sahibi” ifadesi, konuyu tek başına açıklamaya yeter (82:17-19). Ayrıca 2:123,254; 3:80; 5:109; 6:51; 6:70,82,94; 7:53; 9:80; 10:3,18; 13:14-16; 19:87; 33:64-68; 34:23,41; 39:3,44; 43:86; 53:19-23; 74:48; 83:11 ayetlerine bakınız.
002:049 İstihya kelimesini “yaşatma” yerine “utandırma” olarak anlamak daha uygun görünüyor. Zira “erkekleri öldürme” ifadesi zaten kadınların öldürülmeyeceğini ifade ediyor. Nitekim kelimenin aynı formu utanma anlamında kullanılır: 28:25; 33:53; 2:26.
002:051 Bu olay, insanın putçu eğilimini yansıtır. Apaçık mucizelere rağmen Musa’nın izleyicileri Musa’nın yokluğunda buzağıya taptılar (20:83-98).
002:054 Şeytanın yani Sapkının kovulmasının nedeni onun egosuydu. Bizim bu dünyaya indirilmemizin nedeni de egomuzdu. Birçoğumuzun Tanrı’ya yönelerek tekrar O’nun egemenlik alanına girmemizi engelleyen de yine egodur. Birçok Kuran çevirisinin bu bölümü, “birbirinizi öldürünüz” biçiminde, Türkçe’ye yanlış olarak aktarmaları hayret vericidir. Ayeti yanlış çevirenler, otuz ayet sonraki 84. ve 85. ayetleri görmediler mi? Arapça “nefs” kelimesi, müteşabihtir; yani birkaç anlama sahiptir. Bu ayette “nefs” kelimesi, birincisinde öz ve kişilik anlamında, ikincisinde ise ego anlamındadır. Müteşabih ayetler için bak 3:7.
Dil muhafazakârlığını din haline getirenlerin Tanrı kelimesinin Allah yerine kullanılmasına alerji duymaları gayet normal. Arapça dilini kutsallaştıran Arap kültürünün dinselleşmiş öğretileri olan Hadis, Sünnet ve mezheplerin etkisinde kalmış arkadaşların dikkatini şu noktalara çekmek istiyorum: Allah kelimesi etimolojik olarak Arapça belirtme öntakısı olan “Al” (genelde “el” diye okunur. İngilizce’deki “the” nin karşılığı) ile “ilah” (tanrı) kelimesinin birleşik halidir. Türkçe’de “el” belirtme öntakısının benzeri yok ama büyük harfle yazma yoluyla, yani “Tanrı” diye yazarak aynı anlam ifade edilebilir. Bunun yerine “Tek tanrı” ifadesi de kullanılabilir.
Kuran, Allah (El-ilah) için sadece “ilah” (tanrı) telimesini de kullanır.
Kuran, Tanrı’nın diğer uluslara da kendi dillerini konuşan elçiler ve onların da dilinde yazılmış kitaplar gönderdiğini bildiriyor. Dünya’nın diğer dillerinde evrenin yaratıcısı için farklı isimler (sesler veya semboller) veya tanımlamalar kullanıldığı malum. Örneğin, Hebrew diliyle gönderilen Tevrat’ta Allah kelimesi yerine Yehova ve Elohim kelimeleri kullanılır.
002:055 Allah’ın varlığını kabul etmek için fiziksel delil isteyenlerden söz eden bu ayetteki “Allah” kelimesi 19’uncudur. Nitekim, 19 sayısı üzerine kurulu matematiksel sistem bize fiziksel bir delil sunar.
002:055 Yıldırım çarpması bir ceza olarak değil, bir ders olarak verilmişti. Nitekim bir sonraki ayet bunu iyice açıklıyor.
002:061 Sina çölünde özgürlüklerine kavuşan İsrailoğulları bir süre sonra Mısır’daki nimetleri özlemeye başladılar. Tanrı bu olayı aktarmakla bize özgürlüğün önemini anlatıyor.
002:065 Ayetteki maymunlaşma veya domuzlaşmanın karakter açısından gerçekleştiği anlaşılıyor. Zira 5:60 ayetinde aynı ifadelere ek olarak fizyolojik bir transformasyon olmayan “Abede el-Tağut” yani Azgının Kulları ifadesi kullanılıyor. Bak 7:166.
002:067-71Tevrat’ın Sayılar kitabının 19’uncu Suresinde geçen bu olayın burada aktarılmasıyla, Yahudilerin düştükleri hataları tekrarlamamamız istenir. Ne var ki müslümanlar aynı hataları işlediler. Allah’ın açıklamasını yeterli bulmayıp gereksiz detaylarla ilgili binlerce soru sordular ve peygamberin ölümünden sonra o sorulara cevap olarak Hadis, Sünnet ve fıkıh kitapları oluşturdular. Bu kitaplar, tırnağın nasıl kesileceğinden, tuvalete hangi ayakla girileceğine kadar uygulanması olanaksız binlerce kural ve haram icad ederek, Allah’ın dinini falanın filanın mezhebi haline dönüştürdüler. İçinde Birçok konunun açıklandığı Kuran’ın en uzun suresine “Düve” isminin verilmesiyle dinde yozlaşma ve dejenerasyonu başlatan eğilime dikkatimiz çekilmektedir. Amacı unutup formalitede kılı kırk yaran Yahudi din adamlarını eleştiren bu ayetler Hadis, Sünnet yoluyla Yahudileşen mezhepçi din adamlarını da eleştirir. Ayrıca bak 5:6,101; 23:52-56; 42:21.
002:073 Biyokimyacılar, düvenin dokusundaki DNA’ları yaşlı dokulara transfer ederek onları gençleştirmeyi başararak bu ayetin anlattığı mucizevi olayı günümüzde bilimsel yöntemlerle gerçekleştirmişlerdir. Bak 4:82.
002:078 “Ümmi” kelimesinin anlamı için 3:20; 7:157 ayetlerine bakınız.
002:102 Büyücülüğün gerçek niteliği için bak 7:116-117.
002:104 “Raina” (bize çobanlık et) sözcüğü koyun gibi güdülmeyi ve kör taklitçiliği ifade eder. Müslümanlar, peygamber dahil hiç kimseyi bilinçsiz bir şekilde izlemezler.
002:106 Kuran’da birbirini iptal eden ayetler olduğu ve hatta bazı ayetlerin Hadislerle iptal edildiği biçimindeki sapkınca inanç, bu ayetin anlamı saptırılarak desteklenmiştir.. “Ayet” sözcüğü tekil olarak kullanıldığı 84 yerin hiçbirinde Kuran ayetleri için kullanılmaz; tekil olarak kullanıldığı zaman sürekli olarak “işaret, delil, mucize” anlamlarına gelir. Ne var ki çoğul hali olan “Ayaat” (ayetler) ise, tekil anlamına ek olarak Kuran ayetleri için de kullanılır. Nitekim Kuran’ın bir “ayeti” daha doğrusu bir birimi/ifadesi tek başına mucizevi bir özelliğe sahip değildir. Örneğin bir veya iki kelimeden oluşan birimler var ve bunlar, Kuran’ın tanımladığı ayet (mucize) özelliğini göstermez. Bazı kısa ifadeler Kuran’ın inişinden önce günlük konuşmada, kitaplarda ve şiirlerde kullanılan/kullanılabilen ifadelerdir. Örneğin bak 55:3; 69:1; 74;4; 75:8; 80:28; 81:26. Mucizelik özelliğini gösteren minimum ölçü bir sure (10:38) olup en kısa sure de 3 ayettir (103; 108; 110). Besmele, tek bir birim olduğu için kendi başına bir mucize değildir; ancak Kuran’ın bütününü saran matematiksel örgü içinde mucizelik özelliğini kazanır. Ayetlerin (mucizevi özelliğe sahip olan ifadelerin) bir parçası olduğu için Besmele’den ayet diye sözedilebilir; ancak şunu unutmamak gerekir ki Tanrı, tekil olan “ayet” kelimesini Kuran’ın ayetleri için kullanmayarak, sadece mucizelerden sözetmeyi sağlamıştır. Nasih-Mensuh konusu için ayrıca 4:82 ayetine bakınız. Ayrıca, 2:85 ayetinde anlatılan sapkınlığı aynen tekrar eden Müslümanlar hakkında müthiş bir öngörü için 15:91-93 ayetlerine bakınız
002:111-113Benzer iddianın “Müslümanlar”ca tekrar edilmesi hayret vericidir. 2:62 ve 5:59 ayetlerine rağmen!
002:118 Mucizeler gerçeği onaylayanların onayını güçlendirir ama inkârcıları ikna etmez. Tanrı’nın sınav sistemi böyle gerektiriyor. Bak 74:31.
002: 124-126 Bu iki ayetin ilkinde İbrahim yanlış eklemede, ikincisinde ise yanlış çıkarmada bulunuyor. Bu çarpıcı diyalogta iki önemli konu öğretiliyor.
002:135 İslam, bir özel isim değildir. Adem’den itibaren tüm elçiler ve onların mesajını onaylayanlar, kendilerini tanımlamak için, İslam ve Müslüman kelimelerinin kendi dillerindeki karşılıklarını kullanmışlardır (2:131; 3:95; 6:161; 7:126; 10:72; 27:31,32; 28:53). Tanrı yanında tek makbul din islamdır, yani Allah’a teslimiyettir, barışçseverliktir. İbrahim, namaz, zekât, oruç ve hac pratiklerini öğretti (22:78). İbrahim’in izleyicisi Muhammed peygamber (16:123) ise Kuran’ı iletti.
002:136 Bak 2:285.
002:142-145″Kıble”, namazda dönmemiz gereken ortak noktadır. Kâbe’nin tüm yöredeki kabilelerin kıblesi oluşu, genelde Araplar için, özelde Kureyş kabilesi için dinin ötesinde ekonomik ve politik bir öneme sahipti.
Müşriklerin, ataları olan İbrahim’in anısını devam ettirdiklerini bildirir Kuran ayetleri. Kıble ile ilgili ayetler inmeden önce Müslümanlar namaz kıldıklarında Mekkeli müşrikler gibi Kâbe’ye yöneliyorlardı. Ne var ki, kendilerine uygulanan işkence ve zulum sonucu müslümanlar Medine’ye hicret edip yeni bir site-devleti kurdular. Merkezi Mekke’de olan mollagarşik müşrik koalisyonun yüklediği savaşların ve Medineli Hristiyanlarla olan yakın ilişkinin oluşturduğu ekonomik ve psikolojik faktörlerin etkisiyle Müslümanlar bir başka yere (Kudüs’e) yönelmeye karar verdiler. Ne var ki, Allah Müslümanların Mescid-i Haram’a (Sınırlı Mescid’e) dönmelerini istedi. Bunu 2:142-145 ayetlerinden anlıyoruz. Bu ayetler, Müslümanların “eski kıbleleri olan” Sınırlı Mescid’e dönmelerini emrederek peygamberimiz dönemindeki müslümanlar için zorlu bir sınav oluşturmuştur.
Medine’deki Hristiyan toplumla olan ilişkilerin oluşturduğu sosyal ve ekonomik çıkarları tercih edenler ve olayların oluşturduğu politik duyguların etkisinden kurtulamayanlar bu kıble değişimini kabul edemeyerek dinden dönmüşlerdir (2:142-144).
Kısacası, kıblenin değişimini emreden ayetler, daha önce inen bir ayetin hükmünü neshetmemiştir. Muhammed peygamber liderliğinde Kâbe’den başka bir kıbleye yönelen müminlerin tekrar Kâbe’ye dönmesini ilk kez emreden ayetler olsa olsa bu toplumsal kararı neshetmiştir/kaldırmıştır.
002:149 Muhammed peygamberin Medine’deki mezarını bir başka “Sınırlı Mescid” (Mescid-i Haram) olarak kabul etmek, peygamberin vefatından sonra uydurulan bir bidattır.
002:154 Gerçeği onaylayanların bu dünya ile ilişkileri kesilmesine rağmen, bir başka boyutta yaşantıları vardır. Bak 3:169.
002:155 Dünyadaki sınav, her koşul altında SADECE Tanrı’ya kulluk edeceğimizi kanıtlamak için düzenlenmiştir (29:2).
002:164 Doğa da Tanrı’nın bir kitabıdır. “Ayetler” kelimesi, Kuran boyunca hem Tanrı’nın sözel yasası ve hem de doğal yasası için kullanılır. Tanrı’nın yasaları arasında çelişki değil uyum vardır. Bu uyuma tanık olmak için her iki kitabı da hurafeler eklemeden inceleyip kavramak gerekir. Tanrı’nın doğadaki fiziksel ayetlerini önemseyerek ona teslim olanlar bu teslimiyetlerine karşılık teknoloji ve refah ile ödüllendirilirler. Bak 2:106.
002:165-166 İsa, Meryem, Muhammed, Ali ve Tanrı dostları, kendilerini çeşitli yollarla putlaştıran kişileri Diriliş Gününde reddedeceklerdir. Ayrıca bak 16:86; 46:5-6; 25:30 ve Matta İncili 7:21-23.
002:172-173 Kuran boyunca hayvanlarla ilgili dört madde haram kılınmıştır (6:145; 16:115). Bunların dışındaki haramlar, Hadis ve Sünnet denilen uydurmaları Kuran’a eş koşarak mezheplere bölünenlerce oluşturulmuştur. Tanrı’nın haram etmediğini haram etmek Tanrı’ya eş koşmaktır (6:121,147).
002:174-176 Kuran’ın olağanüstü matematiksel sistemini ve onun getirdiği mesajı gizlemeye çalışan din adamları da bu ayetlerde kınanan tavrı göstermektedirler.
002:178-179 Kuran ölüm cezasını hoş görmez. Canı bağışlamak için her çeşit bahane sunulur; hatta katillerin canını bile… Öldürülen kişinin tarafı, katilin öldürülmesi yerine para cezasını uygun görebilir. Kuran’a göre, bu daha iyi bir davranıştır. Ayrıca ölüm cezası her öldürme vakası için geçerli değildir. Örneğin, kadın erkeği öldürürse yahut tersi gerçekleşirse o zaman katile ölüm cezası verilemez. Bunun yerine toplumun öngördüğü başka bir cezaya mahkum edilir. Para cezası veya mecburi hizmet cezası, bazı durumlarda hapis cezasından daha uygun ve ekonomik olabilir.
002:180 Mezhepçiler, bu ayetin “artık akrabalara vasiyet yoktur” Hadisiyle geçersiz kılındığını iddia ederler. Allah’ın ayetlerini Hadislerle değiştirenleri Muhammed peygamber ahirette suçlayacaktır (25:30)
002:183-187 Namaz, hac ve zekât gibi oruç da İbrahim’den bize ulaşmaktadır (22:73,78). Herhangi bir düzeltme veya değişiklik varsa bize bildirilir. Örneğin 2:187 ile Ramazan gecelerinde cinsel ilişkiye izin verilmiştir. Ayrıca Kuran’ın dışındaki kitaplarda oruç bozmanın cezası (kefaret) olarak öngörülen 60 gün oruç, Kuran’a aykırıdır. Kuran, oruç bozmayı oruç tutmama olarak değerlendirir ve fazla oruç tutmakla cezalandırmaz.
002:187 Kuran literatüründe “gece” sözcüğü, güneşin batışından doğuşuna kadar olan süreyi tanımlar.
002:189 “Eve arkalarından girmeyiniz!” ifadesi bir deyimdir. Üstü kapalı sözler ve sorularla muhatabı eleştirmek verimli bir iletişim yöntemi değildir; düşmanlığa ve yanlış anlamalara neden olur.
002:190 Savaşa, savunma amacıyla izin verilmiştir. Bak 60:8-9.
002:193 Tanrı’nın dini (yasası), inanç ve düşünce özgürlüğünü temel prensip edinir. Tanrı’nın dini, bugünün terimiyle demokratik ve federal laik sisteme benzer bir toplumsal yapıyı öngörür.
002:196 Hac ve umre Kutsal Aylarda beraber yapılmalı; ancak Umre (Kâbe ziyareti) her zaman yapılabilir.
002:197 Hac, Kutsal Aylar olan Zil-Hicce, Muharrem, Safer ve Ra-biül Evvel aylarının başında yapılabilir (2:189). Böylece dört Kutsal ayın ilk günlerinde olmak üzere bir yılda dört hac düzenlemek mümkündür. Haccı birkaç güne sıkıştırmak uygulaması milyonlarca hacıyı yetersiz servis, pislik ve kargaşalığa mahkûm ediyor. Bak 9:37.
002:210 Allah ve denetçiler (melekler) görünseydi, herkes gerçeği onaylamak zorunda kalacak ve sınavın bir anlamı kalmayacaktı. Dünyada bulunuşumuzun amacı Şeytanın yani Sapkının meydan okumasını reddetmek ve Tanrı’nın mutlak otoritesini onaylamaktır.
002:211 Kuran’ın matematiksel mucizesi büyük bir nimet olup sorumluluk yükler. Ayrıca bak 5:115.
002:213 Bak 57:22-23.
002:219 “Sarhoş ediciler” diye çevirdiğimiz Arapça sözcüğün kökü “hamara” olup, “örtmek” anlamına gelir. Bu kelimeyi “şarap” ve “içki” olarak çevirerek kapsamını daraltmak ne yazık ki yaygın bir hatadır. Aklı örten bütün alkollü içecekler; esrar, kokain, eroin gibi bütün uyuşturucu maddeler bu ayetteki yasağın kapsamına girer. Alkollü içeceklerin, uyuşturucuların ve kumarın toplum ve birey hayatına verdiği zarar malumdur. Bak 5:90-91.
002:222 Kuran, kadınları korumak amacıyla, aybaşı halindeki kadınlarla sadece cinsel ilişkiyi yasaklar. Aybaşı halindeki kadınlar, namaz kılmalı, oruç tutmalı, Kuran okumalıdır. Tahare kelimesi 3:55 ayetinde de “kurtulma” anlamında kullanılmıştır.
002:223 Cinsel ilişkinin pozisyonu konusunda sınırlama koymayan bu ayet, kadını tohumların ekildiği tarlaya benzeterek dolaylı olarak anal ilişkiyi dışlar.
002:226 Peygamberden sonra uydurulan Hadis ve Sünneti Kuran’a ortak koşanlar, erkeğin ağzından çıkan bir sözle kadının ebediyen boşanacağı gibi bir hükmü geçerli kılmışlar ve mezheplere göre değişen çelişkili talak (boşama) hükümleriyle, sayısız aileyi dağıtmışlardır. Ağzından kızgınlıkla veya kazara çıkan sözcükten pişman olup karısıyla tekrar evlenmenin yolunu arayanlar, kadılardan ve mollalardan para karşılığında fetvalar almak zorunda bırakılmıştır. Bak 2:229 ve 9:34-35.
002:228 Boşama hakkındaki bu ayet, kadının da erkeklerle aynı haklara sahip olduğunu belirtir. Hadis ve Sünnet denilen sayısı belirsiz yalan ve hurafe kolleksiyonlarını Kuran’a eş koşan ve hatta yeğleyen zihniyet, kadına boşama hakkı tanımayarak, onu erkek despotluğuna mâhkum bir köle haline sokmuştur.
002:229 Boşama, aylarca süren bir olaydır; Hadis ve Sünnet izleyicilerinin ileri sürdükleri gibi ağızdan çıkan birkaç söz değildir. “Üç kere seni boşadım” demekle kadın üç kere boşanmış olmaz. Üç boşama olayının gerçekleşmesi için üç evlenme olayının da gerçekleşmesi gerekir. Allah’ın tanıdığı iki boşama olayından sonra tekrar evlenebilme hakkını, uydurma rivayetlerle ortadan kaldıranların bazıları, örneğin Hanefi mezhebi, tehdit altında karısını boşadığını söyleyen veya yazan kişinin karısının boş olacağını ve bir daha evlenemeyeceklerini bile iddia etmişlerdir. Mezhepçiler, üç kelimeyle boşamanın getirdiği aile facialarını hülle denen bir gecelik zinayla gidermeye ve hülle yapan adamın kadını bir gece sonra boşamaması halinde kadının zorla boşatılabileceği gibi daha felaketli “çözümler” getirmişlerdir. Ayrıca bak 33:49. Boşanmış kadının ev ve nafakasını genel kural olarak erkek yüklenir (2:241).
002:230 Din adamları, bu ayeti suistimal ederek Hülle denilen bir gecelik zinayı kurumlaştırmışlardır.
002:234 Boşanmış kadınların bekleme süresi, bundan biraz daha kısa olup üç aybaşı hali görmesidir. Bak 2:228.
002:236 Mehir, erkeğin kadına ödemesi gereken ekonomik bir güvencedir. Evlilik anlaşmasının gerekli olan bedelidir. Kadın, evlenmekle daha büyük bir risk alır. Çocuk sahibi olup da boşanmış kadınlar genelde boşanmış erkeklerden daha çok sıkıntı çeker. Kuran, kadının ayrılma veya boşanma durumunda belli bir süre geçimini sağlayabilecek bir imkâna sahip olmasını ister. Böylece, kadınlar sokakta kalma korkusuyla kocalarının işkencesine katlanmazlar. Nikâhtan önce iki taraf arasında tartışılarak karara bağlanan mehrin, başlık parası ile hiçbir ilgisi yoktur. Mehir, kadının hakkıdır.
002:238 Üç vakit namaz 2:238; 11:114; 17:78 ve 24:58 ayetlerinde anılır. Kuran vahyedildiği zaman, hac, oruç ve zekât gibi namaz da halk tarafından biliniyordu. 8:35; 21:73; 22:78; 107:4 ayetlerine bakınız. “Orta namaz” olarak çevirdiğimiz “Assalatu al Vusta” ifadesini, “namaz en ölçülüdür/hayırlıdır” biçiminde anlayanlar günde üç namaz yerine iki namaz çıkarmaktadırlar.
002:239 Örneğin, şehirlerarası yolculuklarda otobüsü veya uçağı kaçırma tehlikesine karşı, namazı oturarak kılabiliriz.
002:244 Kuran tüm insanları barışa çağırır (2:208). Nitekim evrensel parola olarak seçilen Selam veya Selamün Aleyküm ifadeleri insanları sürekli barışa çağırır (4:94). Savaşa sadece savunma için izin verilir. Savaşın temel prensipleri için bak 60:8-9.
002:246 Aynı olay, Tevrat’ın 1. Samuel, Bab 9, ayet 10 ‘da anlatılır.
002:247 Liderde bulunması gereken niteliklerin arasında bilgi ve vücut sağlığının önemli olduğu anlaşılıyor.
002:253 Bak 2:285.
002:254 Sapkının kurnazca tuzaklarından biri de İsa, Muhammed peygamber gibi güçsüz yaratılmışlara şefaat yetkisi uydurmasıdır. Kuran boyunca, ahiret gününde; sadece gerçeği itiraf etmekten ibaret bir şefaatin olabileceği belirtilerek, kurtarıcı bir şefaat yetkisinin olmadığı bildirilir. Muhammed peygamberin biricik şefaati, Kuran’ı dinlemeyerek kendisini putlaştıranlar aleyhinde olacaktır. Bak 25:30; 72:21; 79:38. Ayrıca, 2:48; 2:123; 6:51; 6:70; 19:87; 20:109; 21:28; 39:44.
002:256 Kuran defalarca dinde zorlama olmadığını ilan etmesine rağmen Hadis ve Sünnet izleyicileri, Kuran’a aykırı olarak despot bir şeriat icat etmişler ve yüzyıllarca insanları baskı altında tutmuşlardır. Kuran, dinde zorlamayı reddederek federal bir laik sistem öngörür (5:43-48). Nitekim Kuran’dan başka bir kaynak kabul etmeyen Muhammed peygamberin (6:114) kurucu lideri olduğu Medine Site devleti, farklı dinleri ve yasaları izleyen gruplara özerk bölgeler vererek federal laik bir düzenin örneğini oluşturdu. Kuran’ı anayasa olarak kabul eden müslümanlar ile diğer yasaları izleyenler arasındaki ilişkiler aralarında imzalanan ortak bir yasaya göre belirlenir. Bak 10:99; 18:29; 88:21,22.
002:258 Bu tartışmada İbrahim’in yöntemi ilgi çekicidir. Kralın, “Ben de yaşatır öldürürüm” biçimindeki demagojisini tartışmayarak bir başka soruya geçiyor. Bak 13:15.
002:259 Bak: 18:19-25.
002:260 “Benim mucizeye ihtiyacım yok” diyerek Kuran’ın matematiksel mucizesini görmek istemeyen sözde müslümanlar İbrahim’den daha mı güçlü bir onaya sahipler? Bak 60:4.
002:272 Bak 57:22-23.
002:275-281 “Yüksek” faizin ekonomi için sağlıksız olduğu bilinen bir gerçektir. Kuran’ın yasakladığı faiz, daha doğrusu tefecilik, iş yapma ve geliştirme amacıyla serbest piyasada alınan borçlar konusunda olmayıp zaruri ihtiyaçlara harcanmak amacıyla bireyler tarafından alınan borçlarla ilişkilidir. Daha önceki ve sonraki ayetlerle birlikte değerlendirildiğinde burada kınanan tefeciliğin banka faiziyle bir ilişkisi olmadığı anlaşılır. Serbest piyasa ekonomisi paranın değerini belirler. Kuran ayetleri bu konuyu ticaret ve kâr bağlamında değil zekât ve sadaka bağlamında işler. Bireylerin zaruri ihtiyaçlarını sömürenler, tefeciliği ticaret diye savunur. Bak 3:130; 4:161.
2:282 Bu tanıklık uygulaması sadece alışveriştedir. Bu ayetten, kadının zeka, hafıza veya güvenilirlik açısından erkeklerden aşağı olduğu çıkarılamaz (24:6-9; 3:195). Hadislere dayanan bu yorum diğer ayetlerle çelişir. Bir erkek yerine iki kadının tanıklığı, erkek ve kadının İslam toplumu içinde genelde öğütlenen rollerinin istatistiksel yansımasından ibarettir. Kadınların erkeklerden daha çok çocuk yetiştirme ve ev işleriyle meşgul olması ister istemez istatistiksel olarak onları finansal işlemler konusunda erkeklerden daha az bir deneyime sahip olmalarına yol açar. Günümüzün ileri kayıt ve belgeleme teknolojisi ve çok detaylı yazılmış kontratlar yazılı belgelere ek olarak sözlü tanıklığa olan gereksinimi alabildiğine azaltmış bulunuyor.
002:285 Hıristiyanlar gibi müslümanlar da elçilerini diğer elçilerle üstünlük yarışına sokarak Kuran ile çelişen iddialarda bulunmuşlardır. Peygamber Muhammed’in diğer peygamberlerden üstün olduğunu desteklemek için yüzlerce Hadis ve mucize uydurulmuştur. Örneğin tüm evrenin Muhammed peygamber için yaratıldığı iddiası (levlake levlake lema khalaktul eflake) “Hadis-i kudsi” diye Tanrı’ya yakıştırılmıştır. Muhammed peygambere iftira edilen “cinsel mucizeler” ise onu seks düşkünü olarak tanıtmaktadır. Buhari başta olmak üzere “sahih Hadis kitapları” Muhammed peygamberin seks hayatıyla ilgili iğrenç abartmalarla doludur. Kendi seks fantazilerini peygambere yakıştırdıkları yalanlarla kutsallaştıran din adamları yaptıklarının hesabını verecektir (6:112).
002:286 “Mevla” (egemen/koruyucu/efendi) kelimesi Kuran’da 18 kez geçmekte ve bunlardan 13 tanesi Tanrı için kullanılır (2:286; 3:150; 6:62; 8:40; 9:51; 10:30; 22:78; 47:11; 66:2,4); geri kalan 5 tanesi de Tanrı’dan başkaları için putperestlerin bir yakıştırması olarak veya olumsuz anlamda kullanılır (16:76; 22:13; 44:41; 57:15). Kuran’da sadece Tanrı için kullanılan “Mevlana (Bizim dostumuz/egemenimiz/koruyucumuz)” ifadesi, halk tarafından din adamlarına yakıştırılmıştır. Hatta Hindistan ve Pakistan gibi ülkelerde din adamları, bu ayete rağmen kendilerini, dinsel amaçla, “Mevlana” ünvanıyla anmayı adet haline getirmişlerdir. Bak 6:62; 8:40; 9:31; 9:51; 10:30; 22:13,78; 34:41; 42:21; 47:11; 66:2,4. “Veli” (dost/yakın arkadaş) kelimesi ise hem Tanrı için ve hem insanlar için kullanılır. Tanrı müminlerin velisidir ve müminler de birbirlerinin velisidir.
003:001 Kuran’ın matematiksel mucizesinin bir parçası olan bu harfler hakkında detaylı bilgi için 2:1 ayetinin dipnotuna bakınız.
003:007 Müteşabih, “birbirine benzer” demektir (bak 2:118; 2:70; 4:157; 6:99; 6:141; 2:25). Müteşabih (mecazi veya benzer anlamlı) ayetlerden söz eden bu ayetin kendisinin de müteşabih olması ilginçtir. Müteşabihlere örnek olarak 2:106; 16:44; 17:46; 23:14; 41:44; 56:79 ayetlerine bakınız. Bu konudaki bir tartışmayı çevirinin sonundaki Notlar bölümünde bulabilirsiniz. Bak 39:23.
003:011 Kuran’da “ayet” kelimesi sadece “mucize, delil, ders” anlamına gelirken, çoğulu olan “ayat (ayetler)” ise buna ek olarak “Tanrısal kitapların cümleleri” için kullanılır. Bu yüzden, Kuran’da geçen “ayetler” kelimesi, çoğu yerde bütün bu anlamları kapsayarak anlama zenginlik katmaktadır. Bu gerçeği her defasında parantezle vurgulamadık. Bak 2:106.
003:018 İslam’ın ilk şartı olarak bilinen “Şehadet”, Allah’tan başka tanrı olmadığının itiraf edilmesidir. Kuran’da otuz kez geçen “la ilahe illa Allah” ifadesi hiçbir yerde bir başka isimle birlikte geçmez. Bu şehadetle yetinmeyip Allah’ın Tekliğini ilan ederken, Allah’ı tek başına yeterli görmemek ve isminin yanında herhangi bir ismi anmayı gerekli görmek şirk hastalığının bir belirtisidir. Muhammed peygamberden seneler sonra, tüm ilahi dinlerin değişmez ortak sloganı olan şehadete Muhammed peygamberin ismini ilave edenler bu davranışlarıyla Kuran’ın birçok ilkesini çiğnemişlerdir. Camilerde Tanrı’nın isminin yanına, Muhammed peygamberin ismine ek olarak Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan ve Hüseyin gibi diğer putlaştırılmış isimler eklenmiştir. Şiiler ise farklı bir put kolleksiyonuna sahip olup camilerini onların isimleriyle süslerler. Muhammed peygamberin isminin geçtiği dört ayet var; bu ayetleri camiye asmak yanlış mı diye itiraz edenler olabilir. Mescitlerin duvarlarına cennetteki hurilerden söz eden tüm ayetleri güzel hatlarla yazıp asmanın yahut sadece cehennem ile ilgili ayetleri seçmenin bir zararı mı var? Sadece İsa veya Musa ile ilgili ayetleri seçmeye ne demeli? Münafıklarla ilgili ayetler niye olmasın? Mescitlerin duvarına tüm Kuran asılırsa bir sorun olmaz. Ama Kuran’dan bazı ayetler özellikle seçilince işte orada niyet önemli oluyor. Kuran’dan bazı ayetler seçilecekse, sadece Allah’tan sözeden ayetler asılabilir. Örneğin 39:44-45 veya 39:11-12 ayetleri… Ayrıca, mescitlerin duvarına ayet asılacak diye bir kural da yok? Bak 2:285; 3:64; 39:45; 53:23; 72:18.
Muhammed isminin kelime-i şehadete Kuran’ın vahyinden onlarca yıl sonra eklendiğini kanıtlayan ve açıklayan arkeolojik belgelere sahibiz. Örneğin, Muhammed peygamberin dünyadan ayrılışından 80 yıl sonra, Hicri 90 (Miladi 710) yılında Ümeyye döneminde basılan altın sikkeler Kuran’daki ayetleri destekliyor, hadis ve sünnet yoluyla yapılan çarpıtmaları işfa ediyor. Muhammed peygamberden seksen yıl sonra bile putperestler Muhammed ismini şehadete doğrudan eklemeye casaret edemiyorlardı. Ancak, eski putlarını Muhammed ile değiştiren putperestler Muhammed ismini önce altın sikkelerin etrafına, daha sonra ortasına eklemeyi ve daha sonra da Tevhid ifadesine eklemeyi başardılar. İnşası birkaç yüz yıl süren (1) Kenarlama, (2) Ortalama ve (3) Birleştirme diye özetleyebileceğimiz üç şeytani basamak!
Emeviler, 710 Birinci basamak Kenarlama: Muhammed adı kenara sokuluyor.
|
Emeviler döneminde miladi 710 ve 730 tarihlerinde basılan altın sikkelere bakınız. Bu dönemde “La ilahe illa Allah. Sadece O; O’nun ortağı yoktur” ifadeleri altın paraların orta yerde yer alıyordu. Ancak, Tevhidi yani Birlemeyi yüzyıllar sonra Binlemeye çeviren müşrikler, bu tahrifatlarını Şeytandan aldıkları ilham ile yavaş yavaş gerçekleştirdiler. Müşrikler, Emeviler döneminde birlemeyi ikilemeye çevirmek için sinsi ve metodik bir yöntem izlediler. Bu tahrifat için, daha önce Yahudilerin ustalıkla becerdiği “kelimeleri bağlamlarından koparma” yöntemini kullandılar.
Emeviler, 730 Kenarlamanın bir başka örneği. |
Her müslümanın saygı duyduğu bir ayeti kullanmaya karar verdiler ve amaçları için 48:28 ayetini uygun gördüler. Ayetteki “Muhammedun Rasul Allah” yani “Tanrı’nın elçisi Muhammed…” ifadesi tek başına bir cümle olmayıp, bir cümlenin parçasıdır. Kuran’ın birçok ayetini suistimal ederek Kuran dışında kaynaklar oluşturan kafanın umurunda değildi bu gerçek. Muhammed’in ismini 48:28 ayetindeki bağlamından kopardıktan ve “şahit olarak Allah yeter” ifadesini kırpıp çıkardıktan sonra onu ikinci nesil altın paraların etrafına yerleştirdiler. Ayetin bağlamından koparılıp anlamı veya vurgusu çarpıtılan bölümü altın sikkelerin etrafına yerleştirmek için ilginç bir ameliyat gerçekleştirdiler. Yani ortadan değil; kenardan yavaş yavaş alıştırmakla başladılar. Paranın diğer tarafındaki 112’inci sureden alıntılananan bazı kelimeler Tanrı’nın birliğini vurguluyor ve ortakları reddediyor. Emevi ve Abbasi sikkeleri daha sonra basılan üçüncü nesil altın sikkelerde Muhammed’in ismini orta yere, Allah’ın ismi yanına koymuştur. Bu önemli tahrifat yüzyıllar süren tedrici bir entrika ile gerçekleşti.
Abbasiler döneminde miladi 750 yıllarında basılan paraya bakınız. Muhammed’i putlaştıranlar, onun vefatından yüz küsür yıl sonra nihayet onun ismini Allah’ın isminin bulunduğu merkezi yere koydular. Bu altın ve gümüş paraların bir tarafında La ilahe illa Allah, diğer tarafında da Muhammedun Resulullah yer alıyordu.
Abbasiler, 750 + İkinci basamak, Ortalama..
|
Önce ayetten kırpılarak altı ve gümüş paraların kenarına sinsice sokulan Muhammed kelimesi, daha önce sadece Allah için kullanılan orta bölüme, paranın bir tarafına yerleştiriliyor. Paraların bir tarafına Allah ismini bir tarafına da Muhammed ismini koymak kısa bir sürede gerçekleşmedi. Bu uygulama, yüz yılı aşan bir süre boyunca sinsice uygulanan üç basamaklı şeytani bir devrimin ikinci basamağını oluşturuyor.
Günümüzde Sünni ve Şii çevrelerce, Kuran’a inat doğma olarak kabul edilen Kelime-i Tesniye (İkileme İfadesi), yani Allah’tan başka ilah olmadığını ifade eden La ilahe İlla Allah kelimesini Muhammedun Resulullah ifadesi ile birleştirme hastalığı daha sonra üçüncü
Abbasid ≈ 1200 AC Kenarlama, Ortalama merhalelerinden sonra nihayet üçüncü merhalede Allah’ın ismiyle Muhammed ismi Kelime-i Tesniye olarak altın paranın bir tarafının ortasında birleştirildi. Dikkat ederseniz, diğer tarafta boşalan yere şeytanın halifesinin ismi yerleştirilmiştir! |
birşeytani müdahele ile başarıldı.
