Daha önceki makalede Mustafa İslamoğlu’nun Kuran’daki Allah’ın Sünneti ifadesini Peygamberin Sünneti olarak tahrif etmesi üzerinde durmuş ve Kuran’a ikinci bir kaynak olarak ortak koştuğu öğretiler için çarpıttığı bazı ayetleri tartışmıştık. Bu ikinci makalede de Mustafa’nın Yuhadileşme Temayülü adlı kitabında dile getirdiği “Hurufiliğin çağdaş bir tezahürü de 19’culuk akımıdır” iddiasına kısaca cevap vereceğim.
“Hurufilik, ebcedcilik, cifırcilik Hurufilik, tarihin en eski hurafe yöntemlerinden biri. Harfler ve rakamlarla insanlann duygulan üzerinde baskı kurma, onlan, tabiat üstü varlıklan harekete geçiren birer parola olarak kullanma işinin bir parçası olan rakam değerli harf sistemini (ebced, cifir) Yahudileşen Israiloğullan sistematik bir biçimde kullanmışlardır. ….”
“Yahudiler, eski alışkanlıkları gereği hep gizemli şeylerin ardına düşüyorlar, tabiatta insanla uyum içerisinde yaşayan şeffaf güçleri, hasımlarının aleyhine kullanmanın yollannı arıyorlardı. Aynca ‘Ebu Cad hesabı’ diye bilinip Türkçeye “ebced hesabı” olarak geçen rakam değerli harf sitemiy-le, gelecekte vuku bulacak bir takım olayları bileceklerini iddia ediyorlardı.”
“İslam alimleri ebced sistemine hurafe olarak bakarlar. İbn Hacer bu sistemle varılan sonuçların batıl olduğunu, ona itimat etmenin caiz olmadığını söyler. İbn Abbas (r)’ın da ebced hesabından insanlan sakındırdığı ve onu sihrin bir çeşidi sayarak ‘bu hesabın şeriatta yeri yoktur’ dediği aktanlır.”
Yukarıdaki ifadeler kısmen doğru kısmen yanlış. Kuşkusuz tarih boyunca harfler, kelimeler, şiirler, kitaplar, rakamlar, dini öğretiler, hatta bilim ve teknoloji bazı insanlar tarafından kötüye kullanılmıştır. Ancak bazı insanların harfleri veya rakamları kötüye kullanması o harflerin veya rakamların iyiye kullanılmayacağı anlamına gelmez. Arap diliyle yazılmış bir saçmalık, cehalet ve inkar dolu bir sürü kitap yazılmış diye, “Arapça dili” kötü bir dildir demek nasıl ki yanlışsa, Ebced sistemi kahinler ve şarlatanlar tarafından kötüye kullanılmış diye onu reddetmek de.
Huyey b Ahtab adlı bir Yahudi liderin Sure başlarında yer alan harf ve rakam kombinezonlarının anlamı konusunda Muhammed peygambere yönelttiği iddia edilen soru ve eleştiriyi Mustafa kardeşimiz bu konudaki yanlış varsayımları ve yetersiz bilgisiyle değerlendirdiği için doğru yorumlayamamıştır. İbn Hişam’ın naklettiği o ilginç hadis dahil konuyla ilgili detaylı bir tartışmayı Türkçe Kuran Çevirilerindeki Hatalar adlı kitabımda tartıştığım için bu makalede buna değinmeyeceğim. Mustafa’nın Ebced sistemine yönelik eleştirisi mantıkta “Strawman Argument” (Saman Adam Tartışması) denilen hata üzerine kurulu. Yani sağdan soldan topladığı saçma-sapan iddiaları alıntılayarak konuyu ve kafaları karıştırmak ve böylece ucuz zaferler ilan etmekten ibaret:
“Cifr, ebced, cümmel vs. gibi adlar verilen rakam değerli harf sistemiyle olayların zamanını, yerini, durumunu, sinini keşfetmek için yapılan bu hura-fecilik işlemine ‘hurufilik’ adını verebiliriz. Tarihte bu adla ünlenmiş bir ekol de bulunmaktadır. İranlı Fazlullah Hurufi (öl. 1394) adlı bir şeyhin kurduğu bu tarikatta, görülmeyen güçleri harekete geçirmek ve tabiat üstü kuvvetleri kullanmak için birtakım harf, rakam ve sekilere özel anlamlar yüklenir.”
