Norşin’den Arizona’ya bir mürted

Share

Bir mürtedin hazin, çileli, aksiyonlu, maceralı ve eğlenceli hayatı

Mustafa Yıldırım

Edip biraz filozof, biraz akıllı, biraz deli, biraz çatlak,
biraz solcu, biraz anarşist, biraz devrimci, biraz dindar,
biraz komedyen olan samimi ve sıradan bir insandır.
Tanıyınca sizde seveceksiniz.

20015 Norsinden Arizonaya 2

-Dostum Neşe’ye ithafımdır-

Mürted kelimesinin tanımını yaparak başlayalım.

Mürted: Dinden dönme, dinden çıkma, müminken kâfir olmak gibi anlamlara gelir. Mürted olmanın İslam dinindeki hükmü ölümdür. İslam dinindeki bu hüküm, İslamın ikinci kaynağı olan hadislere dayanır. Buhari’nin topladığı hadislerden biri şöyledir: ‘Kim dininden dönerse, onu öldürün.’
Reformist Müslümanlar bu hadisin uydurma olduğunu söylerler. Ebubekir’in halifeliği sırasında pek çok Müslüman dinden dönmeye kalkmıştır; dönenler öldürülmüş ve dönmeyi düşünenin pek çoğu korkuyla Müslüman kalmıştır. Hadisleri toplayan Buhari gibi pek çok hadis arşivcisi, Peygamberden 200 sene sonra yaşamışlardır. Uydurma hadisleri toplamış olacakları neredeyse muhakkaktır, peki bu hadisin uydurma olmadığını kuvvetlendiren Ebubekir dönemi hadiselerine ne demeli? Ebubekir, iktidarı peygamberden devraldı.
*
Mürtedin tanımından, dindeki hükmünden ve hakkındaki yorumumdan sonra gelelim başlıktaki mürtede.

Mürtedimizin adı Edip Yüksel’dir. Tabii Mürted falan değil, hakikatlı ve samimi bir Müslüman o. Mürted suçlaması, geleneksel İslam anlayışının, dindeki reformist fikirlerinden dolayı Edip Yüksel’e attığı bir iftira.

Edip Yüksel’in yeni kitabı çıktı. Kitabın adı ‘Norşin’den Arizona’ya/ Sıradan Bir Adamın Sıradışı Öyküsü’ Türü biyografi. Ozan Yayınlarından çıktı. Sayfa sayısı 624.
*
Edip Yüksel’i orta yaştaki bütün İslamcıların bileceğini tahmin ediyorum. Gündeme duyarlı olan insanlarımızdan da birçoğunun onu isimcek tanıyor olacağına inanıyorum. Benim akranlarım ve küçüklerim pek bilmiyor olabilir, üç yıl öncesine kadar ben de bilmiyordum onu, hiç duymamıştım adını.

Üç yıl önceydi, Twitter’dan tanıştığım bir arkadaşım Edip Yüksel’in videolarını paylaşıyordu. (Bu videolar bir çeşit telekonferans…) Birkaç tanesini izleyeyim dedim. Aman Allah’ım ne diyordu bu adam böyle! Ot b.k, çul çaput gibi söylemleri olan bizim klasik din adamlarının anlayışının tam tersinde konuşuyordu. Hadi be diyerek garipsedim ilk önce. Sonra düşündükçe dediklerini mantıklı bulmaya başladım. Adam doğru şeyler diyordu, pisliğin içindeki bizim din anlayışımızdı, asıl sapıtan din adamlarımızdı. Edip Yüksel bizi aklımızı kullanmaya davet ediyordu, sorgulayın, araştırın diyordu; taklitçi olmayın, körü körüne inanmayın diyordu. Hadisleri, mezhepleri ve tarikatları çöp tenekesine atın diyordu; İslam dünyasının kurtuluşu sadece Kuran’da, yalnız Kuran’da diyordu. Hadisler çelişkilerle dolu, şirk içeren, peygambere hakaret eden, insanlığa zararlı yaptırımlar içeren bir pislik yumağıdır diyordu. Mezheplerin hepsi ayrı ayrı bir dindir, birinin yap dediğini öteki yapma der diyordu. Tarikatlar ise, aklı devre dışı bırakan, akla hakaret eden, Yunus suresindeki ‘Allah aklını kullanmayanı pisliğin içine atar’ şeklindeki yüzüncü ayetin âdeta birer tablosudur diyordu. Diyor da diyordu, doğru diyordu, güzel diyordu, haklıydı.

