Türkiye Dört Ayda PKK’yi Bitirebilir
Edip Yüksel
21 Ağustos 2012
www.19.org
Gazi Antep’teki Emniyet Müdürlüğü ve Polis şubesini hedef aldığı bildirilen ve 4’ü çocuk 9 kişinin ölümüne ve 66 kişinin yaralanmasına sebep olan bu vahşi saldırıyı lanetliyorum. Bu saldırının PKK tarafından yapılıp yapılmadığından emin değilim, ama ister PKK ister TSK ister kim olursa olsun ayırım gözetmeksizin sokakta kalabalığın içinde patlatılan bir bomba şeytanların ekmeğine yağ sürecektir.
PKK bunu sahiplenirse veya PKK’nin bu cinayetleri işlediği belirlenirse Kürt halkının liderleri kesinlikle bu saldırıyı lanetlemeliler ve PKK’yi uyarmalılar. Ölen ve yaralananların ailelerinden ve yakınlarından özür dilenmeli ve onlara her türlü yardım için seferber olunmalı.
Bu haberi Hürriyet Gazetesinden okudum. Bu terör eylemini “Yine Sivil Katliam” başlığıyla veren Hürriyet Gazetesi maalesef başlığının altında koyduğu “Türkiye Türlerindir” narası ile onlarca yıldır Türk faşizmini desteklemekte ve sivil katliamların ana sebeplerinden birisi olmaktadır. PKK’yi ve daha nice Kürt veya Türk terör örgütlerini doğuran zihniyet kendisini değiştirme yönünde hiçbir gayret göstermemektedir. Bu zihniyet bir yüzyıldır Türkiye’ye Jandarma faşizmi, Dersim katliamı, JİTEMler, Ergenekonlar, PKK’ler, Kontrgerillalar, 27 Mayıslar, 12 Eylüller, Çorumlar, Sivaslar ve daha nice belalar getirdi ve bu gidişle daha nicelerini getirecektir.
Türkiye’deki faşist politikanın yüz yıl boyunca kan dökerek, zulmederek, inkar ederek, aşağılayarak, yasaklayarak, hapsederek, işkence ederek oluşturduğu Kürt sorunun HALA aynı yöntemle çözebileceğini sanan gafiller bu yöntemin bu sorunu daha büyüttüğünü, daha da büyüteceğini, Türkiye’yi topluca ateşe vereceğini göremediler, görmeyecekler… Tıpkı Suriye’de “teröristlere” karşı mücadele veren Suriye devletinin bu gerçeği görmediği gibi…
Dini ve politik konularda ifade ettiğim gerçekleri görmek istemeyen ve bu gerçekleri ifade ettiğim için bana yirmi veya otuz yıl önce öfkeyle tepki gösterenlerin bir kısmı daha sonra benimle bazı konularda aynı noktaya geldiler… Son yüz yılda dünyanın birçok ülkesinde gerçekleşen benzeri çatışmaları izleyen ve Türkiye’de tanık olduğumuz çatışmaya adil ve rasyonel bir açıdan bakan herkesin göreceği gerçekler ve çözümler var.
Kürt sorunu çözülecekse bunun yolu kesinlikle bu sorunun asıl müsebbibi olan tektipçi ve dayatıcı, kökünü kurutalımcı, asıp keselimci faşist kafanın kılavuzluğunda olmayacaktır. Devletin bu sorunu şiddetle çözebileceğini sanan cahiller sadece Türk halkına gaz verip tüm Türkiye’yi uçuruma doğru sürüklüyorlar.