“Örneğin: insan yüzünde doğuştan 7 hat vardır. İki kaş, dört kirpik ve bir saç. Bunlara ‘ana hatlan’ denir. Bunlar hal ve mahal toplamı 14 eder. Yedi de ‘baba hatlan’ vardır ki bunlar ergenlik çağında erkekte çıkar: Sağ ve sol yanak kılları, iki burun kılları, iki bıyık ve bir de alt dudaktaki kıllar. Bunlar da hal ve mahal itibanyla 14 eder. Toplamı 28 olur ki, bu da Kur’an’ın yazıldığı 28 harftir. Bu hatlar hava, su, toprak ve ateş gibi dört unsurdan meydana geldiği için her biri dört telakki edilerek 7 ile çarpılırsa yine 28 elde edilir.”
“Bu saçmalıklar tamamen Arap alfabesinin 28 harf olmasının büyük bir sır olduğu hurafesine yaslanmaktadır. Bu alfabeye Fars alfabesinin ‘p, ç, j, g’ harflerini de eklersek 32 eder. O halde 32 rakamı da bu kutsallıktan payını almalıdır:”
“Alemde her ne varsa 32’ye tatbik olunur. Bütün kainat 9 felek, 12 burç ve 7 seyyareden ibarettir. Bunlara 4 unsuru da ilave edersek toplam 32 olur. Otuz ikinin dışında başka bir şey mevcut olamaz.”
Kuran’ın edebi mucize olduğunu isbat etmek için Sünni dinadamları Müseyleme diye adlandırdıkları bir şaire yakıştırdıkları saçma-sapan şiir örnekleri ile Kuran ayetlerini karşılaştırıp nasıl ki Kuran hakkındaki iddiaları için ucuz ve komik zaferler kazandılarsa Mustafa kardeşimiz de aynı metodu izleyerek saçma sapan örneklerle Ebced sistemini eleştirmeye çalışıyor.
Dahası, İbni Hişam’dan alıntıladığı hadisi delil göstererek bizi eleştirmekle çelişkiye giriyor. O rivayete göre, sure başlarında yer alan ondört harf kombinesyonunun Ebced değeri ile Muhammed ümmetinin ömrü arasında ilişki kuran Huyey b Ahtab peygamber tarafından doğrulanmış, ama toplamları o Yahudi’nin beklentilerini aşınca kafasının karıştığını ileri sürerek oradan ayrılmış. Eğer o hadis doğruysa Ebced sistemi Muhammed tarafından onaylanmış demektir. Yok eğer uydurma bir hadisse o hadise dayanarak bizleri Yahudileşmekle suçlaması mümkün olmaz.
Ebced sistemini daha önce, Mustafa gibi Kuran + Sünnet diyerek tevhidi tesniyeleştiren Sünni bir arkadaşla detaylı olarak tartışmış bulunuyorum. Bülent Şahin Ergüder adındaki Sünni arkadaş meğerse Mustafa’nın eleştirilerini aynen alıp kullanmış. “Fitne Fesat Fanusunun Fitilini Fitlleyen Fehl-i Fünnet Fırkasının Figüranlarına” başlıklı makalemden ilgili bölümü aşağıya alıyorum. K+S kısaltmasını Kuran + Sünnet tesniyeceleri için kullanıyorum:
Ebced Alfabe ve Sayı Sistemi
Matematik tarihi alanında şu ana kadar yazılan en esaslı çalışma olarak tanınan, 2000 yılında yayımlanan İnglizce nüshasını kütüphanemde bulundurduğum ve sevdiğim bir kitaptan alıntılar yapılması hoşuma gitti; ama o kitabın Ebjed sistemine karşı kullanılması sürpriz oldu. Kitabı daha önce okuduğum için K+S’nin yaptığı alıntıları ve yorumları okuyunca acaba aynı kitap mı diye kuşkulandım bir süre.
