Ezan 19 kelime mi?

Bugünkü EZAN Hadisçilerin SAHİH hadisine uymuyor! Edip Yüksel 22 Haziran 2013 www.19.org Kuran’a hadis ve sünnet denilen şeytani öğretileri ortak koşanlar Muhammed peygamberden 200-500 yıl sonra uydurulan hadislere uyma konusunda aslında samimi değiller. Hak ile batılın, yalan ile doğrunun birbirine karıştırıldığı bu külliyatta ne ararsan var (68:35-38). Örneğin SAHİH hadis kitabı olarak bilinen ve Buhari …

Continue reading ‘Ezan 19 kelime mi?’ »

Sen kimsin?

Ben kralın çıplak olduğunu haykıran çocuğum. Ben 10’uncu köyde yaşayan bir düşünürüm. Calut’a meydan okuyan bir Davud’um. Ben inekleri ve inekperestleri rahatsız eden bir sineğim. Ben müslümanım, muvahhidim. Benim örnek aldığım Sokrates, Buda, İbrahim, Musa, İsa, Muhammed ve Reşad gibi yiğitler de, halkın itibarı hak ve adalet ile çeliştiğinde kalabalıkları umursamadılar. Cesaretimi, tüm beynim ve gönlümle teslim olduğum HAK’tan alıyorum. Ne senin çıplak kralından ne onun terzilerinden ne onları aptal aptal izleyen müritlerden korkarım ben. Dahası, aslında seninkisi çıplak bir kukla. Bir Thaumoctopus mimicus kadar sinsi ve Phoneutria Fera kadar zehirli!

F-tipi Tarikatın Başarısı

• Hayal ve hezeyanda St. Paul karakteri +
• Takiyye ve politikada Humeyni ve Makivielli yöntemi +
• Tiyatroda Oscar ödüllü aktörlere taş çıkartan yeteneği +
• Bir yandan kendini “kıtmir” (Risaleci tarikatının literatüründe: köpek) olarak takdim edip aşırı tevazu örnekleri sergilerken diğer yandan tüm müritlerine kendisine “efendi” dedirten ve arada bir “hayalen değil, rüyada değil” cismen ve bizzat peygamberle görüşen bir mehdi portresi çizen şizofrenik bir megalo-manyak olması +
• Halkın dini duygularını sömürmede sınır tanımaması +
• Dini sömürüye ek olarak Türk halkının milli duygularını gıdıklaması +
• Arapça ve Farsça kelimeleri özellikle kattığı ağdalı ve şiirimsi ifadelerle en basit ve en uyduruk hikayeleri/iddiaları büyük bir ilmi hakikatmış gibi sunmadaki marifeti +
• Vaazını dinleyen borçlu ve işsiz adamın cebindeki son lirasını almaktan çekinmemesi +
• Sürekli güçlülere yaranması ve onlarla uzlaşma halinde olması +
• Duygusal hormonlarla kandırıp müritleştiremediklerini parayla ve makamla satın alması +
• Kandırdığı ve/veya satın aldıkları terzilerin propagandası +
• ABD-Co’nun ve İsrail’in Ortadoğu’daki şeyhülşeytanı olmaya aday olması ve Amerika’dan maddi, politik ve propaganda desteği alması.

Hazret-i Arkadaşlar

Hazret-i arkadaşların dikkatine! Alabildiğine suistimal edilen Hazret kelimesiyle yüzlerce kutsal put ve milyonlarca salak mürit üretilmiş bulunuyor. Hadis ve mezhep uydurmalarına dayanan öğretilerin en çok kullanılan hipnoz kelimelerinden biridir bu. Bu kelimenin anlamını düzeltmek için Ramazan boyunca sizleri birbirinize Hazret veya Hz. diye hitap etmeye çalışıyorum. İbrahimî yöntemle bir put kırma işlemidir bu. Ramazanda birer İbrahim olalım. Akrabalarımızı ve arkadaşlarımızı şirkin köleleştirici ve insanlık onurunu (kerem) aşağılayıcı bataklığından kurtarmak için uyaralım.
Hazret (HaZaRa) kökünden gelir ve HUZURdaki anlamına gelir. Birisinin huzurundaysan ona hazret diyebilirsin. Bu yüzden, hazret ifadesini muhatap olduğun her insan, hatta her kullandığın nesne için kullanabilirsin. Örneğin, hazret-i bilgisayarımı kullanarak hazret-i Google’ye soru sorabiliyorum. İşin ilginci Hazret kelimesi ölüler için kullanılmaz. Kullanıldığında Kuran ile tersleşir (35.14 ve 46:5)

Sokaktaki çocuk ve minare

İşsizlerin, aşsızların ve eşsizlerin yaşadığı bir ülkede; Minarelere, şölenlere, kutlamalara, anıtlara, gösterişli binalara harcanan her lira insanlığa ve İslam’a isyandır!