İngiltere’nin, Güney Afrika’nın benzeri problemi nasıl çözdüğüne bir bakın… Ancak, ırkçılık ile sarhoş olmuş müstağni ve müstekbir kafalar bu apaçık çözümü göremiyor maalesef. Bu çözüm için tüm inisiyatif devletin elindedir. Koca ordusuyla, yüz milyarlarca dolarlık bütçesiyle, yerleşik kurumlarıyla, Millet Meclisiyle, mahkemeleriyle, üniversiteleriyle, yetmiş milyon halkıyla bu işi çözecekse devlet çözecektir, çoğunluk çözecektir. Devlet bunu PKK ile birlikte çalışarak veya PKK’ye rağmen de gerçekleştirebilir ve dilerse PKK’yi bir anda bitirebilir. Yeter ki buna niyet edilsin, karar verilsin. Bu çözüm şu maddeleri içermeli:
- Genel af. PKK, TSK, JİTEM, ERGENEKON, HİZBULŞEYTAN ve daha nice silahlı örgüt içinde masum insanları öldüren tüm katillere, tüm asilere, tüm teröristlere, tüm faşistlere, Türk ve Kürt ayırımı yapılmadan, diline ve rengine bakılmadan genel af ilan edilmeli.
- Bu iç savaşta çocuklarını kaybeden tüm annelere, Türk ve Kürt ayırımı yapmadan başsağlığı ve özür dilenmeli ve hatta hepsine belli bir tazminat ödenmeli.
- Kürt liderlerini “hot, zot, hain” diye suçlamadan “tribünlere oynamadan” masaya davet etmeli ve onlarla nihai bir barış için koşullar tartışmalı.
- Dünyada, farklı etnik grupların barış içinde yaşadıkları birçok batı ülkesinde başarıyla uygulanan federal sistemi adam gibi inceleyip Türkiye’de uygulaması için acele çalışmalar başlatılmalı. Nasıl ki Türkiye’nin illere bölünmesi ve her ilin ayrı bir valisinin ve belediye başkanın olması zarar vermiyorsa, hatta aksine yararlı ise, aynı şekilde federal sistem de birçok gereksiz gerilimi ve çatışmayı ortadan kaldıracaktır. Bu arada Federal sistem hakkında yalan yanlış bilgi veren savaş çığırtkanı cahillerin palavraları o ülkelerdeki başarı örnekleri ile ifşa edilmeli.
- Kürt ve Türk tarafının seçeceği adil bir hakemler kurulunun önderliğinde toplumsal barış için çalışmalar yapmalı.
- Türkiye’de Kürtleri ve diğer etnik grupları inkar eden, dışlayan ve kışkırtan “Türkiye Türklerindir” “Ne Mutlu Türküm diyen” veya “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” gibi bölücü ifadeler devlet kurumlarından ve kamuya açık yerlerden silinmeli.
- Aynı şekilde, Anadolu’da binlerce yıldır yaşayan yerlileri olan Kürtlerin varlığını inkar eden uyduruk resmi tarih ırkçı olmayan tarihçiler tarafından yeniden yazılmalı.
Bu ve benzeri reformlar acilen gerçekleştirilmediği sürece görünen manzara besbelli: Türkiye’nin her yerinde iç savaşa doğru şiddet eylemlerinde bir tırmanış olacak. Bu vatanın insanları birbirlerinin kanını katliamlarla dökecek ve bu sadece Kürt Türk ayırımıyla da kalmayacaktır, Alevi Sünni çatışmasını da hortlatacaktır. Elbette bu kavgadan ve kaostan parsa toplamaya çalışacak dış düşmanlarımız da olacaktır.
Yukarıda 7 maddeyle önerdiğim çözümün hiçbir olumsuz yönü yoktur; aksine Türkiye’nin kanını ve enerjisini heba eden bu sonu felaketli iç savaşa son vereceği gibi Türkiye’de büyük bir sinerji oluşturacak her konuda olumlu gelişmelere yol açacaktır. Bu ilacı içmek için cesarete bile gerek yok; sadece feraset yeterli! İşin ilginci hükümet ve halk olarak seferber olursak 4 ayda gerçekleştirebiliriz.
Facebook’daki sayfalarımda paylaştığım bu makaledeki önerileri destekleyen veya eleştiren yüzlerce tepkiden birisine verdiğim cevabı aşağıya alıyorum.