Şimdi de Abbasiler döneminin son yıllarında miladi 1200 yıllarında basılan sikkeye bakınız. Nihayet üçüncü merhalede Allah’ın ismiyle Muhammed ismi Kelime-i Tesniye olarak altın paranın bir tarafının ortasında birleştirildi. Dikkat ederseniz, diğer tarafta boşalan yere şeytanın halifesinin ismi yerleştirilmiştir: İmam Abdul …., Emirül Mümiminin, diye!
Bu üçüncü basamağın başlangıç tarihlerini şimdilik tam bilmiyoruz. Araştırmacıları bu arkeolojik delileri incelemeye ve Kelime-i Tevhid’i Kelime-i Tesniye’ye çeviren üçlü basamağın tam tarihlerini çıkarmaya davet ediyorum.
003:019 İslam dini bir özel isim olmayıp, insanlık tarihi boyunca Allah’a teslim olanların sahip olduğu paradigmadır. İslam akıl dinidir; akılsız nakilcilik şeytanın tuzağıdır. İslam dini evrenseldir (3:83), tek geçerli dindir (3:85), ırkları birleştiricidir (49:13), ulusları barıştırıcıdır (2:62; 2:135-136), herkese adaleti vadeder (5:8), kişisel deneyimin ötesinde objektif delil gerektirir (3:86; 2:111; 21:24; 74:30), korunmuş ve matematiksel olarak kodlanmış bir kitaba sahiptir (15:9; 2:23), barış ve realiteyi savunur (60:8,9), aracılar ve ruhbanlar tanımaz (2:48, 9:31,34), servet dağılımını teşvik eder (59:7), üretimsiz ekonomiye tolerans göstermez (5:90; 3:130), toplumsal işlerin yürütülmesinde danışmayı gerekli görür (42:38), kişiye büyük değer verir (5:32), kadına değer verir (3:195; 4:124; 16:97), doğa ve çevre ile uyum içinde olmamızı ister (30:41); ögrenmede metot olarak akıl ve deneyi kullanır (17:36)… Kısacası, İslam, evrendeki fiziksel yasalara ve onların dayattığı sosyal kurallara uygun bir yaşam sürmek ve evrenin yaratıcısına gönülden teslim olmaktır.
003:020 “Ümmi” kelimesinin anlamı tahrif edilerek Muhammed peygamberin okuma yazma bilmediği yalanı uydurulmuştur. Bak 2:78; 7:157-158. Ümmi kelimesi Kitap Ehli olmayanlar için kullanıldığı gibi Ümmül-Kura (Kentlerin Anası) olarak tanımlanan başkent Mekke’ye atfen Başkentli anlamına da gelir (2:92). Her iki anlamda tarihsel olarak birbiriyle çakışır, zira Mekkeliler genelde Kitap Ehli değildiler.
003:024 Uydurma Hadisleri Kuran’a ortak koşanlar ilginçtir ki Yahudilerin bu iddiasını aynen tekrarlamışlardır. Bak 2:80-82.
003:026 Bak 57:22-23.
003:032 Elçiye itaat, sadece Allah’a kul olmak ve yalnız Kuran’ı izlemekle olur. 6:112-116; 9:1.
003:041 İnancın konusunda halka itibar etme; onlar senin için ne diyecekler diye endişelenme.
003:045,47 İsa Mesih, Allah’ın ‘ol’ sözüyle babasız doğduğu için Allah’ın Sözü olarak adlandırılmıştır. Kuran, İsa’yı putlaştıranları uyarmak için İsa’yı çoğunlukla “Meryem oğlu İsa” diye anar.
003:051 İsa, Yeni Ahit boyunca bunu tekrarlar. Bak, Yuhanna 20:17; Matta 7:21, Markos 12:29-33.
003:054-55 İsa’nın nefsi/bilinci vucuduna bir daha dönmemek üzere göğe çekildi, yeryüzündeki yaşamına son verildi. Düşmanları ise onun bilinci ayrılmış ama biyolojik olarak yaşayan bedenini astılar.
003:059 İsa ile Adem arasındaki benzerlik, matematiksel olarak da desteklenmiştir. Her iki isim Kuran boyunca 25’er defa olmak üzere eşit sayıda tekrarlanır.
003:064 Bu ilkeyi benimseyen herkes müslümandır. Din adamları tek merkezli dinleri çok merkezli rakip dinler haline çevirmişlerdir. Astronomide “Kopernik Devrimi” dediğimiz devrimin bir benzeri tüm dünya dinleri için gereklidir. Buda, İsa, Muhammed vs. merkezli dinler yerine Tanrı merkezli bir din…
003:075 Din adamları, Kuran’ın Tanrı sözü olduğunu kanıtlamak için Kuran’daki “ümmi” kelimesinin anlamını kaydırarak Muhammed peygamberin okuryazar olmadığını iddia ederler. Bu ayette olduğu gibi, Yahudiler ve Hıristiyanlar, Arap halkını, kitapları olanlar ve olmayanlar olarak iki gruba ayırıyorlardı. Yoksa geçmiş din adamlarının iddia ettiği gibi, Yahudiler ve Hıristiyanlar, dinsel mücadelelerinde halkı okur-yazarlar ve okur-yazar olmayanlar diye iki gruba ayırmıyorlardı. Bak 2:78; 3:20; 7:157-158.
003:080 Muhammed peygambere “Allah’ın oğlu” diyemeyenler, yakıştırdıkları sıfatlarla onu putlaştırıp müşrik oldular. Örneğin, Kelime-i Şehadet’e, yani Tanıklık Söylemine Allah’ın isminin yanına onun ismini koydular, namazda onun ismini zikrettiler, ezana onun ismini eklediler, peygamberlerin en üstünü olarak nitelediler, şefaat hikâyeleriyle ahirette kendilerini Allah’tan kurtaracak biri olarak kabul ettiler, doğumundan ölümüne kadar hiçbirgünah işlemediğini ileri sürdüler, ona yakıştırılan yalanları dinlerinin ikinci kaynağı olarak izlediler, kainatın onun için yaratıldığını iddia ettiler. Allah’ın birçok ismini ona da verdiler. Kuran’a göre şirkin ta kendisi olan bu inanç ve davranışı sergileyenler müşrik olduklarını kabul etmezler (6:23).
003:081 Bak 33:7 ve 33:40; Kitab-ı Mukaddes: Malaki 3:1-21, Luka 17:22-36 ve Matta 24:27. Kuran’da türevleri beş yüzden fazla geçen ReSuL (elçi) kelimesi Kuran’ın başından bu ayete kadar tüm türevleriyle birlikte 19 ayette geçer. Bir başka deyişle bu ayet baştan itibaren ReSeLe kelimesinin tüm türevleriyle geçtiği 19’uncu ayettir.
003:096 Mekke, 48:24 ayetinde “Mekke” olarak yazılmasına rağmen burada “Bekke” şeklinde yazılması ilginçtir. Surenin başındaki harflerin 19 kodlu matematiksel sistemdeki rolü düşünülürse, “M” harfi yerine “B” harfinin kullanılmasının A.L.M. harfleriyle başlayan bu surede “M” harfinin sayımıyla ilişkisi anlaşılır. Ayrıca, Tevrat, Zebur 84:5 ayeti Bekke Vadisinden sözeder. Bekke’nin Mekke’den farklı olduğunu iddia edenler var.
003:105 Bak 6:159.
003:119 Ayetteki “kitap” kelimesi tekildir- ancak bu kelime birçok yerde tüm ilahi kitaplar için kullanılır. Ayrıca harekeleme Kuran’ın aslından olmadığı için tekil olarak “kitab” diye okunan kelime aynı zamanda “kutub” diye de okunabilir. Genel ve özel bağlam içinde çelişki oluşturmadığı sürece her iki anlam da geçerlidir.
003:130 Banka yatırımları ve bu yatırımların geliri, yüksek faiz uygulanmadığı sürece ekonomide olumlu bir yere sahip olduğu iddiası tartışmalıdır. Banka faizleri kapitalist sistemin biçimlendirdiği ekonominin vazgeçilmez bir öğesidir. Bu konuda ben dahil çoğunluk tüketici ekonominin ve kapitalist sistemin üretip dayattığı bazı dogmalara ve koşullanmalara sahiptir. Ancak, faizsiz bir ekonominin ne gibi sonuçlar üreteceğini ve nasıl bir sistem oluşturacağını bilmek için toplum-birey ilişkisi ve ahlaklı bir toplumun ana hedefi farklı bir paradigma ile belirlenip incelenmeli. Lütfen 2:275-281 ayetlerine bakınız.
003:150 Bak 2:286.
003:159 Muhammed peygamberin örnek huyları Kuran’da çeşitli yerlerde bize bildirilir. Örneğin burada onun katı kalpli, çatık kaşlı olmadığını öğreniyoruz. Ne var ki Hadis kitaplarında çok kötü örneklere tanık olmaktayız. Örneğin, Buhari’de yer alan bir Hadiste Muhammed peygamberin Ureyne ve Ukeyle kabilelerinden Medine’ye gelip müslüman olan bir gruba deve sidiği içmelerini öğütlediği ve daha sonra çobanı öldüren bu kişileri yakalatıp ellerini ve ayaklarını kestikten sonra gözlerini millerle oydurduğu, çölde güneşin altında ölüme terkettiği ve bu insanlara su vermek isteyen arkadaşlarını engellediği rivayet edilmektedir. Buhari adındaki kişi, Hicretten yaklaşık iki yüzyıl sonra derlediği iftira ve yalanlarıyla peygamberimizin en büyük düşmanlarından birisidir. 6:112-114 ayetlerine bakınız.
003:169 Erdemlilerin ölümü, mutlu bir yolculuktan ibarettir. Onlar, dünyevi vücutlarını bırakıp doğrudan cennete giderler. Bak 2:154; 8:24; 16:32; 22:58; 44:56; 36:26-27.
003:170-71 Peygamberler, onları doğrulayanlar, şehitler ve erdemliler ebedi hayatta beraberdirler (4:69). Ayrıca bak: Zebur 37:29, Matta 22:32, Luka 10:25 ve Yuhanna 17:3.
003:183 Bak (5:27).
003:186 Yaşadığı testlerde içtenliğini ve tek Tanrı’ya ve gerçeğe olan bağlılığını kanıtlayanlar gerek bu dünyada ve gerekse ahiret hayatında mutlu bir yaşama kavuşur. Bak 10:62; 24:55 ve 29:2,3.
003:190 Kuran-ı Kerim’in bu özel anlatım biçimi ilgi çekicidir. “Güneşin doğuşu ve batışı” yerine neden sürekli olarak “gece ile gündüzün birbirini izlemesi” deyimi kullanılmaktadır? Bak 27:88.
003:191 Akıllarını kullananlar, Allah’ı sıkça anar ve O’nun ismini tek başına anmaktan mutluluk duyar. Kendileri ve çevrelerindeki her şey ve her olay onlara Tanrı’yı hatırlatır. Bak 13:28; 23:84-89; 33:42; 39:45.
003:200 Bu ayette geçen “Rabitu” (birlik olun) kelimesinin anlamını kaydıran tarikat şeyhleri, uydurdukları “Rabıta” ibadetiyle kendilerini putlaştırmışlardır. Müritlerini, şeyhlerini düşünmeye ve hatta zikir anında yüzlerini hayal etmeye özendiren ve bunu Tanrısal bir emir olarak empoze edenler Allah tarafından “en kötü” kişiler olarak tanımlanır (6:21-24; 7:37; 10:17-18 ve 9:31).
004:001 Erkek ve kadın, çok ufak bir farkla aynı genetik programı paylaşırlar. Adem’in kaburga kemiği hikâyelerinin bu yaratılış gerçeğiyle bir ilişkisi yoktur.
004:003 4:3, 24; 25, 36 ve 24:33; 24:58 ayetlerinde geçen “ma meleket eymanukum” ifadesini “Yeminlerinizin/anlaşmalarınızın hak sahibi oldukları” biçiminde çevirmeliyiz. Zira “eYMaN” kelimesi “YeMYN” kelimesinin çoğulu olup, çoğul biçimiyle Kuran boyunca “sözler/anlaşmalar anlamında kullanılır (Bak: 4:33 5:89; 9:12; 16:91; 2:224-225; 16:92, 94; 30:28; 66:2; 5:53; 6:109;…). Kuran’daki bu kullanılışa bakılınca EYMAN kelimesinin “sağ el” anlamına gelen “YeMYN” kelimesinin çoğulu olarak kullanılmadığına tanık oluyoruz. Tıpkı “AYET” kelimesinin tekili ve çoğulu arasında yapılan fark gibi. İslam’a girmeden önce veya cahiliyye dönemindeyken nikâh kıymadan birlikte hayat yaşayan insanlar bu ifadede anlatılan sınıfa girer. Kuran, Müslüman olmaya karar verdikten sonra bu insanların aralarındaki yemini ve anlaşmayı bozup birbirlerinden ayrılmalarını istemiyor. İki kız kardeşle evlenmiş olanların da bu hatayı işledikten sonra ayrılmalarını istemediği gibi… (4:23). Ortada nikâhsız birlikteliğe bir teşvik yok. Sadece mevcut bir problemi daha da büyütmemek ve insanların Müslüman olmalarının önüne engeller çıkarmamak amacını gütmektedir.
“4:3 Özellikle savaş anlarında dul kalan kadınlara ve yetimlere ekonomik ve psikolojik yardım sağlamak amacıyla sadece dul kadınlarla çok evliliğe izin verilir. (Ayrıca bakınız 4:127). Kuran’ı onaylayan ve uygulayan Muhammed peygamberin poligami pratik etmesi bu amaç doğrultusunda olmalı. Kuşkusuz, dul kadınların “güzellikleri” ve diğer nitelikleri onlarla evlenme konusunda faktör olabilir. Çok kadınla evlenme cesaretini gösterenler onlara eşit davranmaya çalışmalı. Nitekim 4:129 ayeti, bu ideal tavra ulaşmanın imkansızlığını ifade eder. Böylece, çok evliliğin, teşvik edilen bir aile biçimi olarak değil, zaruret için başvurulan ayrıcalıklı bir durum olduğu anlaşılır. Erkeklerin genelde kendilerinden birkaç yıl genç olan kadınlarla evlenmeleri nüfusu çoğalan ülkelerde kadınlar aleyhine bir durum ortaya çıkarmaktadır: çok sayıda kadın evlenme veya evli kalma şansını kaybeder.
004:011 Bu ayette, bundan bir sonraki ayette ve 2:180 ayetinden miras dağıtmada önceliğin vasiyette olduğunu görüyoruz. Ayetlere göre önce ölenin vasiyetleri yerine getirilir ve ölenin borçları varsa ödenir. Kuran’ın bu hükmü, miras bırakan kişinin değişik kültürlerde ortaya çıkan durumlara, özel sorunlara, çeşitli ihtiyaçlara göre geride bırakacağı mirası ayarlamasına olanak verir. Örneğin kızı fakir, oğlu zengin olan bir anne veya baba miraslarının daha büyük bir kısmını kızlarına vasiyet etmek isteyebilirler. Geride bırakacağı karısı veya kocası, annesi veya babası hasta ise ve hastalığı sebebiyle maddi güce ihtiyaç duyuyorlarsa, miras bırakan kişi bu esneklikle eşine veya anne-babasına mirasının büyük bir kısmını vasiyet edebilir. Görüldüğü gibi Kuran’ın miras dağıtımında öncelik verdiği vasiyet hükmü değişik şartlara ve değişik kültürlere uyumu mümkün kılan esneklikleri beraberinde getirmiştir. Oysa Kuran ayetlerindeki bu incelikleri anlamayan Hadisçi ve Sünnetçiler kişilerin vasiyet yetkisini iptal ederek, Kuran’ın rahmet olarak verdiği bu esnekliği kaldırmışlardır.
004:012. Borçlar ve vasiyet halledildikten sonra, mirasçının anne, babası, eşi varsa payları verilir. Kalan, erkeklerle kızlar arasında belirtilen oranlarda paylaştırılır. Burada unutulmaması gereken husus Kuran’ın verdiği oranların, bütüne karşı durumu kadar, birbirlerine karşı durumlarının da önemli olduğudur. Kısacası bu kesirli sayıların bütüne karşı olduğu gibi, birbirlerine karşı da bir manaları vardır. Kişi ölünce anne veya babasından birinin olup olmamasından, ikisinin de vefat etmiş olmasına, eşin hayatta olup olmamasına, kız çocukların, erkek çocukların değişik âdetlerine kadar yüzlerce ayrı şekilde mirasçı tablosu bırakabilir. Kuran eğer kesirli sayıları sırf bütünün oranları olarak verseydi, değişik her tablo için oranlar da değişeceğinden Kuran’ın yüzlerce ayetinin sırf bu konuya ayrılması gerekirdi. Oysa bu kesirlerin birbirlerine karşı bir durumu da belirtildiği de anlaşılırsa, her miras durumu rahatlıkla çözülür. Örneğin ölen bir adamın bir hanımı ve babasının 50 altınlık mirasa mirasçısı olduğunu düşünelim. (1/4)+(1/6)=50 altın deriz. Eğer ortak paydaya alırsak miras oranlarını daha rahat görürüz. Ortak paydaya alınca payda önemsizleşir ve miras paya göre dağıtılır. (3/12)+(2/12)=50 sonucu çıkar. Yani eş 30 altını, baba ise 20 altını alır. Yani mirastaki kesirlerin hepsi toplanır, mirasa eşitlenir, böylece herkesin payı rahatça görülür.
004:015 Dört kez zina yaptığı kanıtlanan bir kadın kamu sağlığı açısından tehlike varsayılarak karantina altına alınmalıdır. Karantinadan sonra tevbe ederse veya evlenirse serbest bırakılabilir. Zina’nın isbatı için dört tanık aranmasının nedeni Bilge Tanrı’nın çağımızdaki teknolojik imkânlarımızı kullanmamızı istemesidir. Genetik test yoluyla cinsel tecavüzde bulunanların kimlikleri, genetik kalıntılarla belirlenebiliyor, çocukların kime ait olduğu bulunabiliyor. Genetik yapımız DÖRT asit molekülünün belirlenmiş kombinasyonlar halindeki dizilişinden oluşuyor. Adenin,Guanin, Citozin ve Timin adındaki bu moleküller genetik zincirin bazı bölümlerinde her insan için farklı kombinasyonda dizilirler. Böylece, genetik yapımızdaki bu DÖRT molekül, sürekli olarak ardımızda kimliğimizi kanıtlayan TANIKLAR olarak işlev görürler. Kuran, tanıklığın illa gözle görülmesi biçiminde olmasını gerektirmez. Nitekim biz Tanrı’nın varlığına ve tekliğine bilincimiz ve zekamızla tanıklık ederiz. Yusuf Suresinin 26-27’nci ayetlerindeki erkek tanık olaya gözüyle tanık olduğu için tanık olarak kabul edilmiyor. Nitekim “ben olayı gözlerimle gördüm” demiyor.Yusuf’a yöneltilen suçlamaya karşılık insan tanık, deney ve mantıksal çıkarımın bilgisini tanık olarak sunuyor. Bir başka deyişle onun tanıklığı verilere dayanan entellektüel bir tanıklıktan ibaret.
004:016 Zina edenlerin cezası için bak 24:1.
004:018 Bak 3:90; 10:90; 24:31; 25:71; 42:25
004:024 “Ma meleket eymanukum” ifadesi geleneksel çeviriler tarafından “ellerinizin altındakiler” olarak çevrilmiştir. Bu çeviri, erkeğin kontrolü altında özgürlüklerini kaybetmiş cariyeler olarak anlaşılmıştır. Bu geleneksel anlayış Kuran’ın diğer ayetleriyle çelişir. Zira Kuran köleliği müşriklerin bir âdeti olarak değerlendirir ve yasaklar (79:24; 12:39-42; 90:13; 4:25). İlginç bir detaylama örneği olarak bu ifadedeki “YeMiN” sözcüğünün çoğulu olan “eYMaN” Kuran’da sürekli olarak “sözleşmeler, yeminler” anlamında kullanılır (2:224; 2:225; 4:33; 5:89; 16:92,94; 66:2; 3:77; 5:53; 5:108; 6:109; 9:12,13; 16:38; 24:53; 35:42; 58:16; 63:2) Öyleyse söz konusu ifade şöyle çevrilebilir: “sözleşmelerinizin hak sahibi olduğu kişiler” veya “sözleşmelerinizle üzerlerinde hakka sahip olduklarınız” veya EYMAN (sözleşmeler) kelimesini özne yerine tümleç olarak okursak o zaman: “sözleşmelerinize sahip olanlar” Evlilik, kural olarak her iki tarafın onayı ve katılımıyla oluşan bir sözleşme ve ilan olayıdır. Kocası boşamadan evli bir kadınla evlenilmez. Ancak, kocası Müslümanlarla savaş halinde olan düşmanların safında yer alan Müslüman bir kadın Müslümanların ülkesine göç ederse o kadınla sözleşme yapılarak evlenilebilir (60:10). Bu durumda, kadın düşman safında yer alan kocasından boşanmadığı halde hukuken boşanmış sayılıyor. Kendisiyle yapılan anlaşma normal evlilik anlaşmasından farklı olduğu için bu ilişki böyle bir ifadeyle betimleniyor. Bu durum, karısı düşman safında yer alıp da Müslümanların ülkesine göç eden erkekler için de sözkonusudur. Bak: 24:31 ve 33:55. Sözleşme ile bir başkası için çalışan kişi için de aynı ifade kullanılır. Bak: 16:71; 30:28. Ayrıca bak: 4:25,36; 23:6; 24:58; 33:50; 33:52; 70:30).
Gerçeği onaylayan bir kadın, gerçeği onaylıyanlarla savaş halinde olan inkârcı kocasını terk edip onaylıyanlara sığınırsa, evlenmesi için eski kocasından boşanması gerekmez. Boşanmanın iki tarafın hakemleri huzurunda tartışılması gereken ve aylarca süren bir işlem olduğunu hesaba katınız. Ayrıca bak
60:10Ayetteki Muhsanat kelimesinin kökü olan HaSaNa koruma anlamına gelir (12:48; 21:80; 59:14). Muhsinin iffetini evlilik dışı cinsel ilişkilerden koruyan erkekler için (5:5), Muhsanat ise iffetlerini koruyan kadınlar için kullanılır ve üç grup için kullanılır: Bekar olup evlilik dışı cinsel ilişkiden kendilerini koruyan veya aileleri tarafından korunan kadınlar (4:25; 21:91; 66:12), evli olup kendilerini evlilik dışı cinsel ilişkiden koruyan kadınlar (5:5; 4:24), veya her iki grup (5:5; 24:4; 24:23) için kullanılır. Her evli kadın Muhsina‘dır ama her Muhsina evli kadın değildir.
Rabbimiz, evlenilmesi yasak olan yakın akrabaları 14 madde halinde belirttikten sonra, sayılanların dışındakilerin helal olduğunu açıkça bildirmektedir. Ne var ki, Hadis, Sünnet ve mezhep kitapları, peygambere yaptıkları bir iftira ile bunlara bir madde daha ekleyerek 4:24’deki hükmü inkar etmektedirler. Bir kadını, teyzesi veya halası ile birlikte nikâhlamanın haram olduğunu iddia edenler, hem Allah’ı unutkanlıkla suçlamış oluyorlar ve hem de Kuran’ı bize ileten peygamberin Kuran’la çeliştiğini iddia etmiş oluyorlar. (6:19,38,114; 12:111; 19:64; 25:30).
004:025 O günün mevcut bir realitesi olan kölelik kurumu Kuran tarafından kaldırılır (4:92; 5:89; 8:67; 24:32-33; 58:3; 90:13). Nitekim bu ayet eşitliği vurguluyor. Bak 60:10.
Tanrı, özgürlüğüne kavuşmuş olmalarına rağmen geçmişlerini hesaba katarak eski kölelere daha hafif bir ceza öngörüyor. Bu yasa, aynı zamanda, zina suçunu işleyen özgür kadınların cezasının taşla öldürme olamayacağını kanıtlıyor. Zira “ölüm cezasının yarısı” diye birşey olamaz. Bak 24:2
004:028 Allah, insanları en güzel şekilde yaratmıştır (32:7; 64:3; 82:7; 95:4). Fakat insanoğlu, kendisine verilen özgür seçim gücüyle Şeytana yani Sapkına uyunca Allah’ın sayısız yaratıkları arasında en aşağıya düşürüldü (95:5). Ayette, edilgen fiilin kullanılması ilgi çekicidir. “İnsanı zayıf yarattık” denmiyor, “insan zayıf yaratılmıştır” deniyor. Nitekim insanın zayıflığı, aceleciliği, huysuzluğu sözkonusu edilirken sürekli olarak edilgen fiil kullanılır (4:28; 21:37; 70:19). İnsanları en güzel şekilde özgür olarak yaratan Allah, bu incelikli ifadeyle, insanın, orijinal yaratılışına özgür iradesiyle olumsuz etkide bulunduğunu anlatır. (Bak 57:22-23).
004:034 Hadis ve Sünneti Kuran’a eş koşan Türkçe mealler, ayetin ilk cümlesini “Erkekler kadınlar üzerine hâkimdirler” biçiminde yanlış olarak çevirmişlerdir. “Kavama” kelimesini Kuran boyunca “gözetmek, dikkat etmek, ayakta tutmak” diye çeviren bu meallerin (4:135; 5:8; 4:127; 2:229; 20:14; 55:9) sıra kadına gelince aynı kelimeye “hâkim, yönetici” diye anlam vermeleri, erkek despotluğunun Kuran çevirilerine yansıtılmasının örneğidir.
“Onları çıkarın” ifadesi de, yanlış olarak “onları dövün” diye çevrilmiştir. “Daraba” kelimesi çok anlamlı bir kelime olup Kuran’da bağlamına göre farklı anlamlara gelir: Seyahat etmek, dışarı çıkmak: 2:273; 3:156; 4:101. Vurmak: 2:60,73; 7:160; 8:12; 20:77; 24:31; 26:63; 37:93. Dövmek: 8:50; 47:27. Ortaya koymak: 43:58; 47:27. (Örnek) vermek: 14:24,45; 16:75,76; 16:112; 18:32,45… Sorumluluğu kaldırmak: 43:5. Mahkum olmak: 2:61. Kapamak, vurmak: 18:11. Örtmek: 24:31. Açıklamak: 13:17. Nitekim 65:1 ayeti zina durumunda kadının evi terk etmesi gerektiği istisnası ile bu anlayışımızı destekliyor.
004:036 Aile bağlarını güçlü tutmak, yardımseverlik ve alçak gönüllülük Kuran boyunca önemle vurgulanır. 2:83; 3:92; 17:22-37.
004:041 Muhammed peygamberin tanıklığı için bak 25:30.
004:043 Hadis ve Sünneti Kuran’a ortak koşanlar bu ayetin, sarhoş edici içkileri yasaklayan ayet ile çeliştiğini iddia ederek bu ayeti inkâr etmektedir. Müslümanların arasında, sapkına uyarak zina edenler, hırsızlık yapanlar, iftira edenler ve alkollü içki kullananlar olabilir. Müslüman toplumu meleklerden yani denetçilerden oluşan bir toplum değildir. Rabbimiz, sapkına uyarak sarhoş olan bir müslümanın bu haliyle Allah’ın huzuruna durmamasını tembihliyor.
Vücuttan kan akması, gaz kaçırmak veya kadınlarla tokalaşmak gibi mezhep kitaplarında yer alan durumlar abdesti bozmaz. Mezhepler arasında ihtilaf konusu olan bu nokta Kuran’da çok net olarak bildirilir.
004:046 Bak 2:104.
004:048 Ölümden önce putperestlikten dönülebilir (4:18; 40:66). Maalesef Müslümanların büyük çoğunluğu müşrik din adamlarının oluşturduğu mezheplere kapılarak bu büyük suçu işlemektedirler (9:31; 12:40; 42:21; 6:145-150).
004:056-57 Cennet ve cehennem tasvirlerinin birer mecaz olduğunu Kuran’ın diğer bazı ayetlerinden de öğreniyoruz. Bak 2:24-26; 13:35; 47:15.
004:059 Yaşayan elçiye ve yaşayan görevlilere uymak, onların görüşlerini veya emirlerini “Allah’ın Emri” diye mutlak, değişmez ve yanılmaz bilmek değildir. Bak 60:12.
004:064 Elçi bir lider olarak hayattayken itaat edilmeli. Elçi Allah’la ortaklaşarak dini hükümler koyamaz; herkes gibi elçi de Allah’ın hükmünü uygulamakla sorumludur (5:48-50).
004:064 Bak 12:98.
004:069 Peygamberlerin, kendilerini izleyenlerden mutlak surette üstün olması gerekmez. Nitekim gerçeği onaylayanlar, peygamberlerle birlikte ebedi hayatı yaşayacaklardır.
004:074 Başka dinlerin veya mezheplerin mensuplarına tekbir getirerek saldırmak “Tanrı yolunda” savaşmak değildir. Kuran’ın onayladığı savaş, saldırıya ve zulme karşı kendini ve toplumu savunma amacıyla yapılan savaştır.
004:079 Herşey önünde sonunda Allah’ın izni ve kontrolü dâhilinde olup (4:78; 8:17) başımıza gelen kötülükler kendi hata ve günahlarımızın sonucudur (42:30; 64:11). Örneğin, ateşe elini sokan elini yakarak kendisine zarar verir. Bu zarar Allah’tan değil, kendisindendir. Ancak ateşin yakması olayı Allah’ın yasası olduğundan Allah tarafındandır. 4:78 ayetinde geçen “ind (taraf)” kelimesinin 4:79 ayetinde bulunmayışına dikkatinizi çekerim. Birincisinde ilişkinin dolaylı oluşu, ikincisinde ise dolaysızlığı ima edilir. Ayrıca Bak:57:22-23.
004:082 Hadis ve Sünneti Kuran’a eş koşanlar, Kuran’da “nasih-mensuh” olduğunu ileri sürerek bu ayeti inkar etmektedirler (Bak 2:106). Hurafe ve mitolojilerin yaygın ve etkin olduğu bir çağda gelmesine rağmen Kuran’ın hiçbir saçmalık ve yanlışlığı içermemesi de ayrı bir kanıttır. Kuran’ın inişinden yaklaşık iki yüz yıl sonra yazılan Hadis kitaplarını veya yüzyıllar sonra yazılan Kurtubi, İbni Kesir, Taberi, Nesefi gibi Kuran tefsirlerini düşünün.
Kuran’ın birçok bilimler ile ilgili verdiği bilgiler yüzyıllar sonra o bilimler tarafından doğrulanmış veya daha iyi anlaşılmalarına neden olmuştur. Örneğin: Tanrı bizi bir embriyodan yarattı (96:2), yer yumurta gibi yuvarlaktır (10:24; 39:5; 55:33; 79:30), tüm evren bir tek nokta halindeydi ve aniden patladı (21:30), evrenimiz içindeki galaksilerle birlikte sürekli olarak genişlemekte (51:47), yıldızlar ve gezegenler gazdan yaratıldılar (41:11), zaman görelidir (70:4; 22:47), evren altı evrede yaratıldı ve dünya gezegeni üzerinde hayatı mümkün kılan koşullar son dört evrede oluştu (50:38; 41:10), dünya bir yörüngede yüzmektedir (27:88; 21:33), dünya atmosferi canlı hayatını koruyucu bir özelliğe sahiptir (21:32), rüzgarlar aşılayıcıdır (15:22), canlı varlıkların yaratılışı bir evrimsel sisteme göredir (15:28-29; 24:45; 32:7-9; 71:14-17), biyolojik hayatın ilk mikro örnekleri balçığın esnek moleküler yapısının oluşturduğu katmanlar arasında başladı (15:26), Biyolojik ömrümüz genlerimizde kaydedilmiştir (35:11), atomlar daha küçük parçalardan oluşurlar (10:61), fotosentez, daha sonra diriltilebilecek özellikte olan kimyasal yolla depolanmış bir enerjidir (36:77-81), demir elementinin atom numarası, atom ağırlığı ve tüm izotoplarının nötron sayıları bildirilir (57:25), toprağı oluşturan elementlerin atomları maksimum yedi enerji yörüngesine sahiptir (65:12), su ve hurma (oksitoksin) doğum sancılarını hafifletir (19:24-25), meyveler dişi ve erkektir (13:3), arı balını birden çok karınlarda üretir (16:69), at, katır ve eşek gibi bineklere ek olarak bilmediğimiz binekler veya taşıt araçları yaratılır (16:8), tüm dünyadaki yıllık yağmur miktarı değişmez (43:11; 15:21), bu dünyanın ötesinde hayat vardır (42:29), ay toprağı yarılacaktır (54:1-2). Kuran, mucizeler yoluyla bilim adamlarına ufuk açar. Örneğin, madde ışık hızında nakledilebilir (27:38-40), koku uzaklara yayımlanabilir (12:94), hayvanlarla iletişim kurulabilir (27:16-17), belli koşullarda uyumak metabolizmayı yavaşlatabilir ve ömrü uzatabilir (18:25), körler görme duyularına kavuşabilir, ölüler diriltilebilir (3:49)…
004:089,91 Dinden dönen insanlar, müslümanların can ve mal güvenliklerini hiçe sayan düşmanlarla birlik olup savaşmadıkça kendilerine dokunulmaz. Savaşın temel ilkesi için bak 60:8,9.
004:092 Bak 4:25.
004:095 İslam’da savaş savunma amacıyladır. Bak:60:8-9.
004:101 Namaz ancak tehlike durumunda kısaltılabilir. Yolculuk durumunda değil. Ayrıca bak 2:239.
004:103 Tanrı’nın egemenliği altında kalmak ve O’nun rahmet ve yardımına ulaşmak için Kuran, bizim sürekli olarak Tanrı’yı anmamızı öğütler (2:152,200; 3:191, 33:41,42). Bu gerçeğe rağmen, Allah’ı onaylayan insanların çoğunluğu maalesef Allah’a ortak koştukları veya tercih ettikleri putlar yoluyla kendilerini Tanrı’nın ebedi rahmetinden mahrum etmektedir (12:106; 23:84-89; 29:61-63; 31:25; 39:38; 43:87). Ayrıca bak 3:191.
004:116 Şirkin en basit tanımı: Allah’tan başkasının da sana yardım edebileceğine inanmaktır. Allah’a ortak koşanlar kendilerinin Allah’a ortak koşmadığını zannederler (6:22-23).
004:118 Halkın büyük kısmı aslında ebedi kurtuluşu ilgilendiren gerçekleri onaylamaz (12:103). Onaylayanların da çoğunluğu çeşitli yollarla Tanrı’ya ortak koşar (12:106).
004:119 Sünnet denilen merasimle çocukların cinsel organlarını kesenler (Afrika ülkelerinde kız çocuklarının klitorislerini Sünnet edip cinsel organlarını parçalayanlar) sağlık açısından gereksiz olan bu ameliyatla hem çocuklara acı çektirmekte ve hem de insanın yaratılışında Tanrı’nın hata yaptığını ima etmektedirler.
Kuşkusuz, çocukların cinsel organlarının derisi Tanrı’nın yaratılışında bir anomali değildir; normal bir durumdur. Sünnetçiler Tanrı’ya karşı meydan okur: “Ey Tanrı, yüce yaratıcı, herşeye gücü yeten ve herşeyi bilen rabbimiz, sen en iyi biçim verensin, evrenin yaratanısın. Ne var ki, ey Tanrı, sen bizim cinsel organlarımızı yamuk yaratmışsın. Senin işlediğin hatayı usturalar ve makaslarla BİZ düzelteceğiz. Cinsel Organlardan kan akarken ve çocuklarımız çığlıklar atarken senin büyüklüğünü anacağız rabbimiz!”
Erkek ve kız çocukları üzerinde Sünneti uygulamak isteyenler sürekli olarak yeni sebepler uydurmaktadırlar. Mastürbasyonu veya cinsel yollarla bulaşan hastalıkları engellemek ilk önerilen sebeplerdi. Daha sonra bunlara birçok sebep daha eklendi: yatağa işemek, kanseri engellemek, AIDS’e karşı korunmak gibi… Ne var ki, tıbbi araştırmalar Sünnetin bir yararı olmadığını ve hatta çocuklara dayatılan bu ameliyatın onların psikolojik gelişmelerinde olumsuz etkilere yol açabileceğini göstermektedir. Sünnet sonucu sakatlananların ise sayısı belli değildir.