K+S’nin Georges Ifrah’nın “The Universal History of Numbers” (Sayıların Evrensel Tarihi) adlı kitabından yaptığı alıntılar ve onlara dayanarak yaptığı yorumlar, bir kitaptaki bilgi ve iddiaların kırpılmış alıntılar yoluyla nasıl çarpıtılabileceğine, o kitapta ifade edilenlerin nasıl yükseksen derece zıddına çevrildiğine klasik bir örnektir. Bu çarpıtmayı bile bile yapmamışsa, o zaman 19 sayısına savaş açarken mahkumu olduğu fitnedeki ateşin dumanından dolayi basireti kapanmış ve alıntıda bulunduğu kitabı tersinden okumuştur. “Sarhoşken namaza yaklaşmayın” ayetini kırpıp “namaza yaklaşmayın” olarak alıntılayan bir bektaşiden farksız davranmıştır.
Yanımda Türkçe çevirisi olmadığı için sözkonusu kitabın İnglizce orijinalinin 19’uncu Bölümünden bazı alıntıları Türkçe’ye çevirip bilginize sunuyorum.:
“Arap yazısı eski Arami yazısından türediği için Arap alfabesinde yirmi iki batılı Sami harfi bulmayı umuyoruz; hem de aynı sıralamada. Peki, Sami harflerinin geleneksel sıralaması Arapça’da nasıl değişti? Cevap onların sayıları yazış sistemlerinin tarihinde yatıyor.”
“Araplar, alfabelerinin her harfine karşılık gelen bir sayısal notasyonu kullanarak alfabelerindeki her harf belli birsayısal değer vermişlerdi (Fig 19.3); F. Woepke’ye göre onlar “[Bu sistemin] özgün ve kendi seçimleriyle oluşturulduğunu kabul etmişlerdir.”
“Bunu, ‘harfler yoluyla toplamlar’ anlamına gelebilecek huruf al jumal diye adlandırırlar.”
“Bu nedenle, ilk yirmi iki harfin Araplarca alfabetik numaralama olarak kullanılması adetinin, Yahudiler ve Suriyeli Hristiyanlara öykünülmesi sonucu (400’ün altındaki sayılar); ve geri kalan altısının da Yunan örneğine göre olduğunu (400’den 1000’e kadar olan değerler) girdiği sonucuna ulaşabiliriz.”
“Ondan sonra herşey netleşir. Miras olarak aldıkları batılı Sami alfabesine altı harf ekledikten sonra, harflerin geleneksel sıralamasını koruyarak alfabetik numaralama sistemi oluşturduktan sonra, yedinci ve sekizinci yüzyıl Arap gramercileri, görünürde eğitim amacıyla, birbirine grafik olarak benzeyen harfleri biraraya getirerek harflerin sıralamasını tümüyle değiştirdiler. Bu dönemde bu gramerciler “Yahudi ve Hristiyan araştırmalarının yeşerdiği Mezopotamya civarında Yunan etkisi altında çalıştılar” (M: Cohen).
“Bu açıkça gösteriyor ki, Ebeced (veya aksanına göre Ebced, Ebuced, Aboced, vs) olarak telaffuz edilen “ABC” sıralaması, ki bazan Arap alfabesindeki harf sıralamasını düzenler, ne fonetik değerlerine ne de grafik biçimlerine; ancak doğu Arap sistemine göre onların sıralamadaki sayısal değerlerine karşılık gelir (Fig. 19.4).
“Öte yandan, bu [ebced]sıralaması sadece Yahudilerde değil, aynı zamanda tüm kuzeybatı Samilerinde, hatta Yunan, Etruscans (?) ve Ermenilerdahil nice uygarlıklarda mevcuttur. Bu çok eski bir sıralama sistemidir, Araplardan yirmi yüzyıl önce, Ugarit halkı buna aşina idiler.”