Sevmiştim Edip Yüksel’i. Baktım Facebook kullanıyor, hemen arkadaş olarak ekledim. Edip’in bir de İslami Reform İçin Kritik Düşünenler adlı bir grubu vardı, oraya da katıldım. Edip, ben böyle diyorum diye beni taklit etmeyin, sorgulayın, aklınızı kullanın, mantığınız kabul ediyorsa benimseyin diyordu. Sorgulamak öylesine bereketli bir nimettir ki, başlamaya gör arkası geliyordu. Edip’i dinleyip sorgulama yaptıkça, Sunni İslam benimseyişimden günbegün uzaklaşmaya, Edip gibi ‘Sadece Kuran’ diyen monoteist bir Müslüman olmaya başladım.

Edip’in gruptan tanıştığım monoteist Müslüman arkadaşlarla, geleneksel İslam’ı yıkmak için fikirsel bir mücadeleye vermeye başladık. Sorgulama öylesine bereketli bir nimet dedim ya, başlamıştık artık, arkası geliyordu. Edip’i de geçtik yani. Teistlik deistliğe evrildi. Üstelik Edip’e depar atmamız, Edip’in grubundan tanıştığım dostlarımla eşzamanlı oldu. *

Edip Yüksel’in bir de 19 anlayışı vardır. 19, Kuran’da olduğuna inanılan matematiksel bir şifredir. Edip bu şifreyi savunur. Delilleri akla yatkın ve mantıklıdır. Edip’i birçok kişi bu 19 takıntısı yüzünden sevmemektedir veya anlaşamamaktadır. Ama rasyonel fikirleri ve dindeki reform algısı kadar benim ilgimi çekmedi 19. Garipsemedim pek, hatta mantıklı da buldum. 19’a karşı çıkanlar, Tevbe suresinin son iki ayetini Kuran dışı olduğunu söylediği için, 19’a uymuyor diye Kuran’dan atalım mı diyerek karşı çıkarlar. Onların bu karşı çıkmasını ben anlamsız bulurum. Ne kardeşim, Kuranın 6300 ayeti 19 sistemine uyacak ama Tevbe suresinin son iki ayeti uymuyor diye sistem çöpe mi atılacak? 6300 ayet uyuyorsa, ben seve seve atarım iki ayeti… Ama mantık yok ki! Allah korudu diyor. Allah’ın kitabı koruduğunu söylemiyor ki, içeriğini koruduğunu söylüyor. Böyle matematiksel bir şifrenin olması hiç garip değil ki! Hatta seve seve benimsenebilir.

Edip Yüksel, 1957 yılında Bitlis’in Norşin adlı ilçesinde doğdu. Babası ünlü din bilgini Molla Sadrettin Yüksel’dir. Edip’gil 7 kardeştir, en büyük ikinci kardeştir. 1965 yılında Edip 8 yaşındayken ailecek İstanbul’a göç ettiler. İlköğreniminden sonra İmam-Hatibe gitti Edip. Tayyip Erdoğan Edip bir kaç sınıf üstündeydi. Erdoğan’ın top koşturmasını, şiir okumasını ve mehteran ekibindeki iki ileri bir geri şeklindeki yürüyüşünü görüyordu Edip. ODTÜ Mühendislik fakültesini başarıyla kazandı. Necmettin Erbakan idolüydü, o gibi başarılı bir makine mühendisi olacaktı.

Erbakan’ın MSP’sinin gençlik kolu olan Akıncılar teşkilatına girdi; siyaset yapmaya ve dinsel bir devri için fikirsel bir mücadele vermeye başladı. Onun siyasete olan ilgisi okulu aksatmasına neden oldu ve başarıyla girdiği okulu bırakıp İstanbul’a döndü. Edip’ten iki yaş küçük kardeşi Metin’de Akıncılara girmişti. Metin o kadar aktifti ki, 18 yaşındayken İstanbul Fatih’in Akıncılar başkanı olmuştu. 1979 yılıydı, Fatih Camiisinde Cuma namazından çıkan Metin, ülkücü faşist gençler tarafından vurularak öldürüldü. Metin öldürüldüğünde henüz 20 yaşındaydı. İslami gençlik tarafından kahraman gibi sevilen Metin’in öldürülmesi, Türkiyeli İslamcılar için büyük bir hüzne sebep oldu. Metin Yüksel, İslamcıların Deniz Gezmiş’iydi.

ODTÜ’deki eğitimini yürütemeyen Edip, İstanbul’a geldikten sonra Boğaziçi Üniversitesini kazanır, ama siyaset yapmaktan olayı orayı da aksatır, bitiremez. Kardeşinin ölümüyle kendini iyice siyasi mücadeleye adar. 1979 İran İslam devrimi Türkiyeli İslamcıları iyice heyecanlandırmıştır. Ufukta şeriatın geldiği günler gözükmüştür. Edip İran’daki arkadaşlarından davetiye alır, Edip’in içi içini yemektedir, hayalin kurdukları şeriat devriminin olduğu bir ülkeye gidip, hayallerinin örneğini yaşayacaktır. Edip İran’a gider ama umduğunu bulamaz derin bir hayal kırıklığıyla ülkesine döner.