İşin ilginci, Hadis kitapları, Peygamber döneminde Müslüman olanların Sünnet olduklarına dair hikâyeler nakletmeyi unutmuşlardır. Ebu Bekir, Ömer yahut Hamza bugün müslüman olsaydı, bizim müslümanların ilk yapacağı işlerden biri onları bir Sünnetçiye teslim ederek cinsel organlarını kana bulamak olacaktı. Sünnilerin kutsal Hadis kitaplarından Ahmed B. Hanbel’in Müsned’i, Osman bin el-As’ın Sünnet törenine katılmayı reddettiğini ve bunun bir bidat olduğuna inandığını rivayet eder. Ünlü Taberi, Halife Abdul Aziz’in, jizye vermekten kurtulmak için İslam’ı kabul eden Horasanlılar’ın Sünnet edilmesi önerisine karşı çıktığını rivayet eder. El-Nevevi, İbn-i Munzir’den alıntı yaparak Sünnet etmenin bidat olup olmadığını tartışır. Kısacası, ehl-i Sünnet kaynakları, her şey gibi bu konuda da çelişkilerle dolu.
Sakat doğan çocuklar üzerinde yapılan ameliyatlara ne demeli? Kuşkusuz, bireylerin ve toplumların günahları ve aşırılıkları sonucu, veya bir sınav amacıyla, sakat olarak doğan çocuklar bir anomaliolup, ameliyat yoluyla onları Tanrı’nın asıl yaratılışına uygun bir hale sokmak kınanamaz. Ayrıca, “peki traş olmanın hükmü nedir?” diye soru yöneltenlere cinsel organı kesme ile kıl kesme arasındaki farkı anlatmalı mı bilmiyorum?
Muhammed peygamber insanları Sünnet etmek için halklara elçi olarak gönderilmedi. Çocuklara karşı işlenen bu suç artık tarihe gömülmeli. Bak 13:8; 25:2; 32:7; 40:64; 64:3; 82:6-9.
004:125 Adem’den itibaren tüm elçiler aynı mesajı iletmişlerdir. Hepsi müslüman idiler, yani Allah’a teslim olmuş olanlardı. “islam” kelimesi özel bir ad olmayıp, “teslim olmak” anlamına gelen bir tanımlamadır.
004:127 Bu ayet, geleneksel öğretilerin etkisiyle yanlış çevrilmiş ve yetim çocukların dul anneleriyle evlilik yerine yetim çocuklarla evlenme gibi pedofilik bir uygulama uydurulmuştur.
004:129 Çok evlilik için öngörülen koşullar için 4:2-3 ayetine bakınız.
004:140 Allah’ın ayetlerine ve onların içeriğine hakaret ve alay edildiğinde bunu yapan kişileri öldürmemiz veya cezalandırmamız emredilmiyor. Çünkü Allah insanlara düşünme ve seçme özgürlüğü tanımıştır (2:256; 4:90; 10:99; 18:29; 88:21,22). Kuran’ı izleyen gerçekçiler, gerçeği onaylamalarına karşı yapılan hakaretlere kaba kuvvetle karşılık vermezler. Tanrı’nın emrine göre, böyle kişileri yalnız bırakarak hesaba katmamak gerekir.
004:150 Bu ayetler Muhammed peygamber zamanında yaşayan bir grup insanı tanımladığı gibi Muhammed’in vefatından sonra Kuran’ın mesajına ihanet eden ve islam dinini mezheplere dönüştüren grupları mahkum etmektedir. “Allah = Quran, Elçi = Hadis ve Sünnet” deyip nesih ve mansuh teorileri üretenler bu ayetin kapsamına girerler.
004:157-158 İsa’nın gerçek kişiliği ve bilinci olan nefsi, her tektanrcının nefsi gibi doğrudan doğruya cennete alındı. Düşmanları ise onun bilinçsiz, ancak yaşayan bedenini işkence ederek astılar.
004:160 Ayetteki birçok kelimesi çevirme fiilinin sıfatı olarak da anlaşılabilir: “ve sıkça ALLAH yolundan çevirmelerinden dolayı..”
004:166 Tanrı’nın Kuran hakkındaki tanıklığını yine Kuran’dan öğrenmemiz ilk başta boş bir iddia gibi gelebilir. Ancak, Kuran’da tanık olacağımız Tanrı bilgisi, Tanrı’nın tanıklığını belgeler.
004:176 Bak 4:11.
005:002 Hac zamanında avlanma yasağı, sosyal ve psikolojik yönden barış ortamını hazırladığı gibi doğayı korumak amacını da güder. Mekke’de toplanan yüzbinlerce hacıya, avlanma izni verilmiş olsaydı, hac bölgesi doğal zenginliğini kısa sürede yitirecekti. 2:196.
005:003 Bu ayet, 6:145 ayetinde yasaklanan hayvansal maddeleri tekrarlamakta ve onlardan “leş” ve “Tanrı’dan başkası adına kesilenler” için örnekler vererek detaylı açıklama getirmektedir.
005:004 Yemeye ve içmeye başlamadan önce Tanrı’nın ismini anmalıyız. Bu anma işlemi, sözlü veya zihinsel olarak herhangi bir dille gerçekleştirilebilir. Genellikle “Bismillah” diye yaygınlaşan bu anma işleminin illa hayvan kesilirken uygulanması koşulu yoktur. Nitekim bir sonraki beşinci ayette Kitap halkının yiyecekleri helal kılınmıştır. Onların hayvan boğazlarken, müslümanlar gibi Tanrı adını anmaları sözkonusu değildir.
005:005 Korunmuş olarak çevirdiğimiz Muhsanat kelimesinin anlamı için bak 4:24.
005:006 Görüldüğü gibi, tamam, detaylı ve mükemmel olan Kuran abdesti dört basamakta açıklıyor. Bu maddeleri eksik görüp eklemelerde bulunmamalı. Orijinaldeki “Ercüleküm” sözcüğünün farklı biçimde okunmasıyla ayakların yıkanması veya meshedilmesi anlaşılabilir. Büyük ve küçük su dökmek abdesti bozar. Cinsel ilişki ayrıca duş almayı gerektirir. Bak 4:43.
005:027 Bu olay Tevrat’ta da geçer. Bak, Yaratılış 4:2-9
005:031 Bazı ülkelerde mezarlar pahalı olduğu için cesedin yakma işlemi tercih ediliyor.
005:038 Ayette “kesin” diye çevirdiğimiz kelimenin benzer formu olan “QaTaA’” Kuran’da 19 ayette geçer. 5:38 ayetinin dışındaki yerlerin hemen hepsinde “ilişkiyi kesme” veya “son verme” gibi fiziksel olmayan veya mecazi anlamlarda kullanılır (2:27; 3:127; 6:45; 7:72; 8:7; 9:121; 10:27; 11:81; 13:4; 15:65; 15:66; 13:25; 22:15; 27:32; 29:29; 56:33; 59:5; 69:46). Bunlardan sadece 13:4’teki kullanımı fiziksel anlamda olup 69:46 ise tartışmalıdır.
Söz konusu kelimenin bir başka formu olan QaTTaA’ ise Kuran’da 17 kez geçer. Bu şeddeli form, hem fiziksel olarak kesip atmak (5:33; 7:124; 20:71; 26:49; 13:31) hem mecazen ilişkiyi kesmek (2:166; 6:94; 7:160; 7:167; 9:110; 47:15; 47:22; 21:93; 22:19; 23:53) ve hem de fiziksel olarak kesip yarma/çizme anlamında kullanılır (12:31; 12:50).
12:31 ayetinde Yusuf peygamberin yakışıklılığına hayran kalarak heyecanlanan kadınların meyve bıçağıyla “ellerini kestiği” anlatılır. Kuşkusuz, kadınlar ellerini kesip koparmadılar. 5:38 ayeti ile 12:31 ayeti arasındaki anlam ilişkisi, matematiksel ilişkiyle de destekleniyor gibi. “El kesme” ifadesinin geçtiği her iki ayetin sure ve ayet numaralarını topladığımızda her ikisinden de 43 rakamını elde ederiz. Bu matematiksel ilişki, 19 koduyla da desteklenir. 12:31 ayetinden tam 19 ayet sonra “el kesme” ifadesine bir kez daha rastlıyoruz. Bu matematiksel ilişkileri bir delil olarak değil, sadece ilginç bir gözlem olarak sunuyoruz.
Böylece, hırsızların ellerinin kesilmesini emreden ayeti, (1) ellerinin kesilip koparılması, veya (2) ellerinin çizilerek ve yarılarak kesilmesi, veya (3) mecazi anlamda, yani hırsızlıkla ilişkilerini kesecek önlemlerin alınması gibi üç değişik biçimde anlamak mümkün. Bu seçeneklerden birini veya suçun ağırlık derecesine göre kombinasyonunu tercih etmek topluma kalmıştır. (Bak: 7:52).
Hırsızlık olayını sadece bireysel bir suç olarak kabul etmek doğru olmaz. Aile yapısı, toplum normları, sosyal kurum ve değerleri de bu suçun işlenmesinden sorumludur. Aile bağlarının güçlü, sosyal yardımlaşmanın yaygın, gösteriş ve savurganlığın az olduğu bir toplum hırsızlık olayını minimuma indirebilir. Kuran’ın öngürdüğü cezalar böyle bir toplumda caydırıcı olur.
Peygamberin şari (yasa koyucu) olduğunu ileri sürenler için, bu ayet tek basına bir cevaptır. Muhammed Peygamber hayattayken bile yasa kaynağı olarak ona danışmak isteyen Yahudiler kınanıyor ve Tanrının hükümlerini içeren Tevrat ellerinde bulunurken nasıl olur da Muhammed Peygambere danıştıkları eleştiriliyor. Muhammed Peygamber döneminde yasayan Müslümanlar, ellerinde Tanrının hükümlerini içeren Kuran dururken böyle bir inkârcılık ve cehalet örneği göstermediler. Nitekim 6:114; 98:5 ve daha nice ayetler dinin kaynağının sadece Tanrıya ait olduğunu bildirir. Ancak, konu dini hüküm ve kural ortaya koymak değil de, Müslümanların günlük işlerindeki anlaşmazlıkları olunca o zaman Müslümanlar seçtikleri kişilere ve kurumlara danışmak zorundadır. Muhammed Peygamber hayattayken Medine Site devletinin seçilmiş lideri olduğu için önemli anlaşmazlıklarda kendisinin hakem yapılması gerekirdi. Bak: 4:60. Kısacası, dini konularda yasama yetkisi sadece Tanrıya ait olup, yargı ve yürütme yetkileri ise Müslümanların seçtikleri kişilere bırakılmıştır.
005:044 Tevrat, Musa’ya verilen kitabın özel ismi olarak bilinmektedir. Ne var ki bu yaygın anlayış yanlış olabilir. Kuran hiçbir yerde Musa’ya Tevrat verildiğini bildirmemektedir. Kuran’da 18 kere geçen Tevrat kelimesi, İncil’den önce Yahudi peygamberlerine verilen kırkı aşkın kitap kolleksiyonuna verilen addır. Musa’ya verilen kitabın özel ismi zikredilmemiş ancak “Furkan”, “İmam”, “Rahmet”, “Nur”, “Hüda” gibi sıfatlarla tanımlanmıştır.
005:048-50 Muhammed peygamber, Kuran’dan başka birşeyle hüküm vermiyordu. Ne var ki Buhari, Müslim, Ebu Davud vs., uydurdukları Hadislerle Muhammed peygamberi Kuran ile çelişip duran ikinci bir hüküm kaynağı haline getirmişler ve cahillik döneminden kalma hurafeleri İslam dinine sokmuşlardır. Din, sadece Allah’ındır. Muhammed peygamberin biricik görevi ise Allah’ın dinini insanlara iletmekti. Bak 6:19, 38, 114 .
005:051-57 Elli birinci ayette kendileriyle dost olmamız yasaklanan kitap halkının nitelikleri 5:57 ayetinde açıklanıyor. Kitap halkının arasında iyiler de var (3:113). Kitap halkının yemeği yenir, kızlarıyla evlenilir. 5:57 ve 60:8-9 ayetleri, diğer insanlar ve toplumlarla olan ilişkilerimizde bize temel ilkeleri verir. 5:69 ayeti de bu konuyu aydınlatır.
005:060 Bak 2:65 ve 7:166.
005:069 Bak 2:62.
005:072 Bak, İncil,Yuhanna 7:16,28-29; 5:30; 14:28; 12:44-50; 20:127; Markos 10:17-18; 12:29; Matta 7:21.
005:072-76 Birçok batılı ilahiyatçı, yaptıkları araştırmalar sonunda Hıristiyanlığın İsa’dan sonra Paul tarafından değiştirildiği sonucuna varmışlardır. Örneğin bak: “Bedenlenmiş Tanrı Efsanesi”(Westminster Press, Philadelphia, 1977) ve “Efsane Yaratanlar” (Harper ve Row, New York, 1986). Ayrıca bak: “Hristiyan Din Adamlarına 19 Soru (Ozan Yayınları, İstanbul, 1998)
005:082 “Hristiyan” kelimesi Kuran’da hiç geçmez. Bunun yerine, İsa Peygamberden sonra ilk yüzyıllara kadar kullanılan “Nasara” kelimesi kullanılır. (Nasara kenti veya İsa’ya “yardımcılar” olan havarilerden dolayı). Okuyucunun anlayabilmesi için, daha sonra yaygınlaşan “Hristiyan” (Mesihi) ifadesini tercih ettik. Sözkonusu ayetin dili ve bağlamı gözönüne alındığında, Peygamber Muhammed döneminde yaşayan Yahudi ve Hristiyanların politik ve dinsel tavrını anlattığı anlaşılıyor.
005:087 Tanrı adına kurallar koyan din adamları insanların en kötüsü olarak tanıtılır Kuran’da. Tanrı’nın kolay olan dinini yaşanmaz bir angarya haline dönüştürmek isteyen sapkın, tarih boyunca din adamlarını kullanarak bu amacına ulaşmıştır. Bak: 6:21,145; 7:17,30,31,37; 42:21.
005:089 Kölelik konusundaki Kuran’ın tutumu için bak 4:25; 90:1-20.
005:090 Ayetteki “hamr” kelimesi, “örten” anlamına gelir ve aklı örten tüm alkollü içkiler ve uyuşturucular için kullanılır. Bu kelimenin “şarap” veya “içki” olarak çevrilmesi, ayetin kapsamını daraltmaktadır. Kuran, alkollü içkilerin bazı yararları olmasına rağmen zararlarının daha büyük olduğunu bildirir ve gerçeği onaylıyanlara yasaklar (2:219). Bu yasak kategorik olup azı da çoğu da içerir. Ne var ki hayati bir tehlike karşısında ölçüyü aşmamak şartıyla bazı yasakların çiğnenmesine izin verilmiştir (2:173; 6:145). Alkollü içkiler karşısında katı prensiplere sahip olmayan toplumların ekonomik, sosyal, ailevi ve psikolojik yönden ödediği bedel çok büyüktür. Kuran, alkollü içkilerin devlet tarafından yasaklanmasını veya onları kullananların cezalandırılmasını öngörmez. Bireysel suçlara karşı sadece öğüt ve güzel davranış ile karşılık vermemizi emreder. Kamuya açık yerlerde, araba sürerken, işyerinde çalışırken alkollü içki kullanılması başkalarının güvenliğini ve sağlığını riske soktuğu için toplumun öngöreceği uygun bir cezayla cezalandırılabilir.
Ayetteki “ensab” kelimesi, kutsallaştırılan taşları, türbeleri kapsar. Kâbe etrafındaki dönüş sayısını belirlemek için konulmuş bulunan, ancak sonradan putlaştırılan siyah taş ve Muhammed peygamberin Medine’deki mezarı başta olmak üzere İslam dünyasında sayısız taşlar ve türbeler birer putperestlik merkezi olmuşlardır.
005:097 Son Peygamberin türbesini “Sınırlı Mescid” diye ilan eden ortak koşucular, böylece ikinci bir Sınırlı Mescid oluşturdular. Kuran, sadece bir tek Sınırlı Mescidden söz eder.
005:101 Kuran, bizim için gerekli olan her şeyi açıklıyor. Kuran’ı yeterli görmeyenler, tıpkı 2:67-71’de anlatılan Yahudiler gibi sorular sormuşlar, cevabını Kuran’da bulamayınca da uydurdukları cevapları “Hadis” diye sunarak din haline getirmişlerdir. Böylece, tırnağın hangi sırayla kesileceğinden, sakalın kaç karış bırakılacağına, helaya hangi ayakla girileceğinden, hangi taraf üzerine yatılacağına kadar yüzlerce emir ve yasağı içeren bir din oluşturulmuştur (9:31; 42:21).
005:102 Yahudiler, kendilerine her şeyi açıklayan, tam detaylı olan Allah’ın kitabını (6:154; 7:145; 37:117) yetersiz görerek sordukları sorulara cevaplar olarak Mişna (Söz) ve Gamara (Uygulama) adında dini kaynaklar oluşturdular. Böylece, Allah’ın dinini tahrif ederek inkârcı oldular. Müslümanlar da aynı hataya düşerek, kendilerine herşeyi açıklayan, tam detaylı Kuran’ı (6:38; 114; 12:111; 16:89) yetersiz görerek Hadis (Söz) ve Sünnet (Uygulama) adında dini kaynaklar oluşturdular ve böylece mezhep mezhep bölündüler (23:52-56; 25:30). Kuran’a insan yapısı öğretileri ortak koşanlar tarafından hurafeler ve çelişkilerle dejenere edilen bu dine muhatap olan Birçok kişi de agnostizm veya ateizmi seçmekte.
005:109 Muhammed peygamberin kendilerine şefaat ederek Tanrı’dan kurtaracaklarına inananlar bu ayete ne der? İsa’yı veya Muhammed peygamberi, ölmeyen, her şeyi gören ve herşeyi bilen olarak kabul edenler ahiret gününde onlarla karşılaştırıldıklarında putlaştırdıkları elçiler tarafından reddedileceklerdir (25:30). Ayrıca bak 2:48.
005:114-115 Kuran’ın matematiksel mucizesi, büyük mucizelerden olduğu için (74:35), onu öğrenenlerin sorumluluğu da büyüktür. Ayrıca, Tanrı’nın İsa’ya sürekli olarak “Meryem oğlu” diye seslenmesi dikkat çekicidir. İncilde de sık sık “insanoğlu” olarak tanımlanan İsa’nın, buna rağmen “Tanrı’nın biricik oğlu” olarak anılması, insanların kahramanları putlaştırma eğilimlerinin delillerinden biridir.
006:018 Bak 53:42-62.
006:019 Kuran’ın biricik kaynak olduğunu, ona başka kaynakları eş koşanların müşrik olduğunu öğreniyoruz (6:112-115; 7:2-3; 9:31; 17:46; 16:89; 45:6; 42:21).
006:022-24 Hüküm kaynağı olarak Allah’ın kelamını yeterli görmeyerek elçisine iftira edilen Hadisleri ve din adamlarının fetvalarını ona ortak koşanlar, kendilerinin müşrik olduğunu inkâr eder. Ancak Kuran’ın tanımına göre onlar müşriktirler. Ayetler arasındaki ilişki dikkat çekici. (Ayrıca bak 6:148; 16:35).
006:025 Hadis ve Sünneti Kuran’a eş koşanlar, 19 mucizesini “Efsane” diye tanımlayarak bu ayetin kapsamına girmişlerdir. Bu mucizeyi inkâr ettiklerini ifade edebilecek başka bir kelime mi bulamadılar? Allah, ikiyüzlüleri işte böyle ele verir (47:29).
006:038 Bu ayet, öncelikle, evrende olan her şeyin kaydedildiği ana kayıt hakkındadır. Ne var ki, ikincil anlamıyla Kuran’a da işaret eder. Ebedi olan ahiret hayatımızı ilgilendiren tüm bilgiler Kuran’da mevcuttur (16:89)
006:051 Bak 2:48.
006:056 Ayrıca bak 42:52; 93:7.
006:057 Çevre, gelenek, çıkar ve duyguların tutsağı olan fanatik inkârcılar Tanrısal delilleri göremezler ve görmek istemezler.
006:060 Bak 39:42.
006:061 İnsanların kişilik ve bilincini oluşturan programı ölüm anında kişinin beyninden alıp bir daha döndürülmemek üzere ana kitaba yükleyenler çoğul ifadesiyle anılıyor. Demek ki Azrail adında bir tek meleğin bu işle görevli olduğu inancı bir bidattir.
006:068 Tanrı, insanlara tam bir düşünce ve inanç özgürlüğü vermiştir (2:256; 6:110; 10:99; 18:29; 88:20-21). Tanrı’nın ayetleriyle alay edenlerin seviyesine düşmeden onları aydınlatmaya çalışmalı.
006:079 “Yaratan” diye çevirdiğimiz “Fatara” kelimesi, 82:1 ayetinde de göreceğiniz gibi “yarmak, parçalamak” anlamına da gelir. Kuran, yaratılışın, büyük bir patlama sonucu oluştuğunu bildirir (21:30). Kainatın sonu ise kapalı kainat modeliyle açıklanır (21:104). Bak 4:82.
006:082 Şirk, yani çeşitli biçimlerle Tanrı’ya ortak koşmak, Kuran’da zulüm olarak tanımlanmıştır (31:13). Peygamberin kendisine şefaat edeceğine inanmak veya türbelerden yardım dilemek, namazlarda Allah’ın isminden başka isimleri zikretmek, dinin kaynağı olarak Kuran’a başka kitapları ortak koşmak gibi Kuran’da anlatılan putperestlikten sakınmalıyız.
006:083-89 Ayetlerinde 18 peygamber ismi sayılmaktadır. Bunların hepsine kitap verildiği belirtilerek peygamber oldukları vurgulanır.
006:088 Arapçadaki ifade her iki anlamı da içeriyor. Bak 57:22-23.
006:094 Bak 2:48.
006:110 İnsanlara verilen seçme özgürlüğü (18:29) ile insan ilk kararını verir ve Tanrı bu doğrultuda ona yol gösterir. Kalbinin derinliğinde, Tanrı’nın mucizelerini inkâr etmeyi kararlaştırmış olanlar, bilinç altına yerleşen bu kişisel kararları yüzünden en büyük mucizeleri de görseler kabul edemezler (7:146). Bu kişiler, Mucizeleri “Efsane” veya “Göz boyama” olarak tanımlarlar (6:25,7). Bilgisayar yoluyla “random dots” metoduyla oluşturulan üç boyutlu stereogramları görmek nasıl ki belli koşullara bağlıdır Allah’ın ayetlerine tanık olmak da belli koşullara bağlıdır. Karmaşık noktalar gibi görünen üç boyutlu bir resme uygun mesafeden veya açıdan bakmayan, veya iki gözünü açık tutmayan, görmek için bir süre dikkatini yoğunlaştırmayan bir kişi nasıl ki kendisini üç boyutlu bir resme kör ederse ve resmi oluşturan noktaları rastantı ve alakasız görürse aynı şekilde Tanrı’nın işaretlerine tanık olmak da belli koşullara bağlıdır. Allah’ın doğadaki ve/veya kitabındaki ayetlere/delillere ard niyetle bakanlar, daha doğrusu ard niyetlerinden dolayı Allah’ın ayetlerini gereği gibi değerlendirmeyenler de kendilerini o ayetlere kör olmaya mahkum ederler.
006:112-113 Peygambere yakıştırılarak insanlara “vahiy” adı altında sunulan yaldızlı sözlere, ahiret hayatını akıl ve bilgiye dayanarak onaylamamış olanlar inanır. İsa’yı Tanrı’nın oğlu olarak putlaştıranlar aslında İsa’nın baş düşmanlarıdır. Nitekim Buhari başta olmak üzere diğer Hadis kitaplarını Kuran ile karşılaştırarak incelediğinizde, o kitapları derleyenlerin aslında peygamberin baş düşmanı olduğunu göreceksiniz.
006:114 Bir önceki ayetlerde peygamber düşmanlarının peygambere yakıştırdıkları iftiralarını yaldızlı sözler olarak birbirlerine ilettiklerini bildiren Tanrı, şimdi Muhammed peygamberin ağzından onlara üç maddeden oluşan en güzel cevabı veriyor: 1) Biricik yasa kaynağı Allah’tır. 2) Allah’ın yasası Kuran’dadır. 3) Kuran detaylıdır. Nitekim Hadis, Sünnet ve mezhep öğretilerini dinin diğer kaynakları olarak kabul edenler birinci ve üçüncü maddeyi direkt olarak, ikinci maddeyi de Kuran’daki yasaya isyan ederek inkâr etmektedirler.
006:115-116 Kuran’ın Hadislere ve diğer insan ürünü öğretilere muhtaç olduğunu iddia ederek, onun detaylı, tamam ve yeterli oluşunu inkâr edenler, çoğunluğa kapılanlardır. Nitekim onlar sık sık çoğunluklarıyla övünürler.
006:118-119 Kuran’ı detaylı ve tamam kabul etmeyerek ona Hadis ve fıkıh kitaplarını ortak koşanların en önemli özelliklerinden birisi de Allah’ın haram etmediklerini haram etmeleridir. Nitekim 6:112 ayetiyle başlatılan tartışma, bu konuda verilen bir örnekle 6:155 ayetine kadar devam eder. Mezhepçiler, ayetlerin muhataplarının 15 yüzyıl önce yaşamış ölüler olduğunu iddia ederek sözkonusu ayetleri geçersiz kılmak isterler. Oysa Kuran, dirileri uyarmak için gelmiştir (36:70).
006:121 Hayvanları keserken ve/veya etlerini yerken Tanrı’nın ismini anmalıyız. Hayvanı kesen kişinin o işlem anında Tanrı’yı anıp anmadığını bilmiyorsak veya keserken unutmuşsak, onu yerken anmalıyız. Bu ayet, genelde yanlış anlaşılmakta ve yabancı ülkelerde yaşayan dindarların lokantalardan etli yemek yememelerine yol açmaktadır. Oysa bu ayeti 6:145 ve benzeri ayetlerin ışığında değerlendirdiğimizde bu ayetin anlamı netlik kazanır. Bu ayet, müslüman olmayanlar veya dinsizler tarafından kesilen hayvanları haram etmez. Tanrı’nın ismini andıkları hayvanları güya Tanrı’ya adadıkları için insanlara haram kılan ve yemek için kestikleri hayvanların helal olması için üzerlerinde “özellikle” Tanrı’nın ismini anmayan müşriklerin bu uygulamasını protesto etmemizi öğütler bu ayet. Zira böyle bir uygulama, Tanrı’ya ortak koştukları din adamlarının uydurduğu bir şeriatten kaynaklanmakta ve Tanrı’dan başkası adına olmaktaydı. Nitekim 6:119 ayeti buna işaret etmektedir. Kısacası, 6:119-121,145 ve 22:37 ayetlerini dikkatle okunursa, bu ayetteki yasağın Tanrı’nın isminin dini amaçlarla özellikle anılmadığı müşriklerin kurbanları hakkında olduğu anlaşılır.
006:124 Atalarını ve din adamlarını körü körüne izleyenler tarih boyunca Allah’ın elçilerine karşı çıkmışlar ve tek dayanak olarak hep geçmişi ileri sürmüşlerdir. Kafaları örümcekli bu tipler, Muhammed peygamberin getirdiği biricik mucize olan Kuran’ı (29:50-51), daha önceki peygamberlerin mucizeleriyle aynı türde olmadığından kabul etmemişlerdir (17:90-93). Aynı kafa, aynı bahaneyle bugün Kuran’ın matematiksel mucizesini reddetmektedir. Nitekim 38. Surenin ilk onbeş ayeti ve 26. Surenin ilk altı ayeti yeni mucizeleri kabul etmeyen muhafazakâr taklitçileri eleştirir.
006:136 Kuran, sadece Mekkeli müşrikleri uyarmak için gelen bir kitap değildir. O tüm insanlara öğütler ve uyarılar içerir. Nitekim müşrikleri eleştiren ayetlerin günümüz müşriklerini de aynı şekilde kapsadığını görüyoruz. Hadis ve fıkıh kitaplarını Kuran’a ortak koşanların: “Allah’a göre şunlar haram, peygambere veya falanca alime göre de şunlar haramdır” biçimindeki iddiaları bu ayetin kapsamına girer.
006:141 Zekât yardımı o kadar önemlidir ki Tanrı Rahmetini zekât verenlere ayırmıştır (7:156). Ancak Müslümanlar bu emri terkederek zekâtı yılda bir defaya indirdiler. Elimize geçen gelirin zekâtını vakit geçirmeden vermeliyiz. Vereceğimiz zekâtın oranı, israf edip kendimizi muhtaç kılmamak veya cimri davranmamak koşuluyla bize bırakılmıştır. Bak 2:219; 17:29.
006:143-144 Tanrı adına “detaylı haramlar” oluşturanlara daha detaylı sorular yöneltilerek ileri sürdükleri haramların uydurma olduğu bildiriliyor.
006:145-146 Kuran, yenmesi yasaklanan maddeleri açıklamış ve onların dışındakilerin haram olmadığını belirtmiştir. Domuzun etini haram kılan Kuran, 146. ayette dolaylı olarak, Tanrı’nın et ile yağı ayırabildiğini yağı da haram etmek istese bunu ifade edebileceğini bildirir. Ancak Allah’ı gereği gibi değerlendiremeyenler, bu ayetlere rağmen, birbiriyle çelişen yüzlerce haram uydurarak Kuran’ı ileten ve izleyen Muhammed peygambere iftira etmektedir. Bak 10:59,60; 16:112-116.
006:148 Hadis ve Sünnet kitaplarını Tanrı’nın kelamına ortak koşanlar Tanrı’dan başka hüküm kaynakları oluşturarak, Tanrı’nın haram etmediği Birçok hayvansal gıdayı yasaklamışlardır. Kendilerinden önceki müşrikler gibi bu iddialarını Tanrı’ya mal etmektedirler. Kuran’da çizilen müşrik/putperest portresi evrensel bir portredir. Bak: 6:22-24; 16:35; 10:59,60.
006:149 Allah’ın delili, otuz beş ayet önce bildirildiği gibi tam detaylı olan kitabındadır. Saçma sapan hikâyeler ve çelişkili haramlar ile dolu olan Hadis kitaplarında değil.
006:150 Tanrı’nın haram etmediği midye, yengeç, istakoz gibi sayısız besin maddelerini haram eden mollalarla bu konuyu tartışırken beş ayet öncesinden okumaya başlayıp buraya kadar gelince durun ve ayetteki bu soruyu kendilerine yöneltin. Cevap olarak size Hadis kitaplarının veya mezhep alimlerinin isimlerini sayarlarsa kendilerini ayetin devamıyla mahkum edin. Bak 9:31, 42:21
006:159 Peygambere yakıştırılan Hadisleri ve ruhbanları izleyenler, mezhep ve tarikatlara ayrılmışlardır. Bak 3:105; 23:52-56.
006:164 Kimse başkasını sorumluktan kurtaramaz. Başkalarını saptıranlar saptırdıkları kişilerin suçlarını paylaşırlar. Kimse kimsenin sorumluluğunu yüklenemez; ancak başkasını saptıran saptırdığı kişinin suçuna ortak olur.Bak 16:25.
007:001 Bu harfler, 19 kodu üzerine kurulu Kuran’ın matematiksel sistemi içinde önemli bir fonksiyona sahiptir. Bak 2:1; 74:30.
007:009 Yaratıcımızın emirlerini dinlememenin sonucu kişilik zayıflar.
007:012 Bak 15:28.
007:016 Şeytan yani Sapkın sabıkalı bir yalancıdır, izleyenleri de (7:20; 6:22-23).
007:022 Bak 7:26.
007:026 Her ne hikmetse geleneksel yorumcular burada “beden” olarak çevirdiğimiz kelimeyi “çirkin yerler” olarak çevirmekte ve bunu cinsel organlar anlamında kullanmaktadırlar. Cennette işlediğimiz günah sonucu bedenlenmemiz olumsuz bir olaydı; ama bedenimizin en önemli ve en “ilginç” parçalarından biri olan cinsel organları “çirkin yerler” olarak tanımlamak yanlıştır. Allah bizi güzel bir biçimde yarattı; cinsel organlarımız dâhil. “Beden” veya “vücut” diye çevrilmesi gerektiğine inandığımız “SeVeT” kelimesinin geçtiği diğer ayetler için bak 5:31; 7:20,22,27; 20:121.
007:029 Bak 2:139; 39:2,11,14; 40:14,65; 98:5.
007:031 Arapca kelime “israf etmeyiniz” yani “sınırı aşmayınız” anlamındadır. Ayetin bağlamında, yemek ile ilgili olarak sınır iki türlü anlaşılabilir: oburluk veya savurganlık. İsraf kelimesi Turkce’ye sadece “savurganlik” anlaminda daraltilarak girmis.
007:032 Bu ayet, uydurma Hadislerle erkeklere altın ve ipeği yasaklayan ruhbanları hedeflemektedir. Gerçeği onaylıyanlara ahirette verileceği açıklanan “altın, ipek” gibi süsleri (18:31; 22:23; 35:33) dünya hayatında da yasaklamayan Kuran’a rağmen onları yasaklayanlar putlaştırdıkları Muhammed peygamber tarafından Tanrı’ya şikayet edileceklerdir (25:30).
007:046-48 Bak: 2:26; 13:35; 47:15. Ayrıca bak 12:109; 33:4; 39:29; 72:5
007:052 Bak 11:1.
007:054 Altı günde yaratma olayı yaratılıştaki evrimi ve dört günde yaratıldığı belirtilen yeryüzünün yapısının göreli karmaşıklığını yansıtan mecazi bir birimdir. Bak 41:10.
007:071 Buhari, Müslim, İbn-i Maceh, İbn-i Hanbel, Tirmizi, Ebud Davud, İmam-ı Azam, İmam-ı Şafii, İmam-ı Yusuf, İmam-ı Rabbani, Abdulkadir Geylani, Nakşibendi, Gazzali, Said Nursi gibi nice isimlere nisbet edilen öğretileri Kuran’a eş koşanlar bu ayete muhataptırlar.
007:116-117 Büyücülük, muskacılık birer şarlatanlıktır. Bu konunun metafizik bir yönü yoktur. Musa’nın dönemindeki sihirbazlar, halkı hipnozla etkileri altına alıp illüzyonla gözlerini boyuyorlardı. Musa, uydurmaları yutan bir gerçeği ortaya koyarak trans halinde hayaller gören halkı uyandırdı. Musa’nın ortaya koyduğu şeyin sihir olmadığını herkesten iyi anlayan sihirbazlar canları pahasına da olsa ona inandılar. Peygamberliğine bir delil olarak İsa’ya verilen mucizeler hariç şifa dağıtıcılık da tıpta “placebo” diye bilinen psikolojik etkiden ibaret bir palavradır. Şifa verme ve büyü çözme iddialarıyla cahil halkı sömüren sahtekârlar hastalanınca hemen hastanelere koşarlar. Ne yazık ki cehaletin yaygın bir hastalık olduğu toplumlarda sahtekârlara ve palavracılara büyük rağbet olur.
007:127 Bak: 2:49
007:133 Yaşadığımız çağda da bu uyarıcı işaretleri alıyoruz. Cinsel ilişkilerde sınır tanımamamızın sonucu ortaya çıkan, kandaki bağışıklık sistemini etkisiz hale getiren AİDS hastalığı; kimyasal maddelerle kirlettiğimiz göllerde rastlanan deforme olmuş kurbağalar; kömür, petrol ve orman gibi doğal kaynakları sorumsuzca kullanmamız sonucu oluşan “greenhouse” nedeniyle artan sel felaketleri, aşırılıklarımıza karşı Tanrısal uyarılardır.
007:141 Bak 2:49
007:142 “Kırk” sayısının “otuz + on” biçiminde anlatılışı 19 kodlu matematiksel yapıyla ilişkilidir.
007:143 Cennet halkı Tanrı’yı görecek. 39:69; 75:23, 89:22.