***
MUSTAFA SEYDA YABANİGÜL: Bu şartlar bir devlete sunulabilecek şartlar değil bence, çok taraflı ve kesinlikle çözüm odaklı bir bakış açısına sahip değil.
EDİP: Güney Afrika, İngiltere devlet değil demek ki. İlginç. Kürtler bir gün buna da razı olmayacak. Türkiye treni kaçırdığında ve iç savaş sonucu birkaç parçaya bölündüğünde senin gibileri tekrar görmek isterim. Bu önerilerin neresinde yanlışlık buldun. Neresinde adaletsizlik var?
İstikbar, istiğna ve inat —–> Felaket
MUSTAFA: ”Kürt ve Türk tarafının seçeceği adil bir hakemler kurulunun önderliğinde toplumsal barış için çalışmalar yapmalı.” demişsiniz örneğin. Adil bir hakem kurulunun önderliği çok ortada bir arzu. Maalesef henüz iki kardeş tarafında böyle bir kurul kurabilme yeteneği yok ve hatta bu bile başlı başına bir ayrılık olabilir. Terör örgütü bu işe dahil edildiğinde kurulmak istenilen kurulun adilliğinden kesinlikle şüpheliyim. Ayrıca ”Devlet bunu PKK ile birlikte çalışarak veya PKK’ye rağmen de gerçekleştirebilir ve dilerse PKK’yi bir anda bitirebilir.” demişsiniz. Herhangi bir terör örgütüyle devleti aynı masada görmek kimseyi memnun etmez, bilakis bu durum örgütü tanımak anlamına da gelir ki bu işin içinden çıkılmaz bir duruma gelmenin adi yoludur. Ve kesinlikle istikbar ve istiğna da olduğumuda kabul etmiyorum. Ben ümmetçi bir birlikteliğin temellerinin oluşturulması gerektiğini düşünenlerdenim.
EDİP: Mustafa Yabanigül, Sen onlarca yıl katledip zulmettiğin insanlardan bazıları sana isyan edince onları “terörist” diye suçluyorsun. Hatta onların işlediği suçların aynısının tıpkısını ve hatta daha fazlasını işleyen üniformalıları kahraman diye alkışlıyorsun ve onlara madalya bile veriyorsun. Ondan sonra iki gruba da dahil olmayan benim gibi birileri sizi barışa davet edince ve bunun için somut öneriler getirince burnunu havaya kaldırıp “ben teröristle barış yapmam” diyorsun. Öteki de “ben Kürt halkına yüz yıl boyunca zulmeden ve onlar katleden faşistlerle barış yapmam” diyor…
O zaman siz 30 yıl boyunca süren bu kavganın daha da sürmesini ve daha da büyümesini isteyen kanlı bir savaş çığırtkanısınız.
Kimbilir, belki de belki de kendini müslüman zannediyor ve böylece kandırıyorsun. Kuran, Müslümanları haksız yere yurtlarından süren, onların sürgün yaşadıkları Medine’ye üç kez saldıran ve nicesini katleden ve yaralayan müşriklerle barışı teşvik etti. Hatta peygamber o katillerle, o zalimlerle, o teröristlerle oturup anlaşma imzaladı.
Zalim Emevi ve Abbasi krallarının meddahları tarafından uydurulmuş vahşi ve kanlı hadisleri din edinenler, günde on altı kez “Ne mutlu Türküm diyene” diye hindi gibi kabaranlar barış istemez elbette.
Ya sizin gibi faşistlere rağmen barış olacak veya siz döktüğünüz kanda boğulacaksınız. Üçüncü şık yok.
***
Edip Yüksel, J.D., Amerika’da yaşayan, barış, özgürlük, rasyonel düşünme, islami reform ve sosyal adalet için çalışan bir hukukçu/felsefeci bir yazardır. Makalelerinin bir kısmını www.19.org sitesinde bulabilir ve çalışmalarını @edipyuksel twitter hesabından izleyebilirsiniz.