Yüzyıllar önce ölmüş bebek katili, kardeş katili, cariyeci-köleci, ırz düşmanı, bilim düşmanı, kendilerini haşa “Allah’ın yeryüzündeki gölgeleri” olarak gören firavunların, Kuran’a inat soylarını ileri sürerek kendilerini zorla halka dayatan, yine Kuran’a inat halkı “reayam” (koyunlarım) ve “kullarım” diye çağıran padişahların sıfatlarını ifade etmek bile suç yapılmak isteniyor. Türkiye padişahlara “kapıkulu” olmaya imrenen, ecdadına tapan bu firavuncuklara imkan vermemeli. Padişahlar ve onların kulları özgürlüğün düşmanıdırlar, adaletin ve insanlık onurunun düşmanıdırlar.
http://www.osmanli.org.tr/ sitesi tarihi revize etmek isteyen bir tarihçinin sitesi… Adam sanki “çamaşır yıkama makinası” gibi çalışıyor. Sihirli bir deterjan da kullanıyor. Tüm kan lekeleri (hayızlı cariyelerin ve katledilen kardeşlerin) temizleniyor ve mis kokuyor… Halbuki, padişahların ne mal olduğunu anlamak için Topkapı Sarayını bir kez ziyaret etmek bile yetiyor.
Aşağıdaki tarihi bilgiler suçu kadınlara atma geleneğini sürdürüyor ve padişahın hem uçkur düşkünlüğünü, çocuk yaştaki kızların ırzına geçmesini, hem de kardeş katlini saraydaki kadınlara yüklemeye çalışıyor.
Yüzotuz çocuklu Padişah
Padişahların içinde kadına en düşkünü III. Murat’tır Sayısı kırkı aşan hasekilerden başka saray dışındaki kadınlarla da ilişki kuran hünkarın bu dalda rekoru günümüzde bile hala egale edilememiştir.
Tarihlere 130 çocuklu padişah olarak geçen III. Murat’ın bu rekorunu kıran bir başkasının olduğunu sanmıyoruz. Öldüğünde 7 cariyesinin gebe olduğunu da hesaba katarsak, onun “Bir numara” olduğunu söyleyebiliriz. Osmanlı tarihini yazan yerli ve yabancı tarihçiler onun çocukları ve kadınları konusunda farklı rakamlar vermektedir. Bazılarına göre 102 çocuğu vardır. 106 ve 130 çocuğu var, diyenleri de görürüz. Her ihtimalde 100 ün üstünde çocuğu olan bu padişahın acaba nasıl bir Haremi vardır? Babası II. Selim’in hamamda cariyeleri kovalarken ölmesi üzerine tahta geçen Sultan Murat, dedesi Kanuni yerine babasının yolunu seçmişti. Böyle bir padişahın kadını olmak pek mutluluk verici olmasa gerek. Safiye Sultan da çektiği acılardan katılaşarak Haremden çok devletin iç ve dış siyasetine soyunacaktır. 1546 yılında aslen Yahudi Nurbanu Sultan’dan dünyaya gelen Murat Manisa’da Sancakbeyliği yaparak devlet yönetimini öğreniyordu. Avcılığa da düşkün şehzade bir gün kendisine takdim edilen kıza tutulacak ve böylece av ikinci plana düşecekti. Türk korsanlarının Adriyatik Denizi’nde ele geçirdikleri bu kızın adı Baffo idi. Babası Venedik Cumhuriyeti’nin Korfu Valisiydi. Güzelliği ve asaletiyle şehzade Murat’i büyüleyen13 yaşındaki kıza Safiye adı verildi. Manisa’daki mutlu beraberlik 1566’da Safiye’nin Mehmet’i (III. Mehmed olarak daha sonra padişah olacak) doğurmasıyla perçinleşti. Murat’ın gözü Safiye’den başkasını görmüyordu. Manisa yılları, Safiye’nin mutlu olduğu yıllar olarak kalacaktı. 1574 yılında babasının ölümüyle Osmanlı tahtına oturan III. Murat saraydaki muhteşem güzellere rağmen hala Safiye Sultan’a bağlıydı. Ne var ki, Safiye Sultan’a diş bileyen Valide Nurbanu Sultan bundan memnun değildi. Kendisinin ikinci plana düşmemesi için oğluna birbirinden güzel carieyeler sunuyordu. Çünkü kocası II. Selim’den beri karıştığı devlet işlerini, Valide Sultan olarak sürdürmek niyetindeydi. Nurbanu Sultan’ın kızları İsmihan ve Geverhan ile Kanuni’nin kızı Mihrimah da Safiye Sultan’ın gözden düşmesinden yana tavır koymuşlardı. İsmihan Sultan II. Selim’den beri sadrazam olan Sokullu Mehmet Paşa ile evliydi ve sarayda büyük ağırlığı vardı. III. Murat hükümdar olduğunda 5 kardeşini boğdurmuş ve yönetimi eniştesi Sokullu Mehmet Paşa’ya bırakmıştı. Babası II. Selim’den beri seferlere çıkmayan Osmanlı padişahları bu defa Haremden çıkmıyordu. III. Murat zamanında doruğa çıkan bu durum, doğan çocuk sayısından da rahatlıkla anlaşılıyordu.