007:146 Matematiksel mucizeyi inkâr eden din adamları buna örnektir. Bak 6:110
007:148 Buzağı heykelinin “böğürdüğü” değil de “böğürmeye sahip” olduğunun bildirilmesi ilginçtir. Bu ses büyük olasılıkla heykelin üzerindeki deliklere rüzgarın çarpmasıyla oluşuyordu. Nitekim arkeolojik kazılar, eski Mısır tapınaklarındaki bazı heykellerin rüzgar yoluyla ses çıkarabilen deliklere sahip olduklarını ortaya çıkardı. Ayrıca bak 20:83-99.
007:150 Tanrı, kitabını Musa’ya levhalar halinde vermişti. Tanrı, bu levhaları, fiziksel yapısının putlaştırılması için değil, içindeki emir ve yasaklara uyulsun diye göndermişti. Nitekim levhalardaki ilkelere uyulmamasına tepki olarak, Musa’nın kızgınlıkla levhaları yere atıp kardeşinden hesap sorması ilgi çekicidir. Kuran’ın ayetlerini dinlemeyerek arkalarına atan sözde din adamlarının, Kuran’ın kaydedildiği materyali putlaştırması, kağıt ve mürekkebe saygı göstermesi, totemci ve materyalist bir davranıştır.
007:156 Zekât’ın önemi vurgulanıyor. Zekâtın miktarı 2:219; 17:26,29 ayetlerinde, ne zaman verileceği 6:141, kimlere verileceği 2:215, nasıl verileceği 2:274; 13:22 ve niçin verileceği de 30:39 ayetlerinde bildirilir.
007:157 Muhammed, Tevrat’ın Tesniye 18:15-19, İncil’in Yuhanna 14:16-17 ve 16:13 ayetlerinde önceden haber verilmiştir.
007:158 “Ümmi” kelimesinin anlamı kaydırılarak peygamberimizin okuryazar olmadığı iddia edilmiştir. “Ümmi” sözcüğünün gerçek anlamı için 3:20 ve 2:78 ayetlerine bakınız.
007:166 Bak 2.65 ve 5:60.
007:172 Dili geçmiş zaman kipi Arapça’da çeşitli amaçlarla kullanılır. Biz, anlamı dikkate alarak ayeti çevirdik. Buradaki diyalog “lisan-i hal” iledir. 41:11 ayetiyle karşılaştırınız.
007:174 Bu hayat, Tanrı’nın ülkesine dönmemiz için son şansımızdır.
007:180 Kuran’da Tanrı için, yüzün üzerinde değişik sıfat-isim kullanılır. Bunlar süreklilik bildiren tanımlamalardır; Nitekim her yazı yazan insana “yazar” denmez. Tanrı’nın isim ve sıfatlarının Arapça olması gerekmez. Nitekim Birçok topluluğa konuştukları dilde kitaplar gönderen Tanrı, kendisini tanıtırken onların anlayabileceği dili kullanıyordu. Bu yüzden Kuran, güzel niteliklerin Allah’a ait olduğunu bildirir. Maalesef, uydurma Hadis kitaplarında sunulan 99 isimli liste Tanrı’ya yakışmayacak birkaç nitelik içerir. Örneğin, dindar müslümanlarca ezberlenip dua maksadıyla okunan 99 isimden birisi olan “ed-Darr” “zarar veren” anlamına gelir. Halbuki Kuran tersini söyler (42:30).
007:185 “Hadis” kelimesi, Kuran boyunca, Kuran’dan başka birşey için kullanıldığında olumsuz bir anlam taşır. Peygamber düşmanlarının uydurdukları iftiraları “Hadis” diye adlandıracaklarını elbette Tanrı biliyordu. 12:111; 31:6; 33:38; 35:43; 45:6; 52;34; 77:50 ayetlerine bakınız.
007:187 Tanrı, bu bilgiyi, 1980 yılında açıklamış bulunuyor. Bak: 20:15; 15:87; 72:27.
007:187 Saat, sadece inkârcıların başına ansızın kopacaktır.
007:188 Muhammed peygamber dâhil kimse geleceği bilmez (6:50; 7:188; 10:20; 27:65; 81:24). Geleceği ancak Tanrı bilir ve bu bilgi ancak vahiy/ayetler yoluyla elde edilebilir (3:44; 11:49; 12:102; 30:2; 72:27). Muhammed elçilik ile görevlendirilmeden önce uluslararasi ticaret yapıyordu ve ondan ötürü belli bir servete sahipti. Servetini arttırabilseydi onu zekât ve sadaka için, müslümanlar ve onlarla anlaşma halinde olan grupların savunmasi için harcayabilirdi.
008:001 Bak: 8:41.
008:012-16 Savaşlar, 60:8-9 ayetlerinde bildirilen genel prensibe tabidir.
008:035 Kuran, oruç ve zekât gibi namazın da İbrahim Peygamberden itibaren başladığını ve ondan sonraki tüm peygamberlerin ve izleyicilerinin namaz kıldığını bildirir (21:73). Mekkeli inkârcılar hiçbir vakit müşrik olduklarını itiraf etmediler. Aksine İbrahim’in yolunu izlediklerini ileri sürüyorlardı. Evliyalarının kendilerine şefaat edeceğine inandıkları ve Tanrı’nın ismini tek başına anmaktan hoşlanmadıkları için Kuran tarafından müşrik olarak mahkûm edildiler. Muhammed peygamberi ve din adamlarını putlaştıranlar, Mekke müşrikleriyle aralarında fark oluşturmak için onların da namaz kıldığını bildiren bu ayetin anlamını saptırmışlardır. Lütfen 107. sureye ve 9:54 ayetine bakınız. (Bu ayetin geleneksel çevirisi üzerindeki tartışma için “Kuran Çevirilerindeki Hatalar” adlı kitabıma bakabilirsiniz.)
008:038 Bu ayetteki “evvelkilerin Sünneti” ifadesi, Tanrı’nın geçmiş toplumların azgınlıklarına karşı uyguladığı cezalandırma yasasını hatırlatır. Kuran’da “Sünnet” kelimesi, “yasa” anlamına gelir. Bir tek geçerli Sünnet vardır, o da Tanrı’nın Sünneti (33:38,62; 35:43; 40:85; 48:23). Muhammed peygamber Kuran’dan ayrı bir Sünnete (yasaya) sahip değildi.
008:040 Bak 2:286.
008:048 Sapkının korkusu, haşyetsiz, yani saygısız bir korkudur.
008:067 Bu ayet insan kaçırmayı ve köleciliği yasaklamaktadır. Savaş esirleri 47:4 ayetine göre savaştan sonra serbest bırakılır. Ayrıca bak 4:25; 90:1-20.
008:072 İslam, hukukun üstünlüğünü ve barışın önemini vurgular. 16:91,92.
009:001 Bu surenin başında Besmele bulunmayışı, Kuran’ın matematiksel yapısında önemli bir parametre oluşturur.
Kuran’daki “Allah’a ve elçisine uyunuz” ifadesini suistimal ederek “Allah”tan Kuran’ı, “elçi”den de Hadis kitaplarını anlamak isteyenler bu ayetle mahkûm edilir. Allah bu ultimatomu Muhammed peygambere danışarak ortaklaşa hazırlamadığına göre, Allah’tan sonra elçinin anılmasının tek nedeni Allah’tan gelen ultimatomu onun AYNEN iletmesidir. Ayrıca, 8:24 ayetinde Tanrı ve elçi için kullanılan fiilin tekil olması anlamlıdır. Elçiyi Yaratıcısının yanında İKİNCİ bir hüküm kaynağı yapmak isteyen müşriklere 6:114 ayetini de hatırlatırız.
009:005 Kuran’ın izin verdiği savaş savunma amacıyladır. Şu ayetlere de bakınız: 2:190, 192, 193, 256; 4:91; 60:8-9.
009:029 Burada sözü edilen gurup müslümanlara saldırmış ve zarar vermiş gruplardır. Daha önceki 9:1-5 ayetlerine bakınız. Hadislere dayalı tefsirlerde cizye kelimesi Kitap Ehline yüklenen özel bir vergi olarak yorumlanıyor. Halbuki cizye kelimesikarşılık anlamına gelen CeZaYa kelimesinden türer ve kullanıldığı bağlamı dikkate alındığında savaş tazminatı olarak anlaşılmalıdır. Müslümanların yönettiği bir devlette farklı dinleri izleyenlere yüklenecek farklı bir vergi islam’ın temel prensiplerinden olan din özgürlüğü ile çelişir. Bir ülkenin vatandaşları arasında dini inançlarından dolayı vergi konusunda ayrıcalık yapmak dinde zorlama oluşturur.
009:031 Din sadece Allah’ındır (98:5). Falanın filanın fetvalarını din edinmek şirktir. Ayrıca bak: 42:21.
009:033 Yüzyıllardır Hadis, Sünnet, fıkıh ve dini hikâyelerle tahrif edilerek tanınmaz hale sokulan İslam dini, bir reform hareketiyle, elçilerin bildirdiği biçimiyle gündeme geliyor. Bak 110. sure.
009:037 Günümüz İslam dünyasında yaygın olan Kutsal Aylar Recep, Zul-kade, Zul-hicce ve Muharrem (Ay senesinin 7, 11, 12 ve 1. ayları) dır. Halbûki 2:197,217; 9:2,5,36 ayetleri ve ayların isimleri incelendiğinde, kutsal ayların, birbirlerini izleyen Zul-hicce, Muharrem, Safer ve Rabi-ül evvel (12, 1, 2 ve 3. aylar) olduğu görülecektir. Zul-hicce (Hacca Sahip) ayının ismi onun ilk ay oluşuna önemli işerettir. Ayrıca Rabi-ül evvel (Birinci Dördüncü/dörtlü) ismi de bunun Kutsal ayların dördüncüsü olduğunu bildirir. Bu aydan sonraki Rabi-ül ahir (Son Dördüncü/dörtlü) ise Yılbaşı olan Muharrem ayından itibaren diğer dördüncü ayı ifade eder. (Rabi’ kelimesi Arapça’da dört mevsim için de kullanılır). Kuran, bize müşriklerin çağlar boyunca değişmeyen davranışlarını aktararak onlara karşı uyarır.
009:045 Münafıklar ve müşrikler, Allah’ı onayladıklarını iddia ederler (23:84-90). Nitekim “şefaat” kurumuna olan inançlarıyla bir kısmı ahireti de onayladıklarını iddia eder (10:18). Ne var ki, putperestlikle kirlenmiş bu taklidi inançlarında kuşkuları vardır (9:45; 11:110; 14:9; 34:21; 41:45; 44:9). Oysa akla ve bilgiye dayanan bir onaylamaya kuşku bulaşmaz (49:15). İşin ilginç yanı, müşrikler kendilerinin müşrik olduklarını kabul etmezler (6:23).
009:051 Bak 2:286.
009:054 Bu ayet namazın İbrahim peygamberden itibaren, Kuran’ın inişinden önce bilinip uygulandığının ayrı bir kanıtıdır (8:35; 21:73). Kuran’ın tamam, mükemmel ve detaylı oluşunu (6:19, 38,114) inkâr ederek, “namazın detayını Kuran’ın neresinde bulabiliriz?” diyenlere cevaptır. Kuran’ın namazla ilgili ayetleri dikkatle incelendiğinde, namazın nasıl kılınacağı, kaç vakit kılınacağı detayıyla açıklandığı görülecektir.
009:080 Muhammed peygamber, kendi amcaları ve yakın akrabaları için bile şefaatte bulunamazken, hiç tanımadığı insanlara nasıl şefaat edebilir? İbrahim, babasına şefaat edemedi (60:4), Nuh ise, oğlunu kurtaramadı (11:46). 2:48 ayetine bakınız.
009:097 Arab kelimesinin çoğulu A’arab tır. Bak: 9:120.
009:099-103 “Salla” (desteklemek, teşvik etmek) fiilinin anlamını kaydırıp Muhammed peygamberin ismini övgü ve dualar olmadan anmayı saygısızlık kabul edenler bu ayete ne derler? Bak: 33:43,56.
009:127 Kuran’ın matematiksel sistemi, dokuzuncu surenin 127’inci ayet ile sonlandığını birçok örnekle sergiliyor. Sünnilerin mushaflarında bu surenin sonuna yapılan eklemelerle ilgili bir sürü çelişkili rivayetlerin mevcudiyeti bir zamanlar yakılan ataşin dumanları olarak değerlendirilebilir. Nitekim birçok Kuran meali bu dokuzuncu Surenin, “son iki ayet hariç” Medine’de indiğini not düşer. Yani, Sünni kaynaklara göre bu sure sonundan inen tek Sure olmuş oluyor. Surenin sonundaki 124-127 ayetlerde tekrarlanan bir kelimeye ve tavra dikkatinizi çekmek isterim. ARTTIRMAK. Kuran’ın kendi içine yerleştirilen bir sistem ile mükemmel ve özgün bir korunmaya sahip oluşunun örnekleri için Eşşiz Koruma Sistemi başlıklı makaleye bakınız.
010:001 Bu harfler Kuran’ın matematiksel mucizesinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Bak 2:1; 74:30.
010:020 “Büyük mucizelerden biri” (74:30-35) olan Kuran’ın matematiksel mucizesinin bilgisayar çağına kadar gizli tutulması Tanrı’nın bir planıdır.
010:024 Tanrı, elbette dünyanın sonunun gece mi yoksa gündüz mü olduğunu bilir. Ancak dünya yuvarlak olduğundan, o an geldiğinde dünyanın yarısı gece, diğer yarısı da gündüz olacaktır. Bak 4:82.
010:028-29 Peygamberleri ve erdemli kişileri Allah’a ortak koşanlar ve onların şefaatını umanlar aslında onlara kulluk etmiyorlar. Zira onlar böyle birşeyi onaylamadıkları gibi haberleri bile olmaz. Müşrikler, sapkının arzusunu yerine getirdikleri için nihayette sapkına kulluk etmiş olurlar. 16:60; 40:74; 36:60.
010:030 Müminler sadece Tanrı’yı mevla (efendi/koruyucu) edinir. Bak 2:286.
010:038-48 ayetleriyle, 27:77-85 ayetleri arasındaki ilişkiyi inceleyin.
010:047 Bak 16:36.
010:057 Ayetteki “şifa” kelimesini bağlamından koparan muskacılar Kuran ayetlerini cahil halka aspirin gibi satmaktadırlar.
010:059-60 Tanrı’nın yasaklamadığını yasaklayıp onu Tanrı’ya yakıştırmak şirktir. Kuran’a göre bunu yapan din adamları ve onları izleyenler Tanrı’nın baş düşmanlarıdır. Örneğin; son zamanlara kadar mollalar, İran halkına pulsuz balıkları yemeyi haram etmişlerdi. Türkiye’deki bazı din adamları da istakoz, midye, yengeç, karides dâhil birçok besin maddesini haram kılarak bu yalanlarını elçisi yoluyla Tanrı’ya yakıştırıyorlar. Bak: 6:145-155.
010:062-64 Kuran, çeşitli testlerden geçtikten sonra gerçeği onaylıyanlar için hem bu dünya hayatında ve hem de ahiret hayatında mutluluk garantiler.
010:081 Büyünün tanımı için bak: 7:116-117.
010:088 Zulüm görenler bedduada bulunabilir. Bak 4:148.
010:092 Tanrı, Mısırlılara verdiği özel bir mumyacılık bilgisiyle Firavunların cesedini korumuştur. Firavun’un mumyalanmış cesedi bugün Kahire Müzesinde sergilenmektedir.
010:099-101 Tanrı bizim ilk kararımıza karışmaz. İnkâr etmeye karar verenler, belli bir yaştan sonra, Tanrı’nın koyduğu doğal yasaya göre anlayışsızlığa ve bağnazlığa mahkum olurlar. Bak 13:11; 18:29; 42:13; 46:15; 57:22.
011:001 Kuran’ın ayetlerde ve aralarındaki ilişkilerde verilen detaylar o kadar çok ki, sürekli olarak yenilerini keşfediyoruz. Örneğin, 46:15; 31:14; 22:5; 23:14; 16:58-59 ve17:31ayetleri doğadaki ayetler ışığında incelediğinde kürtaj gibi bir konuya aydınlık getiriyor. Hırsızların “ellerinin kesilmesini” öğütleyen ayet (5:38), “kesmek” kelimesinin kullanıldığı diğer ayetlerin ışığında değerlendirildiğinde esnek bir ceza hukuku ile karşılaşılır. Din adamları tarafından hep “kadınları dövün” biçiminde anlaşılan ayet Kuran’ın kendi açıklamasıyla incelendiği vakit farklı bir tablo çıkarıyor. “Gizlenen” adlı suredeki 74:30 ayetinin işaret ettiği matematiksel ve linguistik detaylar kitaplar dolduracak boyutta…
011:006 Cehalet, savaş, tembellik, tekelcilik, bencillik, doğayı hor kullanma, savurganlık, kayırmacılık, yağmacılık, diktatörlük ve haksızlığa göz yumma gibi sapkıni davranışların bir sonucudur açlık ve kıtlık. Tanrı’nın emirlerini uygulayan toplumlar aç kalmazlar. Ayrıca bak 17:31.
011:007 Altı gün ifadesi, karşılaştırma imkânı sağlayan bir birimdir. Örneğin, tüm galaksiler sisteminin iki günde yaratılmasına karşın yerkürenin dört günde yaratıldığını öğreniyoruz (41:10-12). Kuran’da zaman mutlak değil, görelidir (32:5 ve 70:4).
011:007 Yeryüzü önceleri suyla kaplıydı; karalar daha sonra belirdi.
011:013 Kuran’ın matematiksel sistemi taklid edilemez.
011:017 “Kesin kanıt” anlamına gelen “Beyyine” kelimesi Kuran boyunca 19 kez geçer. Musa’nın kitabı da aynen Kuran gibi 19 kodu üzerine kurulu matematiksel bir yapıya sahipti (Bak: 46:10). Bu konudaki deliller için “Üzerinde 19 Var” adlı kitabımıza bakabilirsiniz.
011:040 ve 44 Nuh’un gemisi, birbirine bağlanmış kütüklerden ibaret basit bir gemiydi (54:13). Tufan ise, Nuh’un halkıyla, Ölü Deniz bölgesiyle sınırlı idi. Gemiye alınan hayvanlar ise Nuh’a ait çiftlik hayvanlarıydı. Hikâyeci din adamları, gemiyi, tufanı ve hayvanların sayısını abartmışlardır.
011:042 Nuh’un yaşı düşünülürse oğlunun çocuk olmadığı anlaşılır.
011:046 Şefaat, halkı putperestliğe saptırmak için Sapkının etkili bir oltasıdır. Halbuki, ne İbrahim babasına, ne Nuh oğluna, ne de Muhammed peygamber amcalarına yardım edemedi (2:48,123,254; 6:70,94; 7:53; 9:80; 10:3; 39:44; 43:86; 74:48; 82:17-19).
011:079 Burada sözkonusu edilen homoseksüellerin, doğadışı davranışlarından alenen övünç duyduklarına ve hemcinslerini küstahça rahatsız ettiklerine dikkat ediniz.
011:087 Gereği gibi gözetilen namaz, kötülükten alıkoyar (29:45).
011:108 Dünyanın sonu geldiğinde yok edilen gökler ve yer, diriliş anında yeniden ve farklı olarak yaratılırlar (14:48).
011:114 Ayetin ilk bölümündeki “ve” harfini ekleme anlamında değil, açıklama anlamında kabul ettik. Kuran Arapçasına göre gece, güneşin batımından doğumuna kadar süren tüm zaman dilimidir (2:187). Akşam ve sabah namazlarının vakitleri, gündüzün iki ucunda gecenin gündüze yakın birer bölümüdür. “Ve” harfinin farklı anlamlarda kullanımının örnekleri için bak 2:53; 21:48; 13:26. Kuran namaz hakkında detaylı bilgi içermektedir. Elinizdeki çevirinin son bölümünde yer alan “Kuran’a Göre Nasıl Namaz Kılabiliriz” başlıklı Not ilgili ayetleri sergilemektedir. Namazın kaç vakit oluşu konusu hala tartışmalı bir konu olup ilgili ayetleri aklın ışığında iyi niyetle anlamaya çalışmalı ve farklı anlayışları saygı ile karşılamalıyız.
011:119 Büyük merhamet sahibi olan Tanrı, işlediğimiz ilk suçtan pişmanlık duyarak tekrar kendisine dönmemiz için bizi bu dünyada yaratarak bize bir şans tanımıştır.
011:119 Cehenneme girenler, dünya hayatındayken özgür iradeleriyle orayı seçenlerdir.
012:001 Sure başlarındaki harf kombinezonları, Kuran’ın matematiksel mucizesinin önemli bir öğesini oluşturur. Bak 2:1; 74:30.
012:002 Bu ayetin farklı bir anlamı için bak 43:3.
012:004 Bu benzetme, güneş sistemindeki gezegenlerin sayısı konusunda bir ipucu mu veriyor? Eski Ahit’in Tekvin kitabının 37:9 ayetinde aynı rüyadan sözedilmekte, ne var ki gezegen kelimesi yerine yıldız olarak yanlış çevirilmiştir. Bu olayın Eski Ahit’te anlatılan versiyonu için Tekvin’in 37-49 bölümlerine bakınz.
012:006 Yusuf’un rüyasından, kendisi için aydınlık bir geleceğin takdir edildiğini öğreniyoruz. Demek ki kardeşleri geleceği hakkında tartışırlarken Yusuf’un kaderi Tanrı tarafından zaten belirlenmişti. Her şey Tanrı tarafından önceden kaydedilmiştir (57:22).
012:015 Toplu karar anlamına gelen icma kelimesi, Kuran’ı yeterli görmeyenler tarafından dinin dört kaynağından biri olarak kabul edilmiş ve hatta Kuran’a tercih edilmiştir. Hadis ve Sünnet kelimelerinin Kuran’daki kullanılışı nasıl ilginç ise (7:185; 8:38) bu kelimenin de kullanılışı çok ilginçtir. İcma ve ictima olarak, Kuran’da altı kere geçen bu kelime sürekli olarak putperestler ve inkârcılar için kullanılır (10:71; 12:102; 20:64; 17:88; 22:73). Bak 33:38.
012:023 Yusuf, iki türlü anlaşılacak bir ifade kullanıyor. Kadın, büyük olasılıkla onun, kendi kocasından söz ettiğini sandı. Aslında Yusuf, “benim Rabbim” sözüyle Gerçek olan Tanrı’yı amaçlamaktadır. Tektanrıcı olan Yusuf bu sözle, kendisini satın alarak evlatlık edinen kişiyi kasdetmiş olamaz (12: 39,42,50; 6:164; 9:31).
012:026-28 Emareler (circumstantial evidence), insan tanık olmasa bile, belli bir iddianın isbat edilmesi için mahkemede delil-tanık olarak kabul edilirler. Örneğin, evlilik dışı doğan bir çocuğun babası genetik testle belirlenebilir. Genlerin tanıklığı dört tanığın tanıklığından daha güvenilir bile olabilir. Ayrıca, Tanrı’nın tek olduğuna dair olan tanıklığımız (şehadet); duyu organlarıyla değil, buradaki gibi mantıksal bir tanıklıktır.
012:039 Kölecilik için bak 4:125; 90:13; 79:24.
012:042 Bu ayetin son bölümü, “Rabbine (Yusuf’u) anmayı Sapkın ona (arkadaşına) unutturunca hapiste birkaç yıl daha kaldı” biçiminde de anlaşılabilir. Her iki anlam aynı anda kastediliyor olabilir: Yusuf, kendisini krala hatırlatmasını arkadaşından isterken Tanrı’sını anmayı unuttu; arkadaşı da onu efendisine hatırlatmayı unuttu. Yusuf’un bu hatası kendisine birkaç yıl hapse mal oldu. Kuran, sadece Tanrı’nın bizi zorluklardan kurtarabileceğini söyler. Gerçeği onaylayanlar, Tanrı’ya güvenir (1:5; 6:17; 8:17; 10:107; 26:77-80).
012:059 Kardeşlerinden kimliğini gizleyen Yusuf, ya onlarla konuşurken kardeşi Bünyamin’den söz ettirmiştir veya kıtlık yılında bir maliye bakanı olarak nüfusla ilgili bu bilgiyi elde edebilmesinin mümkün ve normal olduğu bilinmekteydi.
012:068 Yakup, kalabalık bir grubun görevlilerin dikkatini çekeceğini ve sorunlar çıkarabileceğini düşünmüş olabilir. Yumurtaları ayrı sepetlere koymak istatiksel bir sigorta sağlayabilir. Eskiden kentlerin giriş kapıları olurdu. Buradaki önerilen yöntemin gözdeğmesi denilen hurafeyle ilgisi yoktur. Bak: 113:5 ve 114:4.
012:076 Mısır devletinin bir görevlisi olarak, Yusuf’un kralın yasası yerine İsrailoğullarının yasasını uygulaması etiksel olarak yanlış görülebilir; ancak Yusuf’un bu yasadışı uygulamada herhangi bir kişiye ve topluma zarar vermemesi ve niyetinin dürüstlüğü kendisi için bir savunma oluşturur. Nitekim bu iyi niyetli “hile” ile bir aile trajedisine son vermiştir.
012:083 Büyük kardeşin diğerlerine Mısır’da verdiği öğüdü babalarının Filistin’de verdiği cevabın izlemesi çarpıcı ve ekonomik bir anlatım sanatıdır. Böylece, 81 ve 82’nci ayetlerde yer alan öğüdün tekrarlanmasından kaçınılmış veya “Filistin’e varınca büyük kardeşin verdiği öğüde göre babalarına durumu anlattılar” gibi bir ifadeye gerek görülmemiştir. Mısır’da günler önce kardeşler arasında konuşulan sözler 83. ayet ile birlikte, birden bire üç boyut (yer, zaman ve bağlam) atlayarak Filistin’deki babalarıyla yüzyüze konuşmaya dönüşüyor. Bak 20:47-49; 26:16-18.
012:093 Modern tıpta psycosomatic körlük denilen bir olay olmalı.
012:098 İşledikleri suç babalarını olumsuz etkilediği için babalarının kendilerini affetmesi ve onlar için Tanrı’dan bağışlama dilemeleri normaldir. Yoksa bir peygamber ve elçi olan babalarının günahları “şefaat” yoluyla bağışlatma gibi bir otoritesi yoktu.
012:109 Burada “adam” olarak çevirdiğimiz “rical” kelimesi “erkek” veya “iki ayak üzerinde yürüyen/insan” anlamlarına gelir. Bak: 2:239; 7:46-48; 22:27; 39:29; 72:5.
012:111 Bak 31:6; 33:38; 45:6.
012:111 Bak 11:1.
013:001 Bu harfler Kuran’ın Tanrı sözü olduğunu ve Tanrı tarafından korunduğunu kanıtlayan 19 kodu üzerine kurulu matematiksel mucizenin önemli bir parçasını oluşturur. Bak 2:1; 74:30.
013:008 Bak 4:119. Başkaları bilemez anlamına gelmez. Bak 42:49 ve 31:34.
013:015 İnkârcılar bile Tanrı’ya secde ederler, yani O’nun egemenliğini ister istemez kabul eder ve O’nun yasalarına uyarlar. İnkârcılar, yaşamlarının her alanında doğa (yaradılış) yasalarına uymak zorundadırlar. Tanrı’nın egemenliğini kabul etmeyenler, vücutlarının kontrolü konusunda spekülasyona girebilirler; ancak Kuran onlara kaçamayacakları basit bir örnek verir: Kâfirlerin gölgesi Tanrı’ya boyun eğmektedir. Bir başka ifadeyle, dünyanın güneş etrafındaki dönüşü ve bunun sonucunda inkârcının gölge hareketleri onun kontrolünün dışındadır. Güneşin oluşturduğu gölge, coğrafik koordinat, gün ve saate göre alabildiğine ölçülü ve duyarlı bir grafik izler. Bak 2:258, 16:48.
014:001 Bu başlangıç harfleri, 1974 yılında Kuran’ın matematiksel kodu keşfedilinceye kadar bir gizem olarak kaldı. Bak 2:1; 74:30.
014:004 Cengiz Özakıncı tarafından yazılan “Dil ve Din” adlı kitap bu ayetin bildirdiği gerçeği güzel ve ilginç örneklerle tartışmaktadır.
014:006 Bak 2:49
014:048 Aynı haber, Eski Ahid, İşaya 65:17 ve 66:22’da yer alır.
015:001 Kuran’ın Tanrısal kaynağı ve Tanrı tarafından mükemmel biçimde korunduğu, Kuran’ın matematiksel koduyla kanıtlanmış bulunuyor. Bak 2:1; 74:30.
015:009 Kuran, iç içe geçmeli mükemmel bir kodlama sistemiyle korunmuştur. Koruma görevinin insanlar tarafından değil, Tanrı tarafından gerçekleştirileceği vurguyla bildirilir. “Üzerinde 19 Var” adlı kitabımızda Kuran’ın matematiksel mucizesinin örneklerini ve bu konuda geniş bir tartışmayı bulabilirsiniz. Örnekler için bak 9:127. Ayrıca 41:41-42 ayetine bakabilirsiniz.
015:020 Biz astronotları uzaya gönderdiğimizde onlar için gerekli yiyecek, içecek ve oksijeni titizlikle ölçüp hazırlarız. Tanrı, bir uzay gemisi olan bu yerküreyi çalışan ve üreyen, bakterilerden balinaya kadar milyarlarca astronot için oksijen, su, sayısız lezzetli yiyeceklerle donatmış ve bu sayısız nimeti, kendi kendini besleyen bir eko-sistemle bereketlendirmiştir.
015:026 Yaratıcı’nın mikroskobik canlılarda başlattığı biyolojik evrimin ilk belirtileri balçık katmanları arasında başladı. Balçık geosedik olarak sekizyüzlü ve dörtyüzlü dizilen bir atomlar şebekesinden oluşur. Sekizyüzlü ve dörtyüzlü birimler sıkıca paketlenmedikleri için birbirlerine göreli olarak kayma özelliğine sahiptirler. Moleküler yapısındaki bu esneklik, balçığın birçok kimyasal reaksiyona katalist olmasını sağlar. İnsanlar balçık katmanları arasında milyonlarca yıl önce başlayan organik hayatın en gelişmiş meyvesidir. Bak: 24:45; 29:19-20; 71:14-17.
015:029 “Ruh” kelimesinin geleneksel anlamı Kuran’daki anlamıyla pek uyuşmaz. Kuran ayetlerini incelediğimizde “ruh”un vahiy, bilgi ve emir anlamlarına geldiğini görürüz. İnsan soyunun genetik yapısı, bilgisayar diliyle örneklersek, Tanrı’nın komutlarını (ruhunu) içeren bir donanımve sistem programı gibidir. “Nefis” genetik yapının sistem programı gibi olup bilgi ve eylemlerle gelişebilen yazılım programlarıyla donatılmıştır. Hardware ve sistem ile çelişen yanlış tercihler ve davranışlar onları viruslerin saldırısı karşısında savunmasız bırakır. Kötü düşünceler ve tavırlarla, kötü alışkanlıklar ve dostluklarla bozulan nefis (sistem programı) yozlaşarak özelliğini ve işlevini kaybeder. Güzel düşünceler ve tavırlarla, iyi alışkanlıklar ve dostluklarla beslenen nefis ise orijinal yaratılışı (ruh) doğrultusunda gelişerek ebedi mutluluğu hak eder. Bak 17:85.
015:034 Bu ve 15:41 ayetlerindeki ifadelerin Tanrı’nın verdiği cevaplar olduğu açık. Böyle olunca, onu parantez içinde bunu okuyucuya anımsatmaya gerek yok. Kuran kendisini aktif bir beyinle okumamızı ister. Ancak, eğer bir detay veya gramatik bir nüans çeviride kaybolursa o zaman bu kayıp çevirmen tarafından telafi edilmeli.
015:056 Kötümserlik Tanrı’nın nimetlerine kapıyı kapar ve kendi kâbusunu gerçekleştirir.
015:071 Lut kendi kızlarını mı yoksa köy kızlarını mı kastediyor?
015:085-88 Dünyanın sonunun 2280 yılında geleceğine dair Kuran’ın öngörüsü için bak 20:15; 72:27.
015:087 Sure başlarında 14 (7×2) ayrı harf kombinezonları olup onların sayısal (ebced) değerlerinin toplamı Muhammed peygamberin izleyicilerine verilmiş olan 1709 kameri yılı verir. Hicri 1710 (miladi 2280) tarihinin dünyanın sonu olduğuna dair ilginç işaretler içerir Kuran. Kuşkusuz, Allah daha iyi bilir.
015:091-93 Hadis ve Sünnet izleyicileri bu öngürüyü 2:106 ayetinin anlamı tahrif ederek gerçekleştirdi.
016:001 Her şey önceden kaydedilmiş bulunuyor (57:22).
016:008 Tren, otomobil, helikopter, uçak, uzay gemisi gibi bu ayette işaret edilen tüm modern taşıt araçları, Tanrı tarafından yaratılmışlardır. Zira bunların yaratılması için gerekli olan insan beyni, fizik, kimya yasaları ve maddelerin hepsi Tanrı’nın birer yaratığıdır. Bak 37:96.
016:024 Bu ayet Kuran’ı efsane diye inkâr edenler hakkında olduğu gibi Hadis kitaplarında derlenen geçmişlerin efsanelerini “vahiy” diyerek Kuran’a eş koşan modern müşrikler için de geçerlidir.
016:025 Bak 6:164.
016:035 Bak 6:23,148.
016:040 Nitekim tüm evren “ani” bir patlamayla yaratıldı. Bak 21:30.
016:044 Allah tarafından açıklanmış (75:19), anlaşılması kolaylaştırılmış (54:17,22) apaçık bir kitabın (5:15; 12:1; 26:195; 44:6) elçi tarafından açıklanması demek, gizlenmeyip insanlara bildirilmesi demektir. Bak: 2:159,160; 3:187 ve 16:64.
016:049 İnsan vücudu, ister gerçeği onaylayan birisine ister inkârcı birisine ait olsun, tümüyle Tanrı’ya teslim olmuş bir müslümandır. Bak 13:15.
016:052 Bak 39:11
016:064 Hadis ve Sünneti Tanrı’nın hükmüne eş koşanlar bu ayetteki “litübeyyine” kelimesinin anlamını saptırırlar. Türkçedeki “açıklama” kelimesi gibi iki anlama gelen bu sözcüğün Kuran’ın açık ayetleriyle çelişen anlamını tercih edenler 3:7 ayetinde haber verilirler. Benzer ifade için bak 2:159-160; 3:187 ve 16:44.
016:067 Tanrı’nın bağışladığı nimetlerden yararlanmak yahut zarar görmek seçimimize bağlıdır. Nükleer enerjiyi hem bomba hem de enerji santrali için kullanabiliriz; ateşle elimizi de yakabiliriz, yiyeceklerimizi de pişirebiliriz. Kuran, alkollü içkiler ile meyve sularını karşılaştırarak bu seçime dikkat çeker.
016:069 Besin ve vitamin açısından alabildiğine zengin olan balın bazı alerjilere ve rahatsızlıklara ilaç oluşu bilinen bir gerçektir. Arı usta bir mimardır; petek gibi optimal ekonominin geometrik örneğini inşa ederek bal stoku için minimum miktarda balmumu harcar. Bir ecza profesörüdür; ağzındaki laboratuvarda bal gibi bir ilacı üretir. Kuyruğunda düşmanlarına karşı kimyasal silah taşıyan bir intihar komandosudur. Diğer arılarla güneş ışığı ve kreografi yoluyla haberleşip yol bulan usta bir pilottur, bir helikopterdir. Binlerce kovandaşıyla birlikte barış ve düzen içinde çalışan dürüst bir kovandaştır. Bu küçücük böcek, daha nice hüneriyle Yaratıcısının büyüklüğüne tanıklık eden bir ayettir. Arının karnını ifade eden BuTuN kelimesinin çoğul kullanılması da ilginç. Bu nüansı entimologlar daha iyi takdir ederler.
016:071 Bu ayet şöylece de çevrilebilir: “… Üstün kılınanlar, emirleri altındakilere kendi rızıklarını vermezler. Aslında rızıkta onların hepsi eşittir (hepsi de Tanrı tarafından rızıklandırılırlar)…” Bak: 30:28.
016:076 Bak 2:286.
016:086 Bak 10:28-29.
016:089 Kurtuluşumuz için gerekli her şeyi açıklayan Kuran’ı yeterli görmeyenler hakkında elçinin tanıklığı için bak 25:30.