Görüldüğü gibi, Ifrah K+S’nin iddia ettiklerinin tam tersini yazıyor. Arap alfabesi ve Ebced sistemi Kuran’ın vahyinden yüzyıllarca öncesine dayanır. Bunun Yahudilerden alınma olduğu iddiası tartışılabilir, zira hem Ibranice hem Arapça ortak bir ana dil köküne sahip kardeş dillerdir. Arapça alfabesinin ve sayı sisteminin Ibranice’den doğduğunu ileri sürmek İbrahim’in Yahudi olduğunu ileri süren mantaliteye benziyor. Bu yorum hariç, Ifrah’ın iddiaları tarihi dokumanlar ve diğer tarihçiler tarafından kabul edilen bir gerçektir.
Kuran’ın vahyedildiği dönemde Araplar Ebced alfabesini ve sayı sistemini kullanıyorlardı. Daha sonra bu orijinal sistem yedinci ve sekizinci yüzyıllarda Emeviler döneminde her nedense değiştirilmiştir. Bunun değiştirmenin sebebi olarak ileri sürülen harfleri öğretme kolaylığı olabilir; ama Kuran döneminde kullanılan bir sayı sistemini değiştirmiş oldular. Bu, aslında Kuran’ın bilgisine karşı yapılan bir ihanet idi. Her ne hikmetse bizim sünnetçi K+S, bu bidate sahip çıkıyor ve Kuran döneminde kullanıldığı tarihi ve arkeolojik delillerle isbat edilmiş olan Ebced sistemini Kuran’da aradığımız için bizi bidat çıkarmakla suçlayabiliyor. Kuran, döneminde İNSANLARIN ÜRÜNÜ OLAN Arap dilini kullandıysa, aynı dönemde aynı insanlarca kullanılan bir sayı sistemini de kullanmış olmasından daha makul ne olabilir? Nitekim, 19 sistemi yoluyla Allah’in isimleri üzerinde yaptığımız incelemeler Kuran’ın ebced sayı sistemini kullandığını konuya ideolojik bir bağnazlıkla yaklaşmayan herkese kanıtlamış bulunuyor.
Kuran ayetlerini muskaya çevirip suistimal eden sahtekar dinadamları ve üfürükçüler Ebced sistemini de suistimal etmişlerdir. Ama, Ebced sisteminin Emevi kralı Mervan döneminde değiştirilmesinden sonra Ebced sistemi hakkında uydurulan cahili efsaneleri ve palavraları ciddiye alıp o hikayeleri kullanarak Ebced sistemini bir hurafe olarak göstermek cehaletin bir ürünü değilse fitnenin bir ürünüdür. Kuran’ın vahyi döneminde peygamber başta olmak üzere tüm müslümanların bilip kullandığı bir yazı ve sayı sistemini “peygamber sünnetine tabi olma” bahanesiyle reddetmek ve sapıklık olarak nitelemek anlaşılır bir tavır değildir.
“Büyüklerden biri” olan 19 Sayısından Kaçan Zebralar (74:30-51)
Mustafa kardeşimiz “19’culuk: Hem çağdaş, hem hurafe” ara başlığıyla kitabında, Kuran’ın “büyüklerden biri” olarak tanımladığı ve “ilerliyenler ile geride kalanları” birbirinden ayıracak bir mesaj olarak betimlediği 19 ayetini/işaretini ve ona tanık olanları “19’culuk akımı” diye yaftaladıktan sonra onu“Hurufiliğin çağdaş bir tezahürü” biçiminde niteliyor:
“Amerika’da yaşamış Türk asıllı bir Mısır vatandaşı olan biyokimya doktoru Reşat Halife’nin kompütür analizlerine dayanarak icad ettiği “19 mucizesi”, piyasaya ilk sürüldüğünde hayli taraftar buldu kendisine. Reşat Halife iddiasını “19” sayısının Kur’an’ın kodu olduğu tezi üzerine kurmuştu. Tarihte çıkan her fırka gibi o da delillerini Kur’an’dan getiriyordu. Birinci delili ‘gizlenmiş sır’ anlamına da gelebilen “Müddessir” suresinin 30. ayetiydi: ‘Üzerinde 19 vardır.’