BÜTÜN GÜZELLER SARAYA
Sultan Murat’a beş yıl sadrazamlık yapan Sokullu dilekçe verme bahanesiyle yanına genel bir dervişin hançeriyle öldürülmüştü. (1579) Bu cinayette III. Murat’ın parmağı vardı. Bundan sonra dalkavukların karıştığı devlet işlerinden III. Murat uzak duracaktı. Safiye Sultan’dan doğan çocukların erken öldüğünü ve padişahın tek oğlunun olmasını bahane eden Valide Nurbanu Murat’ı başka kadınlarla birlikte olmaya zorluyordu. Böylece sefehat alemlerine dalan III. Murat için yatak odası ve hamamdan başka yer önem taşımadı. Safiye Sultan’ı da artık görmemeye başlamıştı. Özellikle İsmihan Sultan’ın kendisine sunduğu iki cariyeyle bir gece geçirmek isteyen ancak başarısız olan III. Murat’a Safiye’nin büyü yaptırdığı iddiası hayli etkili olmuştu. Padişahın anası bu iddiayı körükleyince Safiye iyice gözden düşecekti. Sarayın bodrum katına havuz yaptıran III. Murat havuzun biraz yükseğindeki tahtından cariyelerin çırılçıplak oynaşmalarını izlerdi. Safiye Sultan da kıskançlık ve çaresizlikten oturup ağlardı. Hünkar sofrasındaki müzik gecelerini Sinan Paşa Köşkündeki alemler takip ediyordu. Saraydaki kadınların dışında her gün kendisine sunulan cariyelerle de yetinmeyen Sultan Murat ününü duyduğu bütün güzellerin saraya getirilmesinde diretiyordu. Bu kadın bazen başkasıyla nikahlı da olabiliyordu. III. Murat’ın bir gününü şöyle tasavvur edebiliriz. Gecenin rehavetiyle uyanır. Sabah kahvesini getiren bir gözdesi, vücuduna masaj yapan diğer gözdeleri çevresindedir. Kahvesini içtikten sonra Hünkar Hamamı’na gider. En sevdiği cariyeler, elmaslı altın taslarla padişahı yıkarken cilveler yapar. Saatler süren hamam sefası cariyelerin kendi aralarında oynaşmasına neden olur. Henüz Murat’ın yatağına girmemişler vardır. Kurulama ve padişahın vücudunu ovma iki tarafta da kıpırdanmalara yol açar. Hamamın sıcaklığına cariyelerin pembe tenleri karışır. Soğukluğa geçerek şerbetini içen padişah hizmetinden hoşlandıklarına değerli hediyeler sunar. Öğle yemeğini merasimle yedikten sonra gece yarılarına dek sürecek saz ve raks alemi başlayacaktır. Hünkar Sofasının muhteşem dekorunda şarap içilir ve dans eden kıvrak vücutlar izlenir. Sarhoş dilberlerin çeşitli oyunlarıyla kendinden geçen padişah en beğendiklerini alarak yatak odasına çekilir. İlerde boğulacak erkek çocuklar yapar.
AVRADIN PAHALI OLDUĞU DEVİR
Avradın en değerli olduğu devir, III. Murat devridir. Padişahın fikrinde ve zikrinde hep kadın vardı. Ona yaranmak isteyen devlet adamları da esir pazarında padişahın hoşlandığı kadınları seçmek için yarışırlardı. İçki, kadın ve sefehate düşkün padişahı en iyi tanıyanlardan biri Sadrazam Sinan Paşa III. Murat’a İncili Köşk ve Bahçe kapısında bir köşk yaptırmıştı. Sadrazam, padişaha sunduğu mücevherlerin ve inşaat masrafının acısını halktan kat kat çıkarıyordu. Eskisi gibi kocasını kıskanmayan Safiye Sultan onu zevklerine terk etti. Kendisi de devlet işlerine el attı. Rakipleri Nurbanu İsmihan ve Mihrimah Sultan ölünce 1585 den itibaren Haremin ve devletin en sözü geçen kadını Safiye Sultan oldu. Gitgide zayıf düşerek hastalanan III. Murat ölmeden önceki gecelerden birinde Sinan Paşa Köşkünde bir eğlence düzenledi. İstanbul’un en ünlü sazendeleri çalıyor, padişahın en beğendiği cariyeler de oynuyordu. Ama eskisi gibi neşeli olmayan Sultan Murat sazendelerden “Bimarım ey ecel, bu gece bekle canım al” şarkısını istiyordu. Ölümü yaklaştığı son gecesini de eğlenceyle geçirmiş ve 1595 yılında vefat etmişti. Oğlu III. Mehmet’in tahta geçmesiyle Eski Saraya gitmeden Valide Sultan olan Safiye ise önemli makamlara adamlarını getirerek bir devre adını vermişti. 1603 yılına dek devletin iç ve dış siyasetini yönlendiren Safiye Sultan oğlunun ölümüyle Eski Saraya gönderildi. İlk yıllar sürgün yaşamından sonra öldüğünde ardında temelleri atılmış “Yeni Cami’yi bırakmıştı. (1605)