016:093 Ayetin orta cümlesi, “dileyeni saptırır, dileyene yol gösterir” biçiminde anlaşılsa da sonuç değişmemektedir. Tanrı’nın içtenlikle gerçeği arayanları doğru yola ilettiğini ancak yeterli içtenliğe ve temiz niyete sahip olmayanların da gerçeği görmesini engellediğini görüyoruz (6:110; 7:146; 21:51; 37:84). Bak 57:22.
016:097 Ayetteki “Hu” ve “Hum” zamirleri hem kadını ve hem erkeği kapsamına alıyor. Açık bir neden yokken bu zamirleri sadece erkeklere sınırlamamalı.
016:098 Neden bu emir Kuran’ın veya her surenin başına konmamış? Yoksa bu emir sözel değil zihinsel bir eylemi amaçladığı için mi?
016:101 Bak 2:106.
016:103 Kuran’ın dışındaki mukaddes kitaplar kısmen tahrife uğramışlardır. Kuran’ı mevcut Tevrat ve İncil çevirileriyle karşılaştırırsak Kuran’ın orijinalliği ortaya çıkar. Örneğin, Tevrat’ın Çıkış 32:20 ayetiyle Kuran’ın 2:93 ayetini karşılaştırınız. Dr. Maurice Bucaille’nin “The Bible, the Quran and Science” (Tevrat-İncil, Kuran ve Bilim) adlı kitabı bu konuda bir klasiktir. Bu ayetin son bölümü şu biçimde de anlaşılabilir: “Amaçladıkları kişinin dili anlaşılmaz bir dil, bu ise mükemmeldir, apaçıktır”. Bak 43:3.
016:114 Sadece Allah’a kulluk edenler, O’nun haram etmediğini haram etmezler. Fakat mollaları, şehyleri, imamları, din adamlarını Tanrı’ya ortak koşanlar, onların Tanrı ve peygamber adına uydurdukları sayısız haramlarla Tanrı’nın bağışladığı Birçok nimeti yasaklayarak nankörlük ederler. Bak 6:145-150 ve 42:21.
016:123 Bu ayet, dini pratiklerin İbrahim peygamberden bize ulaştığını bildirmektedir. Bak 21:73; 22:78.
017:001 Bu ayetin anlamı hikâye ve düzme Hadislerle saptırılmak istenmiştir. Kudüs’teki mescidin adı Kudüs’ün müslümanlarca alınmasından sonra Mescidi Aksa olarak değiştirilmiştir. Nitekim Kuran-ı Kerim o bölgeyi tam tersine “en alçak/düşük yer” olarak tanımlar (30:3).
017:013 Senin hayatın, doğumundan ölümüne dek bir video bandı gibi kaydedilir. Diriliş gününde bu kayıt, bize gösterilecektir. Bak 57:22.
017:031 “Çocuklar” diye çevirdiğimiz kelimenin Arapçası “evlad” olup “doğanlar” demektir. Ayetten anlaşıldığına göre, çocuklar doğar doğmaz bazı aileler kız çocuğu olduğunu görünce çocuğu hemen öldürüyorlardı.
017:036 Körü körüne izlemememizi, sorgulayıp araştırmamızı emreden bu ayete göre hareket eden bir topluma ne din adamlarının hurafeleri ne de politikacıların yalanları zarar verebilir.
017:039 Hikmetin, Kuran’da değil de Hadis kitaplarında olduğunu iddia edenler bu ayeti neden görmezlikten gelirler? Hadis ve Sünnet denilen orta çağ kültürünü Tanrı’nın Sözüne eş koşanlar, herşeyden önce hikmetin birinci ilkesini çiğnemiş olurlar. Kuran’ın bir ismi de Hikmet Kitabı anlamına gelen Hakim’dir. Bak: 9:31; 17:46; 18:26; 36:1; 42:21.
017:046 Ahiret konusunda kuşkuları olanlar Kuran’ı anlamazlar ve Kuran’ın zor olduğunu iddia ederler. Bak: 54:17,22,32,40.
Kuran’ı yeterli görmeyen zihniyetin sahipleri, kendilerini tanımlayan bu ayetten hoşlanmadıkları için bu ayeti çevirirken “vahdehu = biricik, yalnızca” kelimesinin yerini değiştirmişlerdir. “Kuran” kelimesinden sonra gelerek onu betimleyen bu kelimenin yerini değiştiren Hadis ve Sünnet izleyicileri, Yahudilerin geçmişte yaptıklarının bir benzerini tekrarlamışlardır (4:46; 5:41). Ayrıca, Kuran’ın matematiksel mucizesi de bu konuya başka bir boyut kazandırıyor. Örneğin, Arapça “vahdehu” kelimesi 7:70; 39:45; 40:12,84 ve 60:4 ayetlerinde Allah için kullanılır. Bu rakamları topladığınızda 361, yani 19×19 elde edersiniz. Ancak söz konusu kelimenin Kuran için kullanıldığı 17:46 ayetini eklerseniz sonuç 19’un tam katı olmaz.
017:055 Peygamberleri yaratan ve görevlendiren Tanrı herbirisine farklı özellikler ve üstünlükler vermiştir. Onları üstünlük yarışına sokmak bize düşmez. Bak 2:285.
017:059 Maalesef, geleneksel çevirilerin etkisinde kalarak biz bu ayeti pek inceleyip üzerinde düşünmeden daha önceki basımlarda yanlış çevirmiştik. Geleneksel çeviriler ayetteki “Ma” harfini olumsuzlaştırıcı harf olarak anlamak yerine onu “şey” olarak anlamışlar. Geleneksel çevirilere göre, daha önceki toplumlara mucizeler gönderen Tanrı bu geleneği devam etmeye niyetli imiş, ancak mucizelerin beklenen etkiyi göstermediğini gördükten sonra artık göndermekten vazgeçmiş! Bu anlayış Kuran’daki tanımlanan Tanrı’nın sıfatlarıyla çelişir. Dahası, mucizeler gösterilmesinin amacının fanatik inkârcıları ve bağnaz nankörleri ikna etmek için değil, mesajı rasyonel olarak sorgulayan açık fikirli kişilere yardımcı olmak ve kuşkularını dağıtmak olduğunu öğreniyoruz Kuran’dan. Geleneksel çeviriler ayrıca, tüm elçilerin mucizeler ve işaretlerle desteklendiğini bildiren ayetlerle çelişir. Muhammed’e daha önceki elçilere verilenlerin bir benzeri mucize verilmedi, ancak kendisine eşsiz bir delil olarak dünyanın sonuna kadar tüm kuşakların tanık olabileceği bitmez ve tükenmez mucizeler ve işaretler iceren bir kitap verildi. Bak 29:51. Ayrıca bak 7:73-77; 26:155; 54:27; 91:13.
017:060 Kuran’ı anlamak için Muhammed peygamberin seyahatine değiniliyor olabilir (17:1 ve 53:1-18).
Cehennem ateşi içinde biten Zakkum ağacına değiniliyor (37:62-66). “Cehennem ateşi” ifadesini mecazi olarak anlamak istemeyenler, “ateşin içinde ağaç mı yetişir?” diyerek inkârlarında fanatikleştiler. Tanrı, ikiyüzlülere ve inkâr etmek isteyenlere özellikle bahane verir (2:26; 3:7; 17:82; 74:31).
017:065 Sapkın’a karşı tek etkili silah “La ilahe illallah” tır. Bak 15:40.
017:066 Su, fiziksel ve kimyasal açıdan eşşiz özelliklere ve yararlara sahiptir. Örneğin, suyun yoğunluğunun +4 derecede en yüksek olması denizlerin ve okyanusların alttan buz tutmamasına yol açar. Böylece korunan deniz altındaki canlı hayat, gezegenimizin atmosferindeki oksijeni hayat için gerekli düzeyde tutar.
017:076 Nitekim Muhammed peygamber Medine’ye göç ettikten kısa süre sonra Mekke kan dökülmeden fethedildi.
017:078 Güneşin ufukta kaymasından gecenin kararmasına kadar geçen süre akşam namazının vaktidir. Kuran namaz hakkında detaylı bilgi içermektedir. Bak 24:58; 11:114; 38:32. Elinizdeki çevirinin son bölümünde yer alan “Kuran’a Göre Nasıl Namaz Kılabiliriz?” başlıklı makale ilgili ayetleri incelemektedir.
017:082 Sahtekâr din adamları, bu ayetin anlamını saptırarak Kuran ayetlerini yüzyıllarca halka aspirin veya merhem gibi satmışlardır. Kuran’ın mesajına yabancılaşan Müslümanlar, Kuran ayetlerinin yazılı bulunduğu kağıt ve mürekkebi totem olarak kullanmaya başladılar. Kuran, gerçeği arayanlar için evrensel bir mutluluk reçetesidir. Bak 10:57.
017:085 “Ruh” kelimesi Türkçe’de Yunan Felsefesinden aktarılan bir anlamda kullanılır. Kuran terminolojisinde “Ruh” vahiy ve Tanrısal bilgi demektir. Ölüm ve uyku anında vücuttan ayrılan şey ise “Nefs”, yani bilinç ve kişiliktir (39:42). Vahyi iletmekle görevli olan denetçi Cebrail’in künyesi “Ruhul Kuds” (Kutsal Vahiy) dir (16:102). Tanrı, insan türünü özel bir vahiy ile bilinç ve kişilik sahibi kıldı (15:29; 38:72; 33:9). Sapkıni virüsler ve kötü kullanım yoluyla yozlaşan bilinç ve kişiliğimizin programını Ruh adlı programı beynimize yerleştirerek düzeltebiliriz. Vahiy, genetik yapılarındaki orijinal ruhlarını kaybedenleri diriltir (6:122; 8:24).
Ölümle birlikte Tanrı’nın ana kaydına kopyalanan “nefis” fincanlarla veya benzeri ilkel metotlarla tekrar dünyaya getirilemez. “Ruh çağırma” safların inandığı ve şarlatanların istismar ettiği bir eğlenceden ibarettir.
Herhangi bir insanın beynindeki özgün nöron örgüsü ve hayat boyu hafızada biriktirilen bilgiler, ileri bir teknolojiyle organik olmayan bir materyale, örneğin bir bilgisayara kaydedilebilir mi? Bir başka deyişle, kişiliği, beynin organik maddesinden “bilgi” olarak soyutlayıp nakledebilir miyiz, koruyabilir miyiz, çoğaltabilir miyiz? Teknolojinin gelişimine bakılırsa, böyle birşeyin olması olmamasından daha olağan gözüküyor. “Çürüyen kemikler mi diriltilecekmiş?” diye dirilme olayını inkâr eden ateistler, biyolojik ölüm olayıyla herşeyin kaybolmadığını ve insanın bir “bilgi” kümesinden oluştuğunu laboratuvarlarında gördükten sonra bu gerçeği binlerce yıldır elçiler yoluyla bildiren Yüce Tanrı karşısında secdeye varacaklarına, kibir ve gururla inkâra devam edeceklerdir büyük olasılıkla… Kuşkusuz, bu gurur Saat ile son bulacaktır (10:24). Bak 15:29.
017:104 Dünyanın birçok ülkesine dağılan, dillerini kaybeden ve korkunç işkence ve katliamlara uğrayan Yahudilerin, 1948’de Filistin’de İsrail bayrağı altında tekrar bir araya gelmeleri büyük ve tarihsel bir sürprizdi. Komşu Arap ülkelerini, 1967 yılında altı günde bozguna uğratan İsrail askerleri, Sina yarımadasına ellerinde Kuran’ın 2:249 ayetinin son bölümü yazılı pankartlarla girerken sözde Müslümanlara Kuran’dan bir ders veriyorlardı. Yahudilerin büyük bir finansal, kültürel ve politik güç olarak uluslararası platformda sayılarından çok büyük bir güce sahip olmaları, hem iyilik ve hem kötülük konusunda dünya çapında örnekler sergilemeleri, Kuran’ın Yahudiler’den neden o kadar çok söz ettiğini açıklar.
017:110 “İsim” kelimesi “smy” kökünden türemekte olup “niteleme” anlamına gelir. Dili ne olursa olsun tüm güzel nitelemeler Rabbimiz için kullanılabilir. Tanrı’nın tüm elçileri Araplardan gelmedi, tüm ilahi kitaplar da Arapça inmedi. Allah, daha doğrusu Ellah kelimesi Arapca “El” belirtme ontakısıyla “elah/ilah” kelimesinin kaynaşmış biçimidir. Nasıl ki “Pazar” ve “ertesi” kelimeleri dilimizde bir “e” harfi düşmesiyle “Pazartesi”ne dönüşüyorsa, “El” ve “ilah” kelimeleri de Arapça’da “Ellah” (O tanrı veya Tanrı) kelimesine dönüşmüştür. Kuran, ilah (tanrı) kelimesini birçok ayette Allah (Tanrı) için de kullanıyor. Örneğin, Kuran’ın son suresinde Rabb’imiz (efendimiz), “ilahin nas” (halkın tanrısı) olarak tanımlanıyor. “La ilahe illa Allah” ifadesi “Bilinen Tanrıdan başka tanrı yoktur” biçiminde Türkçe’ye çevrilebilir. Bak: 7:180, 26:198; 41:44.
Mekke putperestleri namazın ses tonunu değiştirdikleri veya bir gösteriş aracına dönüştürdükleri için, Kuran bunu düzeltmektedir. Ne var ki Kuran’ın bu açık ayetine rağmen, Hadis ve Sünnet izleyicileri gündüz namazlarını sessiz kılmaktadırlar.
018:008-12 Yedi Uyuyanlar diye bilinen müminler 18:9-21 ayetlerinde belirtildiği gibi dünyanın sonu ile doğrudan ilişkilidir.
018:009 Bu ve izleyen birkaç ayet bu surede gizli bir matematiksel sistemin varlığına işaret ediyor. Rakamlıların aynı zamanda Mağaralılar olarak tanımlanması burada bir gizemin olduğu biçimindeki hissimizi destekliyor. Nitekim Müddessir (Gizlenen) hitabıyla başlayan surenin 19 kodlu matematiksel sistemi 1406 yıl boyunca gizlediğini biliyoruz.
018:016-20 Bu gençler, acaba İsa’dan 325 yıl sonra mesajı yozlaştırıp çarpıtarak üçleme doktrinini ortaya koyan Nicene (İznik) konsülünün (MS 325) baskısından mı kaçmaktaydı? Bu doğruysa, o zaman Muhammed peygamberin Medine’ye Hicretinden hemen sonra dirildiler.
018:021 Bu olay ile ilgili sayısal bilgiler tarihin sonuna ışık tutar. Bak 18:25.
018:022 Demek ki çoğunluğun bildiği 7 sayısı doğru sayı değildir.
018:025 Tanrı bu ayette 300+9 ifadesini kullanarak mağarada kalış süresini hem güneş ve hem ay yılı ile veriyor. Nitekim üç yüz güneş yılı üç yüz dokuz ay yılına denk gelir. Dünyanın sonunun tarihi, o tarihten 300 güneş yılı (309 ay yılı) önce, yani 1980 MS (1400 HS) yılında, bildirildi (Bak: 15:87 ve 72:27). Bu surenin 9’uncu ayetinden bu ayetteki sayıya kadar kullanılan kelimelerin sayısı tam 309’dir.
018:032-42 Kuran, halkın Tanrı’dan ayrı olarak ilahlaştırdığı Birçok değişik tanrı örnekleri verir. Örneğin çocuklar (7:90), din liderleri ve bilginleri (9:31), mal ve mülk (18:42), ölmüş evliya ve peygamberler (16:20,21; 35:14; 46:5,6), ego (25:43, 45:23). Sapkın, şirke bulaştırmak için ilk iş olarak, yanlış veya eksik bir şirk tanımını kabul ettirerek öz eleştiri sistemini imha eder. Nitekim müşrikler, kendilerinin müşrik olduğunu kabul etmezler (6:23). Bak 19:81.
018:044 Velayet (otorite) Tanrı’ya aittir. Şia mezhebinde imanın şartlarından sayılan “velayet-i fakih” yani fıkıh alimlerinin veya mollaların velayeti sahte bir velayettir.
018:050-51 Göksel toplumda büyük tartışma baş gösterdiğinde (38:69), yaratıklar, sınıflara ayrılarak denetçi (melek), cin ve insan oldular. Sapkının daha önce denetçi olduğunu bildiren ayetleri hesaba katmayanlar, 18:50 ayetinin “cinlerden oldu” bölümünü yanlış anlamışlardır. “Cin” kelimesinin ve “kane minel cinni” ifadesinin anlamı 2:34 ayetiyle açıklanır.
018:080-81 Adolf Hitler sevimli ve görünüşte suçsuz bir çocuktu. Çocukken ölmüş olsaydı çoğu kişi üzülecek ve hatta Tanrı’nın hikmetini sorgulayacaktı. Bu derslerden öğreniyoruz ki her şeyin ardında güzel bir sebep vardır. Adolf Hitler gibi bir caninin yaşatılması ise bir başka sebebe bağlıdır.
018:090 Bir çöl halkına ulaştığı anlaşılıyor.
018:094-99 Adalet ve barış üzerine kurulu çok uluslu bir uygarlığın iki nesil sürecek yönetiminden sonra, dünyanın son yıllarında iki düşman ülkenin tekrar güç kazanarak müslümanlara saldıracakları anlaşılabilir mi bu ayetlerden?
019:001 Beşli harf kombinezonu, bu surede anlatılanların doğruluğuna güçlü bir fiziksel ve matematiksel kanıt sağlar. Bak 2:1; 74:30.
019:015 “Yevm = gün” sözcüğünün bu ayette üç kere tekrarlanması, anlamdaki vurgulamanın yanısıra Kuran’ın matematiksel yapısının bir tezahürüdür. “Gün” kelimesi, Kuran boyunca tekil olarak tam 365 kez tekrarlanır. Bak: 9:36. Kuran’daki “gün” kelimesinin geçtiği ayetlerin listesini “Üzerinde 19 Var” adlı kitabımızda bulabilirsiniz.
019:024-25 Doğum sancısına karşı önerilen su arkı ve olgun hurma, kas hareketlerini düzenleyerek doğum sancısını hafifletmektedir. Suyun görülmesi veya sesinin işitilmesi otonom olarak kasların hareketini düzenler. Nitekim modern doğum klinikleri havuzda doğum işlemini uygulamakta. Hurmada bulunan oksitosin (oxytocyn) maddesi de modern tıpta doğumu kolaylaştırıcı bir ilaç olarak kullanılmaktadır. Bak 4:82. Bu ayet İsa peygamberin doğduğu mevsim konusunda da bilgi verir. Ortadoğuda, hurmalar Eylül sonunda ve Ekim başlarında ağaçtan düşecek derecede olgunlaşır.
019:036 Yuhanna İncili’nin 20:17 ayetine bakınız.
019:046 Müşrik liderler tarih boyunca saldırgan tutumlarıyla dikkatimizi çeker. Azer İbrahim peygamberi, Firavun’un adamları Musa peygamberi, Yahudiler İsa peygamberi, Ebu Lehebler Muhammed peygamberi öldürmek istemişlerdir. Birçok elçinin müşrikler tarafından öldürüldüğü Kuran’da bildirilir. Gerçekler karşısında, hurafe ve yalanlarla ayakta duramayan müşrikler sürekli olarak, barışa ve eleştirel düşünmeye çağıran elçileri öldürmeye çalışmışlardır. Geçmiş müşriklerin azgın ve saldırgan karakterlerinin günümüz müşriklerinde de aynen ortaya çıkması rastlantı değildir.
019:081 Kendini heykellere adamak (7:138) şirkin sadece bir türüdür. Allah’ın isminin yanında başka isimleri anmaktan hoşlanmak (39:45), din adamlarının Tanrı adına koyduğu din kurallarını izlemek (9:31; 42:21, 6:148), peygamberlerin ve evliya olduğuna inanılan kimselerin şefaat ve yardımına inanmak (2:48;10:18), peygamberlerin hatasız olduğunu ileri sürmek (18:110) gibi tavırlar da şirktir. Müşrik kafalar, sapkının hipnozu altında bulunduklarından Kuran’daki apaçık ayetlere rağmen kendilerinin hâlâ tek Tanrıcı olduklarını sanırlar (6:23). Bak 18:32-42.
019:082 Bu ayet iki anlamlıdır. Bak: 6:23 ve 10:28.
019:083 Bak 14:22.
019:087 Kuran, peygamberleri ve evliya denilen kimseleri putlaştıran kimselerin ileri sürdüğü şefaat anlayışını tümüyle reddeder (2:48; 10:18). Yargı gününde tüm yetki Tanrı’nın elindedir. Kuran’ın kabul ettiği şefaat, Tanrı’nın hükmünü tasdik etmekten başka birşeye yaramayan etkisiz bir faktördür (78:38). Peygamberler ve erdemli insanlar cezayı hak eden hiç kimseyi kurtaramaz (9:80; 74:48). Muhammed peygamberin biricik şefaatı, kendisinden medet umanların beklediklerinin tersine olumsuz olacaktır (25:30). Bak:2:48.
019:097 Tanrı, anlamamız için, mesajını deney ve duyularımızla sınırlı olan dilimizle gönderir. Gerçeği onaylayanlar tarafından yapılan çeviriler de bu amaca hizmet eder. Bak 41:44.
020:001 Birçok surenin başında geçen bu harf kombinezonları Kuran’ın matematiksel mucizesinin bir bölümünü oluşturur. Bak 2:1; 74:30.
020:008 Bak 7:180.
020:014 Bu ayet, namazın Muhammed peygamberden çok önce farzedildiğini bildiren ayetlerden biri olup Muhammed peygamberden sonra namazlara sokulan bazı hataları da düzeltmektedir. “Salat=Namaz” Tanrı ile bağlantı kurma anlamına gelmekte ve bu ayete göre namazda sadece Allah’ı anmalıyız. Bu yüzden ayaktayken sadece Açılış (Fatiha) suresi okunmalı.
020:015 Dünyanın sonu, son mesaj olan Kuran’da bildirilmiştir (15:87).
020:017 Kuşkusuz, Tanrı Musa’nın elindekini biliyordu. İzleyen ayetler, sorunun retorik ve öğretim amacıyla yöneltildiğini gösteriyor.
020:020 Mağara suresinin 60-82 ayetlerinde gördüğümüz sabırsız ve itirazcı Musa’nın burada itaatkâr olması ve kendisi için önemli bir araç olan değneğini sorgusuz sualsiz atması ilginçtir. Bu değişik tavrın nedeni ne olabilir?
020:041 Musa için kullanılan bu ve benzeri ayetler Muhammed peygamber için kullanılsaydı, Ehli Sünnet vel Cemaat içinde popüler olacak, kitap kapaklarını ve cami duvarlarını süsleyecekti. Muhammed peygamberi uydurma Hadisler yoluyla Tanrı’nın dinine ortak kılmaya çalışan Sünni ve Şii din adamları, Muhammed peygamberi diğer peygamberlerden daha üstün göstermek için bir sürü uydurma Hadise sığınırlar. Mollalarca kabul görmeyen bir “kutsi Hadis” halk arasında çok ünlüdür: “Levlake, levlake lema halaktul eflak” (Sen olmasaydın, sen olmasaydın, evrenleri yaratmazdım.) “Kutsi Hadis” adı altında Tanrı’ya doğrudan iftira etmekten çekinmeyen Hadisçilerin en güvendiği kaynak olan Buhari, benzeri yalanlarla doludur. Buhari’deki en uzun “Hadis-i şerif” olan Miraç “mucizesini” incelerseniz, orada Muhammed peygamberin hem putlaştırıldığını ve hem de zekâ seviyesine hakaretlerde bulunulduğunu göreceksiniz. Muhammed peygamberi, altıncı gökteki Musa ile yedinci gökteki Tanrı arasında mekik dokuyarak namaz vakitlerinde indirim yapmaya çalışan saf bir sendika lideri gibi sunan bu ilkel senaryo, vaizler ve imamlar tarafından Miraç kandillerinde coşkuyla sunulur. “Muhammed peygamber olmasaydı Tanrı bizi günde 50 vakit (28 dakikada bir vakit) namazla öldürecekti” mesajını veren Buhari, aslında Muammed peygamberin en büyük düşmanlarından birisidir. Bak 2:285; 3:159; 6:112; 68:42. Bak Kitab-ı Mukaddes Jeremiah 1:5.
020:048-49 Tanrı’nın Musa’ya dikte ettirdiği sözler Musa’ya tekrarlattırılmadan Firavun’un o sözlere verdiği cevaba geçiliyor. Kuran’ın anlatım dili, okuyucu tarafından doldurulabilecek boşluklarla veya ilişkilerle doludur. Böylece hem istenmeyen tekrarlardan kaçınılmış oluyor ve hem de okuyucunun beyni harekete geçiriliyor. Kuran, pasif ve beyince tembel okuyucuyu sevmez. Tembel okuyucu da Kuran’dan gereken lezzeti alamaz. Bu anlatım biçiminin bir başka örneği için 12:83 ayetine bakınız.
020:051-52 Günümüz müşrikleri Kuran’ın mesajını hazmedemeyince, geçmişte Firavun’un sorduğu soruyu tekrarlarlar. Böyle yıllanmış bir bahaneyle karşılaşırsanız Musa’nın verdiği ve Tanrı’nın onayladığı tarihi cevabı, yani 20:52 ayetini veriniz.
020:053-55 Biz, Dünya adlı uzay gemisinin astronotlarıyız. Tanrı, fezada geçici ve maceralı bir yolculuk için bizi bindirdiği uzay gemisini yenilenebilen yiyecekler, su, orman, çiftlik hayvanları, çeşitli elementler, petrol ve benzeri maddelerle donatmıştır. Tanrı’nın uzay gemisi ile bizim yine o gemiden yararlanarak yaptığımız uzay araçlarını karşılaştırınız.
020:063 Yalan propaganda tüm despotların en etkili silahıdır.
020:066 Büyünün tanımı için bak 7:116 ve 2:102.
020:109 Kuran, sadece Tanrı’nın kararına uygun olarak konuşanlara söz verileceğini bildirerek, müşriklerin elçilere ve erdemli kişilere yüklediği “kurtarıcı” fonksiyonu reddeder. 2:48; 19:87.
020:113 Bu ayetin bir başka anlamı için bak 43:3.
020:114 İlk okuyuşta anlayamadığımız bir ayeti, ikinci veya üçüncü okuyuşumuzda anlayabiliriz. Bazı ayetleri anlamak için Kuran’ın perspektifini kazanmak gerekir. Bazen de herhangi bir ayeti yıllar sonra ani bir ilham yoluyla anlayabiliriz. Kuran’ı, güçlü ve net yayın yapan bir radyo istasyonuna benzetirsek, biz de radyoya benzeriz. Gelenekler ve çevrenin etkisiyle kazandığımız yanlış bilgi ve tavırların oluşturduğu parazit yayınlar Tanrısal yayını olduğu gibi işitmemize engel olabilir. Ayrıca dalga ayarımız, transistörün durumu, pilin gücü ve antenin yönü gibi bizim kişisel tavır, ilgi ve bilgi durumumuza bağlı olan nedenler zayıf işitmemize veya hiç almamamıza neden olabilir. Hadisçi-Sünnetçi radyolar, Kuran kanalından parazitli ve kesintili yayın almaya mahkumdur (2:20).
020:133 Kuran’ın mesajının niteliği ve mesajının tarihsel boyutu, onun Tanrısal kaynaklı olduğuna bir delil oluşturur. Ayrıca ayetteki “beyyine” kelimesinin tekil haliyle Kuran’da tam 19 kere geçmesi ve bu 19 kodunun daha önceki kitaplarda da bulunması bu ayetin işaretsel anlamının çağımızdaki tecellisidir. Bak 46:10.
021:002-3 Kuran, Muhammed peygambere verilen biricik mucizedir (29:51). Muhammed peygamberin dönemindeki müşrikler, bir kitabın kendi başına mucize olamayacağını ileri sürerek, geçmişteki peygamberlerin mucizelerine benzer mucizeler görmek istediler (11:12; 17:90-95; 25:7,8; 37:7-8). Kuran’ın matematiksel mucizesinin 1974 yılında ortaya çıkması karşısında günümüz müşrikleri de aynı tavrı gösterdiler. Matematiksel mucize, dinin sadece Tanrı’ya hasredilmesini gerektirince, “Kuran’da matematik mi olurmuş?” diye mesajı inkâr ettiler. Kuran’ın matematiksel mucizesini keşfetmek için seçilen adam müslümanları sadece Allah’a kul olmaya, din adamlarını ve peygamberi O’na ortak koşmamaya çağırdığında müşriklerin büyük tepkisini aldı ve Suudi, Pakistan ve Afganistan merkezli uluslararası bir terorist grubun Sünni mukallitleri tarafından 1990 yılında Arizona’daki Tucson Mescidinde şehit edildi.
021:007 Burada insan olarak çevirdiğimiz “rical” kelimesinin “ayak üzerinde yürüyenler” yani insanlar anlamında kullanıldığı bir başka ayet için, bak 7:46.
021:028 Şefaat hikâyesi, Sapkının oltasındaki en etkin yemdir. Bak, 2:48; 43:86.
021:030 Evrenin 10-15 milyar yıl kadar önce büyük bir patlama sonucu oluştuğunu ileri süren Bing Bang teorisi, Kuran tarafından ondört yüzyıl önceden bildirilmektedir. Bu teori, artık teori olmayıp kozmik bir gerçektir. 51:47 ayeti de evrenin genişlemekte olduğunu bildirir. Biyolojik hayat için suyun vazgeçilmez bir koşul olduğu da bilinen bir gerçektir. Bak 4:82.
021:032 Göğü, tüm uzay olarak değerlendirirsek milyarlarca yıldızdan oluşan galaksilerin, çekim ve merkezkaç güçleri arasında mükemmel bir uyum içinde birbirlerine çarpmaktan korunduğunu anlayabiliriz. Göğü dünya atmosferi olarak değerlendirirsek, atmosferin dünyamızı şeffaf bir battaniye gibi uzayın soğuğundan, güneşin zararlı ışınlarından ve gök taşlarından koruduğu gerçeği ile karşılaşırız. Dünyanın erimiş demirden oluşan merkezi dinamo gibi magnetik bir alan oluşturur ve dünyanın atmosferini tutar. Bak 4:82.
021:037 Bak 4:28.
021:051 Dünya, aramızdan tövbeyi hak edenlere tövbe etme, yani Tanrı’ya dönme fırsatı vermek için yaratıldı. Denetçiler, hepimizin cehenneme atılmasını istediklerinde, “Ben sizin bilmediklerinizi biliyorum” diye karşılık almışlardı (2:30).
021:056 Buradaki tanıklık, akıl ve delil yoluyla tanıklıktır. Bak 12:26-28.
021:058 Genç bir tektanrıcı olan İbrahim’in büyük put hariç diğer putları kırması ne putperestlerin tapınma özgürlüğünü ortadan kaldırıcı, ne de öfkesini dile getirici bir eylem değildi kuşkusuz. İbrahim’in bu eylemi didaktik bir amaç güdüyordu. Putperest halk, dinlerini sorgulama cesareti ve feraseti göstereceklerine, müşriklerin genel karakteri olan şiddet ile karşılık verdiler.
021:073 Kuran’ın indirildiği dönemde tüm dini görevler, bazı tahrifatlarla birlikte İbrahim’den geldiği biçimiyle biliniyordu. Mekke müşrikleri, oruç, namaz, zekât ve hacdan habersiz insanlar değildi. Bak 2:128; 16:123; 22:78.
021:087 Yunus ismi Kuran boyunca dört kez Yunus olarak geçer. Fakat Nun harfi ile başlayan Nun diye ünlenen surede Yunus peygamber Sahib-ül Hut yani Balığın Arkadaşı biçiminde söz edilir (68:48). İsminde Nun harfi bulunan bir peygambere, Nun harfi ile başlayan bir surede, içinde Nun harfi bulunmayan bir ifadeyle referansta bulunması o suredeki Nun harfinin tekrarlanma sayısıyla (133 = 7×19) yakından ilgili olup Tanrı, bu tezi 21:87 ayetinde desteklemektedir.
021:097 Mağara (Kehf) suresinin son bölümündeki ayetlerin ışığı altında şöyle bir yorum yapabilir miyiz?: 23. yüzyılda, halkı İslam’ı kabul etmiş bazı uluslar, bir elçinin önderliğinde İslam’ın öngördüğü prensipler çerçevesinde federal bir topluluk oluşturacak, dünyaya barış ve adalet egemen olacaktır (18:83-101; 9:33; 41:53; 48:28; 61:9). Dünyanın sonundan kısa bir süre önce, azgın iki ulus birleşerek islam topluluğuna saldıracaktır. İşte o zaman dünyanın sonu gelecektir (15:87; 18:94; 21:96,97).
021:104 Yaratılışın ilk anı tüm evren, alabildiğine yoğun çok küçük bir tohum halinde idi. O an ne maddenin temel taşı olan atomlar, ne zaman, ne de mekân vardı. Herşey, “singularity” denilen bu noktanın 10-15 milyar sene önce büyük bir patlama ile yarılmasından sonra yaratıldı. Bu Surenin 30. ayetinde evreni büyük patlama sonucu oluşturduğunu bildiren Tanrı, evrenin sonunu da tersi yönde bir işlemle, galaksiler sistemini üstüste yıkarak gerçekleştireceğini bildirmektedir. Astronomide “kapalı kâinat modeli” diye bilinen teori, bu ayet tarafından doğrulanıyor. Bak 4:82.
021:105 Bu yer ve gökler yenileriyle değiştirilecek ve erdemli kulların emrine verilecek (14:48).
021:112 Kuran’ın matematiksel yapısı, bu kelimenin dili geçmiş zaman kipi değil, emir kipi olması gerektiğini ortaya çıkarmıştır. Nitekim en eski Kuran nüshaları ve hatta dünyanın Birçok ülkesinde basılan modern Kuran nüshaları bu tezimizi destekler. Ayrıca 108. ayetten itibaren okuduğunuzda, metnin ifadesindeki akıştan bu kelimenin “Dedi ki” değil, “De” olmasının daha uygun düştüğünü göreceksiniz. Kuran’da yaratıklar için kullanılan “Dediler” kelimesi ile Tanrı’nın emirlerini bildiren “De” kelimesi eşit olarak 332’şer kez geçer.
022:005 Modern biyolojiye göre dölütün ana karnında tam gelişimi için gebelik süresi, döllenmeden sonra 38 hafta veya 266 gündür.
022:013 Bak 2:286.
022:016 Bu ayetin son bölümü iki anlama sahip olduğundan bu iki anlamı da yansıtmak istedik. Bak 16:93; 57:22.
022:019-22 Cehenneme gitmek için diretenlerin, “Cehennemin bu kadar kötü olduğunu bilseydik farklı davranırdık” diye bahane ileri sürememeleri için cehennemin dehşeti en çarpıcı sembolik ifadelerle anlatılır. Kuran’ın, cennet ve cehennemden genellikle bir arada söz edişi dikkat çekicidir. Gerçeği onaylayanlar cennet tasvirlerinden hoşlanırken bahaneleri ellerinden alınan inkârcılar, cehennem tasvirlerini şiddetli bulup eleştirirler. İşin ilginç yanı, eleştirdikleri o yere gitmek için alabildiğine gayret ederler. Cehennemin ebedi olup olmadığı sorusu Kuran ayetleri ışığında incelendiğinde sürpriz bir cevapla karşılaşabilirsiniz. “Cehennemde ebedi azap” ile “ebedi cehhennem” ifadeleri arasında ilginç bir fark olduğunu hatırlatmak isterim. Bak: (11:107) (40:11; 67:2) (39:42; 16:21) (29:57; 10:56; 22:6) (22:66) (2:64; 3:27; 6:95; 16:65; 22:5-6; 30:19-50; 35:9) (67:2) (40:11) (40:34) (5:17; 6:6; 6:47; 8:42; 20:128; 21:95; 22:45; 28:59; 36:31; 69:5; 77:16). (14:48) (25:15) (10:52; 41:28). (8:42) (6:122) (8:24) (20:74). (10:27). (1:1).
022:037 Bak 6:119-121.
022:047 Zaman görelidir. Bak 32:5; 70:4.
022:052-55 Elçiler ve peygamberlerin yanlış ve olumsuz arzular sergilemeleri, onları eleştirmek için fırsat kollayan inkârcılara bahane verdiği gibi onları tanrılaştırarak “masum” gören marazlıları da çelişkilere sokar. Müminler ise Tanrısal olan vahiy ile beşeri hataları birbirinden ayırt edebilecek bilgiye ve netliğe sahiptirler.