Yoksulluk, evsizlik, açlık sorunu sadece bireysel çabalarla çözülemez. Hadis ve mezhep öğretileriyle yılda % 2.5 ile sınırlanan uyduruk zekat ile bu soruna pansuman bile yapılamaz. Tıpkı çevre kirliliği gibi bu toplumsal bir sorundur. Bir ulus veya devlet eğer açlara aş, işsizlere iş, hastalara ilaç, evsizlere barınak sağlamak için azami gayreti sarf etmiyorsa ahlaksızdır.

Parklarında, sokaklarında veya apartmanlarında zaruri ihtiyaçları için yardıma muhtaç insanların işkence çektiği bir ülkede yükseltilen her minare Allah’a isyandır, dalgalanan her bayrak ihanettir, oynanan her film trajedi, düzenlenen her şölen zıkkımdır! Ve bunlarla gururlanan her göğüs vicdansızdır, münafıktır…

Bir Firavuncuk

Youtube kanalımda yayımladığım “Niye Sadece Kuran? Niye Tüm Hadisleri Reddetmeliyiz?” Başlıklı videonun altına asılan bir “yorum” ve cevabım:
AHMET ARSLANOĞLU: Ah Sadreddin Hocam Ah keşki görseydin bunlarıda oğlunun yüzüne tükürseydin Edipppp!!!!!! Allahın Laneti Senin Üzerine Olsun Resulullahın Laneti Senin Üzerine olsun Babanın ve Kardeşinin laneti senin üzerine olsun Allahtan dilerimki Ahirette baban ve kardeşin yüzüne tükürür İnşallah o sahte peygamberin gibi Geberirsinde O iğrenç cesedini haberlerde görür birkere daha sana Lanet ederiz.
EDİP YÜKSEL: Üzücü ve ironik… Aforoz edilen, susturulan, iftiralara uğrayan, tehdit edilen, doğduğu ülkesinden hicret etme zorunda bırakılan, kendisini Kuran’a davet eden arkadaşını Sünni katillerin bıçaklarına kaybeden, ve cahiller tarafından sürekli hakarete uğrayan kişi benim; ama kızgınlıktan parmaklarını yiyenler bana bunları reva görenler! Tıpkı 3:119’daki adam gibi. Kuran’ın detaylı, tamam ve yeterli olduğu konusundaki delil ve tartışmalarıma bir tek ilmi cevap veremeyen bu kızgın adama şifa dileyeceğim ama aklına ihanet ettiği sürece şifa yerine şeytanını bulacaktır.

İslamın 5 şartı

1. Yurtta ve dünyada barış sağlamak, barışçı çözümler üretmek.
2. Bireylerin ve grupların fikir, ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüklerini maksimum düzeyde korumaya almak. Özellikle, çocukları, kadınları, dini ve etnik azınlıkları kollamak.
3. Kritik düşünmeyi teşvik eden bir eğitim sistemi oluşturmak; bilimsel araştırmaları ve teknolojiyi teşvik etmek.
4. Sosyal/ekonomik adaleti gerçekleştirmek. Yerel ve çok uluslu şirketlerin politikayı ve politikacıları etkilemelerine ve çok büyümelerine engel olmak. Banka sistemini reform etmek. Ülkede aç ve evsiz bırakmamak, her vatandaşına sağlık ve iş sigortası güvencesi vermek.
5. Çevreyi korumak ve çevreyi kirletmeyen teknolojiyi desteklemek.