“19×74, yani 1406 yıl gizlendikten sonra 1974 yılında Reşat Halife bu “gizlenmiş sırn” keşfediyordu. Neye göre 1406 diye sormak gerekmezdi. Hicrete göre mi, nübüvvete göre mi, surenin iniş yılına göre mi? Ne önemi vardı bunun? 19’un katı hangisine denk geliyorsa ona göre tesbit edilir, olur biterdi.”
Soru güzel. Ancak üç şık yok, sadece iki şık var, zira Nübüvvet yani Muhammed’in Kuran’ı aldığı yılda TÜM KURAN nazil oldu. Ramazan ayının bir gecesinde inen Kuran’ın çıkışı 23 yıl sürdü. Mustafa’nın okuyucunun kafasını karıştırmak için eklediği üçüncü şıkkı bile kabul etsek yine bir şey değişmiyor. Zira sünni (ve de şii) kaynaklarına göre surelerin ihtilaflı birkaç “nüzül sırası” (iniş sırası) mevcut. İşin ilginci Müddessir suresi tüm rivayetlere göre yine ilk nazil olan surelerden biri. Hatta Mustafa’nın burada üçüncü alternatif olarak aldığı rivayetlere göre 19 ayetlik Alaq suresinden hemen sonra nazil olan ikinci suredir Müddessir suresi. Yani, hem nübüvvet’e göre hem de sünni ve şii iniş yılına göre 610 yılı oluyor. Şimdi önümüzde iki şık var: Hicret’i mi yoksa 74’uncu surenin indiği yılı mı baz alalım? Hangisi bağlam açısından daha makul? Mustafa kardeşimiz, 19 sistemine kör ve sağır kesilmek için, yani 7:146 ayetinde tarif edilen kişi olabilmek için elbette en uzak ihtimali, 19 sistemini gizleyecek olan alternatifi seçecektir. Bu onun seçimidir ve saygı duyarız seçim hakkına. Nitekim onun bu apaçık sisteme karşı gösterdiği körlük zaten bu mucizeye tanık olanlar için mucizenin gaybi tecellilerindendir. Tarih boyunca elçilerin gösterdikleri apaçık mucizeler nankörler tarafından, tesniyeciler, üçlemeciler, dörtlemeci müşrikler tarafından görülmemiştir, alaya alınmıştır. Nitekim “kitabun marqum” (rakamlanmış kitap) suçlular tarafından yalanlanacak ama Allah’a yakın muvahhitler tarafından tanık olunacaktır.
İşin ilginci 19×74 (1406) sayısı hakkında kuşku uyandırmak için alakasız alternatifler uyduran Mustafa kardeşimiz 19 sayısı ile bu sayının geçtiği sure numaralarının yanyana konmasından oluşan 1974 sayının dünyada en yaygın olarak kullanılan takvime göre bu sırrın keşif tarihini vermesine değinmiyor. Hani bunu da görmemek için buna da birkaç alternatif kurabilirdi. Örneğin, “Hani 7419 nerede?” diyebilirdi. Allah inkarcılara da alternatifler verir. Ayetlere karşı kör olmakta inat edebilmeleri için onlara örümcek ağı gibi asılabilecekleri zayıf bahaneler sunar ve onlar aslandan kaçan zebralar gibi o bahanelere, o örümcek yuvalarına sığınırlar.
Mustafa İslamoğlu, daha sonra Kuran’ın mükemmel biçimde Allah tarafından korunduğunu isbat eden 19 sistemini inkar için mukallit kafalara Kuran’ı Mushaf olarak sunuyor ve 9:128-129 konusunu tartışıyor. Bu konuyu detaylarıyla “Üzerinde 19 Var” adlı kitabımda tartıştığım için ve bu makalenin hacmini alabildiğine atrttıracağı için meraklıları o kitabımı veya bu konuda yazmış olduğum makalelerimi incelemeye davet ediyorum.
Bu arada Mustafa’yı “Dinometre veya Mezhebometre” başlıklı çoktan seçmeli sorulara cevap vermeye davet ediyorum. Tüm sünniler gibi o sorulara ya cevap veremiyecektir veya verse kendi mezhebine izlediği uydurma sünnete göre defalarca mürted olacak ve ölümü hakkedecektir.