022:078 Tüm elçiler, “Sadece Allah’a kulluk ediniz” ortak mesajını bildirmişler ve Allah’a teslim olduklarını yani “müslüman” olduklarını ilan etmişlerdir. Evrendeki her şey (bazı yaratıkların bilinçli veya bilinçsiz inkârları hariç) müslümandır, yani Allah’ın yasalarına uygun bir tavır içindedir (41:11). Örneğin Nuh, İbrahim, Musa, Süleyman, İsa ve onların mesajını onaylayan akıl ve cesaret sahibi insanlar bu nitelemeyle tanımlandılar (10:72; 2:128; 10:84; 27:31; 5:111; 72:14). İslam dininin ibadetleri ise İbrahim yoluyla bildirildi (16:123; 21:73). Ayrıca bak 3:19.
023:006 Savaşta esir düşmüş; ancak kendi arzularıyla müslüman olduktan sonra müslümanlarla evlenen kadınlar veya daha önce köle olan ve evlenme yoluyla salınan kadınlar kastediliyor. Müslümanlar köle satın almaktan ve köle sahibi olmaktan yasaklanmalarına rağmen, kölecilik ve savaşlar o günün felaketli realiteleriydiler. Kuran ayetleri inmeden önce cehalet döneminde kurulmuş olan yasak ilişkiler hoşgörüldü. Zira onları bozmak aileleri dağıtacak ve çocuklara zarar verecekti (4:22-23). Ayrıca bak 4:25; 90:1-20.
023:014 Embriyo, meninin yumurta ile döllenmesinden sonra rahim duvarına sülük gibi asılarak gelişen maddenin adıdır. Embriyo olarak çevirdiğimiz “alak” sözcüğü, Arapça’da üç anlama sahiptir: 1) Kan pıhtısı. / 2) Asılı duran madde. / 3) Sülük.
Eski Kuran yorumcularının embriyolojiye olan yabancılıkları sonucu yalnış olarak birinci anlamı seçmeleri normaldir; ancak embriyolojinin açıklığa kavuşturduğu bir konuda, çağdaş yorumcuların “alak” sözcüğünü, insanın yaratılış evrelerinden biri olmayan “kan pıhtısı” diye çevirmekte direnmeleri gariptir. Bak 95:2.
023:024 İnkârcılar, genelde, seleflerini, atalarını körü körü izleyen mukallit tiplerdir. “Sadece Kuran” mesajına karşı çıkan günümüz inkârcılarının da aynı karaktere sahip olmaları, bu acı gerçeğin çağdaş bir örneğidir.
023:027 Hikâyeciler gemiyi abartarak Nuh’un tarihini mitolojiye çevirmişlerdir. Nuh’un gemisi, iplerle birbirine bağlanan kütüklerden yapılmış büyük bir saldan ibaretti (54:13); tufan, Nuh’un halkının yaşadığı Ölü Deniz bölgesiyle sınırlıydı ve gemiye alınan hayvanlar da Nuh’un evcilleştirdiği hayvanlardı.
023:084-89 Allah’ı kabul etmek, O’nun tüm özelliklerini, bildirildiği gibi kabul etmektir. Örneğin Tanrı’nın her şeyi kontrol ettiğini (8:17), ve O’nun, biricik hüküm kaynağı olduğunu (12:40) kabul etmeyenler aslında Tanrı’yı inkar etmektedirler.
023:100 Bu ayet reenkarnasyon, yani tekrar bedenlenme inancını ve ruhların dünyaya dönüşlerini reddetmektedir.
024:002 Utandırma, yani kamuoyunun cezalandırmaya tanık olması, cezalandırma sisteminin bir parçasıdır. Celde, herhangi bir değnek değil, sadece deriyi acıtan bir nesnedir. Zinanın cezası toplum huzurunda kınamaya yönelik sembolik bir cezadır. Zina eden evliler için taşla öldürme cezasını uyduranlar, bu ayetin açık olmadığını iddia etmişlerdir. İlk iki ayet, bu tip sapıkların iddialarına cevap oluşturur. Bu konu üzerindeki tartışmamız için “Müslüman Din adamlarına 19 Soru” veya “İslami Reform için Manifesto” adlı kitaplarımıza bakabilirsiniz.
Sosyo-psikolojik bir cezanın, yani utandırmanın, istenen etkinliği gösterebilmesi için, bazı koşullar bulunmalı: (1) Suçlu belli bir grubun üyesi olmalı; (2) grup, verilen cezayı onaylamalı; (3) utandırma cezası gruba iletilmeli ve grup, suçluyu fiziksel, duygusal ve ekonomik açıdan bir süre ihmal etmeli; (4) utandırılan kişi grubun kendisiyle ilgiyi kesmesinden korkmalı ve (5) utandırılan kişi grubun güvenini tekrar kazanmanın yollarına sahip olmalı.
024:004 Bakınız 4:15 ayeti ile ilgili not. Korunmuş olarak çevirdiğimiz Muhsanat kelimesinin anlamı için 4:24 ayetiyle ilgili nota bakınız.
024:011 Kuran, söylentilerle kendisi hakkında suçlama yapılan kişinin kimliğini açıklamayarak olayın evrensel yönünü korumak istiyor. Bak 111:1.
024:015 Birisi aleyhinde daha o kişi hayattayken ortaya atılmış söylentileri “bir bilgimiz olmadan” ciddiye almamamız gerektiği önemle bildirilir. Peygamberin vefatından yüzlerce yıl sonra ortada gezinen söylentileri Hadis kitaplarında derleyenler ve onları “bir bilgileri olmadan” izleyenler kuşkusuz daha büyük bir suç işlemektedirler. Bin ikiyüz veya bin üçyüz yıl önce Allah ve elçisi hakkında uydurulmuş olan Hadisler milyonlarca insanı cehalete ve felaketlere mahkûm etmiştir. Hiçbir mahkemede delil olarak kabul edilemeyecek olan Hadis rivayetlerini dinlerinin kaynağı haline getirenler 6:116 ayetinde belirtildiği gibi, sadece saçmalamaktadırlar. Bak 6:148; 10:36,66; 53:28.
024:030-31 Gerçeği onaylayan erkek ve kadınlar karşı cinsi tahrik etmeyici bir biçimde giyinmeye özen göstermeliler. Gerçeği onaylayan bir kadın, elbisesini bacaklarından aşağı indirmeli (33:59) ve göğsünü örtmeli. Tanrı, bu konuda özellikle esnek bir ifade kullanarak, katı bir ölçü koymayarak, kültüre, zamana ve iklime göre değişebilen; ancak temel prensip olarak, cinsel tacize yol açmamayı hedefleyen bir öğüt vermektedir. Bu öğüdü dinlemeyen kadınların ne zorla örtülmesi, ne devletçe cezalandırılması öğütlenmiştir ne de örtünmedikleri için onların cehennemi dolduracağı bildirilmiştir. Affedilmeyecek en büyük suç olan şirk çamuru içinde kaşlarına kadar gömülmüş tamamı erkek din adamlarının kadınların giyimi konusunda kılı kırk yarmaları ve Orta Çağ rahibelerinin giysilerini kutsamaları, onların cinsel ve psikolojik problemleriyle ilişkili olabilir mi? Kadınların örtünmesini öğütleyen ayetler kadınları azgın erkeklerin tacizinden korumayı amaçlar. Eteklerini ne kadar uzatacaklarına, göğüslerini kapatıp kapatmayacaklarına kadınların kendisi karar verecektir; erkekler değil. Gerçeği onaylayan bir kadına, kendisinin ve toplumun huzuru için öğüt vermek ayrı, o kadını zorla çuvala sokmaya çalışmak ayrı. Hele sözkonusu öğüdü inanmayan kadınlara da dayatmak haddi aşmaktır. Kuşkusuz, inançlarından dolayı başlarını örten veya çarşaf giyen kadınların örtülerini zorla açmaya çalışan laik yobazların da şeriatçı yobazlardan pek farkı yok. Örtü konusuna kafayı takıp akıllarını örtmüş olanlar maalesef 7:26 ayetiyle de ayılmıyorlar. Bak 33:55.
024:035 Bu örnek, Kuran’ın önemli özelliklerini anlatır. Kuran, Tanrı’nın ışığını ileten bir lamba gibidir. Kuran, şifreli bir matematiksel sistemle mükemmel biçimde korunmasına rağmen saydam bir dile sahiptir (cam kap). Tanrı’nın bilgisini yansıtır (incimsi gezegen). Mesajı evrensel olup belli bir ırk veya coğrafya ile sınırlı değildir (ne doğuya ne batıya bağıntılı olmayan yakıt). Mesajı, gönülleri gerçeği onaylamaya açık olanları az bir gayretle karanlıklardan aydınlığa çıkaracak bir özelliktedir (neredeyse ateş değmeden aydınlatır). Buna rağmen, anlam içinde anlama, mesaj içinde mesaja sahiptir (ışık üzerine ışık). Onu anlamak Tanrı’nın bir lütfudur ve onu öğreten O’dur (Tanrı dileyeni/dilediğini ışığına ulaştırır).
024:045 Milyonlarca yıl önce iki ayak üzerinde yürümeye başlayan memelinin iki ayak üzerinde yürümeye başlaması, beynin gelişmesi ve insan haline dönüşmesi için kritik bir nokta olarak değerlendirilir. İki ayak üzerinde yürümek ilk başta basit bir ayrım gibi gözükse de Homo Erektus’un alet kullanmasında ve beyninin gelişerek bilinç sahibi olmasında, yani Homo Sapiens’in (Adem’in) yaratılmasında önemli bir role sahiptir. Bak 15:26-28.
024:058 Kuran namaz hakkında detaylı bilgi içermektedir. Elinizdeki çevirinin son bölümünde yer alan “Kuran’a Göre Nasıl Namaz Kılabiliriz?” başlıklı Not ilgili ayetleri incelemektedir. Sabah ve Akşam namazları için ayrıca bak 11:114; 17:78; 38:32.
025:002 Astronotları uzaya gönderdiğimizde yiyecek, içecek, oksijen ve yolculuk boyunca gereksinim duyacakları diğer maddeleri en hassas biçimde ölçüp belirleriz. Tanrı, bizi Dünya adı verilen uzay gemisine yerleştirirken bizim ve diğer yaratıkların tüm gereksinimlerini, sürekli yenilenebilecek mükemmel bir biçimde planlamıştır. Örneğin, bizimle bitkiler arasındaki yaşamsal ilişkiyi düşünün; biz onların fotosentezle ürettiği oksijeni kullanırken onlar da bizim nefesimizle dışarı attığımız karbondioksidi kullanır. Bak 4:119.
025:003 Tanrı’ya ortak koşulanların büyük çoğunluğu ölmüş peygamberler, evliyalar, mezhep imamları, devlet adamları ve kahramanlardan oluşmaktadır. Müşriklerin yaşayan liderleri, genelde ölmüş kahramanların şöhretlerini istismar ederek cahil halkın üzerinde güç ve otorite sahibi olurlar. Putlaştırılmış kahramanların kabirlerini ve mezarlarını ziyaret merkezine çevirmek, müşriklerin ortak özelliğidir.
025:005 Muhammed peygamberin döneminde yaşayanlar onun okuryazar olduğunu biliyorlardı. Muhammed peygamber, Tanrı’dan aldığı Mesajı kendi elleriyle yazmıştır.
025:006 İnkârcıların savlarını, karşı konulamayacak bir biçimde yanıtlayan Kuran’ın matematiksel kodu, “Gizlenen” adlı surede 1406 yıl boyunca Tanrısal bir sır olarak tutuldu. Bak 74:30.
025:030 Muhammed peygamberin vefatından kısa bir süre sonra, Kuran’ı yeterli görmeyenler, uydurdukları haramları, yalanları ve hikâyeleri Tanrı’ya ve elçisine “Hadis ve Sünnet” adı altında yakıştırmaya başladılar. Muhammed peygamberin halkı bu öğretileri izleyerek ve mezhepler halinde kurumlaştırarak Kuran’ı terketmiş bulunmaktadır. Doğru ile yanlışın karıştırıldığı bu öğretileri izleyenler, Muhammed peygamberin şefaatinin kendilerini kurtarmasını beklerken, 78:38 ve 19:87 ayetlerinin tecellisi olan 25:30 ayetindeki şikayet ile karşılaşacaklardır.
025:031 Peygamberin en azılı düşmanlarının kimliği için 6:112-116 ayetlerine bakınız.
025:051 Her topluma ise uyarıcı gönderilmiştir. Bak 35:24.
025:053 Bu engelden maksat “buharlaşma” olabilir mi? Göllerin suyu yağmurla beslenir. Buharlaşma yoluyla okyanusların suyu minerallerden elenir. Buharlaşma, tatlı suyla acı su arasında minerallerin karışımını önleyen fiziksel bir engel oluşturur.
025:060 O günün Arapları’nın her nedense Rahman ismine karşı alerji duydukları anlaşılıyor. Bak 17:110.
026:001 Bu harflerin sırrı Kuran’ın vahyinden 1406 yıl sonra, 1974 yılında çözüldü. Bak 2:1; 74:30.
026:016-18 Tanrı’nın Musa’ya, Firavun’a iletmesini istediği sözleri, Musa’nın ağzından tekrarlatmadan, sanki o sözleri Musa söylüyormuş gibi ani bir zaman ve mekan geçişi yapılması dikkat çekicidir. Bu anlatım biçiminin diğer örnekleri için bak 12:83; 20:47-49.
026:155 Elçilerin getirdikleri mucizeler, çağlarındaki insanların ilgilendikleri ve bildikleri konular cinsindendir. Hayvancılık konusunda uzman olan bir toplum matematiksel bir mucizeyi değil, iyi tanıdıkları inatçı devenin ancak bildirilen bir zamanda su içmesini daha iyi değerlendirir ve takdir ederlerdi. Tabii bizim için bunun tersi sözkonusudur.
027:001 Sure başlarındaki bu harfler Kuran’ın içiçe geçmeli matematiksel mucizesinin bir parçasıdır. Bak 2:1; 74:30.
027:018 Süleyman’ın bir peygamber olarak mucizeler göstermesi Kuran’ın bağlamı içinde bir anlama sahip; ama karıncaların Süleyman’ı ve ordusunu tanımaları ve bu bilgiyi birbirlerine iletmeleri neyle açıklanır? Karıncalar da mı mucize gösteriyorlardı?! Tüm karıncalar böyle gizli bir yeteneğe mi sahip yoksa? Acaba ayaklarının kokusundan mı tanıyorlardı onları? 20:114.
027:030 Bu ayette geçen ‘Besmele’, 19 sure önce 9. Surenin başında kayıp olan ‘Besmele’yi karşılamaktadır. Bu, ‘Besmele’lerin sayısını 114 (19×6) ya çıkarmaktadır. Bak 74:30.
027:031-37 Süleyman bu sözlerle “blöf” yapıyor olmasın? Müslüman kelimesinin anlamı “barışçı” kabul edilirse, o zaman Kraliçenin savaşçı bir politika izlediği anlaşılır.
027:034 Kuran’ın öngördüğü danışma ilkesini uygulayan ve seçilmiş bir lider olan kadının krallığı eleştirmesi ilginçtir. Tevrat çevirilerinde yanlışlıkla Sebe “Kraliçesi” olarak tanıtılan ve tarihte Belkis olarak bilinen kadın lider (bak I. Krallar 10; II. Tarihler 9), Kuran’da kraliçe (melike) olarak tanıtılmıyor. Belkis, Süleyman’ı bir kral olup olmadığını denemek için kendisine hediyeler gönderiyor.
027:066 Kuran’a göre, ahiret hayatı hakkında kuşku beslemek inkâr etmekle birdir. Kuran’ı tek başına yeterli görmeyenler, Allah’ın ismini tek başına anmaktan hoşlanmayanlar ve ahirette şefaat uman müşrikler, aslında ahirete inanmamaktadırlar. Bak, 6:113,150; 27:66; 34:21; 39:45; 74:46-48.
027:082 Bu ayette söz edilen yaratık, sudan değil, topraktan yaratılan ve 19 kodunun ortaya çıkarılmasına araç olan bilgisayar olabilir mi? Bak 72:28
027:084 Bu ayetin, 10:38-48 ayetleri ile ilişkisine bakınız.
027:088 Ahiret ile ilgili ayetlerin arasına 86’ncı ve 88’inci ayetler sokularak Tanrı’nın gücüne örnekler verilmiş ve herkesin dünyanın sabit olduğuna inandığı 7. yüzyılda net bir şekilde bu gerçek dile getirilmiştir. Bak 4:82. Bu ayette anlatılan hareketi “kıyamet” diye yanlış adlandırılan dünyanın son anlarında (Saat) oluşacak kargaşa ile açıklamak mümkün değildir. Zira Kuran’da Saat diye anılan dünyanın son saatleri inkârcıların korku ve dehşetle tanık olduğu kozmik çarpışmaları ve patlamaları anlatır. Dünyanın son anlarında gerçekleşecek olayların niteliği için 81’inci ve 101’inci sureye bakınız lütfen. Dünyanın sonunu getirecek kozmik kargaşa 27:88 ayetinde anlatıldığı gibi fark edilmeyen bir olay değildir. Ayrıca, 27:88’in devamı bu tür karıştırmaya imkan bırakmaz: “Her şeyi sapasağlam yaratan Allah’ın sanatıdır”. Dünyanın sonu, Allah’ın sapasağlam yarattığı sanatının, örneğin Güneş sistemi ve galaksilerin, yeni bir oluşum için yıkılması olayıdır. Eski Kuran yorumcuları, dünyanın hareket halinde olabileceğini hayallerinde bile canlandıramadıkları için bu ayeti dünyanın sonunu anlatan diğer ayetlerle çelişkiye sokma pahasına da olsa yanlış anlamışlardır. Ayrıca bak 4:82.
027:093 Bak 41:53; 74:30-35.
028:001 Kuran’ın inişinden 1406 yıl sonrasına kadar bir sır olarak kalan sure başlarındaki harf kombinasyonları, Kuran’ın matematiksel yapısı içinde önemli bir fonksiyona sahipler. Bak 2:1; 74:30.
028:004 Bak 2:49
028:056 Bu ayeti 42:52 ayetiyle karşılaştırınız.
029:001 Daha önce Kuran’ın bir sırrı olan bu harflerin, Kuran’ın matematiksel kompozisyonu içinde önemli bir yeri vardır. Bak 74:30.
029:013 Kimse kimsenin günah yükünü çekmez; kimse kimsenin sorumluluğunu yüklenemez (6:164). Başkalarının kötülük işlemesine neden olan kişi aynı kötülüğü işlemiş gibidir (4:85).
029:014 Neden “dokuzyüz elli yıl” değil de, “bin eksi elli yıl” ifadesinin kullanıldığı sorusuna, matematiksel mucizenin kodunu keşfedinceye kadar doyurucu bir cevap bulamıyorduk. Kuran’ın sureleri, ayetleri, kelimeleri ve harfleri matematiksel sistemde yer aldıkları gibi Kuran’daki sayıların da bu sistem içinde rolü vardır. Örneğin Kuran’da geçen tüm sayıların tekrarsız toplamları 162146’dır (19×8534). Buradaki ifade 950 olsaydı, yukarıdaki toplam 900 fazla olacak ve 19 sistemini bozacaktı. Ayrıca, Nuh’un toplam yaşının da 19’un katı oluşu bu ilişkiyi daha da güçlendirmektedir.
029:015 Bak 11:40-44.
029:019-20 Evrimin Tanrı tarafından kontrol edilen bir yaratılış işlemi olduğunu öğreniyoruz. 15:26-28; 71:14-17.
029:020 Arkeolojik araştırmalar, yaratılışın mikroskobik organizmalardan başlayarak, genetik mutasyon ve doğal seleksiyon metodlarıyla evrimleştiğini gösteriyor. Bak 15:26-28; 71:14-17.
029:025 Çevre baskısının, özellikle din ve kültür gibi konularda gerçeğin araştırılması, değerlendirilmesi, görülmesi ve kabul edilmesi önünde aşılması güç psikolojik, sosyal, politik ve ekonomik engeller diktiği deneylerle kanıtlanmış bir gerçektir. Din ve mezheplerin coğrafik sınırlarla paralellik arzetmesi bunun bir delilidir. Çevrenin ve kalabalıkların oluşturduğu karanlık duvarları yıkan ve aşan yiğitlerden birisiydi İbrahim. Selam olsun İbrahimlere… Ne mutlu, kelle sayılarına kapılmayanlara. Ne mutlu, Gerçek’e ve gerçeğe ihanet etmeyenlere…
029:039 Mısır’daki köleci faşist yönetimin üç önemli kurumu üç isimle sembolize ediliyor: Firavun politika ve propagandayı, Karun ekonomik gücü, Haman ise silahlı kuvvetleri temsil ediyordu. Sihirbazlar neyi temsil ediyordu? 7:112-116; 40:24.
029:041-43 Zooloji konusunda bilgi sahibi olanlar, Black Widow (Kara Dul) adındaki bir dişi örümcek türünden bazı haşerelerin eşlerini öldürüp yediğini bilirler. Putlara ve müritlerine, dişi örümcek örneğinin verilmesi ilginçtir. Ayette, örümcek için erkek ankeb değil, dişi ankebut kelimesinin kullanılmasına dikkat edin. (Ayetin gramatik yapısı 40:20 ayetinin grameryapısına benzemektedir.)
029:045 Namaz, sadece Allah ile bağlantının kurulduğu bir meditasyondur. Namazlarda yalnızca Allah anılmalıdır (20:14). Namazlarda Muhammed peygamberi, İbrahim’i, Ali’yi, Veli’yi anmak, namazın niteliği ve amacına aykırıdır.
029:050-51 Kuran’ın matematiksel mucizesiyle, Kuran’ın inişi arasında 1406 (19×74) yıllık bir süre koymak Bilge olan Tanrı’nın iradesiydi. Tanrı, “Gizlenen” adlı 74. Surede gizlediği büyük matematiksel mucizeyi (74:30-37) 27:82 ayetinde haber verilen bilgisayaryoluyla ortaya çıkardı.
029:060 Ayeti hicret bağlamında ele aldığımızda; Tanrı için göç edenlerin “Ne yer, ne içeriz?” endişesi taşımaması gerektiği vurgulanıyor.
030:001 Bak 2:1; 74:30.
030:002-3 Ayetteki fiilleri ĞuLiBet (yenildiler) ve seYeĞLiBun (yenecekler) yerine, ĞaLeBet (yendiler) ve seYuĞLeBun (yenilecekler) olarak okumayı seçtim. Bu ayetin haberi 636 yılında, Muhammed peygamberin vefatından dört yıl sonra, Müslümanlar Roma İmparatorluğunun ordusuyla Yermuk ırmağı cıvarında karşılaşmasıyla gerçekleşti. Dünya tarihinin en önemli savaşlarından biri sayılan Yarmuk savaşı, Celile ve Ölü Deniz (Lut Gölü) civarında gerçekleşmiş olup bu bölge, deniz düzeyi altındaki 200-400 metre zeminiyle dünyanın en düşük bölgesi olarak bilinir. Bu iki ayetteki anahtar fiilin okunuşu ve dolayısıyla anlamı büyük olasılıkla Kuran’ın vahyinden onlarca yıl sonra İran’a yönelik saldırılarda propaganda amacıyla kullanılmak için değiştirilmiştir.
030:021 Erkek ve kadın arasında karşılıklı arkadaşça sevgi ve merhamete dayanan bir ilişki olmalı evlilik. Sevgi ve merhameti korumak ve geliştirmek gayret isteyen bir iştir. Bir eşin diğer eşin özgürlüğünü yok etmeye veya kişiliğini ve kimliğini zorla değiştirmeye yönelik tavırları evliliğin Kuran’da belirlenen amacıyla çelişir.
030:022 Dünyanın bazı ülkelerinde dilleri ve/veya renkleri farklı olduğu için çoğunluk tarafından ezilen ve hor görülen azınlıklar mevcuttur. Azınlığın dilini yasaklayan, onların kimliğini ve kültürünü yok edip asimile etmeye çalışan totaliter yönetimler Tanrı’nın doğadaki ayetlerine savaş açtıkları için halkları büyük felaketlere sürüklerler. Müslümanlığı seçenlerin isimlerini Arapça isimlerle değiştirmelerini özendiren gelenek de asılsız olup Emeviler dönemiyle başlayan Arap kültür emperyalizminin bir ürünüdür. Bak 33:5.
030:028 Bak 16:71.
030:030 Sadece Tanrı’yı Rab ve Sahip kabul etmek, akıl ve mantığımızla bulabileceğimiz bir gerçektir. Ne var ki hayat boyu biriktirilen günahlar ve zayıflıklar bu doğal yeteneği örtebilmektedir. Bak 7:172-173.
030:032 Falanın veya filanın mezhebini Tanrı’nın dini diye sunan din adamları bu ayetlerle mâhkum edilir. Maalesef, tarih boyunca, profesyonel din adamları Gerçek olan Tanrı’nın ve monoteizmin en büyük düşmanları olmuşlardır.
030:052 Belli bir radyo yayınını nasıl ki pili bitmiş yahut düğmesi çevrilmemiş yahut dalga ayarı yapılmamış bir radyo ile dinleyemiyorsak, aynı şekilde Tanrı’nın mesajı da aklını kullanmayan, yeni düşüncelere kapalı bağnaz kafalarda yankı bulmaz.
031:001 Bak 2:1; 74:30.
031:014 Bak 46:15.
031:034 Bu ayette, hiç kimsenin bilmeyeceği iki konudan sözedilir. Oysa geleneksel öğretiler, bu ayeti yanlış yorumlayarak beş bilginin Allah’a ait olduğunu ve Tanrı’nın bunları kimseye bildirmeyeceğini ileri sürmüşlerdir. Bak 15:87; 20:15.
032:001 Bu harflerin fonksiyonu bir sonraki ayette bildiriliyor. Bak 2:1; 74:30.
032:005 Zaman görelidir. Bak 22:47; 70:4
032:007 Bak 15:26-29. Ayrıca bak 4:119.
032:012 Bak 6:28.
032:013 İnsanların büyük çoğunluğu, Tanrı’nın kendilerini affetmesi için yaptığı çağrıyı önemsemeyerek cehenneme gitmek için inatla “direnir”. Tanrı hiç kimseye haksızlık etmez.
033:004 Temelsiz savlarla gerçeğin değişmeyeceğini bildiren bu ayetin bağlamını gözönüne alırsak, Kuran’ın vahyedildiği dönemde bazı insanların iki kalpli olduğuna dair bir inancın varolduğunu öğreniyoruz. Kuran bu tür böbürlenmelerin asılsız olduğunu bildiriyor. Ayrıca, bu ayetin işaretiyle şunu da anlamak mümkün: “Kalp” kelimesi, Kuran’da, düşünce, inanç ve sevgi merkezi için kullanılmaktadır. Kalpler sadece Allah’a adanmalı, O’na olan kulluk ve ibadet paylaşılamaz.
033:012 Peygamberin sahabesi (arkadaşı) olan herkesi kutsayan bir görüş egemendir Sünni literatürde. Sünni kaynaklar, sahabeyi, “müslüman olarak Peygamberle görüşmüş kişi” diye tanımlar. “Sahabelerim yıldızlar gibidir; hangisini izleseniz doğru yolu bulursunuz” gibi nice uydurma Hadislere kanan bir şair “sahabenin atının burnundaki toz” kadar bile olmadığını yazmıştı bir zamanlar. Halbuki sahabelerin içinde birçok sahtekâr ve münafık da vardı. Peygamber bunların bir kısmını zorluk anında tanıdıysa da bunların isimleri ilan edilmedi. Nitekim Muhammed Peygamberin vefatından kısa süre sonra, Kuran’ın mesajını terk eden cahiliyye dönemi hastalıklarını hortlatan, kabilecilik ve liderlik ihtiraslarıyla müminleri boğazlayan partilerin önsaflarında binlerce sahabe vardı. Münafık sahabelerin uydurduğu Hadisleri “sahih” diye yutturabilmek için tüm sahabeleri kutsayıcı Hadisler uyduruldu. Halbuki inkârcılar dâhil, Peygamberin tüm çağdaşları “sahabe” olarak tanımlanır Kuran’da (34:46; 53:2; 81:22). Kuran’ı dinleyen mi var?
033:013 Yesrib özel ismi, her nedense, Muhammed peygamberin vefatından sonra Medine (Şehir) olarak değiştirilmiştir.
033:021 Bu ayet bağlamından koparılarak Muhammed peygamberi putlaştırmak için suistimal edilmiştir. Muhammed peygamberin kişisel davranışlarını, giyeceğini, yiyeceğini, diş fırçasını, sakalını, yürüyüşünü, yatışını ve hatta işemesini maymun gibi taklit etmeyi marifet sayanlar, Ortaçağ’da yaşayan Arap, Yahudi ve Bizans örf ve adetlerini Allah’ın dini diye halka sunmuşlardır. Bak 42:21; 60:4.
033:032 Muhamed Peygamber dünyanın tanık olduğu en büyük politik ve askeri liderlerden birisiydi. Tanrı’nın yardımıyla yirmi üç yıl içinde yaptığı devrimleri ve o devrimlerin dünya tarihindeki yankılarını değerlendiren ünlü bir Batılı tarihçi onu “Tarihin En Büyük 100 Kişisi” adlı kitabında birinci sıraya oturtmuştu. Muhammed peygamber, büyük bir düşmanlık ve propagandayla karşı karşıyaydı. Eşleri yoluyla onu mahcup etmek, eşlerine iftira ederek onu yıpratmak isteyen birçok düşmanı vardı. Nitekim bu surenin 32’inci ayeti Muhammed peygamberin hanımlarını diğer müslüman kadınlardan ayırarak, liderlik kurumunu saldırılardan ve komplolardan korumak amacını güder.
033:033 “Vekarne” kelimesi (Vakara) kökünden türeyen bir kelime olup vakarlı, onurlu, saygılı davranmak anlamına gelir. (Bak: 48:9; 71:13). Geleneksel yorumcular bu kelimeyi “Ve Karna” diye okumuşlardır. “V” harfini “vakara” fiilinin ilk harfi olmak yerine Türkçe’de “ve” olarak bilinen bağlaç olarak kabul etmişlerdir. Bu yorumculara göre sözkonusu fiil ” KaraRa” kökünden türemiştir. Ayetteki “vekarne” kelimesi “vekararne” biçiminde yazılsaydı bizim çeviri yanlış olurdu. (Bak: 7:143; 14:26,29; 22:5; 23:13; 27:61; 38:60; 40:39,64). Bu ayetten ayrıca, peygamber hanımlarının kendilerine ait gelirleri ve ayrı servetleri olduğu anlaşılıyor.
033:038 Kuran, “Hadis” (söz) kelimesini Tanrı’nın sözlerinden farklı sözler için kullandığında genellikle kötü bir anlamda kullanır (12:111; 31:6; 33:53; 45:6; 52:34; 66:3). Peygambere yakıştırılan yalanların “Hadis ve Sünnet” adıyla anılacağını önceden bilen Tanrı “Sünnet” (yasa) kelimesini de sürekli “Tanrı’nın Sünneti” olarak kullanmıştır (33:38,62; 35:43; 40:85; 48:23). Tanrı’nın Sünnetine karşı putlaştırdıkları Muhammed peygamberin Sünnetini uyduranlar, 35:43’te sözü edilen Sünnete mahkum olacaklardır. İşin daha da ilginci, Hadis ve Sünnet’in yanında uydurulan üçüncü öğreti olan İcma (toplu karar) kelimesi de Allah hariç kimin için kullanılmışsa olumsuz bir anlamla mahkum edilir (20:60; 70:18; 104:2; 3:173; 3:157; 10:58; 43:32; 26:38; 12:15; 10:71; 20:64; 17:88; 22:73; 54:45; 28:78; 7:48; 26:39; 26:56; 54:44…). Tüm bunlar bir rastlantı mı? Bak 39:18; 66:3.
033:052 Haremlik ve selamlık kurumunu ortaçağ ruhbanlarından kopya edenler, Tanrı adına kadınları peçe ve çarşafla örterek kimliklerinden soyanlar bu ayet üzerinde hiç mi düşünmezler?
033:053 Bak 66:3; 33:38.
033:053 Bak 33:32.
033:053 Bir zamanlar babamızla evlenmiş bulunan kadınlarla evlenmemiz 4:22 ayetiyle yasaklanmıştır. Bu ilahi emir, babalarımıza ve onların özel hayatlarına olan saygıyı korur. Dini ve politik lider olarak tarihi bir misyona sahip olan Muhammed peygamberin özel hayatını korumak için peygamberin hanımları gerçeği onaylıyanların anası olarak değerlendirildi (33:6).
033:056 Bu ayet, anlamı kaydırılarak suistimal edilen ayetlerden biridir. “Desteklemek” olarak çevirdiğimiz kelime 33:43 ve 9:99,103 ayetlerinde de geçmektedir. Bu üç ayeti birlikte incelediğinizde, sözkonusu kelimeyle nasıl oynandığını göreceksiniz. Bu ayetin anlamını kaydıran din adamları, Müslümanları, sürekli olarak Allah’ı anıp yüceltmek yerine Muhammed peygamberi anıp yüceltmeye sevk etti (33:41-42). Ayrıca bak 2:157; 2:136; 3:84.
033:062 Geçerli tek Sünnet Allah’ın Sünnetidir. Bak 33:38.
033:063 Yirminci yüzyıldan önce, örneğin, televizyon ve uzaydaki haberleşme uyduları hakkında sadece Tanrı bilgi sahibiydi. Tanrı’nın bildiği şeylerin bir kısmını zamanla biz de öğrenmekteyiz. Dünyanın sonunun tarihi konusunda biricik kaynak olan Tanrı, onun tarihini Kuran’da bildirmiştir. Bak 20:15.
033:072 Bak 3:83; 13:15; 41:11.
033:073 Müslüman ümmetin 73 fırkaya ayrılacağını bildiren Hadisi uyduranlar büyük olasılıkla Hizipler/Partiler ismini taşıyan bu suredeki ayetlerin sayısını seçmişler. Hadisin uydurulduğu günden bu yana, fırkaların, mezheplerin, tarikatlerin sayısı bini geçmiştir.
034:012 O günün normal ulaşım hızını 6 km/saat kabul etsek, yaklaşık 360 km/saatlık bir hıza ulaşabiliyordu Süleyman.
034:013 Bir peygamber ve devlet başkanı olan Süleyman aynı zamanda sanatı takdir eden birisiydi. Kâbe’nin yanındaki Hajerül Esved denilen siyah taşa tapan, türbeleri ibadethanelere çeviren, ölülerden şefaat medet uman Hadisçi Sünnetçi din adamlarının sanat amacıyla yapılmış heykellere alerji duymaları ilginç bir tavırdır.
034:023 Bak 2:48.
034:041 Sapkınların öğretisini izlemek onlara tapmak demektir. Bir kişi, Allah’a taptığını söylese bile, O’nun sözlerine aykırı öğretileri izliyorsa sapkına tapıyordur. Sapkının hipnozundan kurtulmanın biricik yolu dini sadece Allah’a has kılmaktır (15:39-42). Peygamberlerden, evliyadan veya denetçilerden şefaat için medet uman veya onları Allah’ın dininin ikinci kaynağı olarak kabul eden müşrikler aslında o peygamberlere, evliyaya veya denetçilere tapmıyorlar. Zira tapınma karşılıklı kabulu gerektirir. Allah’tan başkasına kulluğu şiddetle reddedenlere tapmak çelişkili bir tavırdır ve aslında Sapkını memnun ederek ona tapınmaya dönüşür. Ahiret günü, putlaştırılan erdemli kişiler kendilerine olan tapınmaya rıza göstermediklerini ilan ederek kendilerine tapanları reddederler (19:82; 46:6).
035:010 Kuran’ın tanımladığı iman (akıl ve delile dayanarak gerçeği onaylama), bireye ve topluma üstün bir karakter ve kişilik kazandırır.
035:011 Burada sözü edilen kitap, dört protein molekülünün farklı kombinesyonlarda çifte heliks halinde dizilmesinden oluşan DNA olabilir mi? DNA’mızdaki bazı genlerin/ayetlerin ömrümüzü belirlemede önemli rolleri olduğunu yeni öğrendik.
035:014 İsa, Meryem, Muhammed, Ali gibi müslümanlar kendilerini putlaştıranları reddedeceklerdir.
