Soylu bir Türk’ten Soysuz Kürtlere Son Uyarı
Adana’da Pide Yiyen Adam
Ekim 2007
www.19.org
Ceddin deden, neslin baban.
Hep kahraman Türk milleti.
Orduların pek çok zaman.
Vermiştiler dünyaya şan!
“Soyuyla övünenler patatesler gibidirler; zira patatesin en önemli bölümü toprağın altındadır” atasözündeki yanlışlığa dikkat çekerek başlamak istiyorum mektubuma. Zira, soylarıyla övünenler olsa olsa çınar ağacı gibidirler; kökleri derinde, dalları ve yaprakları göktedir. Bir zamanlar aslan sütü emdiğimiz, kımız içtiğimiz, bozkurtların rehberliğinde yolumuzu bulduğumuz Orta Asya bozkırlarından göç edip Allah Allah nidalarıyla nice ülkeler fethetmiş, dünya bilimine ve irfanına büyük katkılarda bulunmuş şanlı bir ulusun şanslı torunlarıyız. Osmanlı tokadı ile gavurlara gereken dersi vererek çağlar kapatıp çağlar açmış bir imparatorluğun devamıyız. Üç kıtada at koşturmuş akıncıların soylu nesliyiz.
Her şeyden önce dünya şunu bilsin ki Kürt diye bir soy yok ve olmayacaktır da. Olsa olsa onlar karda yürürken “Kart-Kürt” diye ses çıkaran dağ Türkleri olabilir. Nitekim, 1960 ve 1970’li yılların ilk yarısında çıkan Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Tercüman gazetelerine bakarsanız Kürt kelimesinden daha çok Marslılar kelimesine rastlayabilirsiniz. Kürt diye bir millet olmadığı gibi Kürt dili de yoktur. Yoktur. Nokta! Biz yok diyorsak yoktur! Nitekim 1982 anayasasında yer alan “yasaklanan diller” ifadesinde kastedilen dilin Kürtçe olduğu bile belirtilmedi. Niye, hiç merak ettiniz mi? Zira yasaklanan dilin Kürtçe olduğu bildirilse, Kürtçenin varlığı anayasayla kabul edilmiş olacaktı. Birlik ve beraberliğimizi korumak için Türkiye’deki liselerde Türkçe’nin yanında ikinci dil olarak İngilizce, Fransızca, Almanca, ve Arapça öğretilirken Kürtçe diye bir dil öğretilmedi. Türkiye’de Kürt diye 15-20 milyonluk bir etnik grup olsaydı ve Kürtçe diye bir dil olsaydı hiç böylesine bir eğitim politikası uygulanır mıydı? Batı ülkeleri nüfuslarının yüzde 10’unu bile bulmayan azınlıkların dillerini okullarda öğretirler ve o dillerin unutulmaması için özel gayret gösterirler. Çağdaş uygarlık düzeyine hoplamak için gayret gösteren asil bir millet nasıl olur da azınlıktaki vatandaşlarına böylesine bir ilgiyi ve saygıyı göstermez? Biz ilgi ve saygı göstermediysek demek ki Kürt diye bir azınlık, Kürtçe diye bir dil, ve odada homurdayan bir fil yoktur. Tabi fil yoksa, dili de yoktur, hortumu da yoktur!
Kürt diye bir millet olmayınca Kürtlerin bayramı diye bir illet te olamaz. Nitekim, vatan haini bölücülerin ateş üzerinde atlayarak kutladıkları Nevruz (Nev: yeni, Ruz: Gün) adındaki uydurma bir bayramı 1991 yılına kadar yasakladık. Kutlayanları cezaevlerine doldurduk. Bayram yasaklamanın hiç de kolay olmadığını zamanla öğrenince, bir zamanlar Güneş Dili teorisiyle tüm dünya dillerinin Türkçeden kaynaklandığını ispat eden bilim adamlarımızın müthiş buluşları sayesinde aslında Nevruz bayramının gerçek bir Türk bayramı olduğunu anlayıp onu ulusal bir bayram olarak kutlamaya başladık. Nevruzunuz kutlu ve bol ateşli olsun! Gördüğünüz gibi Kürtlerin bir bayramı bile yok! Bayramı olmayan bir ulus mu olur? Tanrı’ya hamdolsun bizim çocuk bayramımız, şeker bayramımız (Ramazan’ı şekere dönüştürerek peyda ettik) ve şimdi Nevruz bayramımız bile var. Bunlara bir de Gençlik bayramını, İstanbul’un fethini ve 30 Ağustos Zafer Bayramını eklerseniz takvimlerimiz bayramlarla dolu.