12 Eylül 1980 darbesi gerçekleşir. Edip yazdığı iki makaleden dolayı 4 yıl ceza alır, 3 sene hapis yatar. Hapisten çıktıktan sonra birkaç yazar ve genç yaşta en çok okunan yazarlardan biri olur. 1985 yılında askere gider, 18 ay boyunca askerlik yapar.  19 sistemini ortaya çıkaran Reşad Halife adlı ABD’de yaşayan Mısır kökenli bir bilim adamıyla mektuplaşır. Reşad Halife’nin fikirlerini ilk başta garipser, sonra mantıklı bulmaya başlar.

1986 yılında dini yalnız Allah’a özgülemeye karar verir. Edip’in ‘Sadece Kuran’ diyen reformist benimseyişi, hadisleri çöpe atması ailesinin, çevresinin ve onu saygın bir isim olarak gören İslamcıların büyük tepkisine neden oldu. Sevilen bir isimden nefret edilmeye başlandı, saygı gören ünlü bir ismin hızla saygınlığı ve ünü azaldı. 1989 yılında babası Molla Sadrettin Yüksel tarafından mürted ilan edildi, babasının oğlunu mürted olarak ilan etmesi, İslamcılar arasında coşkuyla karşılandı ve başladılar Edip’i topyekûn afaroz etmeye… Artık Edip’in can güvenliği de tehlikedeydi, ne de olsa geleneksel İslam’a göre mürted olmanın cezası ölümdü.

Edip 1989 yılında, ABD’de yaşayan dostu Reşad Halife’nin yanına hicret eder. Reşad Halife Arizona eyaletinin Tuscon şehrinde yaşamaktadır. Edip’in yeni vatan burasıdır artık. Edip burada İranlı bir kızla tanışır, kısa zamanda evlenirler. Reşad Halife, İslam dünyasınca topyekûn olarak aforoz edilmiş, mürted olduğu ilan edilmişti. 1990 yılında Reşad Halife fanatik dinciler tarafından öldürülür. Can güvenliği için hicret eden Edip, en yakın arkadaşının katledilmesiyle, canilerden kaçmanın mümkün olmadığını anlayacaktır. Ama çok şükür ki, Reşad Halife’nin uğradığı sona uğramayacaktı.

İranlı bir ailenin kızıyla evlenen Edip’in iki oğlu olur. Türkiye’de üniversite mezunu olamayan Edip, Arizona Üniversitesinde felsefe bölümü okur. Lisan e yüksek lisans eğitiminden sonra hukuk üzerine doktora yapar.  Edip 26 yıldır ABD’de renkli, maceralı ve özgür bir yaşam sürmektedir. Mutlu bir ailesi ve başarılı çocukları vardır. Arizona Üniversitesine bağlı kolejlerde felsefe ve mantık dersleri vermektedir. Başarılı, aydın bir entelektüeldir.

Edip’in ‘Norşin’den Arizona’ya’ adlı kitabına gelelim.

‘Norşin’den Arizona’ya’ asla öyle böyle, vasat bir kitap değil, kesinlikle kayda değer, başarılı bir kitap… Kitabın türü biyografi’dir, yazar kendi hayatını anlattığı için otobiyografidir. Aynı zamanda bir anılar yumağıdır. Aynı zamanda bir yakın tarih belgesidir. Aynı zamanda harika ve öğretici bir belgeseldir. Aynı zamanda roman havasında ve tadında leziz bir yazın bütünüdür. Orhan Pamuk romanlarındaki o havayı hissetmediğimi söylesem yalan söylemiş olurum.

Edip’in dili ve üslubu o kadar iyi ki, kitabında kayda değer bir felsefi hava da var.

Edip’i tanımayanlar diyebilir: ‘Yav bu adam da pek bir övüncekmiş, kendini övüp duruyor; kibirli, bencil, egoist havası veriyor’ diyebilirler. Değil aslında, samimiyetinden geliyor bu. Bir de yaşadıklarını ve başarılarını öğrenince normal buluyorsunuz bu övüncekliği…

Edip biraz filozof, biraz akıllı, biraz deli, biraz çatlak, biraz solcu, biraz anarşist, biraz devrimci, biraz dindar, biraz komedyen olan samimi ve sıradan bir insandır. Tanıyınca sizde seveceksiniz.

Kitabı herkese öneririm.
-Mustafa Yıldırım -15.08.2015

Yazının orijinali şurada yayımlandı.

Share