Faşist Duygularla Mutlu olmak?

Share

Faşist Duygularla Mutlu olmak?

18 Mayıs 2000

 

EDİP: “Ne Mutlu Türküm Diyene” gibi günümüzde anlamını kaybeden bir teraneyle milyonlarca Kurd’u ve Türk’ü faşizmin zulmü altında mutsuzluğa mahkûm eden bir zihniyeti savunamaz bir Müslüman.

Tartışmayı kaydırıp kıvırtarak bir yere varılmaz. Türk Anayasası’nda Dil Yasaklayan Madde’nin numarasını yanlışlıkla 27 olarak vermiştim. 26’inci Madde olacak. Ne var ki, bu imla hatasına dayanıp herkesin bildiği ve yalnızca Kürtlerin yasadığı bir zulmü inkâr etmeye çalışmak doğru değil.

Ben Kürtçe resmi dil olsun demedim. Tam aksine, sırf pratik yararından ötürü Türkçenin resmi dil olmasını, hem de tek resmi dil olmasını ister ve savunurum. Dillerin yasaklanması ile bir dili resmi kabul etmek arasındaki büyük farkı görmeyenler ya cahildir veya tartışmayı saptırmak isteyen demagoglardır. Ayrıca, benim Türkiye’yi bölmek istediğim iftirasıyla tartışmayı çarpıtmak isteyeceklere karsı bir önlem olarak sunu da belirtmeliyim: Türkiye’nin bölünmesine karsıyım. Böyle bir şeyin büyük bir felaket olacağına inanıyorum.

Ne var ki, milliyetçilik adına birlik adına Türk ırkinin kültürünün dışındaki dillerin ve kültürlerin, özellikle Kürtlerin, yasaklanmasını tek kelimeyle faşizm olarak değerlendiriyorum.

www.yuksel.org sitesinde “Yes’ I am a Kurd” (Evet, ben bir Kur’dum) baslıklı yazımdan bir bolumu buraya aktarıyorum. Sayın akc Inglizce bilir. Yorumunu bekliyorum.

Bu makaleyi bastan sona Turkce’ye (Osmanlica’ya değil!) çevirebilecek bir gönüllü arıyorum. Akc bu isi yapar mı? Türkçesine hayran olduğum bir kişidir. Hani eleştirisiyle birlikte yayımlarım!

AVNİ: Sevgili Edip,

Senin 26. maddeyi aklından geçirip yanlışlıkla 27. maddeye yollama yaptığını anlamadım. Özür dilerim.

26. maddenin uygulanması ile ilgili tartışmalar yapıldı Türkiye’de. Basına yansıdı. Okudum ama nerede okuduğumu şu anda hatırlamıyorum. Yani senin yakındığın madde tartışmalı bir madde. Benim ise şu andaki söylemiyle o maddeyi onaylamam mümkün değil.

EDİP: Güzel. Ama bu maddede ifadesini bulan Kürtçe yasağı Türkiye’de Anayasa’dan önce de vardı. En az iki nesildir Türkiye’de Kürtçe konuşmaktan veya yazmaktan dolayı insanlar baskıya, işkenceye ve hapishaneye mahkûm ediliyor. Kurt düşmanlığını anayasasına kadar sokmuş bir ülkenin milliyetçilik anlayışı ile Fransa’nın veya İngiltere’nin milliyetçilik anlayışı çok farklı, dostum.

AVNİ: Uygulamaya gelince… Artık yok. Ölüm cezası gibi. Yasalarımızda var ama uygulamada yok. Örneğin, Kürtçe şarkı kasetleri İstanbul’da özgürce çalınıp satılıyor. Bir ara Bostancı iskelesinde çalındı. Sonra onların yerine başka dillerdeki kasetler çalınır oldu. ‹İngilizce, Fransızca gibi. Sanırım Kürtçe kasetler yeteri kadar alıcı bulamadı. Yine de nedenini sorup öğrenmeye çalışacağım. Öğrenirsem sana bildiririm. Allah da isterse.

EDİP: Tabi binlerce vatandaşı işkenceye, hapse ve mezara mahkûm ettikten sonra! Terörist Türk devletine karsı savaşan Kürt teröristler olmasaydı bu “pratik” de gerçekleşmeyecekti. Binlerce insanin canına ve binlerce ananın gözyaşına malolmus bir milliyetçilik kahrolsun!

Ayrıca, bu faşizmin hala yasalarda yer alması Türkiye’de yasayan tüm Türkler için bir yüzkarasıdır. Kürtlere olan zulüm pratikte olduğu kadar da psikolojiktir. Yasa’yla bu insanların dilini “ocu” olarak ilan etmeye devam edeceksin ama gücün yetmediği için belki “şimdilik” göz yumacaksın! Lütfen zalimleri eleştiren birkaç kelime yaz! PKK teröristlerini eleştirirken kahramanlaşanlar, bu terörü doğuran ve/veya güçlendiren Türk faşizmini de eleştirmeli.