Tarihini, dilini ve kültürünü inkar edenler Türk olamaz. Göğsünü kabartarak “Ne mutlu Türk’üm Diyene” diye övünmeyen her Türk vatandaşı haindir. “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok!” Kürtlüklerini inkar ettikleri sürece, çocuklarına Türkçe veya Arapça isimler yerine Kürtçe isimler takmadıkları, Kürtçe konuşmadıkları ve Türklükleriyle övündükleri sürece Kürtler başbakan bile olmuştur Türkiye’de. Daha ne istiyorlar? Lazlara bir baksınlar. Onların şikayetini işiten var mı? “Türkler bizi de aşağıladı ve dışladı. Devlet doğu ve güney Anadolu gibi Karadeniz’i de ekonomik olarak ihmal etti ama biz sesimizi çıkarmadık. Kürtler de bizim gibi haksızlığa rıza göstermeli ve ‘Ne Mutlu Türküm diyene’ diyerek Türkleri memnun edip mutlu olmaya çalışmalı” diyen Laz kardeşlerimizden ibret almalı Kürtler.
Türk bir soy değildir. Türk asil bir soydur. Hamsi bir balıktır. Hamsi bir balık değildir. Her Türk vatandaşı Türk’tür. Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, Abdülhamit Han, Denktaş, Aliyev gibi liderler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmasalar bile sapına kadar Türk’tür. Türkiye Cumhuriyeti bir etnik grubun ülkesi değildir. Türkiye vatandaşı olan herkes Türk’tür. Kıbrıs’ta yaşayanlar Türk vatandaşı olmasa da Türk oldukları için soydaşlarımızdır. Bulgaristan, Kazakistan, Azerbaycan, veya Alman vatandaşı olsalar da soydaşlarımızdırlar. Soydaşlarımız olan dış Türklere karşı herhangi bir haksızlık yapılırsa onlara yardım etmek için elimizden geleni yapmalıyız. Türkler Kıbrıs’ta, Bulgaristan’da bölücülük yapmadılar. Türkler hiçbir zaman bölücü olamazlar; zira “Her şey Türk’e göre, Türk tarafından ve Türk içindir.” Ancak, Türkiye dışında yaşayan Kürtler soydaşlarımız değildir. Onlara yardım değil, elimizden gelen zararı vermeliyiz. Irak’taki Kürtler bölücüdürler. Aslında Kürt diye bir ırk yok. Kuzey Irak’ta yaşayan Kürtler özgür ve bağımsız olmamalı. Nitekim beş bini aşkın soysuz Kürt Saddam Hüseyin tarafından 1986’da Halepçe’de zehirli gazla öldürülünce biz buna ses çıkarmadık ve hatta gizliden gizliye kutladık bunu. Aslında Kürt diye bir etnik grup yok. Olmayan bir milletin ne devleti olmalı, ne de insanı. Bu yüzden Kürtlerin soyunu kurutmak için bir an önce Irak’a girmeliyiz. Aksi takdirde karşımıza Kürdistan diye olmayan bir varlık çıkabilir. Hani bunca yıldır yok dediğimiz şey var olursa termo-dinamiğin ikinci yasasında evrensel boyutta bir çelişki doğar. Dünyanın sonu gelir. Kürt diye bir millet yoktur ve onun yok olması için elimizden geleni yapmak bir vatan borcudur. Yurtta sulh, cihanda sulh!
Kürtler, soysuzluklarına ek olarak aynı zamanda küstah bir millettir de. Onlarca yıldır hiç çalışmadıkları halde Kürtlere bedava ev verdik, vergi vermedikleri halde köylerine yol yaptık, çalışmayanlarına emekli maaşı bağladık, köylerinden sürüp adam olsunlar diye şehirlerin banliyölerine yerleştirdik, oğullarını askere alıp PKK’ya ve hainlere karşı operasyonlarda şehitlik makamına ulaştırdık! Hem bizim yardımlarımızla geçiniyorlar hem de bize karşı küstahça konuşuyorlar. Küstahlar iflah bulmaz. Biz onlara o kadar iyilik yaptık. Küstah. Küstah. Küstah. Soylarını kurutmalı küstahların.
Türkün güneşleriyle dünya ufku ağardı
Türk olmasa tarihe yazılacak ne vardı?