035:022 Müşrikler mecazi anlamda ölülere benzetilirler. 6:122; 27:80; 30:50-52.
035:027 Ayetteki kuzguni-siyah ifadesini siyah karga olarak anlamıştım yıllar önce. Kafamda soru işaretleri bırakan o anlayışımı Mesaj’ın daha önceki baskılarında şöyle ifade etmiştim: “Kuran’ın muhatabı herkestir. Dağın eteğindeki bir çiftçi için yollar ve toprağın rengi oraya neyi ve nasıl ekeceği konusunda önemli bilgi verir. Öğrenim görmüş birisi için renkli yollar, değişik jeolojik katmanlara ve arkeolojik kalıntılara bir işarettir. Bir ressam için böyle bir manzara tuval üzerine konup duvara asılacak bir sanat eseridir. Bir madenci için ise toprağın rengi altın ile taş arasındaki fark kadar büyük bir öneme sahiptir. Bir başkası içinse dağın eteğine eğretice konan siyah karganın hikmeti en az diğerleri kadar önemlidir. 20:114.” Beni bir zamanlar merakta bırakan hayali karga yerine simsiyah bir katman, muhtemelen petrol bırakıp uçtu!
035:043 Tanrı’nın Sünnetine karşı Muhammed peygamberin Sünnetini uyduranlar bu ayete muhataptırlar. Bak 33:38.
036:001 Bak 2:1; 74:30.
036:010 Bak 57:22-23.
036:040 Güneşin, ayın ve dünyanın yörüngelerindeki hareketlerinden söz eden bu ayetteki “küllün fi felekin (her biri bir yörüngede)” ifadesini oluşturan harfler (K, L, F, Y, F, L, K), tersinden okunduğu zaman da değişmeyen bu simetrik yapısıyla, gök cisimlerinin dairesel/elipsoid yörüngelerini sembolize ediyor. Aynı ifade 21:33 ayetinde de geçer. Kuran ilginç detaylarla doludur (72:1). Bak 4:82.
036:070 Kuran’ın dirileri uyarmak için indirilmiş olduğunu bildiren biricik ayetin yer aldığı Ya Sin suresinin, özellikle ölülere okunan bir sure olarak tanınması gariptir. Uydurma Hadisleri izleyen “diriler”, Tanrı’nın inadına, bu ayetleri işitmeyen ölülere okumaktadırlar. Anlamadıkları ve inanmadıkları bir kitabı, kendilerini işitmeyen ölülere okuyanlar dünyanın en anlamsız işini yaptıkları gibi bundan para bile kazanabilmektedirler! Bu, Guinness rekorlar kitabına “dünyanın en garip işleri” arasında listeye girmeli.
036:079-80 Her türlü yaratmayı bilen Tanrı, enerjinin fotosentez yoluyla yeşil bitkilerde depolanması; yıllar ve hatta yüzyıllar sonra, odun, kömür veya petrol olarak yanma olayı ile adeta dirilmesi olayını bir diriliş örneği olarak vermektedir. Bak 4:82.
036:082 Evrenin yaratılışı böyle bir emir sonucu aniden olmuştur. Bak 21:30.
037:064 Bak 17:60.
037:088-89 İbrahim’in halkı yıldızlara ve putlara tapıyordu. (6:76-78)
037:105-107 İbrahim rüyasını Tanrı’nın emri sanınca tüm içtenliğiyle, canından çok sevdiği oğlunu kurban etmeye karar verdi. Bu, Tanrı’nın bir emri olamazdı. Tanrı ona bir hayvan göndererek onu rüyasını gerçekleştirmekten kurtardı.
038:001 SS harfinin anlamı için bak 2:1; 74:30.
038:008 Kuran’ın bir ismi de Mesaj(Zikir)dır. Burada sözü edilen mesaj, hem Kuran’a ve hem de ilk ayette bildirildiği gibi Kuran’ın içerdiği bir mesaja da işaret ediyor. Bir başka deyişle, Mesaj, bu çağın insanına yeni bir mesaj içermektedir. Kuran, mesaj içinde mesaj, nur içinde nurdur (24:35). Kuran, kendi içinde kodlanmış bir başka kitap içeriyor olabilir mi? Ayrıca Mesajın niteliği için bak 74:30-35.
038:023 Bak 74:30.
038:024 Bu örnekte, Davud peygamber, şikayetçi tarafı dinledikten sonra duygularına kapılarak karar veriyor. Diğer tarafı dinlememesi büyük bir hata idi. Adalet, tek tarafı dinleyerek gerçekleşmez. Şikayetçi, olayı tek taraflı aktarabilir veya olayla ilgili bazı önemli detayları gizleyebilir. Davaya sosyal adalet kaygısıyla yaklaşılsa bile durum değişmez. Şikayetçi taraf çok büyük bir araziye, bağ ve bahçelere sahipken, diğer tarafın tüm varlığı yüz koyundan ibaret olabilirdi.
038:028 Aldatmaların en kötüsü Tanrı adına veya iyi işler adına yapılanıdır. Din adamları ve politikacılar genellikle halkı kuşkulanmadıkları “sağ” yanlarından yakalayıp kandırırlar. Sağdan yanaşan sapkınlar, Tanrı adına bir sürü hurafe ve yalanı satarlar; “vatanperverlik”, “milliyetçilik”, resmi veya dini dogmalarla kutsanmış ifadelerle saldırganlığı, savaşı, ırkçılığı ve haksızlığı özendirirler.
038:032 Süleyman peygamberin, atlarıyla meşgul olurken akşam namazını kaçırdığı anlaşılıyor.
039:002 Bak 39:11.
039:003 Mekke müşrikleri ile İslam dinini bir limited veya anonim şirketi dinine çeviren günümüz müşrikleri arasında pek bir fark yoktur. Peygamberin, evliyaların kendilerine şefaat edeceklerine inananlar, onları Tanrı’ya eş koşmaktadırlar; itiraf etmeseler bile (6:23). Ayrıca bak, 2:48.
039:005 Bu ayet, dünyanın yuvarlak olduğunu bildirmektedir. “Yuvarlıyor” kelimesinin arapçası olan “yükevviru” kelimesi ile Türkçeye de geçen “küre” aynı kökten türemektedir. Kuran, vahyinden ancak yüzyıllar sonra öğrendiğimiz Birçok bilimsel gerçekle doludur. Bak 4:82.
039:011-14 İslam dininin biricik kaynağı olan Kuran’ı terkeden Müslümanlar, dini Yalnız Tanrı’ya özgüleyeceklerine, onu, tanrı + peygamber + sahabe + tabiin + mezhep müctehitleri + mezhepte müctehitler + eski alimler + ve daha sonra gelen alimciklerden ve şeyhlerden oluşan bir anonim şirketin ortaya koyduğu bir beşerî din haline dönüştürdüler. Bak 7:29; 16:52; 39:2,14; 40:14,65; 98:5
039:018 Kuran’ı terkedenlerin Muhammed peygamberden sonra Hadis, Sünnet, icma diye adlandırdıkları kaynakları Kuran’a eş koşacaklarını bilen Tanrı, bu üç kelimeye, Tanrı ve Kuran için kullanılmaları dışında sürekli olarak olumsuz anlam yükler. Farklı sözleri dinlememizi öğütleyen bu ayet, ilginçtir ki, “Hadis” değil “kavl” kelimesi kullanmıştır. Hadisleri ortak koşanlara istismar edecekleri bir örnek vermemek için! Bak 33:38; 66:3.
039:023 Tutarlı diye çevirdiğimiz kelimenin orijinali “müteşabih” olup “benzer, çok anlamlı” demektir (3:7). Ancak, tüm Kuran için kullanıldığında bu kelime birbirine benzer, yani tutarlı ayetler anlamına gelir. Kuran’da bazı ayetler çok anlamlıdır (müteşabih) ve Kuran tüm ayetleri birbiriyle tutarlıdır (müteşabih). Müteşabih kelimesinin kendisinin de müteşabih olması ilginç bir güzellik katıyor.
039:023 Kuran’ın nasıl ikişerli (mesani) bir kitap olduğunu siz araştırıp inceleyiniz.
039:028 Bak 43:3.
039:029 Sadece Allah’a kul olan bir kişiyle, evliya, sahabeler, mezhep imamları, müçtehitler, alimler, şeyhler, Hadis kitapları, mezhep kitapları gibi çelişen ortaklara tabi olan bir kişi bir olur mu?
039:044 Bak 2:48.
039:045 “Müslümanların” büyük bir çoğunluğu, 3:18 ayetinde bildirilen şehadete rağmen, şehadete Muhammed peygamberin ismini eklemekte ısrar etmektedirler. Bu ölçüt, Allah’ın ismini yalnız olarak anmaktan hoşlanmayan ve illa da Muhammed peygamberin veya bir başkasının ismini eklemek isteyenlerin aslında ahirete inanmadıklarını açığa vurmaktadır. Bak 3:18, 17:46.
039:053 Tanrı’ya şirk koşmak, “günah” (zanb)tan farklı bir kategoridedir; o bağışlanmayan bir suçtur. Tanrı’dan başkasına kulluk sözkonusu olmayacağına göre bu ayetteki “kullarım” ifadesindeki iyelik zamiri problem oluşturmakta. Ancak Arap edebiyatı zamirlerin aniden değişmesine açıktır; hatta bu değişim belagatta “iltifat” sanatı diye bilinir. Bak 4:48,116; 39:10.
039:055 Bak 39:23.
040:001 HH. M. harfleri 40-46 surelerinin başında bulunur. “HH” ve “M” harfleri Kuran’ın matematiksel sistemi içinde önemli bir role sahiptir. Yirmi dokuz surenin başında yer alan çeşitli harf kombinasyonları, Kuran’ın matematiksel yapısı içinde önemli fonksiyona sahiptir. Harf, kelime, ayet ve sure sayılarını ve karşılıklı ilişkilerini kapsayan iç içe geçmeli matematiksel örgüye rağmen Kuran’ın anlaşılır bir dil kullanması, Kuran’ın insan ürünü olamayacağının ayrı bir kanıtıdır. Bak 2:1; 74:1-56.
040:014 Bak 39:11.
040:024 Firavun, Haman ve Karun, sırasıyla, siyasi otoritenin, militarize gücün ve sermayenin temsilcileri olarak Tanrı’nın mesajına karşı güç birliği ederek savaşmışlardı. Bu oligarşi, sihirbazları (din adamlarını) sömürülerinin devamı için kullandılar (7:112-116).
040:025 Bak 2:49
040:028-39 Bu onbir ayetin zamanımızda ilginç bir tecellisi var.
040:034 Aynı şekilde Yahudiler kendilerine gelen İsa’yı reddettiler, Hristiyanlar da Muhammed peygamberi.
040:060 Maddi konfor dâhil herhangi birşey için Tanrı’ya yalvarmak bir ibadettir. Bundan dolayı her türlü ihtiyacımız için Tanrı’ya yalvarmamız emredilmiştir.
040:064 Bak 15:20; 20:54 ve 35:12-13. Ayrıca bak 4:119.
040:065 Bak 39:11.
040:066 Bak 93:7.
040:072 Kendilerini hazırlamayanlar Yargı Gününde Tanrı’nın huzurunda alabildiğine acı çekeceklerdir. Nefislerini yeterli derecede beslememiş olduklarından Tanrı’nın enerjisine dayanamayacaklardır. Bak 89:22-23.
040:078 İnkarcıların Kuran’ı kavrayamayacaklarını 17:45-46; 18:57 ve 56:79 ayetlerinden öğreniyoruz. Sadece gerçeği onaylıyanlar ve objektif araştırmacılar Kuran’ı anlamaya yetkilendirilmişlerdir. Büyük mucizelerden biri olan Kuran’ın matematiksel sistemi (74:30-35), bir elçi yoluyla iletildi.
041:001 Bu harflerin anlamları için Bak 2:1; 40:1; 74:30.
041:003 Bak 43:3 ve 11:1.
041:009-10 Yaratılışın “günleri” zaman dilimlerini simgeler. Kuran’a göre zaman göreli bir boyuttur (32:5; 70:4). Yeryüzünün yaratılışı iki birim zaman alırken, içindeki yaratıklar için gerekli tüm besinlerin ve koşulların düzenlenmesi ise dört birim zaman almıştır. Bu oranlama, yeryüzündeki ekolojik sistemin önemini vurgular.
041:011 Tüm galaksiler ve içindekiler, Tanrı’nın koymuş olduğu fiziksel yasalara uyan müslümanlardır.
041:040 Müşriklerin Kuran’da tahrifat yapmaya çalışacaklarını bilen Yüce Tanrı, Kuran’ın mükemmel korunmasından söz ettiği ayetlerden önce, tahrifatçılara uyarıda bulunmaktadır.
041:041 “Zikir (mesaj)” Kuran’ın bir ismi olup, Kuran’ın matematiksel kodu için de kullanılır. Bak 38:1-8 ve 74:30-31.
041:041-42 Kuran, müşriklerin kağıtlarında değil, bilgi sahiplerinin kalbindedir (29:49). Mesajı insanlar değil, Allah korumaktadır (15:9). Kuran’ın olağanüstü matematiksel kompozisyonu, Kuran’ın herhangi bir elementinde herhangi bir ekleme, çıkarma veya tahrifat yapılması halinde ortaya çıkarılıp reddedileceğini garantilemektedir. Muhammed peygamberi putlaştıranların iki Hadis ekleme girişimleri başarısızlığa uğramıştır. Yirmi dört ayar altın bir yüzüğe yapıştırılan sarının altın olmadığı altının atom özelliği tarafından sürekli olarak ilan edilir ve reddedilir. Altın yüzük gibi Kuran da yapısındaki matematiksel sistemle sürekli olarak orijinal olarak vardı ve orijinal olarak var olmaya devam edecektir. Kodlanmış olan Kuran’a ekleme veya çıkarma yapmaya hiç kimsenin gücü yetmez. Bak 9:127.
041:044 Kuran tüm dünya dillerine çevrilmelidir (26:198-200). Gerçeği onaylayanlar, doğru çeviri ile yanlış çeviri arasındaki farkı, Tanrı vergisi akıllarını kullanarak, karşılaştırıp tartışarak rahatlıkla görebilirler. Kuran’ın asıl öğretmeni Tanrı’dır (55:1-2). Bak 43:3; 11:1.
041:047 Bak 20:15; 15:87; 31:34.
041:047 Bak 3:18; 39:45; 63:1 ve 6:23, 148.
041:053 Yanlışlanabilir ve sınanabilir fiziksel deliller Kuran’ın Tanrı sözü olduğuna dair bilimsel deliller ve belgeler sağlar. 4:82; 74:30.
042:001-2 Bu harflerin, Kitabın matematiksel yapısındaki rolü için bak 2:1; 74:30.
042:007 Bak 43:3.
042:009 Din adamlarını putlaştıranlar (9:31; 42:21), özellikle Pakistan ve Hindistan’daki din adamlarını “Mevlana” yani “velimiz, sahibimiz” diye çağırmakta ve din adamları da bunu dini bir ünvan olarak kabul etmektedirler. Bak 2:286.
042:021 Günümüz “Müslümanlarının” bildiği ve uygulamaya çalıştığı İslam, yüzyıllar boyu, din adamlarının uydurdukları kurallarla öylesine bozulmuştur ki Muhammed peygamberin bildirdiği İslam diniyle ilgisi kalmamıştır. “Ulema” geçinen din adamları, o kadar çok şeriatlar, haramlar, çarşaflar, peçeler, gıdasal yasaklar, sakallar, sarıklar, istincalar, istibralar, misvaklar, sağ ayaklar, sol ayaklar, Hadisler, Sünnetler, şefaatler, hazretler, efendiler, kerametler, melanetler, evliyalar, şerifler, seyyitler, hırka-i şerifler, kıl-ı şerifler, takiyyeler, takkeler, tespihler, tekkeler, mezhepler, tarikatlar, şatahatlar, muskalar, istihareler, hülleler, hileler, türbeler, nafileler, mekruhlar, menduplar, sevaplar, müstehaplar, fetvalar ve palavralar uydurmuşlardır ki İslam dinini yaşanması felaket getiren bir şirk dinine çevirmişlerdir. Müslüman halkların dünyanın bu kadar gerisinde kalmalarının en önemli sorumluları bu müşrik din adamları ve onları kullanan politikacılardır. Tanrı bu durumu düzeltmek ve mesajını hurafe ve bidatlerden arındırmak için “büyüklerden biri” diye nitelediği mesajı gönderdi bize (74:30-35). Bak 9:31; 33:67.
042:023 Herkesin kendi akrabalarını gözetmesini öğütleyen bu ayeti çarpıtıp, Muhammed peygamberin akrabalarına özgü kılanlar; ehl-i beyt, seyyidler ve şerifler diye Hindu Brahmanlar gibi imtiyazlı bir asalak sınıf oluşturmuşlardır. Bak 33:33
042:038 En önemli işlerden biri başkan/lider seçimidir. Son peygamberin vefatından otuz yıl kadar sonra müşrikler, seçim yerine babadan oğula geçen bir halifeliği Tanrı adına egemen kıldılar. 1924 yılına kadar süren bu hilafet süresince sayısız zulüm ve cehalet Tanrı adına işlendi. Güçlerin ayırımı ilkesiyle uygulanan bir demokrasi, bazı zaaflarına rağmen şu ana kadar öğrendiğimiz en elverişli bir danışma sistemidir. Federal sistemler farklı hukuk, din ve kültürlere sahip toplumların ve etnik azınlıkların bir arada barış ve dayanışma içinde özgürce yaşamalarını mümkün kılmaktadır.
042:049 Bu ifade, “Tanrı’dan başkası dişiyi veya erkeği belirleyemez” anlamına gelmez. Bak, 13:8; 31:34.
042:052 Bak 17:85; 15:29.
042:052 Muhammed peygamber dâhil hiçbir insan kimseye kurtuluş için kılavuzluk edemez (28:56) ancak, her mümin Tanrı tarafından belirlenen “doğru yola” kılavuzluk edebilir. Bir başka deyişle, dini ve hidayeti belirleyen Tanrı olup, bize düşen onun tebliğidir. Muhammed peygamberi ayrı bir hidayet kaynağı haline getirmek şirktir. Bak 6:112-114; 39:11.
043:001 Bu harflerin anlamı için bak 2:1; 74:30.
043:003 “Arabiy” (Arapça) kelimesinin kökü olan A’RB, Arapçada, “kusursuz, mükemmel” anlamına gelir. (Örneğin bak 56:37). Kuran’ın mesajı tüm insanlığa gönderildiğinden, Arapça olan orijinal Kuran’ın dilinin anlaşılması onun Arapça oluşundan değil, Arapçasının gerçekten A’RB, yani “mükemmel” oluşundan kaynaklanıyor. Bir başka deyişle, bu ayette kastedilen anlam, özel isim olarak Arapça değil, onun kelime anlamıdır. Her Adil adaletli olmayabildiği gibi, her Zeki zeki, her Arap arap (mükemmel) olmayabilir. Aynı şekilde her Arapça metin arapça (mükemmelce) olmayabilir! Kuran’ın dili arapçadır, kusursuzdur, mükemmeldir. Bir Arap peygambere mükemmel bir Arapça ile nazil olan Kuran, Rahman tarafından öğretildiği için (55:2), hangi dille konuşursa konuşsun, tüm insanlık için Tanrısal bir mesajdır, bir elçidir.
043:061 Kuran, Dünyanın Sonunun tarihini verir (20:15; 15:87). İsa’nın doğum tarihi, bu hesabı doğrulayıp destekleyen işeretlerden birisidir. Dünyanın, İsa’nın doğumundan 2280 (19×120) yıl sonra son bulacağını Kuran ayetlerinin işaretiyle öğrenmiş bulunuyoruz. Ayrıca, dünyanın sonunun tarihleri olan 1710 (19×90) kameri/hicri ve 2280 (19×120) şemsi/miladi yılları, İsa ile Muhammed peygamberin doğumu arasındaki yılların sayısı olan 570 (19×30) sayısına ayrı ayrı tam olarak bölünmektedir. Bak 47:18.
043:086 Bak 25:30 ve 2:48.
044:001 Bu harflerin anlamı için bak 2:1; 40:1; 74:30.
044:041 Bak 2:286.
044:056 Cennette işlediğimiz suçtan dolayı ilk ölümü tadıp bu dünyaya doğduk. Bak 40:11.
045:001 Bu harflerin anlamı için bak 2:1; 40:1; 74:30.
045:006-9 Allah’ı ve ayetlerini yetersiz görenler bu soruya, Hadis kitaplarını sayarak cevap vermektedirler. Bak: 6:112-114; 12:111; 33:38.
046:001 Bu harflerin anlamı için bak 2:1; 40:1; 74:30.
046:006 Ayrıca Matta 7:21-23’e de bakın. İsa, kendisini “Rab” diye çağıranları cehennemi hak etmekle uyarmaktadır. İncil’deki bu ayet çeşitli İncil nüshalarında tahrif edilmesine rağmen nüshaların karşılaştırılması ile bu çarpıcı gerçeği çok net bir biçimde ortaya çıkarmaktadır. “Hristiyan Din adamlarına 19 Soru” adlı kitabımızda bu konuyu genişçe tartıştık. Bak: 41:47-48.
046:010 Onbirinci yüzyılda Fransa’da yaşamış bulunan Rabi Juda adlı bir Yahudi hahamının, Tevrat’ın orijinal bir parçasında 19 kodu üzerine kurulu matematiksel sistemi keşfetmiş olduğu ortaya çıktı. Juda’nın çalışmaları üzerine Joseph Dan tarafından yazılan bir makale Kaliforniya Universitesi’nin yayımladığı “Studies in Jewish Mysticism” (Yahudi Mistisizmi Üzerine Araştırmalar) adlı dergide 1978 yılında yayımlandı. Juda’nın mevcut kitaplarından birisi “Sefer Gematriot of R. Judah the Pious: Fascimile Edition of a Unique Manuscript” başlığı altında Daniel Abrams ve Israel Ta-Shema’nın yirmi sayfalık bir sunuş yazısıyla İbranice olarak Los Angeles’teki Cherub Press tarafından 1998 yılında yaymlandı. Bu kitabın çevrilmesini bekliyorum.
046:011 Diyanet işleri eski başkanı ve birkaç dinadamından oluşan bir heyet de 19 mucizesine karşı olarak yayımladıkları kitaba “19 Efsanesi” adını verdiler. Bu, Kuran’ın bir haberinin tecellisidir. Bak: 6:25.
046:015 Bu ayet, insanın gebelik döneminde ana karnında geçirdiği süre ile emzirme süresinin toplam 30 ay olduğunu bildiriyor. Bu ayet, emzirme süresini 24 ay olarak bildiren 31:14 ayetiyle birlikte değerlendirilirse, bebeğin ana karnında sadece 6 ay insan/kişi/nefs kabul edildiği anlaşılır. Gebelik süresinin döllenmeden itibaren tam 266 gün olduğunu biliyoruz (77:23). Bu, Tanrı’nın doğadaki bir ayetidir. Altı ay, 180 gün olduğuna göre bunu 266’dan çıkarırsak, gebeliğin ilk 86 gününde ceninin insan veya “nefs” sayılmadığı anlaşılır. Nitekim insanın ana karnındaki gelişimini dört evrede açıklayan 22:5 ve 23:14 ayetleri gebeliğin ilk günlerini “nefs” yahut “insan” olarak değil de başka kelimelerle ifade eder. Bunlar sırasıyla: (1) sperm; (2) embriyo; (3) on santim büyüklüğündeki cenin evresinde kemiklerin ve etin oluşması, ve nihayet (4) yeni bir yaratık. Yeni bir yaratığın döllenmeden 86 gün sonra yaratıldığı anlaşılıyor. Bir başka deyişle “nefs”in (bilinç/kişilik) ilk belirtileri, döllenmeden yaklaşık üç ay sonra ceninin beyninde zuhur etmektedir. Kuran’daki ayetlerle doğadaki ayetlerin birlikte değerlendirilmesinden elde edilen bu bilginin kürtaj konusuna aydınlık getirdiğini ifade etmeye gerek var mı? Ayrıca bak: 16:58-59; 17:31; 81:8.
047:011 Bak 2:286.
047:015 Cennetteki sarhoşluğun dünyadakinden farklı olduğu bildiriliyor. Bak 52:23; 76:21.
047:018 Kuran, son kitap olduğundan dünyanın 2280 tarihinde son bulacağını ön işaretleriyle birlikte bildirmektedir. Bak 20:15; 15:87.
048:028 İslam dininin batıl dinlere üstün gelmesi 9:43; 41:53 ve 61:9 ayetlerinde de müjdelenmiştir. Kuran’ın matematiksel mucizesi bu haberin gerçekleşmesinde önemli bir rol oynayacaktır, inşallah.
050:001 Bu harfin anlamı için bak 2:1; 74:30.
050:038 Tevrat’ın Tekvin 2:2’ deki tahrifata gönderme yapılıyor.
051:047 Milyarlarca yıl önce evreni “Ol” sözüyle bir anda yaratan Tanrı (21:30), evreni zaman ve mekan boyutları içinde sürekli genişletiyor. Bak 4:82.
051:054 Yunus peygamber görevini tamamlamadan halkından yüz çevirdiği için kınanmıştı (37:142).
052:034 Hadis ve Sünneti Kuran’a eş koşanların kutsal kabul ettiği Ebu Davut’ta yer alan bir Hadise göre, “Muhammed peygambere Kuran ve benzeri Hadis verilmiştir”. Hadisleri Kuran’a denk tutan bu Hadisin Kuran’ın meydan okumasına müşriklerin bir yanıtı olduğu aşikârdır. Bak: 6:112-116; 12:111; 33:38; 35:43; 45:6.
053:019-23 Mekke müşrikleri, soyut bir putperestlik anlayışına sahiptiler. İbrahim döneminde yaygın olan heykellere tapma biçimindeki putperestlik İbrahim’in mücadelesi sonucunda biçim değiştirmek zorunda kaldı. İbrahim’in yolunu izlediklerini sanan Mekke müşrikleri, Tanrı’ya yakın sandıkları denetçilerin ve ölmüş evliyaların isimlerini şefaat amacıyla anıyorlar (39:3) ve kendilerini tektanrıcı sanıyorlardı (6:23; 16:35). Muhammed peygamberden sonra, peygamberle birlikte birçok arkadaşını ve “evliyaları” putlaştıran ve şefaatleri için onların isimlerini anan müşrikler, kendileriyle Mekke müşrikleri arasındaki benzerliği kaldırmak için onların heykellere taptıklarını uydurdular. Ne var ki hayalî heykellerin biçimi konusunda ihtilafa düştüler. Kuran’a göre Mekke müşrikleri İbrahim’in kurduğu Mescid’de namaz kılıyor, hac ediyor, oruç tutuyorlardı (8:35; 9:19,45,54; 2:199).
053:026 Bak 2:48.
053:045-46 Çocuğun erkek ve dişi oluşu erkeğin menisindeki sperm tarafından belirlenmektedir. Bak 4:82.
054:001 Dünyanın sonunun alametlerinden olan ayın yarılması olayı, 1969 yılının Temmuz ayında Apollo 11 uzay aracının ay toprağını yarıp yeryüzüne getirmesiyle gerçekleşti. “İnşakka = yarılma” kelimesinin geçtiği 80:26; 50:44 ayetlerine bakarsanız bu yarılmanın illa ortadan ikiye bölünmek anlamına gelmediğini göreceksiniz. Hadis uzmanları, Muhammed peygamberin parmağıyla aya işaret etmesi sonucunda ayın ikiye bölündüğünü ve hatta yarısının Ali’nin bahçesine düştüğünü rivayet etmişlerdir. Ancak bu astronomik olayın neden dünyanın hiçbir yöresinde gözetlenmediği ve kaydedilmediği sorusuna ise inandırıcı cevaplar verememişlerdir. İnsanlık tarihinde önemli bir nokta sayılan 1969 yılındaki bu olay gerçekleştiği sıralar, Dr. Reşad Halife, bilgisayarlara Kuran’ı yüklüyordu. 1974 yılında farkettiği matematiksel sistemin ilk çalışmalarının ay toprağının yarıldığı tarihe denk gelmesi ikinci ayetle önceden haber verilir.
054:003 Ayet, başka türlü okunarak, “Yalanladılar, arzularına uydular. Halbûki her iş yerini bulacaktır” diye de anlaşılabilir.
054:007 Diriliş için verilen çekirge örneği ilginçtir, zira bazı çekirge cinslerinin ormanlarda bıraktıkları yumurtalar yıllar sonra aynı günde kırılıp yavru çekirgeler doğururlar. Örneğin, Amerika’nın Kuzey bölgesinde Periodic Cicadas olarak bilinen çekirgeler yıllar boyu ağaç kökleriyle beslendikleri bir bekleme döneminden sonra kalabalıklar halinde ortaya çıkarlar. Bazı cinsler için bu 13 yıl, bazıları içinde 17 yıldır. Yıllar süren bir kayboluştan sonra, şarkılar kakofonisi eşliğinde hep birlikte ortaya çıkarak Tanrı’nın doğadaki ayetlerine görebilenler için diriliş gününe bir örnek vererek tanıklık ederler. Bu ve daha nice bilimsel konuyu tartıştığım ilk kitabım Kuran En Büyük Mucize’de (1981-1982 ve eklemelerle 1983-1986), bu konuyla ilgili şunları yazmıştım: “Çekirgeler, toprağın altından, uzun müddet kaldıktan sonra, topluca, çok kalabalık olarak yeryüzüne çıkarlar. İnsanlar da, toprağın altında, uzun müddet kaldıktan sonra, topluca, çok kalabalık olarak, yeryüzüne çıkarlar. Tabii, benzeyen ile benzetilen arasında bazı farklılıklar olacaktır. Nitekim çekirgeler toprağın altında diridirler. İnsan vücudu ise ceset halindedir…” Bak: 24:35; 29:43 ve 4:82.
054:013 Nuh ile birlikte birkaç müslüman ve Nuh’un çiftliğindeki hayvanlardan birer çifti taşıyan bir su salının bir buharlı gemi olduğunu ileri sürenler, Nuh’un yaşayıp dolaştığı bölgeyle sınırlı tufanı dünya çapında bir tufan olarak sunanlar gerçeği abartmışlardır. Nitekim bazı Hristiyanlar hala dağ tepelerinde gemi parçalarını aramaktadır; üstelik yanlış yerde. Bak: 11:44.
054:048-49 Saqar diye adlandırılan cezanın ve ölçünün niteliğini öğrenmek için 74’üncü sureye bakınız.
055:005 Güneş ve ayın hareketleri alabildiğine hassas bir sistemi izler. Nitekim konumları saniyesi saniyesine, seneler öncesinden bilgisayarla hesaplanarak bilinmektedir. Ramazan orucunu ve bayramları, birbirleriyle çelişen ve yalan söyledikleri defalarca kanıtlanan tanıklara göre belirleyerek her sene bu konuda tartışmalar içine girenler, uydurma Hadisleri izleyeceklerine bu ayeti izleseler bu kronik problemlerini çözeceklerdir. Namaz vakitleri konusunda takvimlerdeki hesaba uyanların, oruç sözkonusu olunca hesabı sapkın işi görmeleri, Hadis ve Sünnet adındaki öğretileri izlemelerinin oluşturduğu çelişkili tavırlardan biridir.
055:011 Yenilenebilen sistemlere ve üreyen astronotlara sahip olan uzay gemimiz yeryüzüyle en gelişmiş uzay aracımızı karşılaştırınız.
055:020 Bak 25:53.
055:027 Bak 55:78
055:048 Arapça Sakar kelimesinin anlamı için 74:26-37 ayetlerine bakınız.
056:035 Cennete giden kadınlar yeni ve farklı bir bedene sahip olacaklar.
056:013-40 İnanıp sadece Tanrı’ya kulluk ederek kendilerini arındıranlar cennete girerler. İnkarcıların ve gelenekçi çevrelerinin baskı ve zulümlerine karşı direndikleri için mesajı ilk kabul eden öncüler üst cenneti hak ederler.
056:075-76 Yedi evrenden biri olan evrenimiz, milyonlarca yıldızdan oluşan milyonlarca galaksiden meydana gelmiştir. Saymaktan aciz kaldığımız bu göksel varlıkların her biri kendileri için belirlenmiş yörüngelerde düzen ve uyum içinde hareket etmektedir. Astronomi bilgimiz arttıkça bu yeminin büyüklüğünü daha iyi kavrıyoruz. “Yıldızların yeri” ifadesi, çöken yıldızların oluşturduğu nötron yıldızlarına, yani karadeliklere işaret olabilir mi? Kuran’daki yeminlerin fonksiyonu için bak 89:5.
056:077-79 Bu ayetler, hemen hemen tüm Kuran ciltlerinin kapağına konan ayetlerdir. Bütün Kuran’ın içinden neden bu ayetler icma ile seçiliyor? Neden, Kuran’ın ellinin üzerindeki isim-sıfatı arasından sadece bir kez burada geçen “Kerim” (Şerefli/Yüce) seçiliyor? Kuran’a ihanet edenlerin, ortak koştukları öğretiler için seçtikleri Hadis, Sünnet ve İcma gibi kelimelerin Kuran’da olumsuz anlamlarda kullanıldığını biliyoruz (33:38; 35:43). Neredeyse ölülere özgülenen YaSin Suresinin, mesajın “dirileri” uyarmak için gönderildiğini bildiren biricik ayeti içerdiğini biliyoruz (36:70). Peki neden Kuran için sıkça kullanılan Zikr (Mesaj), Hâkim (Bilge), Mübin (Apaçık), Nur (Işık) gibi kelimeleri değil, bu ayette geçen Kerim? Neden bu ayet? Neden örneğin, Kuran’ın anlaşılır bir kitap olduğunu üst üste dört kez vurgulayan ayet değil (54:17,22,32,40)? Veya neden 12:111; 15:1; 17:9; 17:88-89; 30:58; 41:3; 55:2… ayetlerinden biri değil? Kuran bilgisine sahip olanlar için cevap meçhul değildir. Müşrik din adamları, bu üç ayeti (56:77-79) icma ile anlamamışlar ve saptırdıkları biçimiyle bu ayetlerin halkın büyük çoğunluğunu Kuran’dan uzaklaştırabileceğini düşünmüşlerdir. Müşrik din adamları bu ayeti, abdestsiz olanların Kuran’a DOKUNMAMAları olarak çevirirler. Aybaşı dönemindeki kadınları “pis” gördüklerini de düşünürsek, anlamı icma ile çarpıtılmış bir ayeti en popüler ayet ve o ayette geçen Kerim kelimesini en popüler sıfat haline getirmelerinin sapkıni bir melanetin ürünü olduğu anlaşılır. Kuran’ın bir cep kitabı, bir başucu kitabı olmasını engellemek ve Kuran’ı rafa kaldırıp duvara çivilemek amacını güden plan ne yazık ki büyük oranda başarıya ulaşmıştır. Kuran, bir tren, yüksek voltajlı bir trafo veya cin gibi çarpacak tehlikeli bir nesneye çevrilmiştir. Kuran, anlaşılması çok zor, dokunulması tehlikeli ve ulaşılması imkansız “yüce” bir kitap olunca, hoşgelsin Hadisler, Sünnetler, mezhepler ve bilumum palavralar! Kuran-ı Kerim’i yeterli görmeyen inkârcılar, Tanrı tarafından Kuran-ı Kerim’i anlamaktan menedilmişlerdir (17:45; 18:57). Çok ilginçtir ki, Kuran’ı kaynak olarak yeterli görmeyenler Kuran’ın anlaşılması ile ilgili ayetlerin bizzat kendilerini anlamamışlardır. Nitekim 7:3; 17:46; 41:44; 56:79 ayetleri, “hem-tez-hem-kanıt” olan özgün bir dille kanıtı tezin içine gömen birer sanat eseridir.
056:096 Veya “Rabbini, büyük olan ismiyle yücelt”.
057:004 “Altı gün” terimi, gezegenimizdeki hayatın gerçekleşmesi için gerekli koşulları vurgulayan bir birimden ibarettir. Bak 41:9-10.