AVNİ: Okullarda bebelerimiz ‘Türküm, doğruyum, çalışkanım…’ diye and içiyor. Sana göre faşizm bu. Ama iki bakımdan yanılıyorsun:

(1)Türkiye Cumhuriyetindeki Türkler; örneğin, Ermeni asıllı Türstür, Kürt asıllı Türstür… Tıpkı nasıl Fransa’daki Ermeniler Ermeni asıllı Fransız ve Kürtler de Kürt asıllı Fransız ise. Fransız okullarında ‘Frensizim,’ denmesi ne kadar doğalsa Türk okullarında da ‘Türküm,’ denmesi o kadar doğaldır.

Çünkü Fransız ve Türk olmak bir millete mensup olmaktır. Bir ırka değil.

Ama sana göre, Türklük ya da Fransızlık bir ırkî kimlik ise ırk ile millet arasındaki farkı göremiyorsun demektir. Kavram karmaşası içinde yalpalar durursun.

EDİP: Farkı görüyorum. Türkiye’de “Ne mutlu Türk’üm” sloganı Türkiye’deki yaklaşık 20 milyon Kürdün kimliği ve dili şiddetle inkâr edilerek söyletiliyor. Benzer sloganı Inglizler Pakistanlı azınlığın kültürünü ve dilini inkâr ederek okul çocuklarına söyletme aptallığını gösterseydi İngiltere’deki Pakistanlı azınlık, Pakistanlı Kurtuluş Kerataları gibi bir örgütle İngiltere’yi kana bularlardı.

AVNİ: (2)Öğrencilerde bir millete mensup olma bilinci yaratmak MİLLİ eğitimin görevidir. Ana içme olmasa bile MİLL eğitim bir yolunu bulup öğrencilerde millet olmanın bilincini yaratacak. Çünkü millet olmayı reddeden insanlar yetiştirirseniz millet olamazsınız. Millet yoksa devlet de yoktur.

Oysa ben devlet istiyorum. Çünkü ancak devlet varsa, örneğin, evimin tapusuyla arabamın ruhsatı geçerli olur.

Farklı kültürlere baskıdan yakınman da yersiz. Çünkü ırkî kültür farklari, Atatürk milliyetçiliği açısından, millî kültüre zarar değil zenginlik katar. Yani Kültürel baskı Atatürk milliyetçiliğine aykırıdır.

EDİP: Atatürk milliyetçiliğini tartışmıyorum burada. Üstelik bu yersiz bir tartışma. Ben olu insanların doktrinlerini veya ideallerini değil, Türkiye’deki realiteyi tartışıyorum.

AVNİ: Türkiye Cumhuriyetini oluşturan “milletin adını” sorun yapmayalım, konuya ırkçı saplantılarla yaklaşıp karmaşa yaratmayalım derken bunları anlatmak istedim.

Daha önce de yazdığım gibi Türkiye Cumhuriyeti demokrasi açısından gelişmekte olan bir devlet. Demokratik uygulamadaki sorunlarını çözecek ve mükemmele yaklaşacak. Allah da isterse.

EDİP: Demokrasinin gelişmesi Devleti ve resmi politikasını savunanlara değil (yanlış anlamayın lütfen, sizi kastetmiyorum!) hapishane ve olum riskini göze alarak doğruları haykıran Türk, Kurt, Çerkez, Laz… Yiğitlere borçludur.

AVNİ: Bu arada olaya Kürtlere karşı Türkler yaklaşımı ile fesat sokmak ise, senin söyleminle, tartışmayı “kaydırıp kıvırtmanın” ta kendisi oluyor.

EDİP: Benim Kurt dostlarımdan çok Türk dostlarım var. Sen onlardan birisin. Irkçı olmayan ve insan haklarına saygılı olan Türkler ile niye problemim olsun ki. Ben, Türk ve Kurt kardeşliğini savunuyorum. Fesat, Kürtleri tanımayan, onların kültürünü ve dilini yok etmeye çalışan faşist zihniyet tarafından çıkarılmıştır. Faseti ortadan kaldırmanın tek yolu, farklılığı kabul etmek ve saygı göstermektir. Amerika gibi yüzlerce irk ve dine mensup insanlardan oluşan bir mozaik ülkenin gösterdiği basarî 30:22 ayetini uygulamaya geçirmesinden kaynaklanıyor.

AVNİ: Beni demagoji yapmakla suçlaman da insafla bağdaşmıyor.

EDİP: Özür dilerim. Ancak sizin bu konuya bir de ezilmiş insanların ve azınlıkların gözüyle bakmanız gerekiyor.

AVNİ: Her şeyi açıkça söyledim

Atatürk milliyetçiliği bir millete mensup olma duygusudur. Bir ırka değil. O yüzden yönelttiğin bu faşizm suçlaması kesinlikle haksız. Irkçılık reddeden Atatürk milliyetçiliği mi faşizm? Irkçı olunmadan faşist olunur mu?

EDİP: Problem bir ırk isminin “milliyet” ismi olarak seçilmesi VE Atatürk Milliyetçiliğini uyguladıklarını iddia eden oligarşinin ırkçılık yapmasından kaynaklanıyor.

AVNİ: İngilizce yazını daha önce okumuş olabilirim. Bir daha okuyacağım. Ve değerlendirmeye çalışacağım. Belki yaz tatilinde Türkçeye de çeviririm. Allah ta isterse. Ama şu anda vaktim yok. Sevgi ile.

EDİP: Karşılıklı sevgi ve saygılarımı iletirim. Barış ile,

Share