Türk soyu ulu bir soydur. Tarihimiz allı şanlıdır. Damarlarımızdaki asil kanın rengi kıpkırmızıdır. Kan grubumuz tekmil A grubudur. Allah büyüktür. Atalarımız üç kıtada ülkeler fethedip at koşturdu. İşgal ettiği ülkelerin erkek çocuklarını devşirip Yeniçeri yaptı. İki ileri bir geri. (Ey xalq-i Qulpi: Doği ve Bati Anadoli niye geri qaldi? Çengeli aç. Bir sağa baq, bir sola baq. Çengeli kapa). Bızans’ın başkentini top, mancınık ve kılıçla fethedip, dünya ülkelerinin kıskançlıkla tanımadığı bir çağ değişimini gerçekleştirdi şanlı atalarımız. Kürtler ne yapmış? Selahattin-i Eyyubi’den, Ciğersiz Cigerxwin, Sağır İsmet İnönü, Molla Saidi Nursi, Turgut Özal, Çirkin Kral Yılmaz Güney, Ahmet Kaya, Şivan Perwer, Şehit Metin Yüksel ve Yaşar Kemal’den başka kimleri var? Türkiye’nin en büyük gazetelerinden biri olan Hürriyet’in her gün başlığının altında kullandığı “Türkiye Türklerindir” sloganı Türkiye’de Kürt diye bir ulusun olmadığını her gün yeterince hatırlatmıyor mu? Zaten dış güçlerin ortaya çıkardığı terör örgütü olmasaydı kabileden öte bir şey olmayan Kürtlerin varlığını bile kabul etmeyecektik.
Kuzey Irak’ın dağlık arazilerinde Kürdistan diye bir otonom bölge kurmak isteyenler birliğimizi tehdit ediyor. Hani Kürtler Arap, Acem ve Türk çoğunluğundan bağımsız olarak o bölgede ekonomik, sosyal ve politik yönden başarılı bir toplum oluştursalar tüm bölgenin birliğini ve dirliğini tehdit edeceklerdir. Kuzey Irak’ta kurulmasına çalışılan bir Kürdistan başarıya ulaşırsa Türkiye’deki hainlere kötü örnek olur. Hani geri kalmışlıklarının sebebini bizim kendilerini yok sayan politikamızda arayacaklar. Ey Türk titre ve kendine dön!
Türkiye’nin birliği herşeyin üzerindedir. Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır. Gerisi ne? Vatan dışında herşey! Vatan, vatan, vatan. Insanlar vatan için vardır; vatan insanlar için değil. Toprak ve bayrak herşeyin üstündedir. Bu yüzden küçücük bir toprağa sahip Lüksemburg halkı dünyanın en mutsuzu ama geniş topraklara sahip Rus halkı ise dünyanın en mutlu insanlarıdır. Biz bir karış toprak için, bir santim bayrak için canımızı veririz. Vatan için ölürüz, öldürürüz. Vatanın değeri kanla sulandıkça artar.
Vatanımızda Türk’ten başka bir ulusun veya azınlığın kabulü vatanın bölünmesi anlamına gelir. Eyalet sistemi vatanımızın bölünmesi için kurulan planın ilk adımdır. Eyaletlerle idare edilen gavur ülkelere özenmeyin… Onlar eyaletlere bölünebilirler; ama biz asla… Birliğimizi korumak için gerekirse Türkiye’nin dörtte birinin soyunu kuruturuz. Gerekirse yarısının, hatta tümünün soyunu kuruturuz! Önemli olan vatandır, devlettir; insan değil. Özgürlükmüş, demokrasiymiş, hakmış, hukukmuş, hayatmış… Tüm bunlar vatana ve bayrağa kurban olsun. Vatan, vatan, vatan… Bayrak, bayrak, bayrak… Bayrak ve vatan yan gelip yatmamız için değil, kan dökmemiz için var. Al kırmızı bayrağımızın kırmızı rengi nereden geliyor sanıyorsunuz? Kan dökmeliyiz vatan, bayrak ve devlet için. Bizim vatana, bayrağa ve güce taptığımızı iddia eden hainlere gereken dersi vereceğiz! Toprak, toprak, toprak! Devlet, devlet, devlet! Bayrak, bayrak, bayrak! Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır!
