Kanlı Sünnet veya P ile K arasındaki Fark
Edip Yüksel
18 Mayıs 2012
www.19.org
Taraf Gazetesinin 17 Mayıs 2012 sayılı nüshasında, “Gelin sünnet olalım!” Başlığıyla yayımlanan haberi bir arkadaş bana Facebook yoluyla iletince, bu konuda oluşmuş kanaatimi değiştirebilecek bir çalışma olabilir diye özel ilgi gösterip merakla okudum. Ancak, bunun pek yeni bir şey olmadığını fark ettim.
Sünnetin yararları konusunda yüzyıllar boyunca bir sürü yararlar uyduruldu… Sadece geçmişte uydurulan bu yalanlar listesine bakmak bile bu yeni iddiaya karşı kuşkulu bakmamızı gerektiriyor.
Sünneti HIV için önleyici bir çözüm olarak sunan araştırmaların başındaki adamı merak ettim. Adam Bailey, tıp doktoru değil… Araştırmalarını eleştiren bazı doktorlara göre meğerse sünnet olmuş olan deneklere ayrı ilgi gösteriyormuş. Onlarla periyodik olarak görüşerek cinsel ilişki yaparken kondom kullanmalarını tavsiye edip duruyormuş…
http://www.circleaks.org/index.php?title=Robert_C._Bailey
http://www.circumstitions.com/news/News26.html#trinidad
Konuyu daha iye araştırmalı. Özellikle Bailey adındaki adamın geçmişini, ilişkilerini ve dinini merak ediyorum. Daha iyi araştırmak lazım. Hani bunda kan kokusu var, Batı dünyasında bir hayli etkin olan bir azınlığın davası var…
Sünnetin zararları ile ilgili birçok bilimsel literatür var. Uzman olmayanlar için yazılmış bir özeti ŞURADA bulabilirsiniz. “Sünnetle ne Kaybedilir?” Başlıklı 20 maddelik bu makale Türkçe’ye de çevrilmiş bulunuyor. Okumak için başlığına tıklayınız. Ayrıca bu konuyla ilgili tıp alanında çalışanlar arasında PSYCHOLOGYTODAY sitesinde güzel tartışmalar var.
MESAJ adlı Kuran çevirimden ilgili ayetin çevirisini ve ondan sonra düştüğüm dipnotu okuyucularınızla paylaşmak istiyorum:
4:119 “Onları saptıracağım, onları kuruntularla oyalayacağım, hayvanların kulaklarını yarmalarını (böylece etlerini haram etmelerini) emredeceğim, ALLAH’ın yaratıklarını değiştirmelerini emredeceğim.” Kim ALLAH yerine şeytanı dost ve egemen edinirse apaçık bir kayba uğramıştır.
NOT: Sünnet denilen merasimle çocukların cinsel organlarını kesenler (Afrika ülkelerinde kız çocuklarının klitorislerini sünnet edip cinsel organlarını parçalayanlar) sağlık açısından gereksiz olan bu ameliyatla hem çocuklara acı çektirmekte ve hem de insanın yaratılışında Tanrı’nın hata yaptığını ima etmektedirler. Kuşkusuz, çocukların düdüllerinin derisi Tanrı’nın yaratılışında bir anomali (bozukluk) değildir; normal bir durumdur.
Sünnetçiler Tanrı’ya karşı meydan okur: “Ey Tanrı, yüce yaratıcı, her şeye gücü yeten ve her şeyi bilen rabbimiz, sen en iyi biçim verensin, evrenin yaratanısın. Ne var ki, ey Tanrı, sen bizim düdüllerimizi yamuk yaratmışsın. Senin işlediğin hatayı usturalar ve makaslarla BİZ düzelteceğiz. Düdüllerden kan akarken ve çocuklarımız çığlıklar atarken senin büyüklüğünü anacağız rabbimiz!”
Erkek ve kız çocukları üzerinde sünneti uygulamak isteyenler sürekli olarak yeni sebepler uydurmaktadırlar. Mastürbasyonu veya cinsel yollarla bulaşan hastalıkları engellemek ilk önerilen sebeplerdi. Daha sonra bunlara birçok sebep daha eklendi: yatağa işemek, kanseri engellemek, AIDS’e karşı korunmak gibi… Ne var ki, tıbbi araştırmalar sünnetin bir yararı olmadığını ve hatta çocuklara dayatılan bu ameliyatın onların psikolojik gelişmelerinde olumsuz etkilere yol açabileceğini göstermektedir. Sünnet sonucu sakatlananların ise sayısı belli değildir.
İşin ilginci, hadis kitapları, Peygamber döneminde müslüman olanların sünnet olduklarına dair hikayeler nakletmeyi unutmuşlardır. Ebu Bekir, Ömer yahut Hamza bugün müslüman olsaydı, bizim müslümanların ilk yapacağı işlerden biri onları bir sünnetçiye teslim ederek cinsel organlarını kana bulamak olacaktı. Sünnilerin kutsal hadis kitaplarından Ahmed B. Hanbel’in Müsnedi, Osman bin el-As’ın sünnet törenine katılmayı reddettiğini ve bunun bir bidat olduğuna inandığını rivayet eder. Ünlü Taberi, Halife Abdul Aziz’in, cizye vermekten kurtulmak için İslam’ı kabul eden Horasanlıların sünnet edilmesi önerisine karşı çıktığını rivayet eder. El-Nevevi, İbn-i Munzir’den alıntı yaparak sünnet etmenin bidat olup olmadığını tartışır. Kısacası, ehl-i Sünnet kaynakları, her şey gibi bu konuda da çelişkilerle dolu.