057:022-23 Felsefi olarak özgür iradenin varlığını kabul etmek çok güç. Her şey belli deterministik yasalarla işliyor gibi. Yüzlerce bilardo topunun birbirine çarpması sonucu oluşan hareketlerin yönünü kestirmek mümkün görülmeyebilir, ancak her bir topun hareketi kendisiyle çarpışan bir önceki topun momentumu ve açısına bağlıdır. Topların tüm hareketi ilk topun hareketine ve onun da hareketi kendisine vuran ıstakanın açısına ve gücüne bağlıdır. Kuantum teorisinin atomdan küçük parçalar düzeyinde gözlemlenen belirsizlik konusundaki spekülasyonları bir yana bırakırsak, genetik yapısını ve doğduğu çevreyi seçmeyen bir insanın (zaten böyle birşey mümkün değil; var olmadan önce seçim söz konusu değil) özgür bir iradeye sahip olduğunu felsefi olarak savunmak çok zorlu bir iş. Bu konuda pek kafa yormamış sözde ateistlerin “insanın özgür iradesi” olduğundan kuşku duymamaları ve müslümanları kaderci olmakla suçlamaları gariptir. İnsanın seçme özgürlüğüne sahip olduğuna inanmak ancak Allah’a ve O’nun Mesajına inanmakla mümkün. Yarattığı bir yaratığa, Yaratandan bağımsız olarak seçimde bulunabilme gücü verebilen bir Yaratıcı olmadan özgür iradenin olması mümkün değildir. Müslümanlar olsa olsa, insanların seçme özgürlüğüne inanmakla suçlanabilir. Bak 6:110; 13:11; 18:29; 42:13,48; 46:15; 57:22.
057:025 Demirin öneminden ve özelliğinden söz eden biricik ayetin yer aldığı Demir Suresi, demir elementinin bazı kimyasal özelliklerini sayısal ilişkilerle vermektedir. HaDYD (demir) kelimesinin ebced, yani sayısal değeri, 8+4+10+4=26 olup demir elementinin atom numarasına denktir. EL-HHaDYD (belli bir demir) kelimesinin sayısal değeri de, 1+30+8+4+ 10+4=57 olup demirin belli bir izotopunun atom ağırlığına eşittir. Kuşkusuz, bunu, Kuran’dan da önce var olan Arapça dilinin ilginç bir rastlantısı olarak değerlendirenler olacaktır. Ne var ki aynı kelimeyle isimlendirilen bu Surenin sıra numarasının 57 olması Kuran’ı düzenleyenin bu “rastlantı”dan haberli olduğuna işaret ediyor. Demir elementinden sözeden bu ayet, Besmele dâhil edilirse, Surenin 26’ıncı ayetidir; yani demirin atom numarasına denktir. (Kuran’ın 19 kodlu matematiksel sisteminde, numarasız Besmeleler kelime sayımlarına katılmamakta ancak Kuran ayetlerinin sayımına katılmaktadır). Bu Suredeki toplam ayetler Besmele’siz 29, Besmele dâhil 30 olup, her biri demir atomunun dört izotopundan ikisinin nötron sayılarına denktir. Tanrı isminin Sure içindeki tekrar sayısı da geride kalan izotopun nötron sayısını vermektedir. Surenin başından itibaren 26’ıncı Tanrı ismi demirden söz eden ayetin içindedir. Ayetteki “indirdik” kelimesinin kullanılışı da ilginçtir. Yıldızların ve gezegenlerin oluşumu konusunu inceleyen modern astronomi kitaplarına bakarsanız, gezegenlerin yaratılışında demir elementinin rolünü ve “yarattık” yerine “indirdik” sözünün tercih edilme nedenini öğrenebilirsiniz. Bu konu üzerindeki gözlemlerim ve yorumlarım, 1986 yılında “Kuran’da Demirin Kimyasal Esrarı” adlı kitapçıkta yayımlandı. Bak 4:82.
058:001 Bu sure, her ayetinde “Allah” sözcüğü içeren biricik suredir.
058:003 Bak 4:25; 90:1-20.
058:004 Ayetin başındaki ifadenin “femen lem yecid” (kim bulamazsa) biçiminde olması, bir önceki ayette salıverilmesi emredilen kölelerin müslümanlara ait olmadığı anlaşılıyor. Öyle olmasaydı, sözkonusu ifadenin “kimin (kölesi) yoksa” veya “kim (köleye) sahip değilse” biçiminde olması gerekirdi. Kölelik, Kuran tarafından en büyük günah ve zulüm olarak yasaklanır. Bak: 3:79; 4:3,25,92; 5:89; 8:67; 24:32-33; 58:3-4; 90:13; 2:286; 12:39-42; 79:24.
059:007 Ganimet mallarının, aynı zamanda bir devlet lideri ve ordu komutanı olan peygamber tarafından paylaşılması konusundaki bu ayeti bağlamından kopararak çarpıtmak isteyenler, peygamberin verdiği şeyin Buhari, Muslim, İbni Hanbel gibi peygamberin vefatından onlarca ve hatta yüzyıllarca sonra düzülen Hadis koleksiyonları olduğunu ileri sürmüşlerdir.
060:004 Bak 33:21.
060:004 Arapça “VAHDEHU” (YALNIZ/SADECE) sözcüğü Kuran’da altı kez geçmekte olup bunlardan birisi, SADECE Kuran’ı izlememizi emreder (17:46). “SADECE Allah” ifadesi 7:70; 39:45; 40:12,84 ve 60:4 ayetlerinde geçer. Bu sayıların toplamı 361, yani 19×19 etmekte ve böylece Kuran’ın ana mesajının “SADECE Allah’a kulluk etmek” olduğunu vurgulamaktadır.
060:004 Müşriklerin doğru yolu bulması için dua edebiliriz; ancak onların bağışlanmasını dileyemeyiz (4:48, 116).
060:008 Bak 9:5,29; 8:19; 47:35.
060:010 Savaş halinde olan bir toplumun bireylerinin hukukuna karşı gösterilen bu titizlikten ders almalı. Bu yasa, maddi kazanç amacıyla yapılacak ilticaları da kısmen engeller. Muhammed’in görevi ve amacı, cahil eleştirmenlerin ileri sürdüğü gibi, dünyevi üstünlük olsaydı, mülteci kadınların düşman saflarından servet kaçırmaları teşvik edilirdi.
061:006 Ayetteki “Ahmed” kelimesi, Arapça’da “daha çok öven” anlamında bir betimlemedir. Bunu özel bir isim olarak yansıtan geleneksel yorumlar, tarih ve realite ile çelişmektedirler. İsa’dan sonra gelen peygamberin ismi Muhammid idi. Yüzyıllar sonra Muhammid peygamberi putlaştıranlar, sadece Allah’a ait olan “İlk, Son, Hesaba Çeken…” gibi isimleri ve Ahmed’i de içeren 99 ismi peygambere yakıştırmışlardır. “Ahmed” kelimesi, İncil’de de özel isim olarak geçmemekte, İbranice karşılığı olan “paraklitos” olarak geçmektedir. Ayrıca, İsa, kendisinden sonraki elçiyi ismiyle haber verseydi, İsa’yı izleyen analar ve babalar çocuklarına bu ismi verecekler ve binlerce Ahmed’in yaşadığı bir dünyada bu müjdenin önemi kalmayacaktı. Nitekim bu kelimenin İbranice karşılığı bir isim olarak yaygınlaşmamıştır. Muhammid isminin “ahmed” (öven) kelimesiyle aynı kökü paylaşması veya yakın anlam taşıması İsa’nın haber verdiği elçinin Muhammid peygamber olduğunu gösteriyor. Muhammed okuması bir galat-ı meşhur olup “Allah’ı çokça öven” olarak anlaşılmalı.
063:001 Adem’den itibaren tüm elçilerin ve akıllarını kullananların dini yani hayat sistemi olan İslam’ın ilk şartı olarak bilinen “Kelime-i şehadet” veya “Kelime-i tevhid” 3:18’de bildirilmiştir. Sünniler bu tanıklığa “Muhammed Allah’ın elçisidir” şıkkını eklemişler. Şiiler ise daha ileri giderek, “Ali Allah’ın hüccetidir” biçiminde bir üçüncü şık daha eklemişlerdir. Bu eklemeci zihniyet 39:45 ayetiyle teşhir edilmiştir. 63:1 ayeti, şehadete eklenen ikinci kısmı bulunduran biricik yerdir. Yüce Allah, nasıl ki “Hadis” ve “Sünnet” kelimelerini, geleceğin bilgisiyle kınamışsa (33:38; 35:43; 45:6), şehadete eklenen kısmı da ikiyüzlülere mal etmektedir. Günümüz ikiyüzlüleri Muhammed peygamberi tanrılaştırdıkları için onun Allah’ın elçisi olduğuna inandıklarını ifade ederken aslında yalan söylemektedirler.
065:001 Boşanan kadın tekrar evlenebilmek için üç aybaşı hali beklemelidir (2:228).
065:010-11 Kuran evrensel ve ölümsüz bir elçidir; bir müjdeci ve uyarıcıdır. Bak 41:4.
065:012 Burada maksat dünya gibi yedi gezegen mi yoksa atomun yapısı mı? “Arz” kelimesi, yeryüzü ve toprak anlamına gelir. Modern kimyaya göre, yeryüzündeki maddeleri oluşturan atomlar maximum 7 enerji yörüngesine sahip bulunmaktadır. Bu teze göre, dengeli bir elementteki maksimum elektron sayısı da 114’tür. Bak 4:82.
066:002 Allah müminlerin biricik mevlasıdır. Bak 2:286.
066:003 Peygamberle ilişkili olarak “Hadis” (söz) kelimesi iki kez kullanılır. Biri burada diğeri ise, 33:53 ayetindedir. Burada, Peygamberden işitilen Hadisin başkalarına yayılması eleştiriliyor, 33:53 ayetinde ise, Hadislerin dinlenilmesi eleştiriliyor. Geleceği bilen Allah, Hadis, Sünnet ve İcma denilen üçlemeyi Kuran’a şirk koşanları her yönüyle mahkûm etmektedir. Bak 33:38; 45:6.
066:004 Bu ayet geleneksel çevirilerde yanlış çevrilmiştir. Müminlerin Tanrı’dan başka bir mevlası yoktur. Bak 2:286.
066:005 Geleneksel çeviriler bu ayette Müslüman kadınları betimleyen son üç sıfatı yanlış çevirmektedirler. O sözcüklerin anlamını “oruç tutanlar, dul kadınlar ve bekâr kadınlar” olarak tahrif ederler. Konu kadın olunca her nedense Kuran kelimelerinin anlamı hızlı bir mutasyondan geçer. Örneğin, inekleri ve örnekleri dövemeyen Sunni ve Şii din adamları kadınları dövmeyi makul ve adil buldular (Bak 4:34). Kuran dışındaki dini öğretileri reddeden biz Kuran öğrencileri, Kuran’ın inişinden yüzyıllar sonra Arap diline bile sinsice girmiş bu bidatleri zihnimizden temizlemek için hâlâ çabalıyoruz. Hâlbûki bu ayette ne oruçtan, ne dul veya bakire kadınlardan sözedilir. (Bakire kelimesi, Arapça ümmi veya millet kelimeleri gibi Türkçe’ye çarpıtılmış haliyle geçmiştir.) Biz Kuran’ı yeniden keşfediyor ve yeniden öğreniyoruz.
“Aktif” kelimesiyle çevirdiğimiz, ayetin sonundan üçüncü betimlemesi olan SaYiHat kelimesi seyahat etmek veya bir amaç uğruna hareket içinde olmak anlamına gelir. Kuran’ın inişinde yaklaşık iik yüz yıl sonra, kadınların hakları Hadis, ictihad ve tefsir yoluyla tek tek alınınca Müslüman toplumlar Cahiliyye Dönemini hem zihniyetlerde hem de pratik hayatta tekrar hortlattılar. Kadını hor gören Hadisçi-Sünnetçi kafalar bir Müslüman kadının sosyal olarak aktif olmasını hayal bile edememeye başlayınca ayetteki SaYaHa kelimesini SaWaMa (oruç tutmak) ile karıştırdılar! Seyyah kadınlar yerine evlerinde kuzu kuzu oruç tutan kadınlar daha iyi kontrol edilebilirdi, hatta daha az masraflı olurlardı. Bu kelimenin fiilinin kullanılışı için 9:2 ayetine bakınız. SaYaHa kelimesinin oruç tutmakla hiçbir ilgisi yoktur; Kuran SaWaMa kelimesini kullanır oruç için (2:183-196; 4:92; 5:89,90; 19:26; 33:35; 58:4).x
Sondan ikinci kelime SaYiBat olup “dönenler, karşılık verenler veya duyarlılar” anlamına gelir. Bu kelimenin türevleri “ödül/karşılık”, “sığınma yeri” veya “elbise” anlamlarında kullanılır. Örneğin 2:125; 3:195 ayetlerine bakınız. Dul kelimesinin Arapça karşılığı eRMiLe veya EYaMa kelimeleridir. Kuran dul ve bekâr için EYaMa kelimesini kullanır (24:32).
Ayetin en son kelimesi olan eBKaR ise “gençler”, “erkenciler”, “ilk doğanlar” veya “öncüler” anlamlarına gelir ve bildiğimiz nedenlerden ötürü anlamı “bakireler” olarak tahrif edilmiştir. Bu tahrif sonucu birden çok bakire kadınla yani kızlarla evlenme kutsanmış oluyor. Bakire kelimesinin Arapçası BeTuL veya A’DRa’dır.
066:010 Bak 2:48.
067:007-11 Gelecekte gerçekleşecek Birçok olay Kuran’da geçmiş zaman kipiyle anlatılır. Tanrı’ya göre her şey gerçekleşmiştir.
067:014 Ayet aynı zamanda “Yaratan bilmez mi” diye anlaşılabilir.
068:041 Bak 42:21; 9:31; 6:112-116,145-150.
068:042 Hadise dayalı tefsirler bu ifadeyi çarpıtmışlar ve bu çarpıtmayı her zamanki gibi peygambere yakıştırmışlardır. Buhari’de üç kez rivayet edilen bir Hadise göre Tanrı, Yargı Gününde kimliğini kanıtlamak için örtüsünü kaldırıp bacaklarını peygamberlere gösterecekmiş! Buhari’yi “sahih ve kutsal” kabul eden Diyanet Meali, bu ayetin çevirisinde onu dinlememiştir.
068:048 Kuran, Yunus peygamberin ismi yerine “Sahib-il Hut” yani Balığın Arkadaşı ifadesini kullanıyor. Böylece, Nun harfiyle başlayan bu surede, Yunus kelimesindeki “Nun” harfine dikkatimiz çekiliyor. Başka örnekler için bak 21:87; 50::13; 3:96; 7:69.
069:007 Bu ayetteki “yedi gece ve sekiz gündüz” ifadesi kesintisiz bir zaman dilimini ifade eder. Bu ayete göre Kuran’ın kabul ettiği gün, Yahudi geleneğindeki gibi gece ile değil gündüz ile başlar. Gece (leyl) kelimesinin Kuran’da gündüz (nehar) kelimesinden önce kullanılmasını delil olarak kabul eden geleneksel anlayış, gece ile gündüzü tanımlayan 91:3-4 ayetleriyle çelişir. Gecenin gündüzü geçemeyeceğini ifade eden 36:40 ayeti bu açıdan ilginçtir. 2:187 ayeti de gündüz ile gecenin ne zaman başlayacağını bildirir. 3:27; 17:12 ayetleri gece ile gündüzün karıştığı sabah ve akşam saatlerini anlatır. Bu ayetlere göre, gece güneş batımı ile başlar ve gündüz ise güneş batımından kısa bir süre sonra aydınlık çizginin kaybolduğu zamanda biter. Aynı şekilde, gündüz, güneş daha doğmadan kısa bir süre önce başlar ve gece ise güneşin doğumuyla biter. Gündüz ve gece için ayrıca bak 10:67; 25:62; 36:37.
069:017 Olumsuzluklarla dolu olan bu dünya yedinci evren olduğundan manevi olarak Tanrı’dan çok uzaktır (7:143). Ahirette ise sekizinci evren yaratılacaktır. O, bizim yedinci evrenimizden daha da fazla uzak olacaktır ve “cehennem” olacaktır (89:23).
069:038 Fiziksel evrenin bile büyük bir bölümü görünmez maddeden oluşmuştur. Kuran’daki yeminlerin fonksiyonu için bak 89:5.
069:052 Veya “Öyleyse Rabbini büyük ismiyle yücelt”.
070:004 Zaman görelidir. Bak 22:47; 32:5.
070:030 Bak 4:25 ve 23:6.
071:014-17 Evrim, Tanrı’nın düzenlediği harika bir sistemdir. Bak 15:26-28.
072:024-28 Kuran’da türevleriyle birlikte 19 kez geçen ReŞeDe kelimesinin dört tanesi bu surede geçer: 72:2; 72:10; 72:14; 72:21.
İstatistiksel olarak bu sure 114 sure arasında ReŞeDe kökünden türeyen kelimelerin 4/19 una sahip olması yönüyle istatiksel verilerden çıkarımlar yapabilenler için dikkat çekicidir. Ikinci bir işaret te bu kelimenin ReŞaD biçiminde geçen sadece iki kullanımı var ve her ikisi de 40’ıncı surede, Yusuf’un SON ELÇI olduğunu iddia ederek yeni gelen elçiyi inkar edenin iddiasını alıntılayan ayeti ortalarına alır. Biri Firavun tarafından kullanılır; diğeri Yusuf’un SON ELÇI olmadığını ileri süren mümin tarafından… Dahası 40:28 ayeti bu elçinin öldürüleceğini bildiriyor.
074:001 Bilge Tanrı, Kuran’ı Muhammed peygambere indirdiği halde Kuran’ın olağanüstü matematiksel mucizesini çağımız insanına bir mesaj olarak sakladı. 19 asal sayısı üzerine kurulu matematiksel sistemden söz eden ayetler, ismi Gizlenen olan 74. surede bir giz olarak bulunuyordu. Kuran’ın inişinden tam 19×74 kameri yıl sonra, 1974 yılında, isminin kökleri Kuran’da tam 19 kez geçen bir monoteist müslüman yoluyla çıkarılması takdir edilen bu mucize, bilgisayar çağının insanına Kuran’ın kaynağı konusunda evrensel ve fiziksel bir kanıt sunmaktadır. Bu mucizeyi görebilme şansına sahip olan müminler, gelenekleri, mezhepleri ve kalabalıkları sorgulayıp eleştirebilme cesareti gösterebilmektedir. Gerçekleşenlere baktığımızda, tüm surenin 19 koduna dolaylı ve dolaysız referanslarda bulunduğunu görüyoruz. “Ey gizlenen” hitabının muhatabı insandan başka birşey de olabilir mi? Kitabın sonundaki Notlar bölümünde bu konuda bazı örnekleri bulacaksınız.
074:004 Bu surenin bağlamı içinde, bu ayetin mecazi olarak işaret ettiği farklı bir anlam var mı?
074:028 Bu surenin 30’uncu ayetindeki sayının Kuran’ın matematiksel sistemi içindeki konumu bilinmediği zamanlarda yaşamış insanlar bu ayetteki ifadeyi cehennem ateşinin betimlemesi olarak anlamışlardı. Halbuki bu suredeki haberler 1974 yılından sonra gerçekleşince bunun çok duyarlı bir matematiksel sistemi betimlediğini anlıyoruz.
074:029 Bu ayet, 28’inci ayette olduğu gibi, 1974 yılından önce anlamı müteşabih olduğu için birçok yorumcu tarafından farklı yorumlanıyordu. Bu ayetin “Beşeriyete apaçık levhalardır” biçimindeki asıl anlamını kavramakta zorlananlar bu anlamı ikincil bir anlam olarak kabul etmişler ve onun yerine, “Deriyi kavurucudur” gibi bir anlamı tercih etmişlerdir. Eskiler bunda mazurdur, zira bu bilgi kendilerine ulaşmamıştı. Ancak modern Kuran çevirilerinin onları taklit etmesi ve üstelik asıl anlamını tümüyle ihmal edip hiç söz etmemeleri anlaşılacak gibi değildir. Halbuki geleneksel tefsirler ve onların mukallitleri tarafından “deri” diye çevrilen kelime (BEŞER), Kuran’da sürekli olarak “insanlar, beşeriyet” için kullanılır. Örneğin, iki ayet sonraki 31’inci ayetin sonunda da bu anlamda kullanılmıştır. Gösterge/ekran olarak çevirdiğimiz “LeVvaHa” kelimesinin türevleri de Kuran’ın hiçbir yerinde “kavurmak” anlamında kullanılmıyor (Bak: 7:145,150,154; 54:13; 75:22). İşin ilginci, 19 sistemini duyan çağdaş “mukallit alimlerin” hâlâ “deriyi kavuran” cehennem ateşinde ısrar etmeleridir. Kuran’ın kul sözü olduğunu ileri süren bir kişiye Evrenlerin Efendisinin vereceği en uygun cevabın “seni ateşte kavurup yakacağım” olması gerektiğini savunanlar Tanrıyı mükemmel bir edebiyatçı olarak kabul edebiliyorlar, ancak O’nu mükemmel bir matematikçi ve kanıtlayıcı olarak bir türlü kabul edemiyorlar. Bak: 6:91; 22:74; 39:67.
074:030-35 Kuran’ın Tanrı sözü olduğuna dair, herkese açık fiziksel bir kanıt sağlayan bu büyük mucizenin bazı detaylarını “Üzerinde 19 Var” adlı kitapta sergiledik. Bu çevirinin sonundaki Notlar bölümünde bazı örnekleri bulabilirsiniz. Ama dilerseniz, bu konuda araştırma yapmış olanlar tarafından yazılmış hiçbir makale veya kitaba bakmadan, sıfırdan başlayarak, “Kuran, 19 kodu üzerine kurulu bir matematiksel yapıyla örülmüş müdür?” sorusunun cevabını kendiniz araştırabilirsiniz: Araştırmayı objektif olarak yaparsanız, şu ana kadar keşfedilen nice örneği aynen bulacağınızdan hiç kuşkum yok. Matematikten ve olasılık hesaplarından pek anlamayan bazı saf kişiler; rakamları yanyana koyarak, ekleyip bölerek manipülasyonlarla sözde “mucizeler” bulabildiği gibi; inkârcı bağnazlıktan ötürü Kuran’da mevcut olan matematiksel sistemi görmek istemeyenler de vardır.
074:032 Kuran’daki yeminlerin fonksiyonu için bak 89:5.
074:043 Bu ayetle başlayan ifadeler, hem dindar ve hem dinsiz inkârcıları tanımlamaktadır. Burada “desteklemezdik/namaz kılmazdık” diye çevirdiğimiz kelime, bağlam içinde her iki anlama da gelebilir. Bak 2:157; 9:99,103; 33:43,56; 75:31.
074:046 Yahudilerin, Hıristiyanların ve müslümanların büyük bir çoğunluğu, aslında Yargı Gününü yalanlamaktadırlar. Yargı Gününün tanımını yapan Kuran’a göre, o günün tek sahibi Allah’tır (1:4) ve o gün kimsenin kimseye bir yararı dokunmaz (82:19). Şefaat yoluyla kurtarılacaklarına inananlar Kuran’ın bildirdiği özelliklere sahip Yargı Gününü inkâr etmiş olurlar. Ateistler ise Yargı Gününü açıkça inkâr ederler.
075:001-2 Kuran’daki yeminlerin fonksiyonu için bak 89:5.
075:004 Bu ayet, her kişinin parmak uçlarındaki parmak izlerinin, taklidi zor ve hayat boyu değişmeyen birer organik kimlik kartı olduğuna işaret ediyor olabilir mi?
075:016 Bak 20:114
075:031 Bak 74:43.
076:005 Kafurun kimyasal formülü: (C10H16O)
076:016 Gümüşten yapılmış şeffaf bardaklar, ateş içinde yetişen ağaç gibi bir mecazdır. Bak 2:26; 17:60. (“Şeffaf” diye çevirdiğimiz kelimenin anlamı için bak 27:44).
076:030 Bak 57:22-23.
077:01–6 Kuran’daki yeminlerin fonksiyonu için bak 89:5.
077:020-23 Modern embriyolojinin belirlemesine göre, olgun bir bebek için gebelik süresi, döllenmeden itibaren tam 266 gün veya 38 haftadır.
078:002 Kuran’ın inişi büyük bir haberdi. Bak 38:67
078:027 Burada sözü edilen hesap, dirildikten sonra yargılanmanın dışında başka birşeyi daha içerir mi?
079:001-5 Kuran’daki yeminlerin fonksiyonu için bak 89:5.
079:024 Köle sahipleri Arapça’da efendi anlamına gelen “rab” kelimesiyle ifade edilir (12:41). Firavunlar köleleştirdikleri insanlar üzerinde efendilik “rablık” iddiasındaydı. İnsanları köleleştirmek yoluyla efendilik (rablık) iddia etmek, kendini Tanrı’ya ortak koşmaktır. Bak 12:39-42; 90:13; 4:25.
079:030 Arapça “dahhaha” kelimesinin yalın hali olan “dahya” kelimesi “yumurta” anlamına gelir. Dünyanın yumurta gibi yuvarlak olamayacağına inanan eski Kuran yorumcuları, “onu yumurta biçimine soktu” ifadesini bir mecaz olarak kabul etmişler ve yumurta kelimesiyle yumurtanın konduğu kuluçkanın kastedilmiş olduğunu ileri sürmüşlerdir. Böylece çok açık olan ayetin anlamını bozarak “Ve yeri de kuluçka gibi düzenledi” diye tefsir etmişlerdir. Bak 4:82.
081:007 Bilinç (software)leri yeni bir vucut (hardware) ile… Bak 15:29 ve 17:85.
081:008 Bak 46:15;16:58-59; 17:31.
081:015-19 Kuran’daki yeminlerin fonksiyonu için bak 89:5.
081:023 Bak 53:1-18
081:029 Bak 57:22-23.
082:007 Bak 4:119.
082:019 Kuran boyunca sadece bu sure “Allah” kelimesiyle son bulmakta ve bu surenin 19. ayetinde yer alan “Allah” kelimesi Kuran’ın sonundan itibaren 19. sırada yer almaktadır. Baştan itibaren 19. sırada yer alan “Allah” sözcüğü için 2:55 ayetine bakınız. Ayrıca, Din Günü için bak 1:4 ve 74:46.
083:009-20 İnkarcılar için bir zindan (Siccin), iyiler için ise bir kule (İlliyyun) fonksiyonu gösteren ve onların yazgılarını içeren kitap, “Kitabun Markum” yani Rakamlarla Kodlanmış Kitap olarak tanımlanır. İnkârcılar onu yalanlar; iyiler ise ona tanık olurlar.
083:011 “Din Günü”nün tanımı 82:19’da Yargı Günü olarak yapılmıştır. Herhangi bir yaratılmışın şefaat ederek kendilerini kurtaracağına inananlar Kuran’da tanımı yapılan Din Gününü inkâr etmiş olurlar. Ayrıca bak 74:46-48 ve 1:4
085:001 “Buruc” kelimesi Burc’un çoğulu olup yıldız kümeleri, yani galaksiler demektir. Yıldızlara tapanların burçlara yakıştırdığı paranormal güçlere olan inanç, dünyanın birçok ülkesinde insanlar arasında hâlâ taraftar bulmaktadır. Günlük astroloji falları en modern gazetelerde bile görülebilir. Astrolojiyi dinsel semboller ve öğretilerle karıştırarak saf insanları sömürenler, kendilerine inananları genel ifadelerle kandırmakta bir hayli başarılıdır. Astrolojiyi bir bilim diye sunanlara şöyle bir deneyi önerebilirsiniz: Doğum günleri hakkında bilgi sahibi olamayacakları 6 kişi seçmeli, onlara karakterleri ile ilgili beş-altı soru sorma imkânı verilmeli ve cevaplara dayanarak onların burçlarının, yani doğdukları ayların bilinmesi istenmeli. Her burç belli bir karakteri ve kaderi temsil ediyorsa, belli karakter ve kaderlerden kişilerin burçlarını bulmak da mümkün olmalıdır. Ayrıca, Kuran’daki yeminlerin fonksiyonu için bak 89:5.
085:022 Kuran’ın matematiksek sistemi onun her elementinin Tanrı tarafından korunduğunu sergiler. Buradaki “levha” kelimesi ile 74:29’daki “levvaha” kelimesinin aynı kökten oluşu ilginçtir. Bak 74:30.
086:001 Kuran’daki yeminlerin fonksiyonu için bak 89:5.
089:002 Bak 7:142.
089:005 Kuran’da “andolsun” olarak çevirdiğimiz “yeminler” Kuran dilinde bazı gerçeklere dikkat çekmek amacıyla kullanılır. Tüm yemin ayetlerini “dikkatinizi …’a çekerim” diye çevirmek mümkün. Yeminin halk arasındaki kullanışını temel alarak, Kuran’daki yeminlere eleştiri getiren inkârcılar, “Tanrı nasıl olur da yemin ediyor?” diye itirazlarda bulunabilmektedir. Tanrı’yı kendi arzularına göre biçimlendirdikleri bir kalıba oturtma hevesinde olanlar, Kuran’daki yeminleri dikkatle inceleseler o yeminlerin halk tarafından yapılan yeminlerden farklı bir fonksiyona sahip olduklarını göreceklerdi. Biz yemin edince Tanrı’yı sözümüze tanık tutarız; o kadar. Yeminle desteklemeye çalıştığımız tezimizin doğruluk derecesine göre, bu tanıklık lehimizde de aleyhimizde de olabilir. Bu nedenle, bizim Tanrı ismiyle yemin etmemizin herhangi bir kanıtlama değeri yoktur. Yeminlerimiz, muhatabımızı inandırmayı amaçlar; yalan söylüyorsak yalanımızı büyütür ve sorumluluğumuzu arttırır. Oysa Kuran’daki yeminler, bizi inandırmak için değil, düşündürmek içindir. Tanrı yarattıklarıyla yemin edince, dikkatimizi doğadaki ayetlere, düzene ve sisteme çekerek rasyonel ve tutarlı düşünmeye teşvik eder. Kuran, doğayı yaratan ve idare eden Yaratıcı ile bu mesajı gönderen Tanrı arasında bir fark olmadığını ve doğa ayetleriyle kitabın ayetlerinin gerçeklik bakımından aynı olduğunu hatırlatır. Kendisiyle yemin edilerek dikkat çekilen nesneler ve olaylar, bu genel hatırlatmanın ötesinde, tartışılacak olan konuya veya teze zihinlerimizi hazırlayan estetik ve semantik tablolar sunarlar. Örneğin, yukarıdaki yeminler onlu ve ikili sayı sistemlerine dikkatimizi çekiyor olabilir mi? On gece 7:142 ayetindeki “on gece”ye işaret olabilir mi? Dördüncü ayet ile 74:33 arasında bir anlam ilişkisi var mı? Bak: 56:75; 69:38; 70:40; 75:1,2; 77:1-7; 79:1-5; 81:15-19; 84:16; 85:1-3; 86:1,11-13; 90:1; 91:1-8; 92:1-4; 93:1-3; 95:1-4; 100:1-6; 103:2.
089:007 Kaybolan İrem kentinin taş kulelerinin, şehrin kayboluşundan 4800 yıl sonra, Amerikalı arkeologlar tarafından Umman’da keşfedildiği ileri sürüldü. Bu keşif, Challenger uzay gemisine takılmış, kumların altını görebilen SIR-B radarlarıyla NASA’daki bilim adamları tarafından bölgenin taranması sonucu gerçekleşmiş. (Newsweek, Şubat 17, 1992, s. 38).
089:013 Tanrı’nın doğaya koyduğu yasalara aykırı bireysel veya toplumsal isyanlar çeşitli felaketlere yol açar. Örneğin, enerji israfı ve sorumsuzluk hava, su kirliliğine ve sert iklim koşullarına; diktatörlük yönetimleri ve ırkçılık gibi sosyal ve politik azgınlıklar, iç savaş, yoksulluk ve kıtlığa; cinsel ilişkilerde sınır tanımamazlık, cinsel hastalıklara, sahipsiz çocuklara ve suç artışına; fizik yasalarına kayıtsızlık depremlerde can kaybına; içki, esrar, eroin gibi aptallaştırıcı maddeleri kullanmak bireye ve topluma çeşitli zararlara; kumar, sahtekârlık, tefecilik gibi üreticiliğe aykırı uğraşlar da sosyal ve ekonomik felaketlere yol açar. Bireylere ve özellikle azınlıklara fikir ve inanç özgürlüğünün tanınmaması ise tüm kötülüklere davetiye çıkarır.
090:001-4 Kuran’daki yeminlerin fonksiyonu için bak 89:5.
090:013 Müminler köle sahibi olamazlar. Köle sahibi olmak, bir insana efendi (rab veya mevla) olmayı iddia etmektir ve kendini biricik Rab olan Tanrı’ya ortak koşmaktır. Bak 2:286; 4:25; 12:39-42; 79:24.
091:001-9 Kuran’daki yeminlerin fonksiyonu için bak 89:5.
091:014 Bak 26:155; 54:27-29.
092:001 Bak 89:5.
093:007 Bak 42:52; 47:19; 48:2.
094:001 Göğsü genişletip ferahlatmaktan söz eden bu ayet, Cibril’in kalp ameliyatı yaparak Muhammed peygamberin kalbini temizlediği biçimindeki uydurma rivayetlerle çarpıtılmıştır. Bu ayetin muhatabı sadece Muhammed peygamber değil, gerçeği onaylıyan herkestir. Bak 6:125; 20:25; 39:22.
095:001-3 Sina ve Mekke kelimeleri o yörelerde vahiy alan Musa ve Muhammed peygamber için kullanılan semboller ise, İncir ve Zeytin de başka peygamberlerin vahiy aldıkları yörelere işaret olabilir mi? Ayrıca bak 89:5.
096:001-19 Muhammed peygamberin okuma yazma bildiğini kanıtlayan ayetlerden birisi de ilk inen ayetlerdir. Bak 2:78; 7:157-158. Bu sure Kuran’ın sonundan itibaren 19. sırada olup 19 ayete sahiptir.
096:002 Arapça “Alak” kelimesi, üç anlama sahiptir. 1) Kan pıhtısı, 2) Asılı duran madde, 3) Sülük. Eskiler, doğal olarak birinci anlamı, yani kan pıhtısı anlamını yeğlemişlerdir. Ne var ki modern biyolojinin gözlemleri bu anlamın doğru olmadığını ortaya koymuştur. İnsanın yaratılış evrelerinde kan pıhtısı diye bir evre yoktur. Bu yüzden, “rahim duvarına sülük gibi asılı duran madde” anlamını seçtik. Nitekim meniden sonraki evre olarak anılan bu biçimin (22:5; 23:14) tek kelimelik karşılığı “embriyo”dur. Bak 4:82.
097:001 Her mümin için bir Kadir/Yazgı Gecesi vardır. Benim için Kadir Gecesi, din adamlarının öğretilerini Tanrı’nın öğretisine eş koşmaktan vazgeçtiğim geceydi.
098:005 Bak 39:11.
100:001-5 Geçmiş kuşaklar, bu ayetlerden atları anlamışlar. Oysa ayetteki ifadeler havadaki oksijeni yutarak ve arkasından ateş fışkırtarak giden jet uçaklarının tarifi olarak da anlaşılabilir. Bu ayetleri yüzlerce yıl önce yaşamış insanlar gibi anlamak zorunda değiliz kuşkusuz. Yeminlerin amacı için bak 89:5.
102:001 Para, altın, gayrimenkul, çocuk, oy, ödül, şöhret gibi nice şeyi çoğaltma yarışı içinde bulunan insanlar bu dünyaya geliş amacını rahatlıkla unutabilmektedir.
104:001 Yeminlerin amacı için bak 89:5.
107:004 Namaz ve diğer ibadetler İbrahim peygamberden itibaren uygulanmakta olup Mekke müşrikleri tarafından biliniyordu. Bak 21:73.
110:001-3 Ondokuz Arapça kelimeden oluşan bu Sure’nin ilk ayeti 19 harften oluşur. Bak 48:28.
111:001 Arapça’daki “ebu Leheb” ifadesi, alev babası, ateş sahibi, ateşçi olarak da çevirilebilir Türkçe’ye. Bu tanımın, Muhammed peygamberin amcası Abd ul-Uzza İbn Ebu-l-Muttalib için kullanıldığı ileri sürülür. Bu sureye ilk muhatap olan kişi peygamberin amcası olsa bile, ayetteki eleştiri ve tehdit, farklı inanç ve düşüncelerinden dolayı insanlara zulmeden despotlara ve onlara yardımcı olanların hepsine yöneliktir.
114:004 Bak 7:116-117.