Vatanımız bölüp parçalamak isteyen hainlere karşı uyanık bulunmalıyız. Demokrasi ve özgürlük isteyenler bölücülerin ekmeğine yağ sürüyorlar. Eşitlik kelimesini kullananlar polis takibine tutulmalı. Vatan, millet ve bayrak konusundaki uzlaşmaz tavrımızla alay edenlere karşı topluca Misaki Milli sınırları içinde veya dışında savaş açmalıyız. “Bir Türk cihana bedeldir” düsturunu hatırımızdan çıkarmadan tüm dünyaya kafa tutmalıyız. Gerçi Birinci Dünya savaşında bir koyup beş almak için birlikte savaşa katıldığımız Almanlar yüzünden savaşı kaybettik, ama Kore’yi Kuzey ve Güney olarak bölen Amerikan dostlarımızın emrinde binlerce Kuzey Koreliyi öldürerek Kore’de gösterdiğimiz kahramanlık hala dillere destandır. Şimdi ise Kürtler Amerika’ya uşaklık yapmak istiyor ve bu konuda destan yazmak istiyor. Ama Amerika’ya uşaklık etmenin hiç te kolay olmadığını çok acı bir biçimde öğreneceklerdir.
Biz öylesine yüce bir milletin çocuklarıyız ki, başta Fatih Sultan Mehmet olmak üzere bir sürü padişahımız milletin birliği ve beraberliği ve devletin bekası için beşikteki kardeşlerini bile öldürmekten geri durmamışlardır. Böyle olunca biz PKK terör örgütünü ve onu destekleyenleri öldürmek için bir saniye bile tereddüt etmeyiz, etmemeliyiz. PKK dış güçlerin emrinde bir ihanet teşkilatıdır. PKK’yi hiçbir Türk vatandaşı desteklemez, destekleyemez. Nitekim PKK örgütünün tüm üyeleri yabancı ülkelerin vatandaşlarından oluşuyor! PKK 1984 yılında ortaya çıktı. Peki ondan önce neredeydi? Kürtlerin varlığı, dili ve kültürü ondan önce yasaklanmamıştı? PKK daha doğmadan önce bir sürü sözde Kürt aydını Türk adaletinin pençesinde işkence çekmedi mi? Bu gösteriyor ki PKK’yi üreten ve destekleyen güçler yabancı devletlerdir.
İspanya’da yaşayan Bask halkının haklarını savunan ETA örgütünün terörünü yeni bir anayasayla bitiren İspanya gibi davranmamızı bekleyen ödlekler şunu bilsin ki, Türkler kan davasını düşmanla aynı masaya oturarak halletmez. Hele hele koca Türk devleti birkaç soysuz aşiret lideriyle masaya oturmaz! Ulu önder Atatürk düşmanlarımızla bir masada oturup anlaşma mı imzaladı ki? Atamız şimdi mezarında can çekişiyordur. Atam sen kalk biz yatak!
Israil devleti bizim için örnek bir devlettir. Çapulcu Araplar tarafından iki askeri kaçırıldı diye Lübnan’ı bombalarla yerle bir eden, binlerce kişiyi çoluk çocuk demeden öldüren İsrail, devlet ve vatanın değeri konusunda bize ışık tutuyor. Nitekim eskiden olduğu gibi karakol ve cezaevlerimizde İsrail gibi işkence yapmalıyız. İsrail nasıl soysuz Filistinlilere hayvan muamelesi yapıyorsa biz de soysuz Kürtlere benzeri muamele yapmalıyız. Soysuzlar iyilikten anlamaz. Bölücübaşını asacakları sözünü verip iktidara gelenler maalesef bu sözlerini tutmadılar. Ölüm cezasını geri getirmeliyiz. Dostlarımız Amerika ve İsrail tarafından paketlenip bize birkaç yıl önce teslim edilen İmralı’daki bölücübaşını, çocuk katilini bir an önce yağlı ipte sallandırmalıyız. O sallanmazsa ülkemiz sallanmaya devam eder. Maalesef bize melun paketi teslim eden Amerika ve İsrail meğerse paketin üzerine “Dikkat: cam eşya. Kırılır” uyarısı yazmışlar.
Ne Mutlu Türk’üm Diyene!
Bir Türk Dünya’ya Bedel!
Türk’ün Türk’ten Başka Dostu Yoktur!
Yurtta Savaş, Dünya’da Savaş!
Tek Hedefiniz Kuzey Irak’tır İleri!
“It is easier to lead men to combat, stirring up their passion, than to restrain them and direct them toward the patient labors of peace.”— Andre Gide, author, Nobel laureate (1869-1951)
“Those who sacrifice liberty for security deserves neither”