Sakat doğan çocuklar üzerinde yapılan ameliyatlara ne demeli? Kuşkusuz, bireylerin ve toplumların günahları ve aşırılıkları sonucu, veya bir sınav amacıyla, sakat olarak doğan çocuklar bir anomali olup, ameliyat yoluyla onları Tanrı’nın asıl yaratılışına uygun bir hale sokmak kınanamaz. Ayrıca, “peki tıraş olmanın hükmü nedir?” diye soru yöneltenlere çük kesme ile kıl kesme arasındaki farkı anlatmalı mı bilmiyorum? Muhammed peygamber insanları sünnet etmek için halklara elçi olarak gönderilmedi. Çocuklara karşı işlenen bu suç artık tarihe gömülmeli. Bak 13:8; 25:2; 32:7; 40:64; 64:3; 82:6-9 ”
***
Madem bu konuyu açtınız, sünnet olmak ile tıraş olmaya benzeterek normalleştirmek isteyenlere verdiğim bir cevabı da buraya alıyorum. Hani uygun görürseniz onu da yayımlayabilirsiniz.
P ile K arasindaki Fark
Edip Yuksel
Taşla öldürme cezasının, takke giymenin, peygamberler adına haramlar uydurmanın, mezheplere bölünmenin, teferruatta kılı kırk yarmanın ve daha nice hurafenin Muhammed peygamberden yüzyıllar sonra hadisler yoluyla Yahudilerden ithal edildiğini biliyoruz. Pipi’lerin sünnet edilmesi de büyük olasılıkla hadis uydurma faaliyetlerinin durduğu dönemden sonra mezheplerin fıkıh kitapları yoluyla ithal edilmiştir.
Hadis, sünnet, icma, ve selef gibi kelimelerin Kuran’daki kullanılışlarının kendisine ihanet edenleri ifşa eden müthiş birer gaybi haber olduklarını Mesaj adlı Kuran çevirimde delilleriyle tartışmış bulunuyorum. Kuran’da Allah’ın Sünneti (Allah’ın Yasası) olarak Allah’ın doğaya ve doğamıza koyduğu değişmez yasalar için kullanılan bir ifadeyi erkeklerin cinsel organlarını kesme işi için kullanarak anlamını tahrif ederek aşağılama şeytanlığını gösterenler Allah’ın yaratılışını değiştirme ile ilgili ayetin kapsamına girerler. Allah’ın sünnetine meydan okuyarak, sünnet kelimesini yaratılışı değiştirme eylemine isim olarak kullanmak müthiş bir ironidir.
Ben bu gerçekleri dile getirerek çocukların sünnet edilişine karşı çıkınca Sünnetçilerden olumsuz tepki alıyorum. Kuran’a düzinelerce hadiz ve mezhep kitaplarını ortak koşanların en yaygın itirazlarından biri cinsel organı kıl ile karıştırmaktan kaynaklanır: “Eğer P’yi sünnet etmek yanlışsa o zaman kılları traş etmek de yanlış olmalı” diye itiraz ederler.
Hem P’si ve hem K’s kesilmiş biri olarak bu itirazı kısaca cevaplamak istiyorum. Traş edilen nesne (K) ile sünnet edilen nesne (P) arasında birçok fark vardır. İşte birkaç tanesi:
- K ölü hücrelerden oluşur; P ise diri.
- K, kökü hariç, DNA içermez; P içerir.
- K traştan sonra tekrar büyür; sünnet edilen P tekrar eski haline gelmez.
- K’yi traş edenler bunu sevap kazanmak için yapmaz; P’yi sünnetleyenler bunu sevap için, Allah adına peygamber adına yaparlar.
- Normal olarak erkek çocuklar hemen hemen K’siz doğarlar; P’siz doğan erkek çocuklar ise anormaldir.
- K kesilince kan akmaz; P kesilince akar.
- K’yi kesmek genelde sakatlığa yol açmaz; P’si kesilenler bazan sakat kalabiliyor.
- K kesilince acı duyulmaz; P kesilince acıdan dolayı bir süre ördek gibi yörünür.
- K kesilince davul zurna eşliğinde şölen yapılmaz; P için mahallede yer yerinden oynatılır.
- K ergenlik çağından sonra genelde kişinin öz iradesiyle kesilir; P ise genelde daha çocukken babanın ve amcanın zoruyla kesilir.
- Kutsallaştırılmış kişilere ait olduğuna inanılan kesilmiş K’ler bazan “Kıl-ı şerif” diye cam mahfazalarda merasimle öpülürek tapılır; kesik P’ler ise şişelerde “Pipi-yi Şerif” diye korunup merasimle öpülmez, tapılmaz.
- K kesenlere berber; P kesenlere sünnetçi denir. K’yi kırk yarıp yüzlerce haram uyduran, Ramazan aylarında cam kavanozlarda korunan K’yi şerifleri öpen ve K’yi P ile karıştıran mukallitlere de sünni denir.