Kibarlık Budalaları

Kibar sofistler seri katillerdir. Müzik, dans ve kibarlık budalalarının alkışları eşliğinde cümlelere taktıkları susturucularla hakikat avlarlar… Bu tip arkadaşların kibarlıklarından ve edebi ifadelerinden etkilenen muhatapları eğer kibarlık budalalığı rollerini oynasa bu kibar arkadaşlar geriye hiçbir hakikat ve değer bırakmaz. Kokmuş kokoreci bile ambalajlayarak taze biftek diye caka atarak kibarca satarlar pazarlarda. Kibarlığa ve nezakete karşı değilim, ama kibarlık tuğlalarından ördükleri duvarın arkasında çelişki çorbaları pişirip yedirenleri veya ahlaksız davrananları görünce kibarlığın bazen özellikle abartıldığını ve kibarlığın insanları şarlatanlara, zalimlere, sömürücülere ve sahtekarlara karşı susturma ve etkisiz hale getirme yöntemi olarak kullanıldığını görüyorum. Örneğin birilerini eleştirebilmeniz için illa onu övücü/yüceltici unvanlarla anmanız gerektiği beklentisi. Böyle davranmadığınız takdirde, beyinlerini dini veya politik liderlerinin sepetine teslim eden müritler veya reaya tarafından saygısız ve edepsiz olmakla suçlanırsınız. Birisi bile bile kibarca yalan söylese veya kibarca en açık bir gerçeği inkar edip çarpıtsa, kibarlık budalalarını memnun etmek için onun o yalanına ve çarpıtmasına göz yummam sevgili arkadaşım. Bu benim tavrımdır ve herkesin benzeri tavrı bana karşı da göstermesini beklerim. Zira Hak ve hakikat, kibarlık budalalığına kurban edilmeyecek kadar üstündür, değerlidir.

Ben Türküm

Yüz yıldır ırkını ve dilini herkese ZORLA DAYATMASI engellenince bu karikatür eşliğinde “Sadece Türk’ün söz söyleme hakkına sahip olmadığı ülkem…” diye yalan söyleyip ağlıyorlar. Hem suçlu hem güçlü! Hem psikopat hem paranoyak!

Said Nursi ve Özgürlük

İslâmiyet, sair dinlere kıyas edilmez. Bir müslüman, İslâmiyetten çıksa ve dinini terketse, daha hiçbir Peygamberi kabul edemez; belki Cenâb-ı Hakkı dahi ikrar edemez ve belki hiçbir mukaddes şeyi tanımaz; belki kendinde kemalâta medar olacak bir vicdan bulunmaz, tefessüh eder. Onun için İslâmiyet nazarında, harbî kâfirin hakk-ı hayatı var. Hariçte olsa, musalâha etse; dâhilde olsa, cizye verse; İslâmiyetçe hayatı mahfuzdur. Fakat mürtedin hakk-ı hayatı yoktur. Çünkü vicdanı tefessüh eder, hayat-ı içtimaiyyeye bir zehir hükmüne geçer. Halbuki Hristiyanın bir dinsizi, yine hayat-ı içtimaİslâmiyet, sair dinlere kıyas edilmez. (Mektubat, Yirminci Mektup, s. 423)

Uslup takıntısı

Fazıl Say’ı twitter hesabında paylaştığı bir hakaret ifadesinden dolayı cezalandırmak isteyen despotları eleştiren, “Salakları, Mukallitleri, Müritleri koruma yasası TCK/216 ve Özgürlük” başlıklı videomla ilgili bir tepkiye verdiğim cevap: MUSTAFA: Baştan sona izledim.. Tespitler doğru.. Aradaki uslub arızaları dışında. EDİP: Uslup arızası? Herkes uslubiye mamakında nezaket yarışında… Ev yanıyor, ama uslubiye makamında şarkılarla usul usul uyutulmuş halk suyu sağdan mı soldan mı, hangi renk kovayla taşıyacaklarını tartışıyor 🙂 Kovamda delikler (mantık veya bilgi hataları) varsa buyrun o delikleri gösterin de tıkayayım. Ama bırakın sağ sol hikayelerini, kovamın rengini! Usluba takılmanın sırası değil. Uslubuna göre konuşup halkı aptallaştırıp kandıran belamlara ve politikacılara karşı halkı uyaranlar niye aynı uslubu kullansın? Çıplak kralın “görünmez elbisesine” ve usulüne göre “elbise diken” sahtekar terzilere karşı “kral çıplak” diye bağıran çocuk, çıplak kralı ve şarlatan terzileri sukunet ve huşu içerisinde hipnozlanarak seyreden kalabalıkların nazarında “edepsizlik” yapmakla suçlanır ilk başta. Ama usulune aykırı haykırış onları daha iyi uyandırır.